“Ey ömrünü destan gibi yürüyenler,
Yaşayan kimdir gerçekte, ölen kim
Yürürken bile tükenenler mi
Yılgın yılgın düşenler mi
Yoksa çekilip tarihin burçlarına
Bayrak bayrak ölümsüzleşenler mi” (A.Yücel)
Komünarlar; bu yıl ki Ölümsüzler Haftası’na Merkez Komite üyesi Aynur Ada’nın (Göze Altunöz) ve Özgürlük Güçleri Savaşçısı İmran Fırtına’nın (Yasin Aydın) adlarını da ölümsüzler zincirine ekleyerek, yaşamlarını partinin onur atlasına nakşederek giriyor. 9 Mayıs’ta ölümsüzleşen devrimci önder, komünarların kurucu komutanı Mehmet Kurnaz’ın (Ulaş Bayraktaroğlu) yoldaşları, onun ortaya koyduğu ölçülerle sömürüye ve sömürgeciliğe karşı savaşımda Ulaşlaşma çizgisinde yürüyor. Komünarların ilk ölümsüzü Bedrettin’den, son göğü fethe çıkan Aynur ve İmran’a kadar beş yıllık parti tarihinde hepsinin adı, saflara yeni katılan parti savaşçılarının aldığı isimlerle yaşıyor, silahları yeni omuzlarda taşınıyor, birleşik devrim müfrezemizde, faşizmin burçlarında “intikam” gücü oluyor. Devrimci taaruz içerisinde 9-16 Mayıs Ölümsüzler Haftası Komünarların olduğu her cephede, dağda, şehirde, zindanda her mekanda ve her araçla yüksek devrimci sorumluluk ile karşılanarak, Ulaşlaşma – Aynurlaşma çizgisinde kendinde, partide, devrimde yoğunlaşmanın haftası olacaktır. Bu yoğunlaşmanın niteliğini ve tek tek ölümsüzlere yaklaşımımızı, yine onların yolundan yürüyen İmran Fırtına tariflemiştir. İmran yoldaş “Önderlerimizi anmak mücadelenin bir parçasıdır her zaman, ama önderler ne yaparken can verdiler, bunu anlamak mücadelenin kendisidir’’ diyerek tüm komünarları mücadelenin tek yönlü bir parçası olmak yerine, bütünü olmaya, kavganın kendisi olmaya davet etmiştir. Komünarları, ölümsüzlerin canları ile ortaya koydukları, yenilmez bir savaş örgütü inşasında yürütülen devrimci savaşa davet etmiştir. Zira Devrimci Komünarlar, AKP-MHP faşizmine karşı İstanbul’da, Ankara’da sürdürdükleri savaşı, onun sömürgeci karekterine de yönelterek AKP-MHP faşizminin işgal ettiği toprakların özgürlük savaşlarında mütevazi güçleri ile yer almış bir partidir. Sömürülen Türkiye işçi sınıfının kurtuluşu ile sömürgeleştirilmiş Kürt halkının özgürleşmesinin yolunun aynı iktidarın geriletilmesi ve parçalanması gerçekliği ile hareket ederek birleşik devriminde yapı taşları olmuştur. Dersim’den, Serakaniye’ye, Der-Azza’dan, Kobane’ye Komünarların savaş alanlarında ölümsüzleşmesi ya da İstanbul’da, Çukurova’ da tutsak düşmesi Türkiye burjuva iktidarının hiçbir damarı ile uzlaşmadan, bir yanını diğerinden “ileri” görmeden topyekün ortadan kaldırılması adına yürütülen savaşın sonucudur. Afrin’de ölümsüzleşen Nurhak ve Bayram Ali, Dersim dağlarında partinin parmak izi olan Mehmet Ali AKP-MHP faşizmine, Türkiye burjvazisine karşı savaşarak ölümsüzleşmiştir.
Bu devrimci savaş içerisinde Mehmet yoldaşın “yenilmez bir savaş örgütü” yaratma hamlesi bugün bir düzey rüştünü ortaya koymuştur Yenilmezlik kavramına ruhunu veren olgu esas olarak stratejinin netliği, zafer kadrosunun inşası, savaşma iradesi ve çizgide süreklilik – kararlılık olarak görülmektedir. Komünarların temel belgeleri bu stratejik netliği ortaya koymuş, karşı devrim ve devrim güçlerini tariflemiş, devrimin yolunu açacak stratejiyi temellendirmiştir.Komünarlar stratejilerini düzenli olarak geliştirmeye devam etmektedir. Ortaya konan bu stratejinin gerçek kuvvetleri ile buluşması durumunda zaferi kaçınılmazdır. Kasım Atılımı’nda ortaya konan ve konumlanmanın gereklerini planlayan bir çok belge bugün kendini defalarca doğrulamıştır. Emperyalizmin bölgede yönelimi ve yaşayacağı krizler, burjuvazinin faşizme yönelimi, savaş gerçekliği, kopuş, devrimci zorun profesyonel inşası ve kitle şiddetinin inşası gibi bir çok başlık bugün hala muhtevası itibari ile güncelliğini korumaktadır. Bu stratejik program devrimin yol haritası, zafer belgesidir. Bu belgeler şablonlara, geleneklere, statükolara göre belirlenmiş masabaşı yazıtlar değil, tam aksine neredeyse tamamı AKP-IŞİD’e karşı savaş cephelerinde, zindanlarda, Türkiye metropollerinde hücre çalışmalarında pratikten süzülerek şekillenmiştir. Bu stratejinin kadroları iktidar hedefi kaybolmuş Türkiye Devrimci Hareketi’nin önemli bir bölümüne itiraz olarak da şekillenmiş proletarya diktatörlüğünün zaferi için Leninist örgütü ilke edinmiştir. Profesyonelleşmiş devrimciler örgütü, 24 saat devrimcilik, adanmışlık… kadro karekterini inşa ederken, gerilla yaşamından, teknik eğitime, ideolojik öğrenimden, ayaklanma deneyimlerine, şehir gerillacılığından, paramiliter güçlere karşı savaş eğitimine kadar bir çok konuda zafer gücüne dönüşmeyi amaçlamaktadır. Bu hem partinin hem kadronun savaşma iradesine yön vermektedir. Ölümsüzler bu savaş iradesinin cisimleşmiş halidir. Beşinci yılını tamamlayan kopuş çizgisinde süreklilik ve kararlılık iradesi karşı devrimin saldırıları altında kendini var etmeye devam ederken aynı zamanda parti içinde boy veren birçok sapmaya karşı da büyük mücadeleler vermiştir. Özellikle kaçkınlıktan, bozgunculuğa, tasfiyecilikten, teslimiyetçileğe uzanan geniş bir yelpazeye karşı mücadele sürdüren Mehmet Kurnaz’ın yoldaşları bugün çizginin kararlılığında sürekliliği korumayı başarmış ve saflardaki devrimci cevheri inşa etmiştir. Kuşkusuz bu tür sapmalar yeniden başka biçimlerde boy verebilir, düşman saldırıları savaş gerçekliğinde saflarımızı hedef alabilir ancak komünarlar yaşadıkları tecrübelerle yönünü bulmakta şerbetlenmiştir. Bu şerbetlenmenin mimarları yetmezliklere, olanaksızlıklara, bir dönem saflarımızda açığa çıkan tasfiyecilik ve bozgunculuk çalışmalarına rağmen zafere yürüyüşümüzde asla tereddüt etmeden devrimin ihtiyaçlarına yönelerek, parti görevlerini yürütürken ölümsüzleşen yoldaşlarımızdır. Bugün ölümsüzlerimizin mesajı her şeyden önce zafere yönelmektir. Tüm komünarlara çağrısı saatlerini devrime göre ayarlamasıdır.
Bugün partinin yapılanması ve ihtiyaçları, Türkiye devriminin ihtiyaçlarıdır. Her aracımız, her olanağımız devrimci mevzilenme yaratmayı amaçlamaktadır. Uzunca bir süredir Türkiye Devrimci Hareketi’ni taktik yönetimi altına alarak savunma ve teşhircilikle sınırlandırmış egemenler, emperyalist kapitalizmin bugün yaşadığı büyük krizi aşmak için daha çok sömürüye ve sömürgeleştimeye ihtiyaç duyacaktır. Bunun sonucu sermaye arasında yükselen rekabet, keskinleşen sınıf çelişkileri ve öfke olacaktır. İktidar bu durumun yaratacağı devrimci kalkışmalara karşı koronavirüs günlerinde dahi boş durmamakta hazırlığını yapmakta, kendini tahkim ederek güçlerini konumlandırmaktadır. İktidarın, ayaklanmaları oluşmadan engelleme ve parçalı tutma taktiği devrimci öncülüğü sürekli savunmada tutacak, hareketsiz bırakacak, sözünün ve eyleminin tecrit edileceği karşı taaruzu büyütmek üzerine kuruludur. Emperyalist kapitalizmin yaşadığı çok yönlü krizde, ezilen halklar ve işçiler lehine oluşacak küçük bir boşluk sistemin bekasını sarsacak bir niteliğe sıçrama olasıklarını taşımaktadır. Bu nedenle iktidar temsil ettiği sınıf açısından, sınıf karşıtlarına karşı açık savaşını var gücü ile sürdürecektir. Komünarlar bu süreci Mehmet yoldaşın açığa çıkardığı stratejinin taktik yönelimi olan Kesintisiz Devrimci Taaruz metodu ile karşılayacaktır. Bugün bunun anlamı, burjuva sınıfların yürüttüğü ideolojik saldırılara ve devrimci faaliyeti görünmez kılma yönelimine karşı parti fikrini en geniş işçi emekçi kitlelere taşıyacak sözlü, görüntülü, eylemli propaganda araçlarının inşa edilmesi ve muhalefeti yönlendirecek öncülüğe ve birleştiriciliğe ulaştırılmasıdır. İkincisi tüm gücü ve olanakları ile yoksul kitlelerin içerisinde yuvalanarak militan kitlesel birikim yaratması, özgürlük güçlerinin kitleselleşmesidir. Üçüncüsü yasadışı çalışmanın yaygın hale getirilerek her bölgede karşı devrimin saldırıları altında çalışmalarını sürdürebilecek nitelikte, mücadelenin kurmaylığını yaratacak parti hücrelerinin çoğaltılması ve güçlendirilmesidir. Dördüncüsü “proleter adaleti” sağlayacak, karşı devrimin saldırı üstünlüğünü darbeleyecek, profesyonel- yarı profesyonel devrimci şiddetin niteliğini yükseltici, süreklileşmiş askeri eylemlerle düşman güçler içerisinde kargaşa yaratarak, moral üstünlüğün ele geçirilmesidir.
Bu doğrultuda devrimci görevlerle hemhal olmak, komplike bir devrimcilik anlayışı ile partiye ve devrime adanmak başta Mehmet yoldaş olmak üzere, tüm ölümsüzlerimizi gerçek anlamda yaşatmak olacaktır. Dost, düşman herkes bilir ki; Mehmet yoldaşın adının geçtiği her yerde, devrimci coşku ve savaşma azmi boy verir. Onun ölümsüzleştiği 9 Mayıs günü, aynı zamanda 1945’de Hitler faşizmini teslim alan Sovyet halklarının, sosyalizmin zafer günüdür. Adı zaferlerle anılan, sesi yenilgi tanımayan Mehmet yoldaşın çağrısı, zaferin çağrısıdır. “Mutlaka Kazanacağız”
