Reise Katar Emiri’nden, kriz koşullarında, hem de herkesin tasarrufa çağrıldığı bir sırada, 400 milyon dolardan fazlasına bir ödeme ile alınan ve halka hediye diye yutturulmaya çalışılan saray gibi uçağın inmesi yapılan pistler, işçi kanıyla sulanıyor.
Yaşanmakta olan ekonomik krizin sebeplerinden birisinin AKP’nin inşaata dayalı büyüme stratejisi olduğu söylenir. Ülkeyi neredeyse inşaat şantiyesine dönüştüren Saray’ın büyük projelerinden birisini de, 25,6 milyar Euro maliyeti ile dünyanın en pahalı havalimanı inşaatı olan 3. Havalimanı inşaatı oluşturuyor. 3 Havalimanı sadece yüksek ekonomik maliyeti ile değil, yol açtığı doğal yıkım ve işçi cinayetleri ile birlikte anılıyor. 29 Ekimde Tayyip Erdoğan’ın gövde gösterisi olacak bir şekilde açılması planlanan; Reise yetişmesi için, işçilerin aralıksız çalışmaya zorlandığı havalimanı inşaatında, şimdiye kadar 400 işçinin işçi cinayetlerinde hayatını kaybettiği açıklandı.
Reise Katar Emiri’nden, kriz koşullarında, hem de herkesin tasarrufa çağrıldığı bir sırada, 400 milyon dolardan fazlasına bir ödeme ile alınan ve halka hediye diye yutturulmaya çalışılan saray gibi uçağın inmesi yapılan pistler, işçi kanıyla sulanıyor.
Ağır siyasal baskı ve ekonomik krizin çıkmazı içerisinde bunalmış, istihbarat yalanları, sahte operasyonlar ve yalan haberlerle yorulmuş ülke halkı, havalimanı şantiyesinden gelen direniş ve iş bırakma haberi ile güne başladı. Türk, Kürt, Afgan ve başka uluslardan 20 binden fazla işçinin çalıştığı şantiyede kötü barınma ve çalışma koşulları, güvencesiz ve aşırı çalıştırılmanın yol açtığı işçi cinayetleri ile birleşince ülkenin gündemine adını yazdıracak büyük ve topyekûn bir direnişe yol açtı.
İşçilerin kardeşliği halkaların kardeşliğini getirdi.
Adı, işçi mezarlığına dönen şantiyede neredeyse harcı kanını katarak yoğuran, ölümüne çalışan işçiler için 17 işçinin yaralanması ile sonuçlanan servis kazası, bardağı taşıran son damla oldu. Binlerce işçi işi bırakarak yönetim binasına yürüdü. Eylemci sayısı hızla artarken, patronların yardımına devlet koştu ve işçi direnişi işten atma tehditlerinin altında, jandarma saldırısı, toma ve gaz bombaları ile bastırılmaya çalışıldı.
İşçilerin ücretlerin ödenmesi, yemek ve barınma koşullarının düzeltilmesi gibi isteklerinden oluşan 15 maddelik talep listesi ise işveren tarafından kabul edilmedi. Gün geceye devrilirken patronun neden son derce makul talepleri kabul etmediği belli olmaya başladı. Şantiye kuşatma altına alındı ve jandarmanın operasyon hazırlığında olduğu bilgisi yayıldı. Devlet tüm gücüyle patronun yanında işçinin karşısında yerini aldı.
Devletin işçilere karşı patron yanlısı tutumu ve tüm medya ablukasına rağmen direnişin hızla duyulması, ses getirmesi, direnişe destek ağının hızla büyümesi kadar, krizin derinleştiği bir dönemde hem de Reisin “gözünün nuru” olan bir yerde, işçilerin direniş yolunu seçmesi etkili oldu.
Patronlar ve devlet bilir ki direniş bulaşıcıdır.
Sabah başlayan havalimanı direnişini, Aliağa TÜPRAŞ işçileri, yürüyüşle başlattıkları mücadele ile selamladılar. Flormar’da aylardır sürdürülen kararlı direnişin bir türlü bastırılamadığı, irili ufaklı onlarca işçi direnişinin sürdüğü bir ortamda, havalimanında başlayan direnişin, Saray’ın uykusunu kaçırması kadar doğal bir durum yoktur.
İş cinayetlerinde Avrupa birincisi-dünya üçüncüsü olan ülkede ve işsizliğin işçinin sırtında patronun kırbacına dönüştüğü bir dönemde, inşaat işçileri bu gece kuşatma altında rahat uyuyabilirler. Çünkü onlar işçi kanıyla beslenen patronların ve sarayın uykularını kaçırmayı başardılar.
Cuma gününe damgasını vuran işçi direnişi bundan sonra olacak olanların da işaret fişeğidir. Faizleri rekor seviyede arttırıp, patronların istediğini yaparak onları memnun eden Saray, istemeden ağır kriz koşullarının varlığını da kabul etmiştir.
Kriz, işçiler için işsizlik ve artan yoksulluk anlamına gelmektedir.
Patronlar hileli iflaslar, ücretsiz izin ve işten çıkarmalarla faturayı işçiye kesmeyi çalışırken, devlet de patronların borcunu yüksek zamlar yaparak ve kamu harcamalarını kısarak yani halkın boğazına çökerek halka ödetmeyi planlamaktadır.
Havalimanıda başlayan, TÜPRAŞ’la yayılan ve bütün direnişleri selamlayan işçinin bu Cuma günü, patronlar için “kâbus dolu bir Cuma” olarak anılacaktır.
Patronların işçi direnişinden daha çok korktukları iki şey varsa birisi direnişlerin birleşmesi ,ikincisi işçilerin baskı altındaki halklarla buluşmasıdır. İşçiler krize Saraya ve sermayeye nasıl karşı konulması gerektiğini hem halklara hem de kendi sınıf kardeşlerine hatırlattılar.
Her şey yeni başlıyor.
Bu gelen, sadece işçilerin ayak sesleridir.
Kaynak:gazetefersude.com