2017 yılının son günü yazdığım yazıda, iktisatçı Thomas Piketty’nin 2017 yılında yaptığı bir çalışmanın bulgularından hareketle eşitsizliğin dünya çapında “ekstrem seviyelere” ulaştığı saptamasına yer vermiş ve “ekstrem seviyelerde” seyreden eşitsizliğe, “ekstrem seviyelerde” milliyetçiliğin, ırkçılığın eşlik etmesinin 2017 yılının en görünür politik olgusu olduğunu ifade etmiştim.
2019 yılının ilk günü, “ekstrem seviyelerdeki” milliyetçiliğin, ırkçılığın Brezilya gibi bir ülkede devlet başkanında cisimleşmesine tanıklık ettik. Brezilya’nın faşist şefi Jail Bolsonaro, “coşkulu” olduğu söylenen bir kalabalık eşliğinde Başkan Yardımcısı emekli general Hamilton Mourão ile birlikte yemin törenine katıldı.
Bolsonaro yemin töreninde yaptığı konuşmada, “ülkeyi birleştireceğiz, aileyi kurtaracağız, dinlere ve Yahudi-Hıristiyan geleneğimize saygı duyacağız, çeşitli türden ideolojilerle savaşacağız, değerlerimizi muhafaza edeceğiz” dedi. “İyi yurttaşlar kendini savunma hakkına sahiptir” diyen Bolsonaro, seçim vaatlerinden biri olan silah sahibi olmayı kolaylaştırma konusunda adımlar atacağının işaretini verdi.
Bolsonaro konuşmasında Brezilya polisini kutsadı ve polislerin daha fazla “yasal korunmaya” sahip olması için çalışacağını belirtti. Polisler için “onlar bunu hak ediyorlar” ve “buna saygı duyulmak zorunda” dedi.
Bolsonaro konuşmasında, Brezilya ekonomisinde önemli bir ağırlığa sahip olan ve kendisine destek veren endüstriyel tarım işletmelerinin patronlarına selam çakmaktan da geri durmadı. Sektördeki verimliliği arttırmak için formülü hazırdı ve konuşmasında bunu dile getirdi: “daha az bürokrasi”…
Bolsonaro’nun formülü ne yeniydi ne de ona özgüydü. Seçim kampanyası sırasında ülkedeki solcu ve çevreci gruplar, onun yapmak istediğinin, tarım ve madencilik alanlarında yürürlükte olan ve sermayeyi sınırlayıcı bir dizi düzenlemeyi ortadan kaldırarak sermayeye çok daha geniş ve rahat bir hareket alanı kazandırmak olduğunu sürekli gündeme getirmişti. “Daha az bürokrasi” bu düzenlemelere son verilmesi arzusunun ifadesi ve neo-liberal amentünün en belirleyici unsurlarından biriydi.
Her zaman olduğu gibi bu konuşmasında da Bolsonaro’nun hedefinde İşçi Partisi vardı. O partiyi bir kez daha “komünist” ilan etti ve “ülkedeki tüm hastalıklardan, rüşvetten, suçlardan” bu partinin sorumlu olduğunu söyledi. “Bu parti tarafından yürütülen sorumsuzluk” diyordu, “ülkemizi tarihi boyunca gördüğü en kötü ahlaki ve ekonomik bunalımla yüz yüze getirdi.” Bolsonaro’nun hedefindeki İşçi Partisi komünist değildi; belirli konularda küçük ölçekli reform girişimlerinde bulunmuş bir Sosyal Demokrat partiydi.
Bolsonaro’nun yemin töreninin en itibarlı konuklarından birisi İsrail Başbakanı Netanyahu idi. Netanyahu törenden dört gün önce Brezilya’ya gelmiş, Bolsonaro’yla sıcak ilişkisini gösteren toplantılar yapmıştı. İkili basına yaptıkları açıklamalarda birbirine “kardeşim” diye hitap etmişlerdi. Netanyahu Brezilya’yı ziyaret eden ilk İsrail Başbakanı’ydı. Netanyahu’nun Brezilya ve Bolsonaro ilgisi sembolik bir öneme sahipti. Haaretz’in editörlerinden Daniel Gouri de Lima’nın konuyla ilgili yazısında belirttiği gibi, Netanyahu bu ziyareti ve samimiyetiyle, daha önce sarıldığı faşist kulübün liderleri Trump, Orban, Duterte ve Salvini’ye bir yenisini eklemişti.
Netanyahu’nun seyahatine eşlik eden gazetecilerin sorularını yanıtlayan bir İsrailli yetkili, Bolsanaro ve Netanyahu’nun, İsrail dronelarının Brezilya’ya satışı konusunu konuştuklarını söyledi. Yetkili, droneların kullanılacağı alanlarla ilgili hiçbir sınırlamanın getirilmemesi konusunda anlaşıldığını, polislerin suçla mücadelede dronelardan yararlanabileceği bilgisini verdi. Haaretz yorumcusuna göre, Bolsonaro’nun uygulayacağı programın en önemli unsuru “yerel güvenliğin sağlanması” idi, İsrail bu program için kullanılacak bilgi ve teknolojileri Brezilya’ya aktarabilirdi.
Daniel Gouri de Lima, iki ülke arasında yapılacak güçlü bir güvenlik anlaşmasının, “solcuları temizlemek”, “yerel muhalefetin üstesinden gelmek”, “Brezilya’nın yönetilemez caddelerini evcilleştirmek” için kullanışlı olabileceğini ve Kudüs’ün bu bağlamda küçük sınır isyanlarından tam gelişmiş İntifada’ya uzanan geniş bir deneyim sunduğunu yazdı. Gazze’nin ve Brezilya favelalarının (gecekondularının) benzerliklerini de vurgulayan Lima ama diyordu “Bolsonaro Rio’yu halı bombardımanına tabi tutamaz.”
Bolsonaro’nun oğullarının 2016 yılında İsrail’de bulundukları sırada çekilen bir fotoğrafı geçtiğimiz haftalarda basına yansıdı. Fotoğrafta, yolda yürümekte olan kardeşlerin birinin üzerinde MOSSAD yazılı bir tişört diğerinde İsrail Savunma Kuvvetleri yazılı bir tişört vardı. Babanın ve oğullarının İsrail ve ABD sevgisi, bu iki ülkenin militarist kurumlarına duydukları büyük hayranlık oldukça köklüydü. ABD yönetimi, Bolsonaro’nun yemin törenine Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun başkanlığında geniş bir delegasyonla katıldı.
Bolsonaro’nun oğlu Eduardo Bolsonaro geçtiğimiz ay ABD’yi ziyaret etmiş, Beyaz Saray’da ağırlanmıştı. ABD yönetimiyle önemli toplantılara katılan Eduardo Bolsonaro’yla görüşülen konular New York Times’ta bir habere konu oldu. Buna göre, ABD yönetiminin Bolsonaro’dan beklentileri arasında Çin’in kıtada artan etkisine karşı koyma hedefinde güçlü bir ortaklık ve kıtadaki “kötü yönetimler” Küba, Nikaragua ve Venezüella’ya karşı birlikte mücadele bulunuyordu.
ABD yönetiminin beklentileri zaten Bolsonaro’nun seçim kampanyasında sürekli gündemde tuttuğu konulardı. Bolsonaro, konuşmalarında sık sık “Çin ülkemizi satın aldı” diyordu. ABD’nin beklentileri doğrultusunda yemin törenine davet edilmeyen üç ülke de: Küba, Nikaragua ve Venezüella oldu. Bolsonaro bir faşist ve onun Sosyalist Küba’yı en büyük düşmanı olarak bellemesi yersiz değil. O Amerikan emperyalizminin uşağı ve bir başka Amerikan uşağı diktatörün Nikaragua halkından yediği tokadı unutması mümkün değil. Onun Chavez’in Amerikan emperyalizmine karşı aldığı tutum ve ülkesinde geliştirmeye çalıştığı halkçı-demokratik uygulamalardan nefret etmesinde de şaşırtıcı bir yan yok.
Brezilya ve Bolsonaro’nun sunduğu örnek, son yıllarda Batılı akademi ve medya tarafından parlatılan ve sosyalist hareketin belli kesimlerine de sızan yeni “popülizm” teorisinin nasıl bir politik işleve sahip olduğunu net olarak gösteriyor. Bolsonaro bu teoriye göre bir “sağ popülist” idi. “Popülizm” ise sağ ve sol versiyonlarıyla zamanın ruhunu temsil ediyordu. Bolsonaro örneğinde son derece çarpıcı biçimde cisimleşti ki, “popülizm” teorisi faşist unsurları iktidara ortak ederken, onları kabullenilir bir ambalaj içine yerleştirerek sunmanın düşünsel aygıtı olarak işlev görmektedir. Siyaseti sınıf mücadelelerinden kopararak ele alan bu teori, sermayenin görünmez kılınmasını sağlıyor.
Bu teorinin “sağ popülist” olarak sunduğu hiçbir lider ya da hareketin kapitalizmin işleyişiyle, sermayenin sınırsız egemenliğiyle en ufak bir sorunu yoktur. Olmadığı gibi, sermayeye dikensiz bir gül bahçesi hazırlamak için çalışmak tümünün ortak asli hedefidir. Bolsonaro’nun İsrail ve ABD’den alacağı bilgi ve teknoloji, uygulayacağı sermaye yanlısı politikalar sonucu oluşacak emekçi tepkisini bastırmaya yönelik teknik ve araçlara ilişkindir, zaten İsrailli yetkili bunu açık açık ifade etmektedir.
Brezilya güçlü bir devrimci geleneğe sahiptir; Brezilya’nın emekçi ve yoksulları Gezi Direnişi günlerinde ulaşım zamlarına karşı ayağa kalkmış, Brezilya “Gezi’sini” yaratmış, günlerce caddelerden ayrılmamıştı. Brezilya egemen sınıfının bu güçlü eylemler nedeniyle derinlere işleyen korkusu, Bolsonaro’nun iktidarına giden yolu açtı. ABD ve İsrail’le ilişkileri geliştirmeye ve derinleştirmeye yönelik güçlü arzu, esas olarak ABD’ye politik olarak bağımlı sermayenin kendi geleceğini garantiye alma çabasının ürünüdür. Brezilya’nın sağlam bir devrimci geleneğe sahip olan emekçileri, Bolsonaro iktidarıyla birlikte zorlu bir mücadele dönemine giriş yapıyorlar. Bolsonaro’yla birlikte ABD emperyalizminin kıtaya yönelik karşı-devrimci saldırganlığı da yeni bir düzey kazanacaktır, bunun anlamı tüm kıtada yükselecek yeni bir devrimci mücadele döneminin açılmasıdır. Kıtanın güçlü devrimci geleneğinin bu saldırılarla yeni bir Rönesansa uğraması yüksek bir olasılık olarak belirmektedir.