Seçtiklerimiz

Dizilerin ailesi ailenin sınıfı ve feminizm – Hülya Osmanağaoğlu

Televizyon denilen makinenin karşısına oturmanın işaret ettiği bir sınıfsallık hep söz konusu oldu. 1970’lerde evde siyah beyaz televizyon olması bir sınıfsal ayrıcalığa işaret ederken, 1980’lerde müzik setleri ve videolar (ve tabii ki renkli televizyonlar) bu ayrıcalığın yeni simgesiydi. 1960’larda ve 70’lerde sinemaya gidebilmek fark yaratırken, 1980’lere gelindiğinde “videoda film seyretmek” [Devamını Oku…]

Kıvılcımlı üzerine Savran provokasyonu – Serdar Kaya

Umut Editör Notu: Gerçek gazetesinde Sungur Savran imzası ile yayınlanan “Yalnız komünist” – Hikmet Kıvılcımlı: Bir ön eleştiri – Hikmet ve Hikmet başlıklı üç makaleye dair Serdar Kaya tarafından kaleme alınan “Kıvılcımlı üzerine Savran provokasyonu” isimli mektubunu devrimci saflarda taşıdığı tartışma değeri açısından yayınlıyoruz. “Devrimci kamuoyuna açık mektup” notu ile [Devamını Oku…]

Sınıf hareketi içindeki sınıf düşmanları – Can Çukurova

Emek hareketi ya da sosyalist mücadele içinde yazıp çizenlerin, sosyalist partilerin, sosyalist örgütlerin, emeğin iktisadi mücadele aracı olan sendikaların, kısacası emekten yana olanların, emeğin kurtuluşu için mücadele edenlerin, sermayeye karşı olanların, yukarıda ilk olguda bahsedilen “üçüncü yol”u arayanların, inşa etmeye çalışanların… Bütün bu saydıklarımın sermayenin saldırılarına karşı emek hareketinin yükselmesi [Devamını Oku…]

Seçtiklerimiz | Yarını bugünden kuracaksın ya da sistem dışı feminizm reloaded – Hülya Osmanağaoğlu

…Ve tüm bunlar da ne sadece AKP’den kaynaklanıyor ne de AKP ile son bulacak. Bu nedenle feminist siyaseti AKP karşıtlığına endeksleyen ve patriyarkayı görünmezleştiren, “kapsayıcılıktan” uzak bir çizgi de artık elzem  Türkiye’de artık herkes sokaklarda kadınları eylem halinde gördüğünde dönüp dikkatle bakıyor. Feminist gece yürüyüşleri, İstanbul Sözleşmesi eylemleri ve 25 [Devamını Oku…]

Seçtiklerimiz | Tepeyi çıkanların türküsü – Ahmet Büke

Köpeğim çayırlarda boş boş koşturmayı seviyordu.ekmek alıyordum yanıma, su alıyordum. sofra bezimiz vardı ve sandalye süngeri. yerler ıslak olurdu çoğunlukla. ağaçlar ağlıyordu sabaha karşı.güneş doğar doğmaz yola çıkıyorduk.şehrin uzun evleri ağır ağır arkamızda kalınca z. gülümsemeye başlıyordu.ormana doğru kokular değişiyordu ve z. çıldırıyordu artık. havada uçarcasına hızlanıyordu. bir çizgi gibi [Devamını Oku…]