Umut Yazıları

Cemre’den yazılar: Kalanı satmak, her yere saldırmak ve kan siyaseti Erdoğan’ı kurtaramayacak; ama bize de mücadele düşüyor (1. Sayı)

Faşist AKP iktidarı bir yandan işgalci rüyalar eşliğinde Efrin’de derin bir bilinmeze sürüklenirken, diğer yandan içeride ekonomik krizin içinde debeleniyor. Debelendikçe de  can havliyle saldırıyor. Tabiri caiz ise son kulaçlarını atıyor. Boğuldu, boğulacak…

Ekonomik kriz giderek derinleşiyor. Ocak ayında dış ticaret açığı % 108 arttı. Türkiye’nin önümüzdeki yıl  ödemesi gereken dış borcu 170 milyar. 40 milyar civarında bir cari açık var. Bu da AKP iktidarının 2018 yılında 210 milyar dolarlık bir dövize ihtiyacı olduğu anlamına geliyor. Hal böyleyken, bir de doğrudan yatırımlar giderek azalıyor. Yani Türkiye ekonomisi her geçen gün biraz daha kağıtlara, borsaya vb. bağlı sıcak para bağımlısı oluyor.

Daha fazla rakamlara boğulmaya gerek yok. Kentleri katletme pahasına diktikleri gökdelenler, yükseklerden kriz tamtamları çalıyor. Özetle ekonomik gidişat faşist AKP iktidarının işçi düşmanı, doğa  düşmanı politikalarına rağmen giderek kötüleşiyor.

Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan inşaat sektöründe de ciddi bir daralma var. Ekonomik göstergeler 2018 yılında binlerce müteahhitlik firmasının iflas edeceğini bildiriyor. Bu da on binlerce inşaat işçisinin daha işsizler ordusuna katılacağı anlamına geliyor.

İşsizlik ve hayat pahallılığı her geçen gün biraz daha artarak günlük yaşamdaki etkilerini gösteriyor. Meclis önünde, İş-Kur önünde işsiz olduğu ve geçinemediği için insanlar kendilerini yakıyor.

Tayyip Erdoğan boş yere “Bazı iş adamlarının varlıklarını yurt dışına kaçırma gayretlerini duyuyorum. Bu vatana ihanettir.’’ diye bağırmıyor. Tayyip Erdoğan boş yere sermaye temsilcilerine konuşurken, “OHAL’i  grev tehdidi olan yere  müdahale için kullanıyoruz.” demiyor. AKP iktidarı, artık ekonomik olarak da yönetemiyor.

Daha dün “Şeker fabrikalarını satarken kırk defa düşünmeliyiz. O fabrikaların altında binlerce çiftçi var.” diyen AKP’nin bakanı, bugün o çiftçilerin gözünün yaşına bakmadan fabrikaları satacaklarını söylüyor.

Tayyip Erdoğan kameralar önünde “Eyy Merkel, Eyy Trump, Eyy Avrupa!” diye esip gürlerken, kapalı kapılar arkasında borç para ve yabancı yatırımcı dileniyor.

Ekonomik darboğazdan çıkmak için ne varsa Katarlılara satıyor. Ama satacak bir şey de kalmadı. Bir zamanların AKP Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, SEKA’nın satılmasına gelen itirazlar için “Stratejik bir yermiş. ne stratejisi! önemli olan müşteri bulmak. müşteri gece gelsin, pijamayla çıkarım karşılarına. seviyorum bu işleri. Babam da pazarcıydı.” demişti. Memleketin varlıklarını  tam da bu pazarlamacı ve yağmacı mantıkla 15 yıldır yok pahasına satıp savurdular.

Faşist AKP iktidarı, milletin parasıyla büyük rant denizleri açarak yaptırdığı köprüleri, tünelleri ve yolları millete birer lütufmuş gibi sunuyor. Yetmiyor, köprülerin ve tünellerin işletmecisi kan emici sermayedarlara verdiği garanti parayı, yine köprüleri kullanmayan milletin cebinden çalıyor.

Taşeron işçilerle ilgili son düzenleme ise kimseyi aldatmamalıdır. Bu bir göz boyamadır ve büyük bir yalandır. Daha şimdiden emekliliği gelmiş, fakat emekli maaşı ile geçinemeyeceğini bildiği için çalışmaya devam eden binlerce işçi kadroya alınmadı. Daha şimdiden, yıllar öncesindeki sicil durumundan dolayı binlerce işçi kadroya alınmadı. Ve asıl önemlisi şu; taşeronluk bitmedi. Daha da büyüyerek devam edecek.

İşte şeker fabrikalarını satmak o nafile son kulaçlardan biri. İşte yurt dışına varlıklarını kaçıran iş insanlarını tehdit edip, ertesi gün tükürdüğünü yalamak zorunda kalmak o son kulaçlardan biri. İşte OHAL’i  işçi grevlerini engellemenin aracı olarak kullanmak o son kulaçlardan biri.

Faşist AKP iktidarının yağmacı ve işçi düşmanı ekonomi yönetimi anlayışı, fikir babaları Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’na bile şu sözleri söyletti: “Son fabrika satıldığında, son üretici toprağını terk ettiğinde, beyaz AK Partili adam beton ve asfaltın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”

En başa dönecek olursak;

Evet bunlar Faşist AKP iktidarının son çırpınışları. Evet Faşist AKP iktidarı son kulaçlarını atıyor. Evet her gözaltı, her tutuklama, Efrin’deki her işgal günü, satılan her şey, her geçen gün biraz daha derinleşen ekonomik kriz faşist AKP iktidarını sona biraz daha yaklaştırıyor; ama bu durum  mutlak değil.

Eğer ezilen yığınlar faşist AKP iktidarına karşı örgütlenmez ve mücadele etmezse, bütün bu göstergeler tek başına AKP iktidarının sonunu getiremez. AKP mevcut kitle desteğinin önemli bir kısmını koruduğu sürece -ki görünen odur- daha önce olduğu gibi, yine kendini yeniden biçimlendirerek, yeni ittifaklar kurarak ve emek düşmanı politikalarını büyüterek iktidarını korumayı sürdürecektir. Örneğin Efrin işgalini yürütmek konusundaki ittifaka CHP’yi de dahil etti. Diğer taraftan, 2019 seçimleri için MHP ile birlikte kurduğu faşist ittifakı genişletmeye çabalıyor ve BBP’yi de bu ittifaka dahil etti.

Bize düşen, bu halk düşmanı, emek düşmanı faşist işgalci AKP iktidarına karşı ezilen halkların, emekçilerin mücadelesini örmek ve büyütmektir.

Hiçbir faşist iktidar dualarla ya da temennilerle devrilmemiştir. Beklemek AKP iktidarının ömrünü uzatmaktan ve biz emekçilerin, ezilenlerin yoksulluğunu ve ızdırabını arttırmaktan başka  bir işe yaramayacaktır.

Faşist AKP iktidarı sallanıyor ama devrilebilmesi için bizim payımıza da mücadele düşüyor.

 

 

 

Paylaşın