Kadın Komünarlar Birliği kurucusu Aynur Ada’nın ölümsüzleşmeden önce kaleme aldığı ve daha önce yayımlanmamış kadınlar ve militan kadın mücadelesi üzerine yazısında “Oyun dışının kurallarına hakim olup ona göre yaşayacağız. Alışılmış politika yürütme tarzına karşılık yalnızca iradeyi ortaya koymak dışarıdakilerin görevi değildir. Bir iradeyi selamlamak da yetmemektedir. Potansiyel kadın gücünü harekete geçirecek bilince ve açık görüşe sahip olabilmek için bütün külliyatı yalayıp yutmaya gerek olmasa da politik bilincin ve kadın bilincinin yükseltilmesi için bütün araçları devreye koymak gereklidi” diye vurgulamıştı.
Aynur Ada’nın yazısının tamamı şöyle;
Hiç kimsenin sunmadığı bir alternatifte yaşıyorken dünyanın geri kalanına en iyisinin, en onurlusunun bu olduğunu anlatmak ne kadar mümkündür? Sistemin sunduğu bütün “özgürlükleri”, takiplerle, hükümlerle, tecritle, çatışmalarla, savaşla, ölümle, psikolojik savaşla, işkenceyle değişmenin sebebini kendine anlattığın gibi başkalarına anlatmak kolay mıdır? Militan bir devrimci mücadelenin bedelini göze almak için militanlığa inanıyor olmak gerekir. Özgürlük zorunluluğun kavranması ise sistem karşıtı ve sistem dışı mücadelenin zorunluluğunu kavramakla nasıl özgürleşileceğinin tarifini yaparak bu iradeyi koyanlar faşizme karşı mücadelenin, sosyalist sınıf savaşımının, kadın kurtuluş mücadelesinin militanlarıdırlar.
AKP-MHP faşizminin sayfalarca teşhirinden bütün aklınızda kalanlar, zulüm, yoksulluk, kadın cinayetleri, taciz ve tecavüzler, yükselen islamcılık, yozlaşan-gericileşen toplum, anayasal hakların, medeni hukuka ilişkin kadın kazanımlarının bir bir yok edilmesi, Ensar Vakıfları gibi pedofili eğitim kurumları, etkin bir şekilde sapkınlığı örgütleyen diyanet işleri, torba bakanlıklar, sosyal yardıma muhtaç işsiz, işçi kadınlar, ezana uzanan elleri kırmaya hazır paramiliter faşist güçler, işkence edilen gerilla kadınların psikolojik savaş aygıtlarına sunulan bedenleri.. Faşizm, faşizm: Kusursuz bir şiddet!
2019 TC koşullarında Türkiye ve Kürdistanlı kadınların bireysel olarak öz-savunma gücünü harekete geçirmelerinin tek bir yolu vardır: kadın örgütlerinin AKP-MHP faşizmine karşı saldırıya geçerek mevzi kazanması. Kadın hareketinin doğrudan faşizmin erkek egemenliğine karşı saldırılarında başarısı gerçekleşmeden özellikle Batı’da faşizme karşı konumlanmış ve baskıyı en üst dereceden hisseden kadınlara cesaret vermek mümkün değildir. Bu açıdan savunmaya kilitlenen bir kadın hareketinin Türkiye’de politika yürütmede başarı şansı yoktur. Örgütsel zemini her türden kurgulayan ve en geniş kitleden en yoğun eylem biçimlerine varan bir kadın kurtuluş hareketi tahayyül etmeden kaybettiğimiz mevzileri geri kazanmamız olanaksızdır. Anayasal haklara karşı saldırıya demokratik taleplerimizle birlikte en geniş eylem biçimleriyle karşılık verirken bir yandan da boşanmalarda arabuluculuk yapan özneleri, kadın düşmanı mahkeme heyetlerini hedef almak gerekmektedir. Kadına karşı şiddeti savunan bütün devlet kurumları militan kadın mücadelesinin tehdidi ile karşılaşmalıdır. Kadın mücadelesinin bugünkü zemini faşist erkek devletin şiddetine şiddetle karşılık vermektir. Militan kadın mücadelesi AKP-MHP faşizminin bugün politika yapılmasına görece imkan sağladığı alanları da aşarak oyunun dışına çıkmalıdır. Oyunun kurallarını militan kadın mücadelesi koymalıdır.
7000 tutsağın süresiz dönüşümsüz açlık grevinde olduğu, yüzlerce kadının hayati tehlikesinin bulunduğu, tutsak kadınların canlarını feda ederek eylem yaptığı bir süreçte ülkedeki herkesin tecritte olduğu gerçeğini kabul ederek dışarıdaki hücreleri parçalamadan içerideki hücrelerin parçalanmayacağının bilinci ile çalışmamız gerekmektedir. Türkiye’deki militan kadın mücadelesinin makro alanı 1. AKP-MHP faşizminin erkek egemen kararlar alan (ekonomik, hukuki de dahil olmak üzere) ve kadınlara, LGBTİ+’lara, çocuklara taciz, tecavüz ve şiddet uygulayan; tüm kurum ve yöneticilerini hedef almayı, 2. AKP-MHP paramiliter güçlerini, sokaklarda AKP-MHP faşizminin ideolojik ve pratik silahları ile donanmış kadınlara baskı uygulayan çetelerini, faşizmin doğrudan ya da dolaylı propagandasını yaparak kadınları aşağılayan, küçük düşüren medya aygıtlarında çalışanları hedef almayı içermektedir. Bu çerçevede kadın kurtuluş mücadelesi bu hedefleri, sürekli ve her yöntemle vurmalıdır. Mahkeme önleri yasaklanıyorsa karakol önlerine gidilmelidir. Çarpışma derinleşmeli ve asıl adaletin sağlayıcılarının kadınlar olduğu vurgulanmalıdır. En geniş kitlelerin zor aygıtı ile karşılaşması ve çarpışması sağlanmalıdır. Nicelik olarak güçlü kadın kitlelerinin nitelik olarak bu yönde gelişmesi ve devlete yönelik politik bir bilinçle öz-savunmadan gelen doğal reflekslerini örgütlü bir saldırıya yöneltmesi ancak bu yolla mümkündür. Sonuç alıcı bir kadın mücadelesi bizler için esas olmalıdır. Kendimizi savunmanın yolu “ezana uzanan elleri kırılır” diyenlerin üzerine gitmektir. Çünkü bu güçlerin üzerimize sadece el kırmak için gelmediğini, gece yürüyüşçüsü kadınların hepsini şiddetle susturmak istediklerini biliyoruz. Bu anlamda politik çerçevede taarruzda olan bir kadın perspektifi örgütlememiz gerekmektedir. Askeri-politik hatlara sahip kadın örgütlenmeleri makro alanda hedeflenen güçlerin profesyonel yollarla imhasını örgütleme yeteneğine sahip olmalıdır. Bu tarz, militanlaşma ile oturtulabilir.
Bir kadın militan baktığı yerde hedef görüyor ve saldırı planı yapıyorsa; bir kitlesel eylemde polise ve paramiliter güçlere karşı kendisini ve kitleyi savunmak için gerekli araçlara sahipse bu mücadeleye öncülük edebilir. Polis şiddetinin üstünün örtülmemesi için polis şiddetini püskürtme hedefli harekete geçilmelidir. Başarı kazanan militan kadın pratiği niceliği cesaretlendirecek ve örgütleyecektir. Teşhir en etkili yöntem olsa da sözün yetmediğinin aşikar olduğu her alanda eylemin sonuçlarına bakılır. Kadın düşmanlarının ağzını bir daha açmaması için medya kuruluşları önleri kadın kitleleri tarafından sarılırken, hedefi gördüğü yerde yalnızca slogan atmayıp saldıran güç, kazanır; kadın militanlar bu gazeteci müsveddelerini rahat uyutmamalıdırlar. Faşizmin savunucusu kadın düşmanları kitlenin şiddeti ile militan kadın mücadelesinin keskinliğini birlikte hissederek diken üstünde “yaşayacaklardır”.
Bugün Kadın Komünarlar Birliğinin ve Kadın Özgürlük Gücünün sunduğu konsept, Ortadoğu savaşında öğrenerek Kürt Özgürlük Hareketinin mevzilerinde çarpışan kadınların Türkiye metropollerinde en aktif şekilde erkek egemenliğine karşı savaşını örgütlemesini esas almaktadır. Türkiye kent merkezleri işçi, genç, Alevi başta olmak üzere bütün ezilen kadınların ileri alternatifi olmak için çalışmalarını örgütlemektedir. Ülkedeki en dinamik politik güçlerden birinin feminist mücadele olduğu kanısındayız. Feminizmi bu açıdan en geniş anlamı olan kadın kurtuluşçuluğu olarak ele alıp kadın mücadelesini bölecek yaklaşımları kendi açımızdan kabul etmiyoruz. Feministler üzerinde kurulmaya çalışılan izah ve teorizasyon baskısını aşmak kendi mevzilerimizdeki görevlerden biridir. Yıllardır söylediğimiz her sözü kelimesi kelimesine gerekçelendirmenin çoğu yerde bizi bölen tartışmalara yol açıtığının bilincindeyiz. Kabul etmediğimiz ideolojik tartışmalar değil, sistemle uzlaşmacı, reformist, pasifist tavır ve eylemlerdir. Objektif mücadele koşullarını olduğu gibi görmek istemeyen, erkek egemenliğinin bugün aldığı boyutu istemediği için anlamayan bakışa ve eyleme karşı çıkacağız. Kadınların biraraya gelmesi ve militan kadın mücadelesinin esaslarını her yerde vurgulayacak ve içerisinde olduğumuz bütün kadın zeminlerinde tavrımızı bu biçimde ortaya koyacağız. Yapmaya çalıştığımız sorunu kendi dışında gören basit bir “bugünkü araçlar yetersizdir” tartışması değildir. Birlik ve mevzi kazanma bütün kadın hareketinin temel sorunudur. Zeminleri eşitleyen bir tartışma bizler için geçersizdir. Ancak militanlık olmazsa olmazlarımızdandır. Dolayısıyla örgütsel konumlanışımız ve eylemlerimizin kadın hareketinin bütününe mal olmasını dilerken, devlete karşı zordan kaçan yaklaşımlarla tartışmalarda kendimizi eşitlemeyeceğiz. Bu açıdan feminist mücadelenin bütün tartışmalarının ve Türkiye kadın hareketinin, eylem hattımızın gücünün yarattığı özgüvenle parçasıyız. Türkiye kadın hareketinin miras ve birikimlerini sahipleniyoruz. Yol ve yönteme dair bir çok tartışma gerçekleşse de bizim için esas olan sosyalizm önkoşullu, sistemin yıkılmasını esas alan ve zor kullanan bir kadın mücadelesinin öncü olabileceğidir. Türkiye’deki erkek egemenlikle mücadelede zor ve şiddet kadın kurtuluş mücadelesini büyütecektir. Kadın hareketini bu boyutuyla ele alan ve bu konuda her kadın zemininde görüşünü açık bir şekilde yansıtma yeteneğine sahip olan bir örgütlenme olarak KKB, kendini politik hayatın her alanında var edecektir.
” Örgütlenmek için kendini örgütlemek birincildir. Militan kadın mücadelesi kavramını kullanırken, “militan” sıfatını esas olarak “kadına” değil, “mücadele”ye vurguluyoruz. Kiminle nerede ayrıştığımız yukarıdaki satırlardan anlaşılabilir. “Oyundan” kastımız ise kendi içerisinde debelenen ve arasına öğütülebilecek bir şey konulmadığı için kendi kendini öğüten değirmen taşlarına benzer bir mücadele tarzıdır.
Hayır, yaptığıyla yetinen bir tarzda hayatımızı sürdürmeyeceğiz. Oyun dışının kurallarına hakim olup ona göre yaşayacağız. Alışılmış politika yürütme tarzına karşılık yalnızca iradeyi ortaya koymak dışarıdakilerin görevi değildir. Bir iradeyi selamlamak da yetmemektedir. Potansiyel kadın gücünü harekete geçirecek bilince ve açık görüşe sahip olabilmek için bütün külliyatı yalayıp yutmaya gerek olmasa da politik bilincin ve kadın bilincinin yükseltilmesi için bütün araçları devreye koymak gereklidir. İhtiyacımız olan kadın militanlardır. Bir işin yürütücüsü olmak var olan sınırlar içerisinde yetmiyor: Ölçüt, eylem ve örgütlenmedir. Bunu yapacak cesaret ve cürete sahip bir militanlaşmadır. Bugün açlık grevleri ışığında önüne devrimci görevler sıralanan biz dışarıdakiler, düşman elinde tutsak olduğumuzu düşünüyorsak ortaya bedenimizden yarattığımız eylemimizi koyalım; ama yok dışarıda ve araçlara sahipsek en yaygın propaganda ve eylem yapmamak için bahane üretmekten başka işlerimiz olduğunu kabul edelim. KKB ve KÖG’ün konseptinde kadın mücadelesi bugün militanlıkta yaşanacak herhangi bir tıkanmanın düşmanın gücünden kaynaklandığı anlayışını kabul etmiyor. Eksiklik oyun içinde olma ısrarından gelmektedir. Militanlıkla kadın mücadelesini birlikte ele almak için argüman üretmeye çalışan örgütsel ve politik tartışmalar her ne kadar metni olumluyor gözükse de oldukça gereksiz ve geri. Görünmeyen bir militanlık, üstencilik, bir değere yaslanarak yaşama olgusu kof ve ileri derecede teslimiyete götürecek kadar tehlikeli. Başarı düşmanda yarattığı gerileme ve kadın mücadelesindeki ilerleme ile görülebilecek kadar netken, eyleme geçmekten başka şansı olmayan bizler “oyunun dışına çıkmaktan” önce kendimize görevler çıkarmayı anlamalıyız. İşe kendi hücrelerimizi parçalayarak başlıyoruz.
KKB’yi, KÖG’ü izleyen İdil, Zahide ve Cemre’nin hayatları ve mücadelesini sahiplenen ve Türkiye’de kendi kurallarını ortaya koyarak direnişin mümkün olduğunu göstermek isteyen kadınları militanlaşmaya ve hedef almaya çağırıyoruz. “Özgürlükleri”, Ö-Z-G-Ü-R-L-Ü-K!’lere değişiyoruz.