Umut Çeviri ekibi olarak Seçtiklerimiz’de bugün sizlerle Gajic’in, Özgür Avrupa Radyosu’na (Raido Slobodna Evropa /RSE) Sırbistan’da tutuklu bulunan ve Türkiye’ye iadesi istenilen enternasyonalist devrimci Ecevit Piroğlu ve diğer muhaliflerle ilgili yazısını paylaşıyoruz.
Sırbistan’daki Türkiyeli muhalifler Erdoğan’ın ziyaretinden endişeli- Iva Gajic
Sırbistan’daki yetkililer, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yapacağı üst düzey bir ziyarete hazırlanıyor. Ancak Sırbistan’da Türkiye’ye iade edilmeyi bekleyenler, ziyaretin kendilerine ne getireceği konusunda endişeli.
Sırbistan hükümeti tarafından ülkesine iade edilip edilmeyeceğine dair bir karar bekleyen Türkiyeli politik aktivist Ecevit Piroğlu için de durum böyle.
Üç aydır açlık grevinde olan Piroğlu’nun Türkiye’ye iade edilip edilmeyeceğine dair kararın verileceği son iade duruşması 16 Eylül’de yapılacak.
Ecevit Piroğlu kimdir?
Piroğlu, Sosyalist Demokrasi Parti (SDP) eski merkez yöneticisi, İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) eski yöneticisi ve politik dergi Genç Devrimci’nin eski yazı işleri müdürüdür.
Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Komite de Sırbistan’dan Piroğlu’nun iadesinden kaçınmasını istedi
Özgür Avrupa Radyosu’nun (RSE) ulaştığı BM kararına göre, BM İnsan Hakları Komitesi davayı incelemesi sonuçlanana dek Sırbistan’dan Piroğlu’nu Türkiye’ye iade etmekten kaçınmasını talep ediyor.
İadeyi önlemek için Ecevit Piroğlu’na Özgürlük İnisiyatifi de kuruldu. Bu inisiyatif, Piroğlu’nun gözaltında olduğu bilgisinin yayınlanmasından birkaç ay önce Sırbistan’da da bir komitesi olan uluslararası bir girişim.
Piroğlu şu anda hastanede
İnisiyatifin 6 Eylül’de RSE’ye verdiği demeçte, Piroğlu’nun şu anda hastanede olduğu bilgisi paylaşıldı. İnisiyatif üyeleri aynı zamanda Türkiye cumhurbaşkanının ülkeye yapacağı ziyaretin de bununla bağlantılı olabileceğini ve endişe duyduklarını dile getirdiler.
95 gündür açlık grevinde olduğu belirtilen Piroğlu için inisiyatif, RSE’ye 5 Eylül Pazartesi günü bilinç kaybı yaşayarak baygınlık geçiren Piroğlu’nun hastaneye kaldırıldığı bilgisini paylaştı.
Türkiye’de politik tutsaklara nasıl muamele ediliyor?
İnisiyatif, Türkiye’nin “ne kendi kanunlarına ne de uluslararası hukuka” saygı duymadığını, Türkiye’deki hapishane şartlarının çok kötü olduğunu belirtiyor:
“Geçen bir buçuk yılda Türkiye’de yüzden fazla tutsak öldü. Bazıları gardiyanlar tarafından işkence gördü, bazıları çok hastaydı ve hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin veya diğer uluslararası kuluşların kararına rağmen bile yargılandılar. Hasta tutsakların tedavi görmelerine izin verilmedi ve bunun sonucunda hayatlarını kaybettilerr. Ayrıca yüzlerce tutsak da açlık grevinde.”
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) 2020’de Türkiye’deki insan haklarının durumuna ilişkin bir raporda belirttiği gibi, siyasi işkencenin yaygın biçimlerinden biri terör suçlamalarının kötüye kullanılması.
HRW’nin Türk resmi verilerine dayandırdığı verilere göre, 2016 darbe girişiminden hüküm giyen ve soruşturma altındaki kişi sayısı 150.000’i aştı.
“Polis ve askerlerin gözaltı ve cezaevinde işkence, kötü muamele ve insanlık dışı, aşağılayıcı muamele yaptığında dair iddialardaki artış, Türkiye’nin bu alanda daha önce kaydettiği ilerlemeyi tersine çevirmiştir.”
Erdoğan’ın Sırbistan ziyareti planında neler var?
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iki günlük bir ziyaret için Sırbistan’a geliyor ve burada Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić ile görüşmesi bekleniyor.
Açıklandığı gibi, Türkiye cumhurbaşkanının ziyareti sırasında iş insaları toplantılarının yanı sıra içeriğine dair bilgi verilmeyen anlaşmalar da yapılacak.
Sırbistan ve Türkiye’nin ikili ilişkilerinin iyi olduğu biliniyor. Erdoğan’ın 2021 Ocak ayında sunduğu verilere göre iki ülke yüzde 34’lük bir büyümeyle ticaret hacmini 2 milyar dolara çıkardı.
Türkiye kaç iade talebinde bulundu?
Eldeki en son verilere göre, 15 Temmuz 2016’dan 20 Ocak 2021’e kadar Türkiye, vatandaşlarının Sırbistan’dan iadesi için 16 talepte bulundu. Adalet Bakanlığı’nın KGB’ye Ekim 2021’de verdiği yanıtta, aynı dönemde beş kişinin iadesini onayladığı ve tamamının Türkiye’ye teslim edildiği belirtildi.
Adalet Bakanlığı, RSE’nin son beş yılda kaç Türk vatandaşının iade talebinin geldiği, kaç iade talebinin onaylandığı ve kaçının reddedildiği ile ilgili sorularına yanıt vermedi. Bakanlık, Türkiye vatandaşlarından herhangi birine Sırbistan’da sığınma hakkı tanınıp tanınmadığı sorusunu da yanıtsız bıraktı.
Başarısız darbe girişiminin gerçekleştirildiği 15 Temmuz 2016 tarihinden itibaren Türkiye, darbe girişimine karıştığından şüphelenilen kişileri tutuklamak için bir operasyon başlatmış ve bu kişilerin büyük bir kısmı yurt dışına kaçmıştı.
Sırbistan bugüne kadar Türkiye’nin taleplerine nasıl cevap verdi?
Belgrad İnsan Hakları Merkezi üyesi avukat Marko Štambuk, RFE/RL’ye, farklı görüş ve inançları nedeniyle zulüm gören ve tehdit altında olduğunu söyleyen Türkiye vatandaşlarının şimdiye kadar Sırbistan’da sığınma almadıklarını söyledi.
“Özellikle Türkiye vatandaşları hakkında bildiğim şey, Sırbistan’da uluslararası koruma alan iki vatandaşın olduğu, ancak başka bir nedenden bu iki kişinin risk altında oldukları tespit edildi. Dolayısıyla hiçbir şekilde politik sığınmacı değillerdi.” diye açıklıyor Stambuk.
Türkiye’den gelip sığınma talepleri reddedilenler ya politik gerekçelerle Türkiye’de tehdit altında olduğunu iddia edenler, ya Kürtler ya da 2016’daki başarısız darbeyi organize etmekle suçlanan Fethullah Gülen sempatizanları.
“Sırbistan’da sığınma almadılar. Bu nedenle, sığınma prosedürüne dahil olan tüm yetkililer, yani yetkili makamlar – İltica Bürosu, İltica Komisyonu ve İdari Mahkeme tarafından reddedildiler,” diye ekliyor Štambuk.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fethullah Gülen’i darbe girişiminde bulunmakla suçluyor. Gülen ise bu suçlamaları reddediyor. Ankara, ABD’den Gülen’i iade etmesini istedi ama istekleri olmadı.
Öte yandan, PKK ve YPG de Türkiye’de yasaklı örgütler ve terörist olarak etiketlendiler.
Sırbistan Adalet Bakanı ve Türkiye Büyükelçisi ne görüştü?
Avukat Marko Štambuk, bu alandaki işbirliğinin her iki ülke için de önemli olduğuna dikkat çekiyor.
“Bu konunun hem Sırbistan hem de Türkiye için ne kadar önemli olduğunu, birkaç ay önce adalet bakanın Türkiye büyükelçisi ile tek bir konu hakkında bir araya gelmesi bile yeterince açık bir şekilde ortaya koyuyor. Bu toplantının amacı iade; yani iade prosedürünü de içeren adli yardım sağlanması” diye vurguluyor Štambuk.
Adalet Bakanı Maja Popović, Haziran başında Türkiye Büyükelçisi Hami Aksoy ile görüşmüştü.
Adalet Bakanlığı’nın açıklamasında belirtildiği üzere, “İkili ilişkilerin daha da geliştirilmesinin ve ortak çıkar alanlarında daha etkin işbirliğinin kurulmasının önemini ve iki ülke arasında uluslararası hukuk alanında işbirliği konuları ve yardımlaşmalar özellikle tartışıldı.”
Yine de Štambuk, Sırbistan’a Kürtleri ve Fethullah Gülen yandaşlarını iade etmesi için baskının arttığını iddia edemeyeceğini, çünkü buna dair bir kanıt olmadığını da ekliyor.
“Ancak bu tür toplantılarda ve görüşmelerde böyle bir şeyin olduğunu ve Cumhurbaşkanımız Aleksandra Vučića ile Türkiye Cumhurbaşkanı arasındaki görüşmede mutlaka tartışılacak konulardan biri olacağını varsayabilirim. Çünkü mevcut Türk makamları düşman olarak gördüğü kişilere karşı savaşması gerektiğine inanıyor” diye belirtiyor Štambuk.
Türkiye taleplerini nasıl haklı çıkarıyor?
Avukat Štambuk’un işaret ettiği gibi, Türkiye bu talepleri sıklıkla “terörle mücadele” diye koyuyor.
Uygulamalar gösteriyor ki, Türkiye hükümet karşıtı olarak algıladığı herkesi çok sık terörist olarak nitelendiriyor ve bunu terörle mücadele olarak ele alıyor.
Bunun bir örneği, Türkiye’nin bu ülkelerden Kürtleri ve Gülencileri iade etmelerini talep etmesi durumunda İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılma konusunda koşullandırılmasıdır.
İki İskandinav ülkesi, Rusya’nın Ukrayna’ya girmesine yanıt olarak NATO üyeliği için başvurdu, ancak Türkiye’nin, onları Ankara’ya silah ambargosu uygulamak ve terörist olarak gördüğü grupları desteklemekle suçlayan muhalefetiyle karşılaştı.
Finlandiya ve İsveç Temmuz ayı başında NATO katılım protokolünü imzaladıktan sonra, protokolün İttifak’ın 30 üye ülkesinin tamamı tarafından onaylanması gerekiyor.
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu İsveç ve Finlandiya’dan Türkiye’nin terörle bağlantılı suçlamalarla aradığı şüphelileri iade etmelerini isterken, Kuzey ülkeleri muhtırayı imzalayarak herhangi bir özel iadeyi kabul etmediklerini söylüyor.
Bu ilk değil
Sırbistan’da daha önce “terörle mücadele” adı altındaTürkiye ile işbirliğine değinilmişti. Böylece 2017 yılında Belgrad’da terör ve organize suçla mücadelede bir işbirliği planı hazırlanması konusunda mutabakata varıldı.
Sırbistan, Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Komite ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, iade talebinde bulunan ülkede işkence riski altında olup olmadıkları incelenene kadar belirli kişilerin geri gönderilmesinin durdurulmasını talep eden geçici tedbirlerle defalarca karşı karşıya kaldı.
Sırbistan Anayasası ve yasaları ile çok sayıda uluslararası anlaşmada da hiç kimsenin işkence, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezaya maruz kalma riskinin bulunduğu bir ülkeye kendi iradesi dışında sınır dışı edilemeyeceğini veya iade edilemeyeceğini beyan ediliyor.
Türkiyelilerin daha önce karşılaştıkları iade uygulamaları
Sırbistan, BM’nin iade etmekten kaçınma çağrılarına rağmen, Türkiyelileri ülkelerine iade etme konusunda problemli bir geçmişe sahip. Örneğin; Türkiye’de anayasal düzeni bozmaktan 15 yıl hapis cezasına çarptırılan Cevdet Ayaz’la 2017 yılında böyle bir vaka yaşanmıştı.
25 Aralık 2017’de Sırbistan, Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Komite’nin Kürt sığınmacı Cevdet Ayaz davasında iade edilmemesi yönündeki talebine rağmen, talebin karardan sonra geldiği bahanesi öne sürülerek iade gerçekleştirildi.
Dönemin Sırbistan Adalet Bakanı Nela Kuborović, Birleşmiş Milletler’den gelen talebin geç geldiğini açıklayarak iade kararına imza attı.
BM komitesi gecikme iddialarını yalanladı
2019 yılında, Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Komite, Kürt siyasi aktivist Cevdet Ayaz’ın iadesinden Sırbistan’ı sorumlu ilan eden bir karar açıkladı.
BM komitesi kararında, “Sırbistan, Ayaz’ı iade ederek, İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 3. ve 22. maddelerini ihlal ettiğini” belirtildi.
Sonuç olarak; Ayaz’a, Türkiye’de on beş yıl hapis cezası verildi.
Kaynak: https://www.slobodnaevropa.org/a/srbija-turska-zahtevi-za-ekstradicije/32021092.html