Gazeteci Fatma Koçak Efrin’den izlenimlerini yazdı. Her sokağında dayanışma ve örgütlülüğün göze çaptığı kentte kadınlar, özsavunma birimleri ile mahallesini, evini ve çocuklarını koruyor. Efrînliler için ‘Yaşamak direnmektir’ sözü, her koşulda doğrulanmış bir söz olarak karşımıza çıkıyor
Tüm dünyanın gözleri önünde başlayan bir işgal ve tüm dünya halklarının ‘yüzyılın direniş umudu’ olan Efrîn’de yaşam da, direniş de devam ediyor. “Örgütlü toplum yenilmez” sözünü kendine şiar edinen Efrînliler, kent merkezinde dayanışmayı örgütlüyor, birbirine daha fazla kenetleniyor ve öfkesini her fırsatta dile getiriyor. Efrîn; zeytini, doğası, tarihi ve Suriye krizinin başladığı günden itibaren, en güvenli bölge olarak biliniyordu. Türkiye’nin aylar süren tehditlerinin ardından 20 Ocak’ta hava saldırılarıyla; ÖSO/El Kaide çeteleri ile birlikte Efrîn’e işgal saldırıları başladı. O güne kadar Akdeniz ikliminin hakim olduğu kendi halinde bir kent olan Efrîn, başka türlü anılmaya başlandı. “Yüzyılın direnişi”ne adını daha şimdiden yazdıran Efrîn’de sokaklar ve evler, kendini direnişe göre ayarlamış çoktan.
Sokaklar daha da dolu
“Sokaklar eskisinden daha dolu, insanlar daha fazla birbiri ile sohbete ihtiyaç duyuyor” diyor kenti tanıyan biri. Bir anlamı var illa ki bunun, bireyciliğin yayıldığı, herkesin kendi dünyasına çekildiği ve gitgide toplumsallaşmaktan uzaklaştığı günümüz dünyasında, direnmek ve var olmanın bir parçası, birbirinin gözlerindeki ışığa kilitlenmek olsa gerek.

Direniş oyunları
Okulların, direnişin başladığı günden itibaren kapalı olduğu Efrîn’de çocuklar sokakta, oyunlarına devam ediyor. Oyunlarının konusu ise, YPG/YPJ savaşçıları gibi cephe kurup işgale karşı direnmek. Tabii hiçbir çocuk işgalci olmak istemiyor, bu yüzden kura çekiyorlar aralarında.
Komünlerden evsizlere destek
Kentte hemen hemen her mahallede bir komün var ve komünlerde çalışanlar ağırlıkla kadınlar. Hummalı bir telaşla çalışıyorlar, evleri yıkılan, yaralananlara destek olmak için. Şehit Peyman Komünü üyesi Sihem Mihemed, sınır köylerinde işgal saldırılarında evleri yıkılan insanların başka ülkelere gitmek yerine Efrîn merkeze gelmeyi tercih ettiğini söylüyor. “Onlara her türlü desteği kent genelinde bulunan 54 komün veriyor. Önce tespit ediyoruz, sonra evlere yerleştiriyoruz ve ihtiyaçlarını karşılıyoruz” diyen Sihem’e göre, yaptıkları bütün çalışmalar direnişin bir parçası.
“Örgütlü toplum yenilmez” sözünü çok önceden kendine şiar edinen Efrîn’de halk, Türkiye’nin bombardımanı ile yaşamını yitiren siviller ve cephelerde savaşanlar için belli periyodlarla düzenlenen cenaze törenlerine akın ediyor.
‘Kadınlar evlerini ve sokaklarını koruyor’
Her sokağında dayanışma ve örgütlülüğün göze çaptığı kentte kadınlar, oluşturdukları özsavunma birimleri ile mahallesini, evini ve çocuklarını koruyor. Seferberlikle birlikte her mahallede HPJ, yani sivillerden oluşan ‘Kadın Savunma Gücü’ne kayıt yaptıran yaşları 70 ile 18 arasında değişen kadınlar, nöbet tutuyor. Küçük çocuğu olan bir kadın, nöbete gittiğinde çocuğunu nöbetten gelen diğer kadına emanet ediyor. Efrînliler için ‘Yaşamak direnmektir’ sözü, her koşulda doğrulanmış bir söz olarak karşımıza çıkıyor.
Her fırsatta verilen mesaj: Gitmiyoruz
Birbiri ile daha sıkı kilitlenen Efrînliler, üzerlerine uçaklar, toplar ve her türlü teknikle saldıranlara karşı ise, öfkesini kusuyor her fırsatta. Kenti ilk gün 72 uçakla vuranların amaçlarında biri de, halkı korkutup kaçırmaktı, ki bunu başaramayınca, yalan ve propaganda ile “Halk yok, kaçtı” diyenlere “Buradayız” mesajı her fırsatta veriliyor. İki gün önce TEV-DEM organizasyonu ile düzenlenen mitinge, kentte bulunan hemen hemen herkes katıldı ve “Gitmiyoruz” dedi.
Yine Kuzey Suriye’nin Cizîr, Fırat ve Minbîc bölgelerinden on binlerce kişi, dayanışma için Efrîn’e geldi ve kentte hemen hemen her evde ağırlandı. Gece boyu misafirlerini karşılayan Efrînliler, geceyi direniş buluşmasına dönüştürdü.
Herkes öfkesini anlatmak istiyor
Atmosferini “Dayanışma, direnç ve öfke” diye özetleyebileceğimiz Efrîn’deki halkın nabzını tuttuk ve ne düşündüklerini kendi ağızlarından aktaralım dedik. Parklarda her zamankinden daha fazla bir araya gelip sohbet edenlere ‘Konuşmak ister misiniz?’ diyen her gazeteciye öfkelerini ve kararlılıklarını anlatıyor Efrînliler.
‘Burada doğduk, burada öleceğiz’
Öğlen vakti tıklım tıklım olan kent meydanında Nuri Alo, “Efrîn merkezi görüyorsunuz, herkes burada. Kimse Türklerden korkmuyor, dükkanlar açık, insanlar işinde gücünde. 20 güne yaklaştı, köylerimize girmişler, elhamdülillah topraklarımıza adım atamıyorlar. Bizim için kaçıyorlar diye yalan atıyorlar, nereye gideceğiz? Biz bu topraklarda doğduk, bu topraklarda öleceğiz” diyor.

‘Gelebiliyorlarsa gelsinler…’
“Ben buradan, Efrîn’in ortasındaki Özgürlük Meydanı’ndan Erdoğan ve onun çetelerine sesleniyorum. Gelebiliyorlarsa gelsinler; biz korkmuyoruz, korkmayacağız” diyen Matha Alîko da, “Köylerimizi havadan bombalayarak korkaklıklarını gösteriyorlar, insanlarsa gelsinler, hepimiz silah alır elimize onlara karşı savaşırız. Silah yoksa zeytin dallarını alır onlara karşı koyarız” diye öfkesini dile getiriyor.
‘Bunun adı işgaldir’
Alîko ile konuştuğumuz esnada “Benim de söyleyeceklerim var” diyen Hevîn Şemiye yaklaşıyor yanımıza ve başlıyor anlatmaya: “Efrînliyim, Türk devleti her türlü teknikle topraklarımızı işgal etmeye çalışıyor. Sormak lazım, Efrîn bin yıldır Kürtlerin yaşadığı bir yer, biz hep kendimizi savunduk, niye şimdi buraya geliyorsunuz? ‘DAİŞ’e saldırıyoruz’ diyorlar, buraya biz çeteleri savaşın en keskin olduğu zamanlarda sokmadık, bunu bütün dünya biliyor. Din adına İslamiyet adına savaştığını söyleyen DAİŞ gibi onların da dinle imanla ilgisi yok. Bunlar işgalcidir ve Kuzey Suriye halkları, bu işgale dur diyecek.”

‘Efrîn kardeşlik kentidir’
Helîn Mihemed ise, “Efrîn kardeşlik kentidir” diye başlıyor sözlerine ve şöyle devam ediyor: “Biz burada Kürt, Arap, Türkmen, Çerkes, Arnavut, Alevi, Êzidî, bütün halklar bir arada yaşamayı biliyoruz. Birbirimizle sorunumuz olmadan yaşıyoruz. Bizi işgal etmeden ‘Orada terörist var’ diyorlar. Burada biz kardeşlik içinde yaşıyoruz. Erdoğan ve çeteleri, bize teröristçe saldırıyorlar. Efrîn’i kim savunuyor, Efrîn’i önceden de biz savunuyorduk şimdi de biz savunuyoruz. Bizim savaşımız sadece Erdoğan ile değil Türk devleti ve onun çeteleriyledir. Herkesten bu direnişe ses vermesini bekliyoruz. Şehirde yaşamı görüyorsunuz, kimsenin bir yere gittiği yok, herkes burada.”

Tanklarla evleri vurdular
Şehrin bir başka yoğun yeri ise, Avrin Hastanesi. Bu hastaneye her gün sınır köylerinde bombalanan evlerden çıkarılan siviller, ölüler ve yaralılar getiriliyor. Efrîn Kantonu Sağlık Meclisi’nin verilerine göre, ilk 17 günlük saldırılarda en az 129 sivil yaşamını yitirdi ve 350’yi aşkın kişi yaralandı.
Yaralılarla görüşmek için gittiğimiz hastanede bir çoğu ağır durumda. Konuşabilecek durumda olan Ekrem Eli, Tirinde nahiyesinde evinin önünde otururken, “Bir anda her taraf toz duman içinde kaldı. Omzumdan yaralandım, Başka bir şey hatırlamıyorum, uyandığımda hastaneye getirilmiştim. Komşumun 9 yaşındaki çocuğu yaşamını yitirdi” diyor.
Cindirêsê’ye bağlı Hemame köyünde evi bombalanan ve yaralanan yakınlarını hastaneye getiren Mihemmed Sileman da, sivillere karşı tanklarla saldırmanın hiçbir dinde ve kitapta yeri olmadığını söylüyor ve “Tanklarla evimizi vurdular, hiçbir şey alamadan evden kaçmak zorunda kaldık. Canımızı zor kurtardık, bizde ne istiyorlar? Bizim toprağımızdan bizi atmaya çalışıyorlar” diye devam ediyor.
Haber: Fatma Koçak
Fotoğraflar: Ersin Çaksu
Kaynak: ÖDG
