Umut Yazıları

AKP-MHP Faşizmi Sarsılıyor! Biz Yıkalım – İsmail Güldere

Komünarların tek varlık sebebi devrimin zaferini kazanmaktır! Ulaş Bayraktaroğlu

Erdoğan diktatörlüğü iktidarının yıkılmaması için elinden geleni yapıyor. Emperyalist bloklar (ABD-Rusya) arasında mekikler dokunuyor dün hakaret ettiği parti liderleriyle buluşuluyor. Kendi parti kurucuları gemiyi tek tek terk ederken aykırı sesler aforoz ediliyor. Ekonominin ayakta tutulması için balıklara kadar ülkedeki her şey satılıyor. AKP-MHP faşizmi ayakta kalabilmek için muazzam bir çaba ve çalışma içerisine girmiş durumda.

Bölgenin hızla değişen siyasi atmosferinde emperyalist güçlerin çelişkilerinden faydalanan iktidar, bölgedeki varlığını Kürt düşmanlığıyla kalıcılaştırmaya, içerde ise kendisine karşı gelişen her türlü muhalefeti ya terörist yakıştırmasıyla ya da Kürt düşmanlığı üzerinden konsolide etmeye çalışıyor. Öyle ki AKP-MHP faşizmi iktidarını sürdürebilmek adına sıkışmışlığını aşacak her türlü pragmatist politikaya meyil ediyor.

1 Kasım seçimleri ve 15 Temmuz darbesi süreci ile gerçekleştirdiği ttifaklar doğrultusunda “beka” dedikleri aslında iktidarı ayakta tutmak olan fikriyatı yönetmeye, yönetirken de karşılarında beliren her gücü ezmeye ve iktidarlarını sarsacak engelleri de yok etmeye çalışıyorlar.

Kuşkusuz bu anlatılan AKP-MHP faşizminin, Erdoğan diktatörlüğünün temel görevi. Bizim görevimiz ise tarihsel bağlamda gerçekleşen devrimler gerçeğini, Türkiye ve Kürdistan coğrafyası başta olmak üzere tüm dünyada işçilerden ve ezilenlerden yana egemen kılmaktır.

Devrimci mücadele bu gerçekliği sayfalar dolusu programatik dünya görüşleriyle ortaya koymuştur. En yalın haliyle devrimci örgütlerin görevi herkesten yeteneğine ve herkesin ihtiyacı kadar olan sınıfsız ve sömürüz bir dünya yaratmaktır.

Devrimci mücadelenin gerçekliği bu ise gerçekliğe uygun bir mücadele hattı zorunludur. Devletin yönetim biçiminden bağımsız, sınıflı toplumları-kapitalizmi yok etmek için çok yönlü mücadele hattını kurmak gerekmektedir.

Bugün Türkiye devrimci hareketi tek tek faşizme karşı mücadelede yetersizliğini göstermiştir. Etkili mücadele yöntem ve tarzına sahip olan Kürt halkının mücadele dinamiklerinin de zayıflığı görünmektedir. Bu zayıflıklıklar aylardır ortak bir mücadele hattının tartışmasını yürütmekte, kısmi ilerlemelerle beraber, etkili bir ortak mücadele hattını henüz kurabilmiş değildir. Sorun yaşanmakta olanın analizini yapmakta ya da bugünden faşizme karşı mücadelede kazanımı örgütleyecek adımın ne olduğunda değildir. Sorun bu zayıflıkların kendini fiili-meşru mücadele hattında, militan bir çizgide örgütleyememesindedir. Yoksa tüm devrimci muhalefet yan yana geliyor, açıklamalar yapıyorlar.

Ülkede yaşanan her gelişme faşizmin bu kadarına da pes dedirtecek saldırılar karşısında akla ilk gelen mücadele biçimi protestocu bir tarz oluyor. Kaz dağları, Kayyumlar, iş cinayetleri, kadın cinayetleri, tutuklamalar ve infazlar karşısında basın açıklamaları ile yetiniliyor. Bunun birinci sebebi yasal siyaset aklının hala TDH’deki egemenliği iken ikincisi bu yasal aklı yıkacak mücadele yöntemlerinin geliştirilmesinin zayıflığındadır.

Faşizme Karşı Komünarlar Zamanı

Her siyasi dönemin kendi momentine uygun tarz ve yöntemleri vardır. Bunda gelişen ekonomi-politik gelişmeler etkendir. Devletler de siyasi partilerde bu gelişmelere göre şekil alır ve politikalarını belirler. AKP iktidarının 18 yıllık iktidarındaki değişim böyledir, kurduğu ittifaklar yine böyledir. En başında faşist parti özelliğini taşımıyordu ancak yaşanan gelişmeler ve ittifaklar onu faşist partiye dönüştürdü. Muhalefet ise bu değişimi algılamakta hem geç kaldı hem de manevrasını faşizme karşı mücadele ekseninde değiştiremedi. Değiştirenlerinde mücadeleleri eksik kaldı. Kitlesel eylemlerden, mitinglerden, isyan hareketlerinden, serhildanlardan bu güne faşizm karşısında çok değerli olmalarına rağmen kitleselleşemeyen direnişler kaldı. Bu direnişler hala diri hücrelerin olduğunu ve dönüşümü örgütleyecek iradenin ortaya konulabileceğine işarettir. Bugün AKP-MHP faşizmindeki sıkışmışlığın, ekonomik krizin yönergesi batmakta olan bir ülkeyi göstermektedir. Ancak biz müdahale edemezsek, siyasi aktör değişikleri ile bu bataklıktan emperyalistler eliyle yeniden çıkacaklardır.

Dönem devrimci olanakların derinleşeceği dönemdir. Dünyadaki emperyalist denge, Ortadoğudaki gelişmeler yeni savaşlar ve dizaynları ile bir kez daha şekillenecektir. Türkiye stratejik konumu ile kilit ülkelerden biri olma özelliğini korumaktadır. Türkiye emperyalistlerin stratejik planlarında bir zulüm devleti olurken, devrimcilerin elinde özgürlükler ülkesi, yeni yaşam ülkesi olacaktır.

Kaçırılmaması gereken fırsat bu kadar günceldir. Bu fırsatı değerlendirmek için komünarlar önce kendi mücadele hatlarını bir adım öne taşıyacak militanlığı örgütlemekte fedakar olmalıdırlar. Basın açıklamaları yapılabilir, ancak basın açıklamaları yapılırken bir yerde fiili – militan eylem, bir yerde işgal, başka bir yerde hesaplaşma olmuyorsa bu militanlık yakalanamaz. Komünarların hedefi devrimdir. Önce kendi durdukları yeri devrim iddiası ile şekilllendiren, akabinde devrimci ittifak güçlerini de bu hatta örgütleyen temel güç haline gelmek öncelikli görevimiz olmalıdır. Her komünar bu ciddiyetle bugünün devrimci mücadelesini ele almalı ve TDH’nin mücadele kulvarını değiştirecek fedakarlığı en üst derecede ortaya koymayı inandığı devrimin zaferi için gerçekleştirmelidir. Komünarların en önde mücadeleyi göğüsleme zamanı gelmiştir.

Paylaşın