Artık burjuva Batı basınında alenen tartışılmaya başladı. Amerikan emperyalizmi Ukrayna sürecini kullanarak Avrupalı müttefikleri üzerindeki etkinliğini arttırmaya çalışmakla kalmıyor, yeni ekonomik hamlelerle müttefiklerini köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Savaşı hegemonyasını daha güçlü tesis etmek için bir fırsata dönüştürmeye çalışıyor. Onun bu hamlelerinin, savaşla beraber çok güçlenmiş gibi görünen NATO ittifakında yeni çatlaklar yaratması kuvvetle muhtemel.
Guardian gazetesi editöryası Avrupa’yı uyarıyor. Başkan Biden’ın “Amerikan satın al çağrısı” Avrupa için önemli bir uyarıcı olmalıymış. Avrupa’nın “müttefiki” Biden yönetimi çıkarttığı “Enflasyonu Düşürme Yasası”yla düşük karbon ekonomisine geçişte rol alan ABD merkezli şirketlere 370 milyar dolar tutarında sübvansiyon ve vergi indirimi sağlıyormuş. Bu rakamın 50 milyarlık kısmı Amerikalıları Kuzey Amerika’da üretilen elektrikli araçları satın almaya ikna etmek için vergi kredisi şeklinde sunulacakmış.
Guardian editöryası, Avrupa’da yükselen enerji fiyatlarının şirketler üzerinde yarattığı baskıya eklenen bu Amerikan hamlesinin, Avrupa’dan Amerika’ya “bir endüstriyel göç dalgası yaratma” korkusunu giderek büyüttüğünü dile getiriyor. Editörya Fransa devlet başkanı Macron’un geçen hafta dile getirdiği “Amerikalılar gibi bir Avrupa Satın Alma Yasasına ihtiyacımız var. Sübvansiyonlarımızı Avrupalı üreticilerimiz için ayırmalıyız” sözüne atıf yapıyor. Alman hükümetinde de aynı korkunun varlığına işaret etmek için Ekonomi Bakanı Robert Habeck’in “Bay Biden’ın yasasına Avrupa’nın güçlü bir yanıt vermesi gerekiyor” sözlerini alıntılıyor.
Macron Amerika’ya indi ve kulis bilgilerine göre, o ABD’li yetkililere ABD’nin Avrupa’ya sattığı gazın yüksek fiyatından duyulan hayal kırıklığını iletecekmiş. Avrupalı üreticilerin ABD’li üreticilerle daha eşit koşullarda rekabet edebilmelerini sağlayacak imtiyazlar elde etmek istiyormuş. Washington’un en üst düzey ticaret yetkilisi Katherine Tai Macron ABD’ye inmeden konuyla ilgili açıklama yaptı ve AB’yi şikâyet etmeyi bırakıp ABD’nin sübvansiyon programının kendi versiyonunu uygulamaya ve Çin’e olan bağımlılığını azaltmaya çağırdı. Tai, “Enerji fiyatlarındaki yükselişin nedeni Putin’in savaşıdır. Nokta.” dedi ve konuyu kapattı.
Avrupa azarı işitti. Sızlanmayı kes ve yanımda hizalan! Bunu hak etmediklerini kim söyleyebilir? Durumu, “paranla rezil olmak” sözünden daha iyi ne anlatabilir? Gazı dört kat daha pahalı alacaksın ve sızlanırsan, azarı işiteceksin. Hem her şey Ukrayna’nın ve Avrupa’nın özgürlüğü için değil mi? Özgürlüğün kaynağı ABD silahlarıysa eğer bunun için biraz fedakârlık yapacaksın…
Macron’un yolculuğunda ona eşlik eden kıdemli Fransız diplomatlardan biri yolculuk öncesi Amerikan basınına konuştu. Şunları söyledi: “Tabiri caizse, aynı hizada olmayan müttefikler olarak zorlu bir siyasi diyaloğumuz olacak. Hem Ukrayna’daki çatışmanın nasıl sona erdirileceği hem de çatışmanın Batı ekonomileri üzerindeki sert etkisinin yükünün nasıl paylaşılacağı konusunda farklılıklarımız var.”
Dost kazığını yedik üstüne bir de azar işitiyoruz herhalde en yumuşak ancak böyle ifade edilebilir. Geçen hafta Politico dergisinde yayınlanan bir yazıda görüşlerine başvurulan Avrupalı yetkililer daha açık konuşmuştu ve onların ortak düşüncesi “ABD’nin savaştan en fazla yarar sağlayan ülke” olmasıydı. AB yetkilileri ABD’nin silah ve enerji satışlarındaki yükselişe dikkat çekmiş, savaşın yükünün paylaşımının adaletsizliğini vurgulamıştı. Bu durumun yarattığı öfkenin büyüdüğüne işaret etmişlerdi.
NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı Bükreş’te yapıldı ve toplantıdan önce Financial Times’ta yayınlanan geniş bir yazıda, ABD’nin Avrupalı müttefiklerine Çin’e karşı daha sert bir tutum geliştirmesi konusunda baskı yaptığı belirtilmişti. Washington, ittifak üyelerinin Çin konusundaki tutumlarını sertleştirmelerini ve Pekin’i ‘caydırmak’ için somut eylemler üzerine çalışmaya başlamalarını istiyordu. Yazıda, ABD’nin Ukrayna’daki etkinliğini Çin üzerine baskı yapmak için müttefiklerine karşı kullandığı bildirilmişti.
Haberde dikkat çekilen bir unsur, bazı Avrupa devletlerinin Çin’le olan ekonomik ilişkilerini devam ettirme yönünde bir tutum geliştirmesiydi. NATO toplantısında Çin konusu tartışıldı. Toplantıya katılan bir ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, müttefiklerini limanlar da dahil olmak üzere altyapı projeleri ve teknoloji içeren ticarette Çin yatırımları ve operasyonları konusunda daha dikkatli olmaları gerektiği konusunda ikna etmeye çalıştıklarını söyledi.
Yapılan tartışmalarda, bazı müttefiklerin Ekim ayında Başkan Biden tarafından yayınlanan kritik yarı iletken teknolojisine yönelik kapsamlı ihracat kontrolleri de dahil olmak üzere, ABD tarafından Çin’e karşı ticaret konusunda benimsenen agresif yaklaşıma karşı çıktığı bildirildi. Bazı müttefiklerin Çin konusundaki rahatsızlıklarını gören ABD Dışişleri Bakanı Blinken, ‘‘Bu NATO’yu Asya’ya taşımakla ya da NATO’nun deyimiyle alan dışı hareket etmekle ilgili değil’’ diyerek onları rahatlatmaya çalıştı. Müttefiklerin Çin’e bazı konularda tutum alma ancak ‘‘onu Rusya gibi bir düşman olarak kabul etmeme’’ yönünde görüş bildirdiği basına yansıyan bilgiler arasında.
ABD’nin Avrupalı müttefiklerinin Çin’le olan ticari ilişkilerini sınırlamaya yönelik baskıları arttırdığı biliniyor. Almanya ve Hollanda son aylarda Çin’le bazı ticari projelerine ABD baskısıyla sınırlamalar getirdi. ABD’nin bir Asya-Pasifik NATO’su oluşturma projesi kapsamında yürüttüğü faaliyetlerin bazı müttefikler tarafından uygun bulunmadığı yönündeki işaretler de giderek artıyor. Ukrayna savaşıyla beraber yenmeye başlanan «müttefik kazıkları» muhtemel ki daha temkinli bir yaklaşım benimsenmesine yol açıyor. ABD’nin müttefiklerine süreklileşen çağrısı ”Çin’e bağımlılığı azaltın”, esas olarak Çin’in izole edilmesi hedefine sahip ancak Avrupa ülkeleri için bunun ağır sonuçları olacak.
Amerikan emperyalizmi Rusya ve Çin’i izole etme hedefiyle hamleler yapıyor ve bu hamleler ekonomik ve siyasal blokların keskin hatlarla bölünmesi sonucunu yaratacaktır. Bu tarz bir bölünme, Rusya’ya uygulanan yaptırımların gösterdiği gibi, Avrupa ekonomileri için yeni ve daha derin sıkıntılar anlamına geliyor. Avrupa’da yükselmeye başlayan sesler, ABD’nin taleplerinin çarpacağı bir takım duvarların oluşmakta olduğunu gösteriyor. Avrupa emekçileri yenilen dost kazığının bedelini düşen yaşam standartlarıyla ödüyor.
Avrupa emekçilerinin yaşadığı yoksullaşmanın ciddi toplumsal ve siyasal sonuçları olacaktır. Kış başladı ve şişen enerji faturalarının ve yükselen gıda maddeleri fiyatlarının etkileri önümüzdeki bir kaç ayda daha görünür hale gelecektir. Avrupa egemenleri şu ana dek kendi halklarına tıpkı ABD’li ticaret şefinin kendilerine söylediği gibi, ‘‘Enerji fiyatlarındaki yükselişin nedeni Putin’in savaşıdır. Nokta.” dediler. Avrupa’da emekçiler arasında farklı yanıtlar giderek daha fazla duyuluyor. Farklı yanıtların daha da yüksek sesle ifade edilmesi kuvvetle muhtemel. Aşağıdan gelecek emekçi basıncının ABD ve AB arasında oluşan çatlakları daha da büyütmesi yüksek olasılıktır.
Geçen hafta basına açıklamalar yapan Pentagon yetkilileri, Ukrayna’ya sevk ettikleri silahlar nedeniyle Tayvan’a yapılması gereken sevkiyatlarda sıkıntılar yaşandığını açıkladılar. Bu açıklamalarda vurgulanan noktalardan biri, müttefiklerin elini taşın altına daha fazla koyması gerektiğiydi. ABD’nin Avrupalı müttefiklerinden aldıkça daha fazla isteyeceği belirginleşiyor. Bakalım müttefikleri ne kadar verebilecek… Avrupa ülkelerinin Tayvan’ın silahlandırılmasında elini taşın altına koyması, Çin ile ilişkilerinde yeni bir büyük gerilim yaratacaktır. Böyle bir yaklaşımın gelişmesi, bloklar arası hatların daha da keskinleşmesi sonucunu doğuracaktır.