Hepimiz “işçi sınıfının ideolojik ve fiili önderliği altında bir sosyalist devrim” için yıllarca mücadele ettik ve edeceğiz. Ama kuru ajitasyona dayalı süslü sözlerle bir ülkede devrim yapılabildiği görülmemiştir. Uzun zamandır özellikle sosyal medyanın sunduğu olanaklarla kazanılan anlık-saatlik kahramanlık duyguları ise büyük şişme sonrasında kendini ve çevresini yok ederek yerini her şeyi yutan korkunç bir boşluğa bırakan hiper nova hallerine denktir. Gerçekliğin dışına çıkmış propagandaların bir bumerang gibi kullanıcısını vurduğu gibi.
Günümüzde devrim üzerine yazılmış klasik kitaplardan aktarmalar yaparak; kendi koşulları içerisinde özel ve somut-nesnel bir anlama sahip olan tanımları olur olmaz kullanarak varılacak bir yer yoktur elbette. Ortada ne tren ne de demiryolu sisteminin olmadığı bir ortamda “kaçmakta olan tren” örneklerini vermek belki duyguları etkileyen bir yazım haliyse de yüzümüzü tekrar gerçekliğe döndürünce, sıcak bir ortamdan buzlar arasına düşmek gibi bir şok etkisi de yapabilir insan üzerinde.
Her tanımın geçerliliği, o tanımın içerdiği koşulların varlığına bağlıdır. “Su 100°C‘da kaynamaz” , bunun için atmosfer basıncının da 100 P/ mbar olması; suyun saf su olması, yani karışımında başka bileşenlerin olmaması gibi şartlar da vardır. Su, Erzurum’da yaklaşık 95-96°C’de, Ankara’da 98°C’de, İzmir’de 101°C’de kaynar.
Toplumsal yasalar ile fizik yasalarının aynı olmadığını, aralarında ciddi farklar olduğunu biliyoruz. Örneğin fizik yasalar bütünüyle determinist iken, toplum yasalarının geçerli kılınması sürecinde volontarizmin yani iradi katkının çok önemli katkısı olacaktır. Elbette bir devrime ilişkin konuşurken, devrimin objektif koşullarının varlığını (determinizm) ön ilke olarak kabul etmek gerekir. Ama Türkiye sınırları içerisinde ve Lenin’in “Kapitalizmin en yüksek aşaması Emperyalizm çağında” yani günümüz koşullarını da kapsayan bir genelleme ile “devrimin objektif koşullarının varlığından” söz etmek derde deva değildir. Toplumun bu akışını sıradan bir direnişe ya da belirgin hedefleri olan bir devrime dönüştürecek ve iradi müdahale ile gerçekleştirebilecek “devrimin bir gereksinim olduğu binicini” vermek ve bunun için “örgütlenmek”, açıktır ki iradi kararlarımız, çabamız ve katkılarla gerçekleştirilebilecek bir olgudur. Bugün devrimin objektif koşullarının varlığından söz edip, devrimci bir atılımı gerçekleştiremememizin nedeni sübjektif koşullar diye tanımlanan volantirist katkının yetersizliğindendir. Evet, “un var, şeker var, su var” ve bunu helva yapmak için bu isteğin (bilinç) ve bunu yapabilecek maddi donanımın (örgüt) yaratılmasına ihtiyaç var.
Elbette volantirizmi bir felsefe olarak benimsemek sonucu objektif idealizme varan dinsel inanış eşitliğinde, metafizik bir yaklaşımdır. Ama var olan elementleri birleştirmek ya da ayrıştırmaya yönelik süreçleri hızlandırıcı katalizör kullanmak da volantirisit bir düşünce ve eylemdir. İnsan, doğanın ve toplumun değişim süreçlerine kendi iradesi ve eylemini de katarak süreçleri hızlandırıcı hatta yönlendirici bir irade gücüne sahiptir. Sorun bu iradenin örtaya çıkarılması, örgütlenmesi ve değiştirme eylemine katkısının açığa çıkarılması sorunudur.
«««
Bugün siyasal, ekonomik ve sosyal açıdan ciddi bir sıkıntı yaşamakta olan Türkiye’nin
“uçurumun kenarında” olduğu iddiası iktidar-sistem muhaliflerinin bütünü tarafından dillendirilmekteyse de, bu sürecin bütününü tek başına yönlendirecek yetenekte bir örgütlenme olmadığını biliyoruz. Devrimci-demokrat muhalefet hem propaganda araçlarının önemli bir kısmını iktidar güçlerine kaptırarak sesini geniş kitlelere iletebilme olanağını kaybetmiş, hem de kitleler arasında varlığı hissedilebilir bir örgütlenme yaratamamıştır.
Genellikle seçim dönemlerinde varlığı daha fazla hissedilebilir hale gelen kitlelerle bağ kurma sorunu, devrimin gerekliliği üzerinden araştırılan bir gereksinim olmak yerine genel ya da yerel seçimlere münhasır düşünceler sınırında kalmıştır. Bu durum, sistemin ya da mevcut siyasal iktidarın karşıtlarının oluşturduğu cepheyi genişletemediği gibi, devrim düşüncesinden uzaklaşma, devrime yabancılaşma gibi zihinsel oyunlara da neden olabilmektedir. Günümüzde sosyalist sol içerisindeki sağ sapma yönelişler esas olarak bu rutinden kaynaklanmaktadır.
Bu sapmalar içerisinde en tehlikesinin sömürgeci sistemin ve Irkçı Türk milliyetçiliğinin kök hücresi CHP ile devrim ya da anti-faşist cephe örgütlenmelerinde bir “ittifak” anlayışı altında bir arada olunup olunamayacağına ilişkin düşüncelerde ortaya çıkmaktadır.
Dünyada devrim tarihlerinde burjuva liberaller ile devrimcilerin ittifak oluşturduğu tarihsel örnekler elbette vardır. Sıkça verilen örneklerden birisinin 1917 Şubat Sovyet Demokratik Devrimi ve Kerensky ile ittifak örneğidir. Konu üzerine çok uzun yazmaya gerek bile yok. Emperyalizmin henüz başlarındayken, henüz globalleşen kapitalin globalleşen bir yönetime (İmparatorluk-Dünya Devleti) gereksinim duymadığı yıllarda Çarlık sistemine karşı olan anayasacı kapitalizm savunucusu Kerensky modelinin günümüzden 102 yıl önce gerçekleştiğini görmemek ancak tarihsel materyalizmin ve diyalektik düşüncenin zıddı, değişimi reddeden koyu bir metafizik olabilir.
CHP üzerine yeniden düşünmeye bile gerek yok. Günümüzde Anadolu-Mezopotamya halklarının, işçi ve ekmekçi sınıfların, ezilenlerin, dışlananların yaşadığı sorunların bütünü ırkçı-sömürgeci İttihat ve Terakki artığı bu partinin ürünüdür. Yoğun analizler yapmaya da gerek yok. Birkaç pratik uygulamayı hatırlamak yetmez mi? Tayyip Erdoğan’ın başbakan seçilmesinde görev ve rol üstlenen Baykal yakın dünün örneği ise , “dokunulmazlıkların kaldırılması Anayasa’ya aykırı ama buna rağmen evet oyu vereceğim” diyebilecek kadar pervasız ırkçı Kılıçdaroğlu günümüz örneğidir. Bu davranışların altında yatan mantığı ise ırkçılığı tavan yapan “Türk ile Kürt aynı değildir” diyen CHP’li kadın milletvekili altını çizerek ortaya koymuştur.
Yıllardır geniş kitleler içerisinde örgütlenememiş ve kendini kendi olarak tanımlayabilecek yeni politikalar üretemeyen sosyalist hareketin durumu ise bu alanda da olağanüstü bunalımlıdır. Türkiye solunun, Kürt Özgürlük Hareketi ile ilişkilerinde de, liberal sağ ile ilişkilerinde de tarihinin en uzun süreli “kendi program hedeflerini bir kenara bırakarak, programsız bir çalışma sürecini” yaşadığı söylenebilir. Sol sosyalist hareket 12 Eylül darbesi sonrasında bile bugünkü kadar büyük şaşkınlık içerisine düşmemişti. Bu nedenle de kendini yeniden örgütlemediği sürece kitlelere umut verebilme şansı yoktur.
Bence bir parti olarak CHP’nin yerel seçimlerde siyasal bir ittifak kurabilmesi asla mümkün değildir. Bunun bir nedeni nihai hedeflerimizin farklılığındadır. Biz komünistler, havuçla mı sopayla mı yönettiği tartışılmaksızın, burjuva devletin her cinsine karşı mücadele etmeyi hedefleriz. Oysa sermaye sınıflarının egemen olduğu mevcut burjuva-sömürgeci devletin bütün Cumhuriyet dönemince hamisi CHP’dir. Bu görevi gerçekleştirmesine seçim sonuçları elvermediğinde askeri diktatörlüklere başvurarak sürdürmüştür.
İster genel ister yerel seçimler olsun, siyasal partiler arası ittifak ya da benzeri ilişkiler parti resmiyeti yani program ve tüzükleri çerçevesinde gerçekleşir. Bu nedenle ister genel ister yerel seçimlerde CHP ile ittifak kurabilmek mümkün değildir. Bu CHP’nin politik anlayışıyla bire bir uyumlu olabilir ama ilkeli davranan ve “başka bir dünya” projesine sahip olan bir komünist parti için, programının kirletilmesi anlamını taşır.
CHP adı ile HDP adının birleşeceği alanlar olabilir mi? Mevcut CHP, hangi isim altında olursa olsun Kürtler ile aynı fotoğraf karesinde yer almayı ısrarla ve dünyaya duyura duyura reddediyor (ve elbette kendi mantığında tutarlı davranıyor).
HDP farklı sınıf ve tabakaları içerisinde barındırabilen bir partidir ve onun yaklaşımının bire bir “komünistlerin” yaklaşımıyla aynılık taşıması beklenemez. Böylesi bir karar verip vermemesi, HDP içerisindeki sınıfsal bileşenlerin çatışmalarının ortaklaştığı bir yerde biçimlenecektir. Çıkan karara HDP içindeki ya da dışındaki Komünist güçlerin tutumu farklı farklı da olabilir.
Ben de tavrımı bu düşünceler ışığında belirlemeye çalıştım:
Yerel seçimlerde nerede gösterilirse gösterilsin, HDP içinden çıkarılan adayların bütününü destekleyeceğim.
HDP’nin dolaylı ya da dolaysız olarak, açık ya da kapalı beyanlarla desteklemek istediği CHP adaylarına oy vermeyeceğim.
CHP’nin kendi adaylarına da oy vermeyeceğim.
Her hangi bir yerde bağımsız olarak ortaya çıkan adayların anti-faşist, anti-emperyalist, anti-şövenist olup olmamasına; sömürgeciliği reddedip reddetmemesine; halklara yönelik özgürlük, eşitlik, barış ve demokrasi anlayışında bakarak oyumu kullanacağım.
Kayyumlarla sürdürülen bir idari yapılanmanın yaşatıldığı Türkiye’de genel ya da yerel seçim sonuçları ne olursa olsun geleceğin belirlenmesinde etkili olmayacaktır. AKP’nin artık göstermelik bile olsa demokrasinin kalıntısının kalıntısına bile tahammül edemeyeceğini biliyoruz. Silahlı bir bastırma hareketi için hazırlanmakta olduğunu açıktan görüyor, zaman zaman üzerimizde gerçekleştirilen testleri hissedebiliyoruz.
Doğrudur, bu böyle gitmez, yakın geleceğimiz kesinlikle farklı olacaktır. Ama söz konusu farklılık demokrasiye yönelen bir değişim sürecine giriş olabileceği gibi faşizmin en koyu karanlıklarına gömülmek de olabilir.
O halde ne pahasına olursa olsun AKP+CHP+MHP+İP+İYİP ve diğerlerinden oluşan Devlet+Sistem Cephesi’ne karşı işçi ve emekçilerin, ezilenler ve bütün dışlananların, inkâr edilenlerin eşitlikçi, özgürlükçü, çoğulcu demokratik siyasal sistemini kurmak için birlikte yürümeliyiz.
Günümüzde volantirizmi, yani kitlelerle kucaklaşmanın yeni yollarını keşfetmek; bu yollarla sokağa akmak; sokağı ele geçirmeye ve direniş güçleri üzerinde katliamlar gerçekleştirmek amaçlı örgütlenmiş olan sivil militarist güçlere karşı, her türlü donanımlı ve her türden savaşı göğüsleyebilme yeteneğine sahip Özsavunma Güçlerini yaratmak; varoşların hendek savaşları için donanımlı ve hazır olmak gerekir.

 
             
                     
                     
                     
                                             
                                         
                                         
                                        