Umut Yazıları

Viranemi Aydınlatan Gözler – Benazir Coşkun

VİRANEMİ AYDINLATAN GÖZLER

Aziz ve Barış’a rüyaya

‘’Kendini hatırlatınca seni bir mezarlığa götüreceğim
ağaçların adını öğreteceğim bir bir
bak bu sedir bu defne bunlarda ölülerim.’’

Dedi ki ‘’yan yana defnedeceğiz. Onlar birlikte yatacaklar.’’ İçimden kopanı nasıl anlatacağım bilemiyorum. Ama belki bir serüveni, bir rüyayı anlatabilirim sizlere. Bir asır mı dört yıl mı bilmiyorum ‘’ama neden birlikte, neden ikisi, neden o çift iki göz gülüyordu.’’ Sorusunun cevabıydı o yanıt. Dört yıl yada dedim ya bir asır önce, rüyama konuk olan iki dört vardı. Evime gelmişlerdi zaferle hem de tanıyanlar bilir gülüşlerini anlatmaya ne hacet, öyle içe işler ki gülüşleri orada kalıp bilememişim evim viraneydi halbuki benim. Ben telaşla etraflarında dönerken, her şeyle alay edercesine gülüyorlardı. Uyandığımda dedim ki ‘’iyiler işte’’ can hasreti işin içine girince insan rüyaya da sarılıyor. Yeni bir dünya açıyor kendine, yoksa mistisizm övgüsü değil benim ki.

Sonra, biraz sonra, günler ilerlerken çay ocağımın önünde titreyen iki el haber verdi. Dedi ki ‘’Aziz ölmüş’’ titreyen el ses ve yüreğin, bir süre onda kaldım. Susar ya her şey filmlerde, akmaz donar öyle.
Sonra bir ‘’sakin olun’’ sesi geldi. İçimde bir şey dönüştü o an, durdu, dondu. Halbuki bir çığlığım , avazım vardı, inlemeliydi tüm dünya! Sahi sesim neredeydi bilemedim. Sanırım öyle kayıtsız durdum ki, tekrarladılar bana. ‘’Aziz öl-dü’’ –‘’anladım’’- Öyle herhangi birşeyi anlar gibi. Aziz ve ölüm hiç yan yana düşmedi içimde. Aziz’dir bu ölür, dirilir, ismim de ki a’yı uzatarak hepimize kahkahayla anlatır. Bakmayın dakikalarmış gibi anlattığıma, saniseler sürdü bu duygular. Taş oldum geçmedi hiçbir şey içimden, aklımdan. Ağlamadım, bıraksalar o gün o odada kıpırdamadan dururdum, bir kum torbası gibi. Ertesi gün bir kılam çalındı kulağıma ‘’uyu memik oğlan uyu’’ diye diye içime ulaştı, kırdı o taşı, işte o an dedim o an ‘’ax u ax Aziz öldü.’’ Sonra 59 gün bir aile geçti içimizden axlar utançlar donmalar durmalar koşmalar. Elif annenin kürtçe ağıtları geçti. Ben Kürtçe ağıt hiç sevmem Aziz… İçimde çünkü çok birikmiş, çok orada.

Sonra dedim ki kimse gelmesin rüyama sakın gülmesin sarılmasın konuşmasın. Çünkü acı hasretten üstündü. Duygularımdan canları vuslattan üstündü. Hep korkarak sonra ki haberleri bekledim.

Derken bir gün titreyen bir elin bir ses bile yokken sakin ol! diyen yokken sesim benden alınmışken ‘’neden başını taşa yaslıyorsun bak benim omuzum var’’ diyen kardeş yokken gördüm Barış’ın yüzünü buz gibi o telefon ekranında yapayalnızlık buymuş dedim. Taş bile olamadım çünkü yoktum ki. Bir başıma kime anlatayım dedim kim anlar ki Barış ölmüş. Ben ‘’bir’’ gördüm sizi şimdi ‘’bir’’ olmuşsunuz sizde yan yana. O zaman sizinle salmalı geceye kendimi bir sigara. Sesim içimi yırtar gibi aştı beni tüm kırılmışlığımı parçalamak ister gibi sanki.

‘’Uyu Memik oğlan uyu’’

Ve rüyam tamamlandı. Keşke hiç başlamasaydı. Keşke hep eksik kalsaydı. İlk gördüğüm yüzler şimdi yan yana yatıyorlar.

‘’Çok isim var içimde çok ağır kalabalığım
Ben böyle ağırlaştıysam büyümüş mü oluyorum.’’

Şimdi gün sayıyorum. Yanınıza kılamla geleceğim. Toprağınızdan bir çiçek alacağım. Gönlüm ne için hem. Sultan’ı da katıp yanımıza bir ninniyle uyutacağız birbirimizi.
Andrey Vanznesenski’nin şiirinde ki gibi ‘’selamla’’ uğurlayacağım. Her bir uğurlama bir ax olacak her bir selamım bir bağ…
İçinden geçerken içimizden geçenler. Yüreğimiz bir çiçekler ülkesi günebakanlar ülkesi.

Merhaba dostlarım
Oxir be canlarım.

Benazir Coşkun
Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi

Paylaşın