Mavi Defter, Lenin’in yaşamının kısa ama son derece hareketli bir kesitini anlatan belgesel bir roman türü olarak okuyucuyla buluşuyor. Yazar Emmanuil Kazakeviç, belgesel roman türünün önemli bir örneğini oluşturan bu kitapta 1917 Şubat Devrimi’nden sonra, her şeyin büyük bir hızla değiştiği o fırtınalı dönemde Lenin’in taktiklerini, uzak görüşlülüğünü, çalışma tarzını, en zor anda gösterdiği soğukkanlılık ve cesareti, yoldaşlarıyla ve sıradan emekçilerle ilişkilerini canlı bir şekilde anlatıyor.
1917 Temmuz günlerinin ardından Bolşeviklere yönelik başlatılan saldırı dalgası sonucunda, Bolşevik gazeteler kapatılıyor, tutuklamalar yaşanıyor, Lenin hakkında “Alman casusu” olma suçlamasıyla yakalama kararı çıkartılıyor. Devrim yeniliyor, gerici bir saldırı dalgası başlıyor ve Lenin illegal bir yaşama, yer altına çekilmek zorunda kalıyor. Ancak her şey daha yeni başlıyor. Lenin, gizlendiği Raziliv Gölü kenarında bulunan bir işçi kulübesinden gelişmeleri takip ediyor, yoldaşlarına görüşlerini iletiyor ve yaklaştığına inandığı devrimin teorik sorunları üzerine mavi bir deftere notlarını alarak “Devlet ve Devrim” kitabını yazıyor.
Mavi Defter’in her paragrafında Lenin ile daha yakından tanışıyor ve onun yaşamının sadeliği içinde kendinizi Ekim devrimin arifesinde buluyorsunuz.
“Lenin öndeki kayığın kıç tarafındaydı. Gözlerini uzak kıyının sakin alacakaranlığına dikmişti. Eğer gölün ötesindeki çayırlar sessiz ve güvenliyse mavi defterini getirtip uzun süredir aklında olan oldukça önemli bir broşürü tamamlayabileceğini düşünüyordu.” cümleleriyle başlayan yolculuk Lenin’in yaşamının renkli, coşkulu, heyecanlı, umutlu birçok yanına dair bölümlerle ilerliyor.
Lenin ve Zinovyev arasındaki fikir farklılıklarının, sert tartışmaların yakından hissedildiği bu kitapta, diyalogların birinde, “Önceki gün Zinovyev sabah gazetelerini okurken Lenin’e acı acı: “Kitleler gücün karşısında ne çabuk selam duruyor,” demişti. Ona yüzünü dönmeden Lenin hemen, “Kendileri bir güç haline gelene kadar bu böyledir.” bu satırlar yer alıyor.
Zinovyev’in, Lenin’le açıktan tartışacak cesareti bulunmuyor. Ancak Lenin’i devrim fikri konusunda hayalperest buluyor. Zinovyev artık devrimi uzak bir ihtimal gibi görürken Lenin Yemelyanov’un sorduğu “Peki devrim yakın mı, Vladimir İlyiç? sorusuyla oluşan kısa süreli sessizliği “Yakın…Yakında çok yakında. O zaman senin şu üç tüfeğe ihtiyacımız olacak.” sözleri ile bozarak kendinden emin bir şekilde yanıtlıyor.
Lenin’in karamsarlıktan ve olumsuz koşullardan ne kadar uzak olduğu, içinde bulunduğu durumu en avantajlı duruma nasıl dönüştürebilmenin kavgasını verdiğini “Gazeteler için teşekkürler. Gerçi hep kötü haber doluydu ama . . . insanın kişiliğinin oturması için kötü haber iyidir.” yorumlamasında görünüyor.
Lenin için bu dönem ekim devriminin öngünü ve Temmuz günlerinde yaşanan başarısızlığın tekrarlanmaması için harcanan emek dolu günlerden oluşuyor. “Bütün iktidar Sovyetlere” sloganının geri çekilmesi ve yerine proletarya partisinin sorumluluğu alması gerektiği tartışmasını Zinovyev ve 6.kongreye hazırlanan Bolşevikler ile yürütüyor.
“Bütün iktidar Sovyetlere!” sloganına kitleler alıştığı için vazgeçmemek gerektiğini anlatan Zinovyev’e karşı Lenin “Benim için Temmuz olaylarının sonuçları bir şeyi açığa kavuşturdu. İktidar bağımsız hareket eden devrimci proletaryanın eline geçmeli. O zaman Sovyetler yeniden ortaya çıkacak ama şimdikiler gibi devrimi satan Sovyetler olmayacak. Mücadele deneyimiyle yenilenmiş, canlanmış, ıslah olmuş Sovyetler olacak.” diyerek cevaplıyor. Zinovyev’in bunu kitlelere yani gerçeği açıklamaya gerek olmadığına dair görüşüne ise “Kitlelere doğruyu söylemeye mi? Tabii ki değer. Kitleler gerçeği bilmeli. Aldatmaktan daha tehlikeli bir şey olamaz.”diyerek yanıtlıyor.
Bu kitapta Ekim devrimine giden günlerin tartışmalarının, fikirlerinin, ayrılıkların ve aynılıkların oluştuğu günler geçiyor.
Lenin’i gizlendiği yerde ziyaret edenler arasında Sverdlov ve Djenerski’de bulunuyor. Onların Lenin’le ilgili söyledikleri şu sözler yoldaşlığın derin sıcaklığını ve güvenini okuyucuya hissettiriyor.
Sverdlov, geri dönüş yolunda kayığın küreklerini çeken Dzerzinski’ye “Alçakgönüllü, kibirden çok uzak. Bir liderde bu özelliğe pek az rastlanır” diyor.
Dzerzinski, “Bir fener gibi etrafını aydınlatıyor, saf bir ışığı var” diyerek cevaplıyor.
Lenin ise onların karanlıkta ilerleyişini izleyerek “Ne insanlar! Bunları bitiremezsiniz!” diyerek duygularını dile getiriyor.
Lenin için Mavi Defter, bir devrim iktidarının programını ve devrim yönetimini ifade ediyor. O yüzden ısrarla defterin eline ulaşmasını istiyor. Eline geçer geçmez de Marks ve Engels’e derin bir bağlılık ile üzerinde soluksuz çalışmaya başlıyor. Mavi Defter’in “Devlet ve Devrim”e dönüştüğü ve Ekim devrimine yürüyen zor günlerde Lenin’in yaşamının farklı açılarını anlatan bu roman okuyucuya Lenin’i farklı bir göz ile betimliyor. Lenin’in yaşama, doğaya, yoldaşlarına, proletaryaya olan sevgisinin çok canlı bir şekilde anlatıldığı bu roman, devrim önderi Lenin’e olan ilgiyi bir kere daha artırıyor ve onun önderliğinde çizilmiş olan devrim yoluna olan inancı büyütüyor.
Günümüzde hiç kimse bir devrim arifesinde olmadığımızın aksini ya da birçoğumuzun gerçekleşecek devrimi yapmak üzere illegal yaşamda, yurt dışında, yer altında bulunmadığımızı iddia edemez. Biz kendi devrimimizin arifesinde bulunuyor ve kendi Mavi defterimize notlarımızı alıyoruz. Rus şair Vladimir Mayakovski diyor ki “Lenin görünmüyor, fakat yine de aramızda dolaşıyor.” Öyleyse Lenin dünya devrim mücadelesine hala yol göstermeye, ön açmaya devam ediyor. Kendi devrim yürüyüşümüz üzerinde bir solukta okunacak bu kitap devrim sıcaklığını en yüksek derecelere çıkaracak içten paragrafları ile okuyucuda devrimci enerjiyi yükseltecektir. Tüm takipçilerimize devrimci okumalar.
