İsmail Güldere, Umut Yazıları

Rojava’nın savunma hattı – İsmail Güldere

Rojava devrim toprakları bir kez daha faşist Erdoğan iktidarının işgal tehdidi altında bulunmaktadır. En batıda yer alan Şehba bölgesinden en Doğu’da bulunan Derik bölgesine kadar Türkiye’nin Güney sınırına paralel ilerleyen Suriye’nin Kuzeyi olan Rojava toprakları büyük bir saldırı şeridinin içinde yer almaktadır. Sınır boyunca bomba düşmeyen yer kalmamış durumdadır. Orta Doğu’da süren savaşların fay hattı olan bu bölge bugüne kadar bir çok defa kırılma yaşadı. İşgalci-faşist-sömürgeci devlet karakteri ile saldırıların başı olan AKP-MHP iktidarı tarafından yürütülen işgallerin boyutu her defasında bir öncekini aşma eğilimi izledi. Afrin, Serekaniye ve Tel-Abyad işgallerinin ardından şimdi de Şehba, Kobane ve Münbiç başta olmak üzere tüm Rojava sömürgeleştirilmek, yağmalanmak, işgal edilmek istenmektedir.
 
AKP-MHP faşist ittifakı tarafından sınır güvenliği doktrini öne sürülerek yürütülmek istenen bu işgalin temelinde Kürt’e yönelik her türlü saldırının yattığı “çöktürme planlı” savaş konsepti bulunmaktadır. Ülkenin yaşadığı tüm siyasi ve ekonomik krizi Kürt’lerle açıklamaya çalışan iktidar bir kez daha iktidarını kazanmak için de bu şovenist dil ve çöktürme planı üzerinden hareket etmektedir. Ülkenin geleceğine dair sorunlar Batı sınırında bu anlamıyla Yunan varlığına dayandırılırken Güney ve Doğu sınırında Kürt varlığına dayandırılmaktadır. AKP-MHP faşist savaş mekanizmasının işleyişindeki çarklar bu şekilde dönmektedir. Yunan’a F-16 gösterilmekte, Kürt’ler onlarla vurulmaktadır. Bunun karşılığında da cebinden her gün biraz daha ücreti eksilen emekçinin oyu alınmak istenmektedir.
 
AKP-MHP faşist savaş mekanizması bu siyaset ile 2017 yılında oturduğu kanlı iktidar tahtını daha fazla kan dökerek elinde tutmaya çalışmaktadır. Bu sebepten on yıllarca şovenist müfredat tarafından eğitilmiş toplumu açlık, yoksulluk karşısında vatan, millet söylemiyle bir arada tutmaya uğraşmaktadır. Artık faşist Erdoğan siyasetinin amentüsu olan bu yöntem devreye konulduğu andan itibaren burjuva muhalefetini hemen yanında birleştirmektedir. Kürt’e karşı sallanan kılıcın bu anlamıyla sapını tutan tek başına iktidar değil aynı zamanda burjuva muhalefeti de olmaktadır. Türkiye siyasetinin açmazı haline getirilen Kürt sorunu artık parlamentonun da düzen muhalefetinin de işlevsizliğinin bir aynasıdır. Çünkü Kürt için alınan kararlarda hepsi “şanlı ordunun” arkasına dizilmekten imtina etmemektedir.
 
Faşist Erdoğan iktidarının başarısı olan bu siyasi manevra alanını daraltacak olan ise savaş politikalarına karşı daha güçlü sesleri örgütlemekten geçmektedir. Bugün Ukrayna-Rusya savaşında dahi sözü Erdoğan politikalarının aleyhine ifade etmekte bir tıkanma yaşanmaktadır. Oysa ki Ukrayna-Rusya savaşında Türkiye bir barış elçisi, ara bulucu değil bu savaşı çıkarlarına göre kullanan en kurnaz ülkelerden biridir. Dünya kapitalistlerinin tebrik ettiği Erdoğan bu savaşın siyasi-askeri ve lojistik finansörlerinden biridir. Ukrayna-Rusya savaşında aldığı rolle kendi savaşına diplomatik yol yapan faşist Erdoğan’dan başkası değildir. Rojava’ya yönelik işgal saldırıları da bu arka planda işletilmekte ve destekler bu planda sağlanmaktadır.
 
Eğer bir savaş karşıtlığından bahsedeceksek o zaman bu önce Erdoğan’ın savaşına karşı olmalıdır. Bu anlamıyla Rojava’nın savunma hattı da Erdoğan’ın işgal saldırıları başlamadan önce teşhir edilerek ancak kurulabilir. Yoksa Rojava öz gücüyle, tüm askeri-teknik alt yapısı ve komuta kademesiyle bir çok savunma hattı planını gerçekleştiriyordur. Ancak bugün toplumsal mücadele güçlerinin işgal saldırısı için Erdoğan’ın açıklamalarını beklemelerine gerek yoktur. İşgal savaşı bugün değilse yarın kesin başlayacaktır. Buna yönelik örgütlenme ve eylem ile Rojava’nın savunma hattını İstanbul’dan, İzmir’den, Ankara’dan doğru çizmeleri gerekmektedir. Rojava için Rojava halkının yükselttiği işgalciliğe hayır sesinden daha çok Türkiye işçi sınıfı ve ezilen halklarının, emek ve demokrasi güçlerinin yükselttiği ses daha anlamlı olacaktır.
 
Rojava’nın savunma hattını belirleyen kesinlikle ABD ya da Rusya olmayacaktır. Bu devletler bugün işgal operasyonlarına onay vermiyorlarsa Rojava halkları ile dayanıştıkları için değil Erdoğan ile çıkarları uyuşmadıkları içindir. Daha önceki Afrin, Serekaniye ve Tel-Abyad işgal saldırıları buna somut örnek oluşturmaktadır.
 
Rojava Devrimi 10. yılını geride bırakırken kendi özgünlüğünde bir deneyimin başlangıcında bulunmaktadır ve bunun gelişimini görmek bu işgal saldırılarını durdurmaktan geçmektedir. Rojava’nın savunma hattı tıpkı IŞİD çeteleri Kobane’ye saldırdığı sırada Amed’ten Mersin’e ve İstanbul’a on binlerce kişinin sokaklarda olduğu bir ayaklanma/serhildan ile kurulabilir.

Paylaşın