Umut Yazıları

Cemre’den yazılar: İşçiler! Örgütlenelim, mücadeleyi yükseltelim! (1. Sayı)

OHAL ve savaş koşullarında işçilerin çalışma hayatı ve
mücadelesi giderek zorlaşıyor. İstihdamda biçimsel değişikliklerin
devam ettiği yeni istihdam rejimi süreci bütün hızıyla
devam ederken, üretim süreci parçalanıyor, ölçeği değişiyor
ve küçük birimlere ayrılarak yeniden yapılandırılıyor.. İşçiler
sürekli ağırlaşan yaşam şartlarının baskısı altında çözümsüzlükten
bedenlerini ateşe verirken, gençler işsizlik kabusundan
nasıl kurtulacaklarının hesabını yapıyorlar. Ama yönetenler
son günlerde savaş koşullarını da kullanarak seçim telaşına
düşmüş ittifak, koalisyon gibi seçim hesapları ile uğraşıyorlar.

İşgücünde kadın ve çocuk emeği yaygın kullanılırken, istihdam
yapısında da esnek ve güvencesizlik anlamında önemli
değişiklikler yaşanıyor. Taşeron, sözleşmeli, yarı zamanlı, kiralık
ve benzeri sıfatlarla farklılaştırılan, ama geçici işçiliğin
esas olduğu bir çalışma biçimi temel haline getiriliyor. Tüm
kuralların esnetildiği ve kuralsızlığın kural haline geldiği bir
çalışma biçimi yasallaştırılıyor. Artarak süren işsizlik baskısı
altında kurulan çalışma ilişkilerinde ağırlıkla sendikasız işçiler
ve bütünüyle taşeron işçisi gelecek kaygısıyla en olumsuz
çalışma koşullarına rıza göstermek zorunda bırakılıyor.

İşçilerin %66’sı asgari ücret sınırlarında, %18’i kayıt dışı,
sigortasız çalıştırılmaktadır. Yoksulluk sınırının altında ücrete
ve uzun çalışma sürelerinde çalışmaya mahkum edilen işçiler,
işsizlikle tehdit edilerek susturulmaktadırlar. İşçilerin hakkını
koruyacak olan sendikalaşma ise uygulanan baskılar ve yanlış
sendikal anlayışlar yüzünden %13’lerdedir.

İşçiler açlık ve yoksulluk sınırında yaşarken patronlar
yaptıkları açıklamalarla 2017’yi karla kapattıklarını söylü-
yorlar. İşçilere cehennem gibi çalışma ve yaşama koşulları
dayatanlar ve her fırsatta fedakarlık isteyenler sıra kendilerine
geldiğinde karlarında küçük bir azalma olsa ortalığı ayağa
kaldırıyorlar.

Ne istiyoruz!

Güvenceli çalışmak istiyoruz! Çünkü bizim için işsizlik
açlık demektir. Ücret zammı istiyoruz! Çünkü patronlar, her
gün her şeye zam yaparak, zaten düşük olan ücretlerimizi sü-
rekli eritiyorlar. Çalışma koşullarının iyileştirilmesini istiyoruz!
Çünkü her yıl binlercemiz iş cinayetlerinde ölüyor. Fiili
artan çalışma sürelerinin kısaltılmasını istiyoruz! Çünkü kendimize,
ailemize zaman ayırmak istiyoruz. Sosyal haklar istiyoruz!
Çalışarak, emeğimizle ödediğimiz primlerin, vergilerin
karşılığını almak, bizim hakkımız. Vergi ve primlerimizin
patronlara ucuz, bedava kredi olmasını değil parasız sağlık,
ucuz konut, parasız eğitim, ücretsiz bakımevi vb olarak bize
geri dönmesini istiyoruz.

Biz işçiler zenginlikleri üreten bizler zenginliklerden hakkımızı
istiyoruz. Alabiliyor muyuz? Hayır! Anayasal haklarımızı,
toplu sözleşme, sendikalaşma haklarımızı kullanabiliyor
muyuz? Hayır! Çünkü yasalar işçileri değil patronları
koruyor. Sorunlarımızın çözümünü patronlardan kamuda ise
patron zihniyetiyle davranan hükümetlerden bekliyoruz.

Aynı koşullarda çalışıyor, benzer sorunları yaşıyor ama
haklarımızı tek başımıza almaya çalışıyoruz. Patronların dernekleri,
sendikaları, birlikleri ve siyasi partileri var. Patronların,
bizim kafamızı karıştıran, gerçekleri bizden gizleyen
yanlış yönlendiren gazeteleri, radyoları, televizyonları var.
Patronlar, hem ekonomiye hem de siyasete egemen. Patronların
sözü geçiyor çünkü onlar örgütlü biz örgütlü değiliz.

Hayatı biz yaratıyoruz, bütün zenginlikleri biz üretiyoruz
ama biz faydalanamıyoruz. Haklarımızı almak, geliştirmek
için güçlü olmamız gerek. Patronlar ve hükümetlerin karşı-
sında güçlü olmanın yolu, en az onlar kadar örgütlü olmaktan
geçer.

Örgütlenmek, ortak çıkarlar temelinde, ortak hedefler için
birleşmek demektir. Sendikalarda, siyasi partimizde örgütlenmeli
haklarımızı örgütlü bir mücadele ile almalıyız ki kazanımlar
kalıcı olsun.

Binlerce, on binlerce, milyonlarca örgütlü işçi yenilmez
bir güçtür.

Paylaşın