Tayyip Erdoğan, partisinin Samsun İl Kongresi’nde konuşurken “Artık metal yorgunluğu yok, Afrin’le beraber şimdi diriliş hareketi yeniden başladı” ifadelerini kullandı. Aynı Erdoğan, 30 Mayıs 2017’de AKP teşkilatlarında metal yorgunluğu gördüğünü söylemişti.
Erdoğan ‘Metal yorgunluğu’ tanımını ülke için değil de AKP için yaptığına göre, diriliş tespitini de kendi partisi için yapmaktadır. Yani gencecik memleket evlatlarını kendi partisinin menfaatleri uğruna savaşta feda etmektedir. Efrin’deki onlarca köyü kendi partisinin dirilişi için bombalamaktadır. Yüzlerce sivilin ölmesine, on binlerce insanın mülteci durumuna düşmesine ve onlarca askerin yaşamını yitirmesine kendi metal yorgunluğunu gidermek için sebep olmaktadır.
Şurası çok net ki, faşist blok Efrin işgalini de ülke menfaatlerinin gereği olarak değil; iktidarın menfaatlerinin gereği olarak yaptı. Efrin işgali bir seçim yatırımıydı.
CHP lideri Kılıçdaroğlu da zaten “Efrin harekâtını destekledik Menbiç hareketini de destekleriz” diyerek ve ölüm yıl dönümünde ağır faşist Muhsin Yazıcıoğlu’nu keyifle anarak zaten faşist bloku iktidarda tutmaktaki ısrarını ve emekçi halklardan yana olmadığını açıkça sergiliyor.
Faşist AKP iktidarı seçime sadece savaşla hazırlanmıyor. Doğan medyasını da yandaşlarına satın aldırarak medya havuzunu iyice büyüttü. Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi’ne el koydu. Geriye nerdeyse muhalif basın yayın organı kalmadı. Artık her gazete her televizyon iktidarın borazanlığını yapacak. Bunu da hiçbir yayıncılık ilkesine bağlı kalma gereği duymadan yapacak.
Bununla da yetinmeyip, bir seçim yasası çıkardı. Bu yasa öyle bir yasa ki; göstermelik bile olsa ne faşist blokun kaybetme ihtimali kaldı, ne seçim güvenliği kaldı, ne de seçmen iradesi. Bu seçim yasasıyla her yol faşist bloğu iktidarda tutmaya çıkıyor. İktidar bu yasayla alenen oy hırsızlığı yapıyor. Yani seçimler bugüne kadar oyundu, şimdi oyun bile değil. Artık yalan yanlış da olsa, bir seçim bile olmayacak.
Diğer taraftan kesintisiz bir şekilde HDP’ye saldırıyor. HDP milletvekillerini ya tutuklatıyor ya da hapse attırıp rehin alıyor. HDP örgütlerine yönelik her gün yeni bir operasyon düzenletiyor. Nerdeyse el koymadıkları DBP belediyesi kalmadı. Devrimcilere de zaten her fırsatta saldırmak olmazsa olmazları arasında yer alıyor.
Bu koşullarda yapılacak hiçbir seçim, faşist bloğun iktidardan uzaklaşmasını sağlayamaz. Hiç kimse de bunca şeye rağmen ve bu seçim yasasına rağmen; hiçbir şey olmamış gibi seçimlere gidilmesini kabul etmemelidir.
Bu koşullarda ve bu seçim yasasıyla seçimlere gitmek kendi ellerimiz ile faşist iktidarın ömrünü uzatmak ve oy hırsızlığını meşrulaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Bu koşullarda yapılacak tek şey örgütlenmek ve sokaklara çıkmaktır. Faşist iktidar kurmaca seçimlerle değil; ancak emekçi halkların örgütlü gücüyle ve sokaklar, meydanlar zapt edilerek devrilebilir.
Hiçbir şeyden korkmuyorlar sokaklardan meydanlardan korktukları kadar. Hiçbir şeyden korkmuyorlar işçilerin, emekçilerin ve bütün ezilenlerin örgütlü mücadelesinden korktukları kadar. Hiçbir şeyden korkmuyorlar kadınların ve gençlerin sokakları çınlatan sesinden korktukları kadar.
Önümüzde şanlı 1 Mayıs var ve 1 Mayıs bizi sokaklara meydanlara çağırıyor. 1 Mayıs’ta umutlarımızı büyütmek, korkularını gerçeğe çevirmek için alanlarda olmalıyız. Daha fazla iş cinayeti olmaması için, daha fazla kadının ve kız çocuğunun şiddet ve tecavüz mağduru olmaması için, daha fazla akademisyen, gazeteci, öğrenci ve siyasetçinin hapishanelere koyulmaması için, daha fazla işgalcilik yapılmaması için ve daha sayamayacağımız onca kötülüğün daha fazlasının yapılmaması için var gücümüzle alanlarda haykıracağız.
FAŞİZME KARŞI OMUZ OMUZA!
