Ortadoğu, emperyalist ABD-Rusya başta olmak üzere faşist TC hükümeti tarafından sömürgeci planlar ve çete taşeronluğu ile işgal ediliyor. Ortadoğu halkları ise Kuzey-Doğu Suriye’de şekillenen devrim hamlesiyle umudunu koruyor ve işgale karşı direnişini sürdürüyor.
Aynı zamanda bu devrim coğrafyası Ortadoğu’da yaşanan savaşların en sıcak ve belirleyici özelliğe sahip noktalarından biri olarak da şekilleniyor. Her ulustan halkın özgürce yaşayabildiği, özgürleştirildiği bu coğrafya da her ulustan emperyalist devlet de sömürgeci kozlarını burada paylaşıyor, siyasal çıkarlarına buradan yön veriyor. Ve kartlar bir kez daha faşist Saray rejiminin Kuzey-Doğu Suriye’ye işgal saldırılarına yeniden başlamasıyla karılmak isteniyor.
Sırasıyla Afrin, Serekaniye ve Tel Abyad işgal saldırılarının yaşandığı coğrafyada bu sefer stratejik konuma sahip Ayn İsa’ya yönelik işgal girişimi ve saldırıları gerçekleşiyor. Kobane-Rakka, Kobane-Cizre bölgesi ve Minbiç-Cizre bölgesini birbirine bağlayan bu stratejik üçgen, küçük bir kasaba olan Ayn İsa kenti iki arada bir derede bırakılmak isteniyor. Rus devleti rejimin Kuzey-Doğu Suriye’deki nüfus alanını, Türk devleti ise işgal alanlarını genişleterek Suriye’nin daha büyük kentlerine doğru sömürge alanlarını büyütmeye çalışıyor. Kuzey-Doğu Suriye demokratik yönetimine ise ya işgal ya rejime pay seçeneği dışında bir seçim şansı tanınmıyor.
Daha önceki planlanan işgal operasyonlarındaki taktikler yeniden uygulanmaya çalışılıyor. Ya Esad rejimininsin ya da Türk işgalciliğinin kurbanısın ikilemi dayatılıyor. Emperyalist devletler ABD-Rusya garantörlüğünde sömürgeci TC tarafından işgal edilen topraklar, yapılan anlaşmalar aynı “garantörlük” etrafında bir kez daha bozuluyor. ABD tarafından KDP çizgisine çekilmeye çalışılan, Rusya tarafından rejimin yönetimi altında bir yaşam sunulan, Türk devleti tarafından ise yok edilmek istenen bir Rojava yönetimini, halklarını yeniden savaş günleri bekliyor.
Emperyalistler arası çelişkiler, belirsizlikler, yönetim krizleri faşist Türk devletinin saldırılarının şekillenmesinde önemli bir rol oynuyor. Faşist iktidar da iç siyaset de yaşadığı yönetim krizlerini, siyasi daralmaları bu çelişkilere dayanarak başta Kuzey, Başur ve Rojava olmak üzere Kürt’e daha fazla saldırarak aşmaya çalışıyor. Afrin, Serekaniye, Tel Abyad işgalleri bu mantıkla gelişiyor. Güney Kürdistan’da gerilla alanlarına yönelik saldırılar bu şekilde gerçekleşiyor. Amerika’nın izni, Rusya’nın onayıyla faşist yönetim işgal ettiği topraklarda zafer ilan ediyor. Bugün de benzer bir durum yaşanıyor. Amerikan seçimlerinin yarattığı boşluk ve Rusya’nın stratejik konumlanışı faşist Türk devletinin işgal saldırılarını kolaylaştırıyor. İşgal cephesi yeniden kuruluyor.
2020 yılının sonuna gelirken iç siyaset de ciddi daralmaları başta ekonomi olmak üzere yaşayan faşist iktidar, siyasi gerilim hattını kurduğu HDP ve beraberindeki devrimci birliğe, Kürt Özgürlük Hareketine ve Rojava’ya iktidarın ömrünü biraz daha uzatmak amaçlı saldırıyor. Faşist Türk devleti büyük bir uçurumun kenarında “düştü düşecek” bir halde sendeliyor. Ayakta kalabilmek için ya sıkı sıkıya etrafında, önüne ne çıkarsa (Katar, Çin, Rusya vs.) tutunuyor ya da önünde onu uçuruma biraz daha iten ne varsa ona karşı direnç göstermeye çalışıyor. Kurulan işgal cephesi de işçi sınıfı ve ezilen halklara yönelik saldırılar da faşist iktidarın ayakta kalma çırpınışını gösteriyor. İşçi sınıfı ve ezilen halklar bugün ne kadar zor günler yaşıyorsa, bir kuru ekmek ile tokluğu ölçülüyorsa, faşist iktidarı da çok zor günler bekliyor. Faşist iktidar işgal cephesini kurarken işçi sınıfı ve ezilen halklarda birleşik devrim cephesini örgütlüyor ve kuruyor.
Son olarak bu mücadelenin bir raundunu Leyla Güven’in tutuklanması ve HDP Milletvekili Musa Piroğlu’nun tekerlekli sandalyeden itilmesi diğer raundunu ise Rojava’ya yönelik işgal saldırıları oluşturuyor. Faşist iktidar Leyla Güven’i tutuklayarak, HDP Milletvekili Musa Piroğlu’nu düşürerek, Ayn İsa’yı işgal ederek uçurum kenarındaki günlerini uzattığını düşünebilir, hatta zafer ilan edebilir, ancak unutmamalı ki faşist Hitler de tüm dünyayı işgal ettiğini düşündüğü o anda uçurumdan düşüyor.