17 yıldır ülke yönetimini elinde tutan AKP iktidarında, patronların kar hırsı, iş güvenliği maliyetlerini “luzümsüz” harcama olarak ele alması sonucu 22 bin üzerinde işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Adeta AKP yönetiminde işçi mezarlığına dönüştürülen ülkede, onbinlerce işçi de sakat kaldı. Ülke tarihinin en büyük işçi katliamı ise Manisa’nın Soma ilçesinde 13 Ocak 2014 tarihinde yaşandı. Patronların daha fazla kömür satabilmesi adına, işçiler kuralsızca madenlere sürüldü. İşçilerin defalarca yaptığı “güvenliksiz” çalışma koşulları, işverenler tarafından yanıtsız bırakıldı. Ve o gün saat 15:00 ‘da çıkan yangın sonucunda 301 işçi, yerin 4 KM derinliklerinde yaşamını yitirdi. 486 işçi yaralandı.

Ülkenin her yerinde devrimciler, sendikalar, demokratik kitle örgütleri eylemlere başlayarak “Soma’da Adalet” çağrısını yükseltti. Bu talebe karşılık dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan “madenciliğin fıtratında bu var” diyerek siyasi sorumluluktan kaçarken, katliamı “kader” olarak değerlendirmişti. Bu açıklamaları yaptığı sırada yoğun protestolar sonucu Erdoğan ve Arınç bir markete sığınmak zorunda kalmıştı. İşçiler demogoji değil, adalet istiyordu. Bu protestolar sırasında Başbakan Müşaviri olduğu öğrenilen Yusuf Yerkel, özel hareket polisleri ile birlikte bir işçiyi yerde tekmeleyerek, işçilerin adalet beklentisine, iktidarın nasıl yaklaşacağını gözler önüne sermişti. O görüntüler adeta bir köle sahibinin, özgürlük isteyen bir köleye uyguladığı işkence sahnelerine andırıyordu. Tekmeci Yusuf Yerkel bir işçiyi tekmelemesi sonucu ayağını incittiğini iddia ederek sağlık raporu aldı. Olaydan iki yıl sonra işçi Erdal Kocabıyık’ a başbakanlık aracına zarar verdiği iddiası ile para cezası verildi. Mahkeme yerde tekmelenen bir işçinin insanlık onurundan daha değerli bulmuştu, başbakanın arabasına temas etmenin bedelini.

Katliamın ardından açılan dava da 5 yıl boyunca sürdü. İşçiler umutla adalet beklerken duruşmalar adeta katliamcı patronları yargılamaktan uzaklaşarak, işverenlerin ve onların avukatlığını üstlenen Yusuf Koçyiğit tarafından işçilerin aşağılandığı, adeta ölümlerden sorumlu işçilerin tutulduğu bir ittifaka dönüşmüştü. Başbakanın fıtrat dediği, müşavirin işçi tekmelediği, işletme müdürünün işçilerin kendi hataları olarak beyan ettiği duruşmalar süreci, bir bütün olarak, siyasal iktidarın, patronların hizmetinde, yargının zenginleri nasıl korumaya çabaladığı “sömürücü sınıfların” ittifakını gözler önüne serdi. Üstelik katliam sonrası yaşananlar sadece işçilerin ölümü ile sonuçlanmamış, geride kalanların da insan onurlarının yok sayıldığı, ailelerin yaşadığı acıların hiçe sayıldığı, aşağılandığı bir tiyatroya dönüşmüştü. Halkın adalet talebine yönelik Soma katillerinin ve savunucularının, bu davranışlara dayanarak Birleşik Özgürlük Güçleri (BÖG) kendi sayfalarından bir açıklama yayınlayarak ”
Mahir Arpaçay Özgürlük Gücü Milis Örgütü:Soma maden işçilerinin katili patronların yalakası Yusuf Koçyiğit’in arabası 10.04.2016 tarihinde İzmir’de güçlerimiz tarafından imha edilmiştir” duyurusunda bulundu. Özgürlük güçleri açıklamasında patronlara seslenerek, “katlederiz, sömürürüz, aşağılarız, sermayemizi büyütürüz, yaptıklarımız yanımıza kar kalır diye düşünmeyin, işçi katillerinin peşindeyiz” ifadelerine yer verdi. Bunun bir uyarı eylemi olduğunun duyurulması ardından Yusuf Koçyiğit duruşmaya katılarak işçi katillerinin avukatlığından çekildiğini duyurdu.

Yusuf Koçyiğit’ in bu açıklamasının ardından Özgürlük Güçleri bir açıklama daha yayınlayarak “Özgürlük Güçleri yanlış davranışların karşılığını verdiği gibi doğru davranışların da karşılığını verir! ” ifadelerini kullanarak, uyarının avukatlık mesleğine değil, aksine bu onurlu mesleği de aşağılayıcı hale getiren patron yalakası Yusuf Koçyiğit’e yönelik olduğunu ekledi. “İnsanların hayatlarını, geleceklerini, geçmişlerini en önemlisi onurlarını etkilediği için avukatlık mesleği yüksek düzeyde ahlâk ve kültür gerektirir. Sınıflı toplumlar var olduğu müddetçe hukuki yapılar var olacaktır. Bu nedenle avukatlık mesleğinin icrası bir zorunluluktur.
Mahir Arpaçay Özgürlük Gücü Milis örgütü işçi sınıfına hakaret ettiği ve aşağıladığı gibi avukatlık mesleğini de aşağılayan Yusuf Koçyiğit’e karşı gerçekleştirdiği uyarı eylemiyle adaletin sahipsiz olmadığını göstermiştir.
Yusuf Koçyiğit “uyarı eylemini” dikkate alarak Soma Maden İşçilerinin katledilmesi davasından ve katillerin savunuculuğundan istifa ederek doğru davranmıştır. Özgürlük Güçleri yanlış davranışların karşılığını verdiği gibi doğru davranışların da karşılığını verir. Dolayısıyla gelişmeler ışığında ve bu konjonktürde Yusuf Koçyiğit’le ilgili konunun kapanması doğru olacaktır! ”
Özgürlük Güçlerinin açıklamasında ayrıca yer verdiği “Burjuva cumhuriyeti tarihinin her evresinde sadece kırıntı düzeyinde uygulanan burjuva hukuku, AKP-IŞİD faşizmi iktidarıyla beraber tümüyle yok sayılmıştır. Günümüz Türkiyesinde hukuk, anayasa, kanun AKP-IŞİD faşizmi tarafından geçersiz yazılı prosedürler hâline dönüştürülmüştür. Adalete inanan, ahlâklı avukatlar baskı, terör, işkence, tehdit ve tutklanmayla karşı karşıyadır. AKP-IŞİD faşizminin mahkemelerinde görülen davalar ve duruşmalar, sonu belli tiyatro oyunlarından başka bir şey değildir.
Böyle bir ortamda elbette Özgürlük Güçlerinin görevlerinden biri adaleti savunmaktır. Bu doğrultuda devrimciler halkın adaletini savunanları da bütün güçleriyle savunmaktadır ve savunacaktır.” ifadelerinin ardından geçen üç yılın sonunda Soma Katliamı davası sonuçlandı. Mahkeme, 301 işçinin ölümünden birinci dereceden sorumlu Soma Maden işletmesi patronu Can Gürkan’ ı 15 yıl hapisle cezalandırma kararı verirken, yattığı süreyi gözönüne alarak tahliye etti. Ve maden işletme yasağını da kaldırarak, 301 insanın katledilmesini basit bir kaza olarak değerlendirdi.
Bütün dava boyunca ve geçen beş yıl içerisinde Soma davası ibretlik bir dava olarak tarihe geçti. Patronlar karşısında, işçi ve yoksulların adalet isteğinin “özel mülkiyetin temeli” olan mahkeme saraylarından çıkmayacağını bir kez daha gözler önüne serdi.
