10 Ekim Ankara Garı Katliamı’nın 10. yıl dönümündeyiz.Tarihler 10 Ekim 2015’i gösterdiğinde, faşist Türk devletinin katliam suçlarına bu kez de AKP iktidarı eliyle bir yenisi daha ekleniyordu. Ankara’ya akın eden on binlerin barış talebine, faşist AKP iktidarı savaş ilanıyla karşılık veriyordu. 104 kişinin katledildiği, yüzlerce kişinin ise yaralandığı katliamın gerçek sorumluları, aradan geçen on yıla rağmen korunmaya devam ediyor. Tıpkı devletin sorumlu olduğu diğer yüzlerce katliamda olduğu gibi.
Gezi (Haziran) Ayaklanması’yla değişen toplumsal atmosferi; 2014 ve 2015 yıllarında devam eden 6-8 Ekim Serhildanları, öz yönetim direnişleri, işçi ve emekçilerin, kadın ve gençlerin, kısacası ezilenlerin yükselen mücadeleleri izliyordu. Toplumsal muhalefet hızla gelişiyordu. Tam da böylesi bir atmosferde yapılan 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP iktidarı tam bir hezimete uğradı. Bu hezimeti tersine çevirerek iktidarda kalmak ve yükselen kitle hareketinin önünü almak için topyekûn savaş konseptini uygulamaya geçirdi.
7 Haziran’ın hemen öncesinde HDP’nin Amed mitingine yapılan kanlı saldırıyı Suruç Katliamı izledi. Ve 10 Ekim’de binlerce insanın katıldığı Ankara’daki barış mitinginde, faşist iktidar beslediği çeteler eliyle kitlesel bir katliam gerçekleştirdi.
AKP iktidarı, bu katliamlarla devrimci dinamikler ile Kürt halkının kazanımlarını ve mücadelesini tasfiye etmeyi, tüm toplumsal muhalefeti sindirmeyi, kitlelerin yükselen mücadelesini boğmayı hedefledi. Topyekûn savaş konseptiyle, 10 Ekim sonrasında da devlet eliyle gerçekleştirilen katliamlar sürdürüldü; özellikle Kürdistan’da tam bir devlet terörü estirildi.
Son on yılda, coğrafyamızın emekçi ve ezilen halkları tam bir baskı cenderesine alındı. En küçük bir itiraz bile iktidarın saldırısına uğradı; demokratik haklarını kullanmak isteyen kitleler devletin kolluk kuvvetleriyle karşı karşıya kaldı. Hapishaneler politik tutsaklarla dolduruldu; işçi sınıfı ve emekçiler sefalete, açlığa ve yoksulluğa mahkûm edildi. Kadına yönelik şiddet ve katliamların önü bizzat iktidar tarafından açılıp sıradanlaştırıldı. Kürt halkı üzerinde uygulanan devlet zulmü 90’ları geride bıraktı; Rojava ve Başûr Kürdistan’a işgal saldırıları gerçekleştirildi, Kürt halkının kazanılmış mevzileri tasfiye edilmek istendi. Gençler, geleceksizlik girdabında umutsuzluğa itildi; doğa, tekelci sermayenin sınırsız talanına açıldı. Faşist iktidar, kendi bekası ve sermayenin çıkarları uğruna tamamen keyfiyetçi ve kuralsız bir rejim inşa etti.
Faşist iktidar, topyekûn savaş konseptiyle yarattığı korku ikliminde iktidarda kalmayı başardı; fakat aynı zamanda bu iktidara karşı ezilenlerin öfkesi büyüyerek gelişti. Mücadele ve direniş hiç bitmedi. Emekçiler, Kürtler, kadınlar, gençler, ezilen inançlar boyun eğmedi, teslim olmadı, sinmediler. Gelinen aşamada sokaklar ve meydanlar, kitlelerin faşist iktidara karşı mücadelesiyle yeniden hareketlendi. Süregelen tüm baskılara rağmen ezilenlerin kavgasının tarih yazmaya devam ettiği görüldü.
Katliam, baskı, şiddet ve tutuklamalar; dün nasıl egemenlerin yıkılmaz sandıkları kalelerin kitlelerin devrimci isyanıyla yıkılmasını engelleyemediyse, bugün de engel olamayacak. O kaleler, ezilenlerin birleşik mücadelesiyle yıkılacaktır.
Baskının, sömürünün, katliamların olmadığı bir dünya için birleşik devrim mücadelesini büyütüp sosyalizm mücadelesini yükseltelim.
Faşist devletin ve iktidarın gerçekleştirdiği tüm katliamları mevcut düzenin burjuva hukuk sistemi değil, halk yargılayacak. Halka karşı işlenmiş hiçbir suç cezasız kalmayacaktır.
Katliamda ölümsüzleşenleri saygıyla anarken, amaçlarını gerçekleştireceğimizin sözünü yineliyoruz.
10 Ekim Katliamı’nın hesabını er ya da geç, ama mutlaka soracağız.
10 Ekim’i Unutma, Unutturma!
Faşizmden hesap sormak için birleşik devrim mücadelesini yükselt!
HBDH Yürütme Komitesi
10 Ekim 2025