Umut Yazıları

Linç Kültürü ve Pınar Fidan- Baran Bozkurt

İncinsen de İncitme!!!

”Alevi inancının gereği insanlar dâr’a çekilir ve hüküm verilirken insan rencide edilmeden hüküm verilir. En büyük ceza ise kol, kafa kesmek değil düşkün ilan etmektir. Oysa Pınar Fidan isimli kadın akla hayale gelmeyecek suçlama ve hakaretlere maruz kaldı… Kurum başkanlarından tutun da Alevi’liğe dair zerre bilgisi olmayan insanlar linç ettiler bu kadını… Bana göre hak etti hak etmedi ikileminden bağımsız olarak yol ve yöntem konusuna değinmek gerekirse bu tarzın kendisi Alevi öğretisi ve görgüsüne aykırıdır…”

Makus Kader…

Aleviler her daim çeşitli yöntemlerle baskı, zulüm ve iftiralara maruz kalmışlardır. Nesimi’nin derisini yüzen, Pir Sultan’ı darağacına yollayan fikriyat kendisini mum söndürüyorlar diyen zehirli dillerde yaydı… Bugün 21. yüzyıl iletişim ve teknoloji çağında bile hala bu gerici iftiralara inanan insanlar olması ise durumun en vahim ve can acıtıcı yönü oluyor maalesef.

Kapılara çarpı işareti atılması, cemevlerine zarar verme, hatta polis baskınlarında idrar yapmalardan mermi bırakmaya kadar farklı saygısızlıklar ve tahammülsüzlük örnekleri sergileniyor. Bütün bu psikolojik baskıların yanısıra Alevi tarihi adeta bir katliam tarihi olarak kronolojide ve hafızalarda yer alıyor. Bu konuların daha önceleri yeterince irdelendiği varsayımıyla asıl konumuza geçmek istiyorum.

Dillerde ve Beyinlerde Alevilik?

Bu sorunun cevabını almak için sokağa çıkıp insanlara mikrofon uzatırsanız inanın çok enteresan cevaplar alabilirsiniz. İsterseniz günlük gazete, dergi ve televizyon arşivlerinde kısa bir araştırma sizi oldukça şaşırtabilir. En bilindik örneği ile Güner Ümit isimli eğlence programı sunucusunun canlı yayında sarf ettiği sözler Aleviliğin toplumdaki yansımasını teşkil ediyor. Güner Ümit, o programdan önce sahip olduğu tüm popülerliğini birdenbire kaybetti ve daha sonraki denemelerine rağmen insanların sevgisini kazanamadı. (Reyting yoksa iş ve para yok mantığıyla renkli hayatlar çöplüğüne gömüldü.)

Linç Kültürü ve Alevilik?

Yukarıda verdiğim örnek çoğaltılabilir ve sonuçları incelendiğinde hep aynı yönteme başvurulduğu görülebilir ‘Linç”… Bu sadece fiziksel bir linç değil. Teknoloji çağında klavye tuşlarıyla cumhurbaşkanı RTE ve ahalisi dışında herkese ağzına geleni söyleyen bir toplumsal refleks geliştirdik. Sebep-sonuç ilişkisinden muaf; hatta bütünsellik ilkesinden yoksun sadece gördüğü ile yetinen ve onu sorgulamadan sürü psikolojisi ile tepkilendiren bir yargılama ve cezalandırma sistematiği geliştirdik…

Coronavirüs karantinası sebebiyle 18 Mart akşamı evde otururken sosyal medyanın nimetlerinden biri olan “anlık bilgi edinme” avantajı sayesinde ve arkadaş grubumun çoğunlukla Avrupa Alevi Hareketi mensubu olması sebebiyle, Pınar Fidan adlı kişiye ait “Tuz Biber” isimli “stand-up” konseptli programın kısa bir videosu bir anda paylaşım ekranımı kapladı. Fakat üstünde bunu ‘tehlikeli bir virüs’ olarak gören “faşizm işte budur” şeklinde yargılayan yorumlar hatta Pınar Fidan isimli şahsı teşhir edip yargılatma önerisi içeren geniş açıklamalar vardı. Kadının doğrudan bedenine yönelik, cinsiyetçi söylemler hatsafhadaydı.Videoyu izlediğimde inanın bende irkildim. Alevileri meyhanelerde içen insanlar olarak gören yakılması ve katli vacip gösteren bir video izleme şaşkınlığı içerisindeyken asıl şoku bu gösteriyi alkışlayan insanlar olduğunu görünce yaşadım… Nasıl yani? Bu kadar olamaz? Şeklinde soru işaretleri beynimi tırmalarken bir an için sanatçı yönümle bakarak sanatın muhalif yönünden ve sahnenin konseptinden kaynaklı kendimi araştırma yönünde telkin ettim. Youtube ve diğer sosyal medya sitelerinden bu programa ve katılımcılara dair araştırma yapıp yine Pınar Fidan kimdir diye hazreti googleda sorgulama yaptım. Stand up ve sahne şovları yapan bu kadının “fenomen” olma kaygısı ve çabası içerisinde bir yanılgıya düşüp saçmaladığı düşüncesiyle temkinli yaklaşıp, emin olamadığım bütünsellikten kopuk bir video vesilesiyle bu kadını linç edenler kervanına katılmayı uygun görmedim. Sabah uyandığımda teşhir ve cezalandırma çağrısının alevi toplumunda muhalif ve ulusal basında karşılık bulduğunu gördüm… “Vay be Aleviler kendi gündemlerini toplumsallaştırabildiler sonunda” diye düşünürken Pınar Fidan’a ait bir açıklama gördüm. Önemli olmamakla birlikte kendisinin de Alevi olduğunu, aşağılama ve hakaret kastından bağımsız ironi yapmaya çalıştığını anlatıyordu. Hatta bahsettiği kişinin dayısı olduğunu beyan etmişti. Peki bu açıklama yeterli miydi? Tabii ki benzer hakaretlere ve haksızlıklara maruz kalmış Alevi toplumunun hassasiyetlerine dokunup dehşete düşüren bu ifadeler bir açıklama ile tolere edilemezdi. Nitekim milletvekilinden, konfederasyon ve federasyon başkanları ile yöneticilerine, gazeteci ve aydınlardan sanatçılara, ulusalcısından sosyalistine, Kürt’ünden Türk’üne, işçisinden emeklisine, kadınından erkeğine kısacası 7’sinden 70’ine bir gücenme söz konusuydu…

Sorular cevaplar ve yine sorular…

Bütün bunlar olurken kafama bazı sorular geldi.
1) Pınar Fidan sanatçı mı yoksa soytarı mı?
2) Sanat sanat için mi yoksa popülizm için mi?
3) Pınar Fidan hakaret mi etti yoksa ironi mi yaptı?
4) Pınar Fidan’ın söylediklerinde doğruluk payı var mıydı?
5) Tepkiler doğru ve haklı mıydı?

Sizin bu sorulara verilecek cevabınız nedir bilmiyorum ama ben kendimce bazı cevaplar vermeye çalıştım ki bu kesinlikle bir aklama ya da sahip çıkma çabası içermeyen sadece objektif olmaya çalışan bir bakış açısıyla ulaşılan cevaplardır…

1) Youtuberlık ve internet fenomenliğinin revaçta olduğu bu dönemde herkes hayatından bazı kesitleri ve hayal gücünü kullanarak kendince maddi-manevi çıkar elde ediyor. Yani kimileri cebini doldururken kimileri egolarını tatmin ediyor. Dolayısıyla Pınar Fidan bu iki amaçtan birisi ya da ikisi için bu gösteriyi yapmış olabilir.
2) Maalesef sanat kapitalizme ve paraya bağlı olduğu sürece popülizmin yansımasıdır…
3) Pınar Fidan çok iyi bir sanatçı olmayabilir ama bu onu yalancı yapmaz.
4) Pınar Fidan’ın söylediklerinde çok doğru iki şey vardı… Birincisi Alevi olup hiçbir şey yapmadan cennete gidileceğine inanan “sünnileşmiş Aleviler (dayısı)” gerçekliği, ikincisi Alevilerin cemevi, dergâh vs. kurum ve mekanlar ile Alevi değerlerine olan ilgisizliği…
5) Sanırım kilit nokta burası… Alevi toplumunun haksızlık ve zulümlere tepki göstermesi ve örgütlü hareket etmesi hepimizin gayesi ve emeklerimizin sebebidir. Bu örgütlü duruş bugün Türkiye’deki egemen iktidar ve onun çanağına su taşıyanları tedirgin edip birliğimize kastedecek adımlar atmalarına neden olmaktadır… Bu mücadeleye emek verenler hedef gösterilmekte ve yargılanarak gözdağı verilmektedir. Turgut Öker bunlardan en bilineni ve 20 Mart ‘ta (bugün) duruşması var. Konuyla ne alakası var diyenler için Turgut Öker ironi yapıp Tayyib’e ‘Yezit’ dediği için yargılanıyor. Sizce bu bir ironi mi? Düşünce ve ifade özgürlüğü mü, yoksa hakaret mi?

Alevi inancının gereği insanlar dâr’a çekilir ve hüküm verilirken insan rencide edilmeden hüküm verilir. En büyük ceza ise kol, kafa kesmek değil düşkün ilan etmektir. Oysa Pınar Fidan isimli kadın akla hayale gelmeyecek suçlama ve hakaretlere maruz kaldı… Kelli felli kurum başkanlarından tutunda Aleviliğe dair zerre bilgisi olmayan insanlar linç ettiler bu kadını… Bana göre hak etti hak etmedi ikileminden bağımsız olarak yol ve yöntem konusuna değinmek gerekirse, bu tarzın kendisi Alevi öğretisi ve görgüsüne aykırıdır… Burjuva mahkemelerinin bile görüntü icabıda olsa savunma hakkı tanıdığını ve kutsadığını bilerek biz Alevilerin bu denli yargısız infaz yapmasını inancımıza, Pınar Fidan’ın yaptığından daha büyük bir hakaret olarak kendi elimiz ve dilimizle yaptığımızı düşünüyorum… Alevi inancı ve öğretisini yaşatmak, yaymak ve anlatmak gayesiyle temsilci olarak seçtiğimiz kurum yöneticilerinin kitleleri galeyana getirmek yerine sükunet ve soğukkanlılıkla olayın aslına dair ekip çalışmasıyla araştırma yapması ve bu araştırma sonucunda bizleri tavır almaya davet etmesi bize ve öğretimize yakışan yegane yöntem iken neden aklıselim bir yönetici çıkıp gerekirse Pınar Fidan isimli kişiye ulaşmak, olayın aslını muhatabına sorma gereği hissetmemiştir… Kaldıki bu kadının yaptığı “ironi yaptım hakaret kastım yoktur” açıklamasına rağmen tatmin olmayan milletvekili ve kurum yöneticileri hala ceza tamtamcılığı yapmaktadır. Farz edelim ki bu kadın biz Alevileri geçmişten günümüze mağdur eden Türk ceza sistemince cezalandırılırsa bunun inancımıza ne katkısı olacak?

Kimsenin yaptığı yanına kâr kalsın, elimiz kolumuz bağlı oturalım demiyorum zaten bunu söyleyen bir kişinin Alevi örgütlenmesini önemsemesi düşünülemez elbette, lakin atılan adımlar ve alınan kararlar yolumuza ve öğretimize uygun olmazsa uğruna mücadele ettiğimiz örgütlenme çabamız sekteye uğrar… Amacı gönülleri fethetmek olan bir öğretinin gönül kırması, yola kesinlikle ters bir uygulamadır. Bu anlamıyla başta kurum yöneticileri, milletvekilleri, sanatçı ve aydınlar olmak üzere tüm Alevi toplumu sağduyulu olmalı ve mantık çerçevesinde kararlar alarak hareket etme sorumluluğunda olmalıdır…

Saygılarımla

Baran Bozkurt…

Paylaşın