Son günlerde gündemde olan “İşten Atılmaların Yasaklanması” yasa tasarısını işçilerin gözünden değerlendirmek amacı ile hayatın yapıcılarına sorduk.
Umut Gazetesi sordu Devrimci Partili İşçiler yasayı değerlendirdi.
- Pandemi sürecinde işten çıkarmaların yasaklanmasıyla alakalı çıkartılması planlanan yasa tasarısı ile devlet ne yapmak istiyor. Ücretsiz izini meşrulaştırma çabası patronlara bir kıyak olarak algılanabilir mi?
Devlet pandemi sürecinde ne yapmak istediğini, kimin devleti olduğunu açıkça göstermiştir. Pandemiyi fırsat bilen patronlar başından bu güne zaten 4 milyona yakın işçi kardeşimizi ücretsiz işten çıkardılar ve devlet-hükümet seyretti bu durumu. Evde kal çağrıları yapan hükümet aynı zamanda üretim çarkları durmamalı diyerek sağlıksız koşullarda işe gitmek zorunda olan milyonlarca işçi hakkında tek kelime etmemiş sadece alkışlatmıştır. Şimdi ekonominin daralması sonucu yine işten çıkarmaları düşünen patronların oluşan kamuoyu nedeni ile zor durumda kalmalarına yine hükümet yetişmiş ve yasa taslağını patronlara sunmuştur. Patronlara sunmuştur diyoruz çünkü göstermelik bile olsa yandaş sendikasını bile sürece ortak etmemiş sadece patronlarla görüşerek bu taslak hazırlanmıştır. Patronlarında işçilere kıyak yapacak halleri yok, tabi ki kendi çıkarlarına uygun bir yasa çıkartacaklar hükümetle birlikte. Formülü bulmuşlar beraberce, patron işçi çıkarmak istediğinde direk işçi çıkarmayacak, kısa çalışma fonuna da başvurmayacak işçiye ücretsiz izin verecek. İşçinin çıkışı verilmediğinden işsizlik parasına başvuramayacak. Ama hükümet diyor ki ben işçimi zor durumda bırakmayacağım bu süre zarfında belirlediğim 1177 tl ücreti işçiye vereceğim. Nereden verecek bizim işsizlik günlerimiz için biriktirdiğimiz fondan. Böylece patron ücret, tazminat ödemeden cebinden tek kuruş ödemeden işçiyi şimdilik 3 aylığına çıkarmış olacak. Bu patronlar için ücretsiz iznin yasalaştırılması demektir.
- Çıkartılacak yasa tasarısı işçiler gözünden nasıl görülüyor ve nasıl karşılanıyor.
İşçiler bu olumsuz koşullarda bile çalışmak eve ekmek götürmek zorunda. Zaten açlık sınırında, yoksulluk sınırının altında ücretle çalıştırılıyoruz. Buna rağmen ücretimi ve tazminatımı ver bende evde kalmak istiyorum diyen işçilere ücretsiz izin dayatılmış ve uygulanmıştır. İşten çıkarım, işsizlik parası ile en azından birkaç ay idare ederek bu süreci atlatırım diyen işçilerinde bu yasa ile önü kapanmış işsizlik parası alamayacak bir düzenleme yapılmıştır. Zaten normal günlerde de bir sürü gerekçe ile işsizlik parası verilmeyen işçilere bu anormal günlerde de verilmemesinin formülünü bulmuşlar şimdide yasalaştırıyorlar. Kendi ücretlerimizden kesilen paralarla oluşturulan fondan biz işçiler yararlanamıyoruz. Çünkü fonumuzda biriken paraya patronlar göz koymuş kullanmak istiyorlar. Söylentilere göre de kullanıyorlar zaten hükümet sürekli fondan para aktarıyormuş patronlara, fonun içi boş deniyor. Tabi ki çalışan işçilerde, daha önce işten çıkarılan şimdi işsiz olanlarda bir öfke var ve bu birikiyor. İşçiler bu koşullarda bile çalışmaya razı ama fabrikalarda, işyerlerinde hala alınmayan önlemler insan yerine konulmadığımızı düşündürüyor bize. Hala işyerlerinin çoğunluğunda maske, hijyen malzemeleri yok yada yetersiz. Her şey göstermelik yapılıyor ve bizim gözümüzün önünde yapılıyor. Birde buna sağlıksız koşullarda çalışma zorunluluğu olunca yada patron istemezse çalışmayın ama 1177 tl ile geçinin denince iyi karşılanmıyor işçiler tarafından.
- Devrimci Partili İşçiler olarak pandemi sürecinde emperyalist kapitalist sitemin krizi ayan beyan daha fazla ortaya çıktığını görüyor ve hem bu süreçte hemde pandemi sonrası gelişecek emek düşmanı süreci nasıl görüyor ve bu süreçte işçilere nasıl bir çağrı yapıyorsunuz.
Pandemi öncesi de kapitalizmin krizi kendini iyice hissettiriyordu. Kapanan işyerleri, işsizliğin artması, yoksulluğun çoğalması bunun açık göstergeleri idi. Biliyoruz ki kapitalistler dışarıdan bir müdahale olmadığında girdikleri krizden her defasında çıkıyorlar hemde krizin faturasını kendileri ödemeyerek, işçilere ödeterek. Bu yaşanan sürecin odağında ‘sağlık’ sorunu var gibi görünse de açığa çıkmıştır ki tüm yaşanan ve yaşanacak olumsuzların sebebi kapitalizmdir. Özelleştirmelerle ve diyanetten daha az ayrılan bütçe ile iyice çöken sağlık sistemi, işçileri, halkı koruyamayan değil bütün olanaklarını sermaye için kullanan bu nedenle korumak istemeyen devlet-hükümet kapitalizmin sonucudur. Her yıl dolar milyonerlerinin katlanarak arttığı ülkemizde yoksullukta katlanarak artıyor. Onlar zenginleşirken biz yoksullaşıyoruz. Bu kapitalist düzenin bir sonucudur. Ne aynı gemideyiz nede ayı dünyaların insanlarıyız. Kapitalizm var oldukça işçinin emeğini sömürmeye, işçi cinayetlerinde dökülen işçinin kanı ile beslenmeye devam edecektir.
Tüm bu sebeplerle işçileri emeğimizi sömüren artık mecazi anlamda değil gerçek anlamda kanımızı içerek beslenen bu kapitalizmi yıkıp yerine işçilerin, emekçilerin, yoksulların iktidarını kurmaktır. Bunu yapacak güç ve yetenek zaten bütün değerleri kendi elleri ile yaratan işçi sınıfında vardır. Tek yapmamız gereken bizi sömürenlerden medet ummaktan vazgeçip örgütlenip mücadeleyi yükselterek kapitalizmi, işçi düşmanı, kadın düşmanı, doğa düşmanı kapitalizmi yıkmaktır.
İşçi kardeşlerimiz, yaşadığımız bu olumsuzlukları güç birliği yaparsak, yan yana gelirsek üstesinden gelebiliriz. Bu nedenle yaşadığımız sorunlarla tek başımıza mücadele etmek yerine birlikte, hep beraber mücadele etmeliyiz. İşçi kardeşlerimiz, fabrikalarınızda, işyerlerinizde, hastanelerinizde, şantiyelerinizde, marketlerinizde, her nerede çalışıyorsanız yaşadığınız sorunu Devrimci işçilerle hiç çekinmeden paylaşabilir, birlikte teşhir eder, birlikte mücadele ederiz. Çağrımız tüm işçilere ve bu düzenin yıkılmasından yana olan tüm ezilenleredir.
Devrimci Partili İşçiler olarak, bütün gücümüzle bu süreçten çıkacak örgütlenmeyi başarmak, sadece bugünü kurtarmak için değil, tüm geleceğimizi de kurtarmak için işçileri örgütlenmeye, mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.