“Şeffaflığın Tamamen Ortadan Kalkması ve Ukrayna Savaşı” başlıklı son yazımda Ukrayna’da Donbas’ta yaşanan askeri gelişmeler hakkında bilgiler vermiş, “Lyschansk Severodonetsk’ten sonra Luhansk’ta Ukrayna Ordusunun kontrolü altında bulunan son şehir. Ukrayna Ordusunun buradan çekilmesi, Luhansk’ın bütünüyle düşmesi anlamına gelecek» demiştim. Yazının yayınlanmasından 3 gün sonra Ukrayna birlikleri Lyschank’tan çekildi. Şehir Rusya askerileri ve Luhansk Halk Cumhuriyeti milisleri tarafından kontrol edilmeye başlandı. Luhansk bölgesi Ukrayna askerilerinden bütünüyle temizlenmiş oldu.
Batı kamuoyunda yükseltilen tüm karşı propagandaya rağmen bu sonuç bekleniyordu. Aylardır Rusya silahlı kuvvetlerinin bu bölgede vereceği büyük kayıplar üzerine fikir yürüten, burada yaşanacak direnişin boyutları üzerine ahkam kesen emperyalizmin sözcüsü Batı basını gerçekliğin gücü karşısında kısa sürede başka bir hava çalmaya başladı. Son gelişmelere dair geniş bir haber yapan New York Times gazetesi, aylardır Rusya’nın bu bölgede alacağı ağır yenilgiye dair onca haber ve yorumu kendi üretmemiş gibi şimdi aşağıda aktardıklarımızı yazmaya başladı:
«Rusya’nın Sievierodonetsk ve Lysychansk şehirlerini ele geçirmesi, Moskova’nın Ukrayna’nın doğusunu ele geçirme kampanyası için önemli bir zafer, Rus ordusunun üstün ateş gücüne ve aşamalı ilerlemelere dayanan öğütme stratejisinin başarısını gösteriyor. Aynı zamanda, her iki tarafın da, özellikle de acemi askerlere güvenmek zorunda kalan ve ağır kayıplar veren, savaşın, geri çekilmenin ve sürekli Rus bombardımanının zihinsel gerginliğiyle birlikte hırpalanmış ve büyük ölçüde silahsızlandırılmış Ukrayna güçlerinin bu şekilde ne kadar devam edebileceği konusunda ciddi sorular ortaya çıkarıyor. Rusya’nın işgali kendi kuvvetlerine de büyük zarar verdi, ancak yavaş ilerleyişlerini sürdürüyorlar ve bu hafta sonu Lysychansk’ı ele geçirerek Luhansk Eyaletinin tamamını kontrol altına aldılar ve Donetsk Eyaletinde Ukrayna’nın elindeki şehirlere doğru ilerleyebilecek konuma geldiler.»
(Russia Advances Behind Brutal Barrage, but Will Its Strategy Keep Working? June 4)
Rus ordusunun üstün ateş gücü, Ukrayna’nın verdiği ağır kayıplar nedeniyle eğitimsiz acemi askerleri cepheye sürmesi, ağır bombardımanın yarattığı zihinsel gerginlik gibi temel olgular savaşın ilk gününden beri varlıklarını sürdürmüyor mu? Bunlarda yeni olan nedir? NYT’ye göre, «Ukrayna güçlerinin bu şekilde ne kadar devam edebileceği konusunda ciddi sorular» ortaya çıkmış. Yine haberde aktarıldığına göre, Ukrayna silahlı kuvvetleri yetkilileri amaçlarının Sievierodonetsk’te ve daha az ölçüde Lysychansk’ta olduğu gibi Rusları şehirler için savaşmaya zorlayarak onlara azami acı vermek olduğunu söylüyormuş. Bunu yorumlayan NYT habercileri «ancak» diyor ve devam ediyor: «her iki şehir de düştü ve şimdi bu yaklaşım hakkında artan şüpheler var. Bu strateji Ukraynalı askerler arasında da bölünmeye yol açıyor; bazıları şehirleri elde tutmaya çalışmanın sonuçsuz kalacağına inanıyor.»
Dört aydır yaratılan illüzyon yavaş yavaş dağılıyor ve bu durum en iyi Kiev’de Bir Halkla İlişkiler Şirketi yöneticisi olan Yulia Fedotovskyh’in haberdeki sözlerinde gözler önüne seriliyor. O «savaşın başlarında sosyal medyada ölü Rus askerlerinin görüntülerini kaydırmanın kendisini daha güvende hissetmesine yardımcı olduğunu» ancak «şimdi sadece haberlerden uzak durmaya çalıştığını» söylüyor.
Yaratılan illüzyon ve dağılmasını sanırız bundan daha iyi anlatacak bir tanıklık zor bulunur. İllüzyonun dağılmakta olduğunun bir başka önemli işareti haberde belirtilen, «Ukrayna askerleri arasından bölünmelerin başlamış» olması. Ukrayna birliklerinin Sievierodonetsk’te haftalar süren çatışmaların ardından savunma koşulları daha uygun olan Lysychansk’tan hızla çekilmesi bunun önemli bir göstergesi. «Ulusal Muhafız» komutanı Yarbay Yurii Bereza Lysychansk’tan çatışmadan çekilenler arasında ve NYT’ye yaptığı açıklamada, «Benim için insan yaşamı Lysychansk isminden daha önemli.» diyor.
The Economist dergisi son sayısında çok geniş bir Ukrayna savaşı dosyası hazırladı. Economist’e konuşan bir Ukraynalı General savaşta, «1300 zırhlı araç, 400 tank ve 700 topçu sistemini» kaybettiklerini, «en deneyimli ve iyi eğitimli birliklerin ağır kayıplar verdiğini ve yerlerini deneyimsiz ve az eğitimli birliklerin aldığını» söyledi. Generalin verdiği bilgileri yorumlayan Economist, bu kayıp rakamlarının ve durumun «daha önce düşünülenlerden çok daha fazla» olduğu saptamasını yaptı. Bu general konuşana kadar «bilmiyorlarmış» yani. Onca istihbarat kaynağı yan gelip yatıyormuş. Artık yerseniz…
(Does a protracted conflict favour Russia or Ukrainia, 30 June)
Yemeyin…
Şimdi Batı’da Neo-Nazilerden «ulusal kahramanlar» yaratmak makbul. Bu durumu daha berrak görebilmek için birazcık geriye gidip 2019 Mart’ına bir bakalım. 15 Mart 2019’da Yeni Zelanda’da bir camiye silahlı saldırı düzenleyen Neo-Nazi Brenton Harrison Tarrant camide bulunan 51 kişiyi katletmiş, 40 kişiyi yaralamıştı. Tarrant saldırıyı düzenlediği sabah sosyal medya hesabından Neo-Nazi ideolojinin temel ögelerini içeren bir manifesto yayınlamıştı. Bu faşist saldırı, saldırıyı düzenleyen faşistin kimliği ve yayınladığı manifesto hakkında o günlerde bir haber yapan New York Times gazetesi şunları yazmıştı:
«Gerçekten de manifesto, beyaz ırkın üstünlüğünü savunan katillerin kimler olduğunu ortaya koyuyordu. Yazar, 2015 yılında Güney Carolina’da bir kilisede dokuz Afrikalı Amerikalıyı öldüren beyaz üstünlükçü Dylann Roof’un yanı sıra son yıllarda Avrupa’da ırkçı saldırılar gerçekleştiren Luca Traini, Anton Lundin Pettersson ve Darren Osborne’dan da ilham almıştır. Avustralya da dahil olmak üzere dünya genelinde çok sayıda neo-Nazi grup tarafından kullanılan bir amblem takıyordu. Tüfeğinin üzerine Amerikalı yerli terörist ve neo-Nazi David Lane tarafından popülerleştirilen beyaz milliyetçi bir amentü karalanmıştı. Uçaksavar ceketinde Ukraynalı neo-Nazi paramiliter bir örgüt olan Azov Taburu tarafından yaygın olarak kullanılan bir sembol vardı.»
(New Zealand Massacre Highlights Global Reach of White Extremism, 15 March 2019)
Faşist katil uluslararası Neo-Nazi hareketin bir parçasıydı ve NYT gazetesi o günlerde faşist katilin bu ağın bir parçası olduğunu vurguluyordu. NYT o günlerde bu uluslararası ağın Ukrayna ayağında “Neo-Nazi paramiliter bir örgüt olan Azov Taburu” bulunduğunu yazmıştı. Haksız değildi çünkü Azov Taburunun kurucusu Andriy Biletsky bir söyleşide, temel ideolojik yönelimlerini şöyle ifade etmişti: «Ukrayna’nın misyonu, dünyanın beyaz ırklarının Sami ırklara karşı varlıklarını sürdürebilmek için verdikleri son kutsal savaşa liderlik etmektir.»
NYT’ye göre, «Gerçekten de manifesto, beyaz ırkın üstünlüğünü savunan katillerin kimler olduğunu ortaya koyuyordu.» Aynı katiller şimdi NYT’nin sayfalarında «Ukraynalı vatansever güçler» olarak her gün övülüyor. Bu kadar da değil, alçaklık söz konusu olduğunda emperyalist Batı basınının eline kimsenin su dökemeyeceğini görmek için 2 Temmuz’da NYT’nin yayınladığı bir habere bakmamız gerekiyor. Haberin başlığı «Rus Medyası Ukraynalı Naziler Hakkında Nasıl Yanlış İddialar Yaydı?» idi.
(How the Russian Media Spread False Claims About Ukrainian Nazis, 2 June)
Haberde, Ukrayna’daki Neo-Nazi grupların Rus medyası tarafından olduğundan güçlü gösterildiği ve istismar edildiği bir dizi «uzmanın» görüşlerine dayanarak ortaya konulmuştu. Azov Taburu hakkında şunlar yazılmıştı:
«Kökleri aşırı milliyetçi siyasi gruplara dayanan Ukrayna Ordusu’nun bir alayı olan Azov Taburu, 2014 yılından bu yana Rus medyası tarafından Ukrayna’daki aşırı sağcı desteğin bir örneği olarak kullanılıyor. Analistler, Rus medyasının grubu tasvir ederken, üyelerinin neo-Nazi görüşlere sahip olma derecesini abarttığını söyledi.»
15 Mart 2019’a dönüldüğünde net olarak görülen şey, «abartma» söz konusu olduğunda NYT’nin de hiç fena bir konumda olmadığıdır. Faşist katilleri «vatansever güçler» olarak sunma ve meşrulaştırma emperyalizmin ideolojik silahı medya organlarının göreviydi. Bu süreçte sadece Ukraynalı faşistler meşrulaştırılmadı, Avrupa’dan, ABD’den Ukrayna’ya akan Neo-Nazi katiller de Rusya’ya karşı savaş örtüsü altında silahlandırıldı. Farklı ülkelerden faşist güçler Ukrayna’da eğitiliyor ve donatılıyor, savaş deneyimi kazanıyor.
Bu bağlamda Pentagon’un bir dairesi olan Savunma Güvenlik İşbirliği Ajansı Direktör Yardımcısı Jed Royal’ın 30 Haziran tarihli bir açıklamasına bakmak gerekiyor. Royal, Ukrayna’ya gönderdikleri 6 milyar dolarlık silahın «uygun şekilde kullanılmakta ve muhafaza edilmekte olduğunu kontrol edecek bir gözlemci grubunun» oluşturulması ve Ukrayna’ya gönderilmesi gerektiğini ifade ediyor. Ukrayna’da sahada faaliyet yürüten CİA mensuplarının ve Amerikalı askerlerin silah sevkiyatını kontrol ettikleri son bir kaç ayda basına defalarca yansıdı. Sahadaki bu unsurların Ukrayna’da temel ittifak güçleri olan Neo-Nazileri ihya ettiklerinden aklı başında kimsenin kuşkusu yok. Pentagon’un bu talebi çok muhtemel ki, meydana gelecek bazı «kazalar» öncesinde bir ön alma hamlesinin ürünü. Hırsızlığı ve talancılığı ile tanınan Ukrayna devlet yöneticilerine duyulan güvensizlik muhtemel ki bu talebin gündeme gelmesinde bir başka etkendir.
Rusya’nın askeri ilerlemesi devam ederken Ukrayna’da silahlanan ve savaş deneyimi kazanan faşistlerin yavaş yavaş savaş meydanından ülkelerine dönmeye başladıkları son bir kaç ayda sıkça gündeme geldi. Yükselen enerji, gıda fiyatları ve enflasyondaki artış Batı’da yeni bir hoşnutsuzluk dalgası yarattı. Emekçiler derin hoşnutsuzluklarını artan grev, direnişlerle ortaya koyuyor. Durum kısa bir süre içinde öyle bir noktaya geldi ki, «demokratik» Hollanda’da çiftçi protestoları hızla ülkeye yayılırken, «ülkenin kuzeyindeki Friesland’de polis çiftçilere ateş açtı.» Büyüyen hoşnutsuzluk dalgası çok önemli siyasal sonuçlar yaratmakta ve yaratacak.
Emperyalist Batı’da sınıfsal çelişki ve çatışmaların giderek daha büyüdüğü bir süreçte, «eğitilen ve donatılan» faşistler de kendilerine düşen rolü oynamaktan geri durmayacaktır. Yükselen emekçi öfkesinin siyasi yönünü şaşırtmak, hızlanan yoksullaşmadan beslenen sınıfsal öfkeyi göçmen emekçilere yönelterek sınıfı bölmek, göçmen gruplara yönelecek kitle katliamlarıyla sahte saflaşmalar yaratmak, faşistlerin oynayacağı rolün temel unsurlarını oluşturmaktadır. Avrupa proletaryası ve müttefikleri bu tehlike karşısında Halkların Kardeşliği ve İşçilerin Birliği perspektifini temel alan ve faşizme karşı mücadeleyi her araç ve yöntemle yükselten bir çizgide derinleşmek zorundadır. Derinleşen sınıf çelişkileri devrimci güçlere çok uygun mücadele koşulları sunmaktadır ve fakat bu koşulların hakkı verilemediği takdirde, doğan boşluğu faşist demagojinin doldurması tehlikesi giderek büyümektedir.