Gündem, Seçtiklerimiz

Direniş yılından zafer yılına / Duran Kalkan

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, 2020 yılıdaki gelişmeler, küresel sermaye sisteminin iç çelişkileri, devrimci, anti-faşist mücadele ve 2021 yılının birleşik devrim güçleri açısından nasıl bir öneme sahip olduğuna ilişkin HBDH’ın sorularını yanıtladı.

Halkların Birleşik Devrim Hareketi sitesinde yayınlanan röportajın tam hali şöyle;

 2020 yılı küresel sermaye güçleri ile sistem karşıtı devrimci güçler açısından(arasında) nasıl bir mücadele yılına sahne oldu?

Duran Kalkan: Her şeyden önce küresel sistemin Türkiye’deki kolu olan AKP-MHP faşist diktatörlüğüne karşı Türkiye halkları olarak Kürtler, Aleviler, kadınlar, gençler, işçi ve emekçiler olarak, tüm devrimci-demokratik güçler olarak 2020 yılında büyük bir devrimci-demokratik mücadele yürüttük. Öncelikle bu mücadeleyi selamlamak ve başarı dileklerini iletmek istiyorum.

Yine dağda gerilla savaşında, şehirde, ovada öz savunma savaşında, dört parça Kürdistan’da ve Türkiye’nin dört bir yanında yürütülen kahramanca mücadelenin büyük şehitleri oldu. Tarihi şahadetleri yaşandı. Öncelikle tüm bu demokrasi mücadelesi şehitlerimizi saygı, sevgi ve minnetle anıyorum. 2021 yılında halklar ve Devrimci-Demokratik Güçler olarak amaçlarını, özlemlerini başarma mücadelemizi çok daha güçlü bir biçimde geliştireceğimizi ifade ediyorum.

Şehitleri yanında bu büyük mücadelenin esirleri de var. Tutsakları, rehineleri var. Aslında her biçimde ifade edilebilir. Başta İmralı zindanında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan olmak üzere neredeyse Türkiye’nin bütün zindanları siyasi tutsaklarla doldurulmuş durumda. Fakat tüm bu baskı-işkence ve saldırılarına rağmen AKP-MHP faşizmi, devrimci-demokratik güçleri bir adım bile geri adım attıramamış oluyor. En küçük bir çözülme bu güçlerde yaratamadı.

Dışarda olduğu gibi zindanda da devrimci-demokratik güçler anti-faşist direnişin, demokrasi mücadelesinin sağlam, öncü güçleri olarak etkili bir mücadele yürüttüler. Her türlü baskıya, işkenceye karşı direndiler. Şimdi de açlık grevleri biçiminde direniyorlar. Zaten faşist zindanlarda yaşam baştan başa büyük bir devrimci-demokratik direniş konumunda. Ben bu vesileyle zindan direnişlerini, bu direnişi yürüten büyük direnişçi devrimcileri de selamlıyorum. Başarı dileklerimizi ifade ediyorum.

2020 Yılının En Büyük Gücü Kadınlar Oldu

Yine 2020 yılının büyük mücadeleci gücü kadınlar oldu. Tüm dünyada olduğu gibi özellikle Kürdistan’da, Türkiye’de “jin Jiyan Azadî” şiarı etrafında her türlü taciz, tecavüz ve katliama karşı, faşist baskı ve teröre karşı, erkek egemen zihniyet ve siyasete karşı tarihin en anlamlı, en görkemli özgürlük direnişi kadınlar tarafından yürütüldü. 21. Yüz yılın bir kadın yüz yılı olduğu gerçeğini bu direnişler net bir biçimde ortaya koydular. Özgür insanlığın öncüsü olduklarını, gelecek umudu olduklarını gösterdiler. Bu vesileyle kadın özgürlüğü için yürütülen bütün direnişleri, kadın ve toplum özgürlüğü için direnen tüm devrimci-özgürlükçü kadınları da selamlıyor, üstün başarılar diliyorum.

Küresel sistem 3. Dünya Savaşı kapsamında 2020 yılında da iç çelişki ve çatışmalarını çeşitli çıkar blokları biçiminde sürdürdü. Aynı zamanda en somut biçimde Kürdistan örneğinde görüldüğü gibi halklara karşı, toplumsal gerçekliğe karşı da imha ve yok etme saldırılarını, baskı-terör ve sömürülerini sürdürdüler. Özellikle bölgemiz, Ortadoğu kapsamında bunu net bir biçimde gördük.

Kuşkusuz dünya savaşının odaklandığı alan Ortadoğu’ydu. Dolayısıyla yıl boyunca Ortadoğu’nun bütün sıcak bölgeleri kapitalist modernite sisteminin iç çıkar çelişki ve çatışmalarına sahne oldu. Yılın farklı dönemlerinde değişik bölgelerde bu çelişki ve çatışmalar yoğunlaştı. Bir dönem Doğu Akdeniz böyle bir çelişki ve çatışmanın merkezi oldu. Bir dönem onunla birlikte Libya etrafında bu çatışmalı durum sürdü. İdlib ve Kuzey Doğu Suriye her zaman bir çatışma bölgesi olmaya devam etti. Yine Yemen, Körfez böyle bir çelişki ve çatışma bölgesi olma özelliğini sürdürdü.

En son Kafkasya-Karabağ etrafında Azerbaycan-Ermenistan çatışması adı altında böyle bir durum yaşandı. Bütün bunların ortasında Kürdistan’da yoğun bir çıkar arayışı çatışması yaşandı. ABD-İran gerginliği, çelişki ve çatışması da bunda önemli bir vesile oldu.

Bununla birlikte biraz geri düzeyde de olsa benzer durumun dünyanın diğer alanlarında da bir biçimde yaşandığını gördük. Latin Amerika bu konuda önemli bir çatışma, mücadele alanı olma özelliğini sürdürdü. Seçimler oldu. İktidarlar yıkıldı, yeniden kuruldu. Özellikle Bolivya’daki durum oldukça dikkat çekiciydi. Afrika’da benzer çatışmalı durum değişik biçimlerde sürdü. Hakeza Asya’nın bazı alanlarında söz konusu durumlar yaşanıyor. Bütün bunlar çerçevesinde ABD-İran çelişki ve çatışması, ABD-Çin gerginliği, mücadelesi, daha çok öne çıktı. Kapitalist modernite sistemi içi kapsamında yıla damgasını vuran çelişki ve çatışmalar oldu.

Tabi ABD-Rusya, ABD-Avrupa ilişkileri de ciddi gelgitler yaşadı. Trump yönetiminin istikrarsızlığı bütün dünyada olduğu gibi çeşitli düzeylerde Avrupa’yı, Rusya’yı da etkiledi. Kuşkusuz yalnız başına küresel sermaye sisteminin iç çelişki ve çatışmaları sistem gerçeğini temsil edemez. Esaslı olanı sistemin ezilenlere, kadınlara, gençlere, işçi ve emekçilere, sistem dışı güçlere karşı yürüttüğü mücadele alanı oluyor. Dünyadaki mücadele, 3. Dünya Savaşı denen süreç böyle iki boyutlu yaşanıyor. Onu iyi görüp, anlamak ve birbirine karıştırmamak gerekiyor.

Birincisi sistem içi çıkar çelişki ve çatışmasıdır. Bu benzer güçlerin sömürüden daha çok pay alabilmek, daha çok tahakküm, sömürü gerçekleştirebilmek için yürüttükleri iç çatışma oluyor.

Diğeri ise sistemin sistem dışı güçlere karşı; kadınlara, gençlere, devrimci-demokratik bilince, zihniyete, ideolojik, siyasi çizgiye karşı yürüttükleri mücadele oluyor. Küresel sermaye sistemiyle, küresel düzeyde anti-faşist demokratik güçler arasındaki çelişki ve çatışmayı ifade ediyor.

Küresel iç çıkar çatışmalarının en çok odaklandığı alan Ortadoğu oldu. Alternatif iki sistem arasındaki çatışma en çok Ortadoğu’da odaklandı. En belirgin bir biçimde Ortadoğu’da öne çıktı. Ortadoğu içerisinde de Kürdistan ve onunla birlikte Türkiye çok daha önde geldi. Birinci planda rol oynadı. ABD, AKP-MHP, KDP ittifakı temelinde Önder Apo’ya ve PKK’ye karşı yürütülen imha ve tasfiye planlı saldırısı altında aslında Türkiye’de AKP-MHP faşist diktatörlüğünü ayakta tutmaya, Güney Kürdistan’da anti demokratik KDP duruşunu en genel Kürt duruşuymuş gibi herkese kabul ettirmeyi amaçlayan bir saldırı hem ideolojik hem de siyasi ve askeri boyutlarda çok yoğun bir biçimde yürütüldü.

Önderlik Duruşu Bütün Alanlara Yayıldı

Kürt halkı başta olmak üzere Türkiye’nin kadınları, gençleri, işçi ve emekçileri böyle bir faşist-soykırımcı saldırganlığa karşı büyük bir direniş yürüttüler. Karşıt sistemlerin varlığı ve çatışmasının en belirgin görüldüğü saha bu saha oldu. İmha ve tasfiye amaçlı planlı saldırılara karşı en başta İmralı işkence ve tecrit sistemi altındaki Önder Apo ve oradaki tutsak yoldaşlar büyük bir duruş ve direniş gösterdiler. Önderlik duruşu her alana yayıldı. Zindanlara yayıldı. Kentlere yayıldı. Kadınları, gençleri, işçi ve emekçileri kucakladı. Dağlara yayıldı. Kahraman gerilla direnişi olarak ortaya çıktı. Cenga Heftanîn Devrimci Hamlesi temelinde kahraman gerilla direnişi olarak ortaya çıktı. Dört parça Kürdistan’a ve dünyanın dört bir yanındaki Kürt toplumuna yayıldı. Kürtler tarihlerinin en yaygın ve en kapsamlı, yine en bilinçli ve örgütlü direnişlerinden birisini, belki de en etkilisini 2020 yılında yaşadılar.

2020 Yılı Kürt Direniş Yılı Oldu

Bu bakımdan 2020 Kürt yılı, Kürt direniş yılı oldu. Böyle bir direnişin Kürdistan sınırlarını aşarak Ortadoğu’yu ve Dünya’yı etkileme düzeyi çok fazlasıyla gelişti. Çünkü Özgür Kürdistan ve Demokratik Türkiye hedefli bir mücadele sadece kendi yerelliğiyle sınırlı kalmayıp tüm Ortadoğu’yu ve insanlığı etkileme özelliğine sahipti. Bu bakımdan hem Kürt Özgürlük Hareketinin hem de Türkiye Demokrasi Hareketinin dünyanın değişik alanlarındaki ilişki ve ittifakları, etkinlik düzeyleri önemli bir gelişme gösterdi. Dünyanın sol-sosyalist hareketleriyle, anti-faşist devrimci-demokratik direniş güçleriyle daha çok birleşme ve ittifaklaşma oldu. Bu gelişme birçok alanda mücadelelerle, seçim sonuçlarıyla kendini gösterdi. Kürt ve kadın düşmanı olarak bilinen Trump yönetimi gümbür gümbür devrildi.

Şunu herkes gördü ve ifade etti: ‘Trump’ı siyahlar ve kadınlar devirdiler.’ Bu iki kesim Amerika’nın emekçilerini oluşturuyor. Yeni, daha demokratik, özgürlükçü bir Amerika’nın kuruluşunun öncü ve temel güçleri oluyor. Bolivya’da ABD’nin o kadar baskı uygulamasına rağmen özgürlükçü-demokratik güçler, sosyalist hareket gerçekten tarihin önemli sonuçlarından birisini almayı başardı. Özellikle de halkların, kültürlerin özgürlüğüne dayalı bir demokrasi ve sosyalizmi öngörmeleri yeni dönemde dünyanın dört bir yanında gelişecek olan devrimci-demokratik çizginin özelliklerinin görülmesi açısından da önemliydi. Benzer durumu Türkiye ve Kürdistan’da da gördük.

Sonuçta neler söyleyebiliriz: 2020 yılı açısından en genel tanımlama yaparsak gerçekten de Kürt yılı oldu. Kürt direniş ve özgürlük yılı, Türkiye demokrasi yılı kadın direniş yılı, Siyah ırkın yeniden tarih sahnesinde etkinliğini gösterme yılı oldu.

Evet, küresel sistem 2020 yılında hem içten çıkar çatışması yaşadı hem de tüm ezilenlere karşı ağır baskı, sömürü ve işkence uygulayarak tahakkümünü sürdürdü. Özellikle de koronavirüs denen mikrobun yayılmasından da faydalanarak, hatta onu belki de bilinçli bir biçimde yayarak toplumları, ezilenleri daha çok sömürmek, daha fazla tahakküm altına almak için bin bir türlü oyun da geliştirdiler. Bu çerçevede baskı-sömürü-zulmü arttırdılar. Bu bir gerçek. Ama tüm bunlara rağmen başta Kürdistan ve Türkiye olmak üzere halkların, gençlerin ve kadınların antifaşist devrimci-demokratik mücadeleleri de bir o düzeyde gelişme gösterdi. Büyük bedeller de ödense, şehitler de verilse, ağır zararları da olsa büyük bir cesaret ve fedakârlık gösterilerek direnildi.

İnsanlığın geleceğinin, küresel sermaye sistemini yıkacak, aşacak bir dünya demokrasi hareketinde, dünya demokratik konfederalizmin de, ya da Dünya Demokratik Kongresinde olduğu gerçeğini bu direnişler bir kere daha net bir biçimde gösterdiler. En genel planda bunu ifade edebiliriz.

Bazıları bu faşist-soykırımcı saldırıları, yine küresel sermaye sisteminin özellikle de koronavirüs mikrobunun etkisinden yararlanarak yürüttüğü saldırıları yeni bir dünyanın kuruluşu, sistemin kendini yeniden yapılandırılması gibi algılatmaya, değerlendirmeye çalıştı. Bunların hepsi uydurmaydı.

Sistemin Kendini Yenileme Gücü Yoktur

Aslında bilinç çarpıtmayı ifade ediyordu. Ezilenler üzerindeki büyük baskıyı görünmez kılma, dolayısıyla mücadeleden alıkoyma amacını güdüyordu. Bu koronavirüsten yararlanılarak baskı ve sömürü daha çok arttırıldıysa, aslında bu tür tanımlamalar da tüm ezilenleri aldatarak baskı ve sömürüyü daha etkili yürütme çabasından başka bir şey değildi. Çünkü öyle bir şey yoktur. O biçimde sistemin kendini yenileme ve çelişkilerini aşma gücü yoktur. Bunlar uydurma. Özellikle de ezilenlerin bilincini çarpıtma amaçlı demagojilerden, özel psikolojik savaş saldırılarından başka bir şey değildir.

Sonuçta biz şunu gördük: 2020 yılı mücadelesinde küresel kapitalist sistemin kendini yenileme, yaşadığı ağır kriz ve kaostan çıkma, 3. Dünya Savaşını son erdirme gücü yoktur. Hali hazırda böyle bir işaret kesinlikle gözükmüyor. Tam tersine yapabildiği en fazla kriz ve kaos içerisinde çelişki ve çatışmaları denetim altına alarak ömrünü uzatmaya çalışmak oluyor. Yoksa insanlığa vaat edecek yeni hiçbir şeyi yok. Artık miadını doldurmuş, ömrü bitmiş. Bunu böyle görmek lazım.

Bu durum bir kere daha gösterdi ki, insanlığın geleceği küresel sermaye sistemini aşan Küresel Demokrasi Kongresindedir. Küresel Demokrasi Hareketinin gelişip zafer kazanmasındadır. Ancak özgür yaşam ve demokratik toplum, demokratik sistem bu iktidar ve devlet sisteminin ortaya çıkardığı çelişkili ve çatışmalı durumu, toplumun ve doğanın bitirilmesi durumunu ortadan kaldırabilir, yer kürede insanlığı özgür ve demokratik bir yaşam içeresinde tutabilir. Bunun dışında başka bir alternatif çözüm yoktur.

O halde tek gelecek var; o da Küresel Demokrasi Hareketinin başarısıdır. Bütün ezilenlerin Dünya Demokrasi Hareketinde, Demokrasi Kongresinde, Dünya Demokratik Konfederalizminde birleşmesi ve yeni bir dünyayı inşa etmesinden geçmektedir. 2020 yılı bu gerçeği bir daha ve çok yalın bir biçimde ortaya koymuş ve kanıtlamıştır.

– HBDH 2020 yılında AKP-MHP saldırılarına karşı nasıl bir mücadele ve duruşun sahibi oldu. Bu bağlamda 2021 yılına neler devredildi.

Çelişki ve Çatışmaların en çok yoğunlaştığı Devrim Alanı Kürdistan ve Türkiyedir

Duran Kalkan: Önceki soruda da belirttiğimiz gibi küresel düzeyde yaşanan çelişki ve çatışmaların her bakımdan en önemli merkezlerinden biri, belki de birincisi Türkiye’ydi. Hem sermaye sisteminin iç çıkar çelişki ve çatışması açısından bunu söyleyebiliriz, hem de sermaye düzeniyle demokratik halk devrimleri arasındaki çelişki ve çatışma açısından bunu ifade edebiliriz. Bu anlamda Kürdistan’la birlikte Türkiye Ortadoğu’nun mücadele merkezidir. Çelişki ve çatışmaların en çok yoğunlaştığı yeridir. Devrim alanıdır. 2020 yılında da bu gerçeklik net bir biçimde yaşanmıştır. Bunu AKP-MHP faşizminin kendi iç çelişkisinden tutalım da çeşitli sermaye ittifakları arasındaki çelişki ve çatışmalara kadar birçok alanda gördük. AKP-MHP-CHP-İYİ Parti diye kendilerini ortaya koyan yapıların aslında nüans farkları dışında birbirlerinden pek bir farkları yok. Esas olarak farklı sermaye çıkar gruplarını, ifade eden bir gerçeklik var. Bunlar arasında yoğun bir mücadelenin yaşandığı ortada.

Diğer yandan egemen güç olarak AKP-MHP faşizminin nasıl imha ve tasfiye saldırılarını planlı bir biçimde, hiçbir ölçü, ahlak, hukuk kuralı dinlemeden saldırdığını da gördük. İnsanları sokakta katletmekten, linç etmekten tutalım da, zindanlara doldurmaya, her türlü taciz-tecavüz-hakarete kadar bu vardırıldı. Hitleri de, Mussolini’yi de, Franko’yu da, Saddam’ı da aşan bir faşist diktatörlük saldırısını, baskı ve terörünün Türkiye’de yaşandığına tanık olduk.

Tabi ki bu durum kendiliğinden ortaya çıkmıyordu. Başta Kürtler olmak üzere kadınların, aleviler’in, işçi ve emekçilerin kendi örgütlülükleri, geliştirdikleri demokrasi ittifakı temelinde yeni bir demokratik Türkiye’yi birlikte oluşturma, Kürt özgürlüğünü, kadın özgürlüğünü sağlama temelindeki duruşları, bilinçleri, örgütlülükleri, cesaret ve fedakârlıkları, bu temelde gelişen mücadele bunu ortaya çıkarıyordu.

Bir yanda AKP-MHP faşizminin Türk egemenlerinin yağma ve talan hırsı bu yoğun çelişki ve çatışma durumunu ortaya çıkardı. Irkçı-Şoven-Turancı AKP-MHP ittifakı, CHP ve diğerleri arasındaki çıkar kavgaları bunu getirdi. Ama diğer yandan çelişki ve çatışmaların, kaos ve krizin en yoğun olduğu alan olan Türkiye’de, egemen sermaye sistemi kendini ayakta tutabilmek için baskı ve zulüm düzenini, AKP-MHP, Erdoğan-Bahçeli faşist diktatörlüğü olarak zirvelendirmiştir. Fakat bunun alternatifi olarak da başta Kürtler olmak üzere kadınların, gençlerin, işçi ve emekçilerin, halkların Kürt özgürlüğü temelinde yeni demokratik Türkiye’yi kurma mücadeleleri de çok ileri bir düzeye ve etkiye sahiptir. İşte 2020’de böyle bir yıl yaşadık.

Baştan itibaren bu gerçeklik görüldü. AKP-MHP faşizmi ayakta kalabilmek, ömrünü uzatabilmek için son derece örgütlü ve planlı, çok boyutlu, vahşi bir faşist-soykırımcı saldırı yürüttü. Yani hiçbir hukuk ve ahlak kuralı dinlemedi. Baskı ve zulmü gerçekten de zirvelendirdi. Bunu da son derece planlı bir biçimde geliştirdi. Kuşkusuz herkesi aynı düzeyde hedeflemedi, özellikle de kendisi için en büyük tehlike olarak gördüğü Kürtlere saldırarak Kürt düşmanlığında zirve yaptı.

Kürtler içerisinde de Kürt halkının özgürlüğünü isteyen Önder Apo’yu ve PKK’yi temel tasfiye ve imha hedefi yaparak son derece bilinçli, planlı bir saldırı yürüttü. Genellemeci yaklaşmadı. Hedeflerini sıraladı. En çok korktuklarını, kendilerine karşı en çok mücadele edenleri bu temelde birinci hedef yaparak bütün anti-faşist güçleri kendi hedefi haline getirdi. Önce en tehlikelilerini yok etme temelinde bir bütün devrimci-demokratik güçleri ezmeyi, halkları, işçi ve emekçileri, kadınları bu temelde daha fazla tahakküm altına almayı hedefledi. Böyle son derece planlı bir faşist-sömürgeci-soykırımcı saldırı yürüttü. Bu çok açık bir gerçekti.

Herkesten önce Kürtler, kadınlar bu durumu gördüler. Böyle bir faşist-soykırımcı planın içerdiği tehlikeyi erkenden hissettiler, buna karşı kahramanca bir mücadele yürüttüler. İşte Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın direnişçi duruşu, verdiği mesaj bunu her boyutta içeriyordu. Böyle bir Önderliği izleyen Kürtler ve kadınlar AKP-MHP faşizminin yürüttüğü planlı saldırının içerdiği büyük tehlikeyi görerek ona karşı her türlü bedeli ödemeyi göze alan, zorluğu yenmeyi, engeli aşmayı öngören kahramanca bir direniş içerisinde oldular.

Tabi sadece Kürtler ve kadınlar bu gerçeği görmedi. Türkiye’nin tüm ezilenleri, emekçi güçleri, işçileri, memurları, kadın ve gençleri bu gerçeği gördüler.

Yani faşizm karşısında ‘susma sustukça sıra sana gelecek’ deyiminin gereklerini anladılar ve yerine getirmeye yöneldiler. ‘İmha PKK’yi hedefliyor, Kürtleri hedefliyor, kadınları hedefliyor bize bir şey olmaz’ demediler. Kürtlerin şahsında, PKK şahsında, kadınlar şahsında yürütülen faşist-sömürgeci saldırının kendilerini de hedeflediğini, Kürt’e baskı ve katliamın, kadına taciz, tecavüz ve katliamın bütün işçi ve emekçilere, bütün halklara yöneltilmiş bir baskı, zulüm ve katliam olduğunu anladılar ve böylece önceki yıllardan farklı olarak hem daha çok birbirlerine yaklaştılar, çeşitli ittifaklar, en geniş anti-faşist blok oluşturma, demokrasi hareketini geliştirme durumu ortaya çıktı hem de daha etkili mücadele yürütür oldular. Öncelikle böyle genel bir tanımlamayı görmek lazım.

Bunu çeşitli biçimlerde gördük. Örneğin HDP öncülüğündeki demokratik-siyasi mücadelede gördük. Bu çok yaygın bir biçimde oldu.

Diğer yandan çeşitli mesleki kuruluşların, kadın, gençlik derneklerinin, işçilerin, memurların, avukatların, değişik meslek grupların anti-faşist direnişlerinde gördük. Bunlar gerçekten de 2020 yılına damgasını vurdular. Türkiye’de mücadelesiz bir an bile geçmedi.

Evet, faşist-sömürgeci baskı, zulüm, saldırı 24 saat topyekûn bir biçimde sürdü ama buna karşı ezilenlerin, halkların, Kürtlerin, kadınların özgürlük ve demokrasi direnişleri de topyekûn olarak ve 24 saat sürdü. Bu gerçeği görmek lazım.

Tabi bütün bunların önünde devrimci mücadele geldi. Öncülüğünü devrimci hareket yaptı. AKP-MHP faşist-sömürgeci saldırganlığına karşı Kürtlerin, kadınların, Türkiye işçi ve emekçilerinin, halklarının bu görkemli anti-faşist direnişi geliştirmelerine yol açan temel bir etken, öncü-devrimci mücadelenin varlığı oldu ki bu da kendisini Halkların Birleşik Devrim Hareketinde ifade ediyor. PKK’nin de içerisinde yer aldığı özgür Kürdistan Demokratik Türkiye hedefini gerçekleştirme mücadelesi veren, faşizmin yıkılmasını ve halkların kazanmasını hedefleyen devrimci ittifak 2020 yılında AKP-MHP faşizmine karşı yürütülen mücadeleye damgasını vurdu. Devrimci-demokratik mücadeleye öncülük etti. Bu mücadeleyi her düzeyde yürüttü. Her zamankinden çok daha görkemli bir biçimde yürüttü. Dağda gerilla olarak yürüttü. Şehirde milis ve öz savunma savaşı olarak yürüttü. İşçi, gençlik, kadın direnişleri olarak yürüttü. Bütün demokratik kitle direnişine öncülük etti, çekim gücü oldu. Onlara yön verdi.

HBDH Türkiye Halkları İçin Yeniden Umut Kaynağı Olmayı Başardı

Öyle ki HBDH mücadelesi karşısında AKP-MHP faşizmi rahat uyku uyuyamaz hale geldi. Dağda gerillanın kahredici vuruşlarını hem enselerinde hissettiler, kentte HBDH milislerinin, YPS savaşçılarının çeşitli inisiyatifler biçiminde örgütlenen direnişçi güçlerin her an direnişçi nefesleri AKP-MHP faşizminin, ona hizmet eden herkesin ensesinde oldu. Rahat yüzü göstermedi. Rahat uyku uyutmadı. Her türlü hilelerini, oyunlarını bozdu. Psikolojik savaşı, demagojiyi yırttı. Maskelerini düşürdü. Gerçek yüzlerini deşifre, teşhir etti. Nasıl erkek egemen, faşist, soykırımcı zihniyet ve siyasetin Türkiye ve Kürdistan’da egemenlik sürdürdüğünü, dolayısıyla AKP-MHP iktidar gerçeğinin nasıl bir ırkçılık, Turancılık, Kızıl Elmacılık, Faşist soykırımcılık olduğunu net bir biçimde gösterdi. Bu oldukça önemliydi.

Bu anlamda gerçekten de 2020 yılında HBDH şahsında devrimci öncülük yeniden Türkiye halkları için bir umut kaynağı haline gelmeyi başardı. Özgür Kürdistan’a dayalı Demokratik Türkiye devriminin zafere doğru giden bir gerçeklik olduğunu ortaya koydu. Mahirlerin, Denizlerin, İbrahimlerin başlattığı o büyük demokratik Türkiye yürüyüşünün artık zafer aşamasında olduğunu, sonuca doğru gittiğini herkese gösterdi. Gerçekten de Mahirler, Denizler, İbrahimlerin öncülüğünde büyük bir mücadele verildi. Onların ruhu 2020 yılındaki mücadeleye damgasını vurdu.

Bir süreden beri böyle bir devrimci öncülüğü yaratmak için çaba vardı. Bu gerçekliği son üç-dört yıldır bütün özgürlükçü, devrimci güçler çok daha iyi görmüşlerdi. Adım adım böyle bir Birleşik Devrimci Mücadeleyi örmeye çalıştılar. Bunun en önemli pratik çalışması 2020 yılı oldu.

2020 yılı şunu gösterdi: Birleşik Devrim Hareketi gelişebilir, zafer kazanabilir. Özgür Kürdistan Demokratik Türkiye Devrimi stratejik olarak birlikte gelişip zafere gidebilir, Birleşik Devrimci Mücadele Kürdistan ve Türkiye’nin her alanında yürütülebilir, örgütlendirilip faşizmi yıkarak Kürdistan’ı özgür, Türkiye’yi demokratik yapabilir. Bunun için faşizme anladığı dille cevap verecek bir mücadeleyi her alanda rahatlıkla yürütebilir. Silahlı direnişten en genel demokratik mücadeleye kadar hepsini birlikte, iç içe yürütebilir. Nitekim 2020 yılında bütün bunların hepsi yaşandı.

Evet, AKP-MHP faşizmi bir taraftan KDP işbirlikçiliğini kullanarak, diğer yandan Trump gericiliğine dayanarak devrimci-demokratik hareketi PKK şahsında imha ve tasfiye edebilmek için çok yoğun, planlı bir saldırı yürüttü. Bu bir gerçeklik, doğrudur ama AKP-MHP faşizmine karşı da 2020 yılında Halkların Birleşik Devrim Hareketi öncülüğünde gerçekten de her türlü devrimci-demokratik mücadele yöntemini kullanan topyekûn, demokratik bir devrimci-demokratik direniş, antifaşist direniş yürütüldü. Bu da planlı bir direnişti.

Genel planda şunu söyleyebiliriz: 2020’nin ilk yarısında bu koronavirüs oyununu kullanarak Erdoğan-Bahçeli faşizmi kitleleri aldatmayı, ezilenleri baskı altına almayı, devrimci-demokratik güçlerin yolunu şaşırtmayı biraz başardı. Aslında 2020 yılına devrimci hareketler daha hazırlıklı, daha dinamik girdiler. 2020 yılının tarihin en büyük devrimci-demokratik mücadele ve zafer yılı olacağını ilan ettiler. Buna göre de çok ileri düzeyde planlı, hamlesel bir mücadeleye hazırlandılar ve bu daha bahar gelmeden pratikleştirilecekti ama bu koronavirüs oyununu herkesten çok Erdoğan-Bahçeli Faşizmi kullandı. Böyle ustaca herkesi tehdit eden, korkutan, eve hapse bir duruma getirdi. Bunu çözüp anlamakta bir süre zorlanma yaşandı. Buna dayanarak planlı, faşist, soykırımcı saldırılar yürütüp PKK şahsında devrimci hareketi imha ve tasfiye etmeyi umut ettiler.

Gerilla Koronavirüs Oyununa Gelmedi

Fakat çeşitli toplumsal kesimler, demokratik güçler bu faşist-soykırımcı sistemin koronavirüs oyununa biraz aldansalar da Kürt gerillası aldanmadı, HPG ve YJA-Star gerillacılığı, HBDH gerillacılığı buna aldanmadı. Asla oyuna gelmedi. Daha kış sonundan itibaren demokratik mücadelenin zayıflamış olmasına rağmen AKP-MHP faşizmine öldürücü darbeler vuracak direniş eylemlerini başta Heftanîn olmak üzere Serhat’a, Karadeniz’e kadar, Amanos’a, Antalya’ya kadar, Kuzey Kürdistan’ın her tarafında ve Türkiye’nin kırında, metropollerinde; İstanbul’dan İzmir’e, her alanında etkili bir biçimde geliştirdiler.

Yine milis ve öz savunma eylemleri şehirlerde çok yetkin bir biçimde gelişti. HBDH’nin en etkili eylem gücü olan HBDH bunu Cenga Heftanîn Devrimci Hamlesi olarak yürüttü. 24 saat AKP-MHP faşizmine öldürücü darbeler vuran eylemler geliştirdi. Bu çok önemliydi. Bunu 2020 baharında ve yazında kesintisiz bir biçimde sürdürdü. Öyle ki öncünün kent ve kırdaki devrimci direnişi AKP-MHP faşizminin devrimci-demokratik hareketi imha ve tasfiye planını boşa çıkarmayı başardı. ABD ve KDP destekli, AKP-MHP faşist-soykırımcı imha ve tasfiye planı, gerillanın dağda ve kentteki bu görkemli direnişiyle başarısız kılındı, boşa çıkartıldı, yenilgiye uğratıldı.

Güz başından ortaya çıkan bu durumu da doğru ve etkili bir biçimde değerlendirerek AKP-MHP faşizmini yıkmayı, tecridi kırmayı, işgali sona erdirmeyi, özgürlüğü kazanmayı hedefleyen büyük bir devrimci-demokratik hamle KCK Yürütme Konseyinin ilanıyla başladı. Bu oldukça önemli bir adımdı. 12 Eylül’de başlatılan bu hamle Özgür Kadın Hareketinin kadın özgürlüğünü sağlama hamlesi ile birleşti. Gençliğin ‘Bihevre Serhildan’ hamlesiyle birleşti, en genel olarak Halkların Birleşik Devrimci Hareketinde faşizmi yıkalım, özgürlüğü kazanalım hamlesi olarak Türkiye’nin her tarafına yayıldı.

2020 yılının güzüne de bu devrimci-demokratik hamle damgasını vurdu.

Şimdi 2020 yılı sona ererken böyle büyük bir hamlesel mücadeleyi Halkların Birleşik Devrim Hareketi yürütüyor. KCK yürütüyor. Gençlik ve Kadın örgütlenmeleri yürütüyor. Kürdistan ve Türkiye’nin her tarafı her gün, 24 saat bu temelde bir direnişe sahne oluyor, Kürdistan’ın diğer parçalarında başta Avrupa olmak üzere dünyanın dört bir yanında söz konusu hamleyi destekleyen güçlü eylemler gelişiyor.

İşte ‘özgürlük zamanı’ genel sloganı etrafında İmralı işkence ve tecrit sistemini yıkmayı, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşturmayı hedefleyen büyük bir kampanya dünya genelinde yürütülüyor.

Şu an barutunu bitirmiş olan, bütün rezervlerini kullanmış olan, saldırı dinamiklerinin tümünü harekete geçirmiş, imha ve tasfiye planını her alanda tüm boyutlarıyla uygulamış ve buradan sonuç alamayarak başarısız kalmış, saldırı gücünü kaybetmiş, ömrünü uzatmak için çeşitli hilelere, oyunlara, ahlak dışı davranışlara başvuran bir AKP-MHP faşist diktatörlüğü var. Ama bunun karşısında faşizmi yıkmak, tecridi kırmak, işgali sona erdirmek, her türlü özgürlüğü kazanmak üzere Türkiye ve Kürdistan’ın tüm anti-faşist güçlerinin Birleşik Devrimci Mücadele temelinde özgür Kürdistan ve demokratik Türkiye’yi hedefleyen büyük bir hamlesel mücadelesi var.

Hamle İçinde Olan Devrimci-Demokratik Güçlerdir

Şimdi planlı mücadele eden devrimci-demokratik güçlerdir. Hamle içinde olan devrimci-demokratik güçlerdir. İşte 2020 yılı 2021 yılına böyle bir durumu devrediyor. Miladi 2020 yılı tamamlanır, 2021 yılına girilirken genel tablo kesinlikle budur.

Yani faşist-soykırımcı, topyekûn, planlı saldırı başarısız kılınmış, ömrünü uzatmak için çare arayan, her türlü ahlak dışı saldırı yapan bir faşist diktatörlük var. Bunun karşısında ise AKP-MHP faşizmini yıkmayı, tecridi kırmayı, işgale son vermeyi, İmralı işkence sistemini yıkarak Önder Apo’nun özgürlüğü temelinde özgür Kürdistan ve Türkiye demokratik devrimini yapmayı hedefleyen, bunun için topyekûn bir direniş hamlesi içerisinde olan devrimci-demokratik alternatif var, güçler var. Bu durum 2021 yılının nasıl geçeceğini bize net bir biçimde gösteriyor. Bu mücadele sürecek. 2021 yılı bu temelde 2020’den büyük bir mücadeleyi devralıyor.

Dolayısıyla insan hemen, hiç tereddütsüz şunu söyleyebiliyor: Mücadele sürecek. Dağda şehirde her cephede sürecek. Silahlı direnişten tutalım da her türlü demokratik kitle eylemine, demokratik siyasi mücadeleye kadar faşist-soykırımcı saldırganlığa karşı devrimci-demokratik direniş zengin eylem biçimleriyle her yerde çok yoğun bir biçimde sürecek

İki, böyle bir mücadelede faşist-sömürgeci sistem aslında başarısız kalmış, barutunu bitirmiş, savunmaya geçmiş, çöküş ve çözülüş sürecini yaşıyor. Buna karşı devrimci-demokratik alternatif ise hamle halinde planlı ve örgütlü bir direniş yürütüyor.

Şimdi hamlesel mücadeleyi yürüten devrimci-demokratik hareket faşizmi yıkmak devrimi zafere götürmek hedefiyle mücadele ediyor. Dolayısıyla atakta olan, taktik saldırı halinde olan çok yönlü eylemliliği her bakımdan geliştiren devrimci-demokratik hareket oluyor. Bu da 2021yılının olası gelişmelerinin ne olacağını bize gösteriyor. Faşizm barutunu bitirmiş, çözülüş, çöküş içerisinde, Özgürlük ve Demokrasi hareketi ise zafer kazanmak üzere hamlesel mücadele içerisinde.

Eğer anormal bir gelişme olmazsa bu durumun doğal sonucu ne olacak? 2021 yılında AKP-MHP faşizmi yıkılacak, Kürdistan özgür ve Türkiye demokratik olacak. Bu kesindir. Türkiye demokratik devrimi Mahirlerin, Denizlerin, İbrahimlerin başlattığı büyük devrim 2021 yılında, 51. yılında zafere ulaşacak. Ortadoğu’yu ve dünyayı aydınlatan, Ortadoğu’nun demokratikleşmesine, insanlığın kurtuluşuna öncülük eden bir demokratik Türkiye gerçeği ortaya çıkacak. Bu kesinlikle böyledir. Bunun gerisinde bir durum söz konusu olamaz. Eğer anormal bir durum oluşmazsa mücadelenin doğal seyrinin ortaya çıkartacağı sonuç kesinlikle budur. Bunu kesinlikle görmemiz lazım.

Çünkü böyle bir sonucu ortaya çıkartacak veriler 2020 yılında yürütülen mücadeleyle kazanıldı, yaratıldı. Bütün bunları koordine eden ABD’nin durumu ortada. Trump yönetimi gümbür gümbür devrildi. Yeni bir yönetim geliyor ki bu yönetim dikkatli olmak zorunda. En azından Trump yönetiminin politikalarını olduğu gibi yürütemez. Dolayısıyla özellikle Türkiye’de anti-faşist demokrasi mücadelesine karşı duramaz. Onu aktif desteklemezse bile karşı duramaz. Bu da demokrasi güçlerinin mücadelesi için son derece büyük imkân ve fırsatın ortaya çıkıyor olması demektir.

ABD-Avrupa AKP-MHP faşizmine ambargo uyguluyorlar. Herkes artık Tayyip Erdoğan yönetiminin düşmesini istiyor. Tayyip’le çalışmak istemiyorlar. Bunu müttefikleri istemiyor. Tayyip’in yanında Azerbaycan, Pakistan ve Katar kalmıştır. Başka bir dost yok. Bunlar dışında Türkiye’de Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasını kimse istemiyor. En yakın müttefikleri, başta NATO müttefikleri olmak üzere hiçbirisi istemiyor. Tam tersine Tayip’in düşmesi için Türkiye’ye yaptırım uygular noktaya gelmiş bulunuyorlar. Bu son derece açık bir durum.

Rusya TC’yi ‘İnek Sağar Gibi Sağıyor!’

Avrupa’nın tutumu ortada. Rusya zaten Türkiye’yi iliğini emercesine sömürüyor. Zayıf yanlarını yakalamış. Özellikle Kürt düşmanlığı temelinde içine düştüğü zayıf pozisyonu görüyor. O yüzden Putin yönetimi TC’yi, Erdoğan yönetimini ‘inek sağar gibi sağıyor.’ Her türlü kazancı elde ediyor.

Aslında Kafkasya’da da bunu yaptı, İdlip’te de bunu yaptı, Libya’da da bunu yaptı. Tayyip Erdoğan yönetimini bir oyuncak gibi kullanıyor, sömürüyor. Bu çok açık bir durum.

‘Kelin Merhemi Olsa Kendi Başına Çalar’

Diğer yandan şimdi umut bağladıkları güç KDP yönetimidir. Bu doğrultuda Irak’ı zorlayarak bir şeyler kazanmak istiyorlar. Bunun için Irak ve Türkiye yönetimleri iki gün önce görüşme yaptı. Tek gündem PKK’dir. PKK’nin geriletilmesi, tasfiye edilmesidir. Güya çeşitli biçimlerde anlaşıyorlar. Bırakın ittifak yapan! bu güçlerin anlaşmasını, genel mutabık olmalarını, her gücün kendi içinde bile farklı görüşler var, KDP’nin içinde var, Türkiye’nin içinde var, Irak’ın içinde fazlasıyla var.

Dolayısıyla belli çıkarlar için PKK karşıtlığı ilişki kurmalarına, ittifak yapar duruma gelmelerine yol açsa da, bunun kapsamlı, uzun vadeli olması, hele hele zorlu mücadelelere yöneltmeyi sağlatarak sonuç yaratması kendileri için mümkün değildir.

Kaldı ki, Türkiye’nin umut bağladığı Irak yönetimiyle, KDP yönetimidir. Bunların ne durumda olduğu ortadadır. Derler ya, ‘kelin merhemi olsa kendi başına çalarmış.’ Irak yönetiminin merhemi olsa Irak’a çalar, Irak’ı kurtarır, kendi yönetimini güçlendirir.

Güney Kürdistan Halkı Birlik İstiyor

Şu an Kazımi yönetimi Irak’ta en zayıf yönetim konumunda. Her gün Bağdat’ta, Basra’da onlarca gösteri oluyor, toplum aylarca eylem yaptı ve tehditte bulundu, çözüm istiyor. Aynı şey daha ağır bir biçimde Güney Kürdistan’da var. İşte Süleymaniye’den başlamak üzere son 15 günde neler yaşandığını gördük. Zorla, tutuklamalar yaparak bastırdılar, ezerek susturdular, ama bu şu anlama gelmiyor; toplum taleplerinden vazgeçti! Toplum demokrasi istiyor, toplum özgürlük istiyor, eşitlik, adalet, ekonomik kazançtan pay istiyor.

Güney Kürdistan halkı Kürdistan’ın diğer parçalarıyla birlik istiyor, ulusal siyaset izlenmesini istiyor. Çünkü çok iyi biliyor ki, Kuzey Kürdistan’ın Kürdü özgür olmazsa, Doğu Kürdistan’ın Kürdü özgür olmazsa, Rojava Kürdistan’ın Kürdü statü kazanmazsa, Güney Kürdistan’da özgürlük, demokrasi olmaz. Güney Kürdistan’ın geleceği olmaz. Bunu Güney Kürdistan halkı çok iyi biliyor. Çünkü yurtsever bir halktır.

Bu da gerçekten KDP siyasetinin ‘ipliğini pazara çıkarmış’ durumda. Irak için dedik, ‘kelin merhemi olsa kendi başına çalarmış,’ Güney Kürdistan yönetimi, KDP o düzeyde bile değil. En ağır krizi yaşıyor, çöküş halinde.

Bazıları KDP, PKK’ye karşı saldırıya geçtiğinde Güney Kürdistan’da şu değerlendirmeleri yaptılar; ‘Çöküşü yaşıyorlar, derin bir kriz içerisindeler. Bu gerçeği gizlemek için saldırıya geçmiş durumdalar. PKK’yi hedef göstererek, PKK’yle savaşı gündemleştirerek toplumu susturmak istiyorlar’ dediler ve gerçekten de haklı çıktılar. PKK’ye karşı saldırının bir oyun olduğu ortaya çıktı.

Şimdi AKP-MHP faşizmi bunlara dayanarak, bunlardan medet umarak ömrünü uzatmak istiyor. Bu mümkün mü? Eğer güçleri olsa kendi ömürlerini uzatırlar. Ne Irak yönetiminin, ne Güney Kürdistan yönetiminin kendi ömrünü uzatacak gücü yok ki Türkiye’de AKP-MHP faşizminin ömrünü uzatabilsinler, yaşatabilsinler. Dolayısıyla faşizmin sonu geliyor. Bu çok net. Artık Tayyip Erdoğan faşizminin sonu gelmiştir.

Türkiye’de Faşizm Gümbür Gümbür Yıkılacak

Gerçekten de Türkiye demokratik devrimi yaşayacak. Böyle basit bir geçiş olamaz. Öyle seçimle filan bir sonucun ortaya çıkacağı yok. Faşizm yıkılacak, hem de gümbür gümbür. Toplumun en zengin direnişiyle AKP-MHP faşizmi yıkılacak, Türkiye’de demokratik devrim yaşanacak, devrimci değişim olacak. Demokrasi devrimle kurulacak. Demokratik siyaset devrimle işbaşına gelecek. Dolayısıyla Türkiye’nin geleceği demokratik siyaset olacak. Demokratik siyaset güçleri bunu gerçekleştirecekler. HBDH böyle bir mücadeleyi en güçlü bir biçimde yürüttü. Bunu 2021 yılında zafer çizgisinde yürütecek ve sonuçlarını demokratik siyaset pratiğe, yönetime dönüştürecek. Sonuçlarını alacak. Kesinlikle bu böyle.

2021 Yılı Hamlenin Zafer Yılıdır

Bu bakımdan 2021 yılına büyük bir devrimci-demokratik hamleyle, ‘özgürlük zamanı’ hamlesiyle giriyoruz. 2021 yılını hamlenin zafer yılı olarak ilan ediyoruz. Hamlenin hedeflerinin başarıldığı yıl olarak ilan ediyoruz. Hedefimiz kesinlikle budur.

Sadece böyle bir hamle temelinde mücadele etmeyi değil, zafer çizgisinde kazanan bir mücadeleyi hedefliyor. Söz konusu mücadeleyi zafere vardırma temel hedefimizdir.

Yani bunun da esası AKP-MHP faşizminin yıkılmasıdır. Bu Erdoğan-Bahçeli faşist diktatörlüğü yıkılacak. MHP faşist Turancılığına teslim olmuş Tayyip Erdoğan yönetimine son verilecek. Artık nasıl yıkılır; istifa mı ettirilir, ülkeden mi kaçar, kahrından mı yok olur ne olursa olur ama bu diktatörlük yıkılacak. Başka türlü Türkiye’de yaşam ve gelecek olamaz. Bunu herkesin böyle görmesi ve kendini buna göre ayarlaması ve bu temelde mücadele yürütmesi gerekiyor. Yanlış hesap yapılmamalı.

Bir; herkes mücadele etmeli. Bu işler mücadeleyle olacak. Durarak, kendi başına olmaz. İki; mücadele edilirse büyük zafer kazanılacak. O zaferi herkes görmeli, son derece umutlu ve inançlı olmalı, coşkulu olmalı.

Evet, zorluklar, engeller olabilir, ama zorluklar aşılabilir, engeller yenilebilir. Zaten tarihi büyük gelişmeler, büyük zorluklar yenilerek, engeller aşılarak kazanılır. Zorluklarla, engellerle mücadele edilmeden büyük başarı ortaya çıkarmaz ki, büyük kazanım gelişmez ki, büyük devrim olmaz ki. Bir şeyin büyüklüğü tarihsel gelişmenin büyüklüğü, onun zorlukları yenme engelleri, aşma gücüne bağlıdır. O bakımdan da AKP-MHP faşizminin insanlık dışı saldırıları, baskıları kimseyi ürkütmemeli, korkutmamalı. Tutuyorlar, vuruyorlar, katlediyorlar, mezarlıklara kadar saldırıyorlar, vahşet her şeylerini kapsamış, taciz tecavüz ediyorlar, her şeyi ahlaksızca, onursuzca yapıyorlar, kokutmak sindirmek için, buna umut bağlıyorlar. Artık başka türlü ayakta kalma umutları yok. Korkma, ürkme olmamalı. Bütün bunlar oluyorsa güçlerinden değil, yok oluş içinde olmalarından kaynaklanıyor.

O halde bunları yanlış anlamamak lazım. Dolayısıyla yanlış hesap yapmamak gerekli. Tam tersine büyük bir zaferin eşiğinde olduğu görülmeli. Bu temelde çok umutlu olunmalı. Öyle bir umutla da son derece zengin eylem biçimleriyle yaratıcı, temelde cesur ve fedakâr bir devrimci demokratik mücadele her alanda geliştirilmeli. Şimdi hepimize düşen görev bu oluyor.

– Kadın ve gençlik mücadelesi bakımından 2020 Yılı nasıl gelişti, bu bağlamda 2021 yılı mücadele açısından nasıl bir öneme sahiptir?

Duran Kalkan: Biraz genel içerisinde bunu değerlendirdik. Şunu söyleyebiliriz; Özgür Kadın Hareketi dünyanın her tarafına yayılmış durumda.  Gerçekten de Kadın Özgürlük Devrimi insanlık tarihinin en büyük devrimini yaşamaya başladı. Yeni özgür toplumu, kadın özgürlüğü temelinde, farklılıklara dayalı eşitlik temelinde kadın özgürlük devrimi yaratacak. Kadınlarda büyük bir coşku ve heyecan var, cesaret ve fedakârlık var.

Devletçi-iktidarcı güçler bunu engellemek için saptırmaya çalışıyorlar. Ama Kadınlar devlet ve iktidarla bir yere varılamayacağını çok daha iyi görüyorlar. Herkesten daha iyi anlıyorlar ve o çizgiden gittikçe daha fazla kopuyorlar. Kendilerini alternatif özgür ve demokratik dünyanın yaratılmasının öncüsü olarak görüyorlar. Bu çizgi gelişiyor, kadın özgürlük devrimi böyle bir çizgiye oturuyor.

Önder Apo’nun Jineoloji ile geliştirdiği kadın kurtuluş çizgisi böylece dünyaya daha fazla yayılıyor. Dünya kadınları tarafından daha çok anlaşılıyor. Bu anlamda pratik olarak da her alanda mücadeleye sahne oldu. Bazı örnekler verdim; Trump’ın düşürülmesinde kadın direnişi başat bir rol oynadı. Bu büyük bir başarıydı. 2020 yılının en büyük kadın başarılarından birisi oluyor.

Bolivya’daki olayları örnek gösterdik. Bolivya’da ABD tahakkümüne karşı özgürlük için yürütülen mücadelede kadınların ne kadar etkili olduğunu gördük. Olaylar adeta bir kadın devrimi gibi gelişiyor. Bunlar son derece önemli ve etkili gelişmeler. Hindistan’dan Avrupa’ya kadar birçok alanda kadın hareketleri hem ideolojik-örgütsel çizgi bakımından yenileniyorlar hem de eylemsel bakımdan hızlı bir gelişme kaydediyorlar. Genel planda bunu ifade edebiliriz.

Gençlik açısından da aynı düzeyde olmasa bile benzer bir durum ifade edilebilir. Gençlik biraz daha örgütsüz görülüyor. Geçmişteki etkinliğine dünya genelinde tam kavuşabilmiş değil. Anlaşılıyor ki, gençlik örgütlenmeleri zayıflamış, egemen devletçi güçler gençlik öncülüklerini geçmişte ezdiler. Özellikle 68 gençlik devrimini hedeflediler ve gençliği özel hedef yaptılar, ezdiler, fırsat vermediler.

Şimdi onun ortaya çıkardığı bir sonuç olarak kısmi bir zayıflık yaşanıyor, ama özellikle kadın devriminin de gelişimiyle Kürdistan özgürlük devriminin Ortadoğu ve küresel düzeydeki etkisiyle gençlik hareketlerinin de yeniden bilinçlenme, örgütlenme, mücadele sahnesine çıkma durumu yaşanıyor. Bu da net ifade edilebilir.

Şimdi bunlar kapsamında Kürdistan ve Türkiye’ye gelirsek; Kürdistan ve Türkiye’de kadın hareketleri çok boyutlu, çok farklı kadın örgütlenmeleri var. İttifakları da gelişmiş, daha fazla da gelişiyor. Önder Apo’nun geliştirdiği Jineoloji temelinde kadın özgürlük devrimini hedefleyen kadın hareketlerinden, her türlü kadın hakları için mücadele eden hareketlere kadar çok çeşitli örgütlenmeler, ittifaklar var.

AKP-MHP faşizminin kadına saldırarak, kadının onurunu kırarak toplumu onursuzlaştırma yaklaşımına karşı bilinçlenmiş ve örgütlenmiş kadın, büyük bir özgürlük ve demokrasi mücadelesi yürütüyor, insanlık mücadelesi yürütüyor. Yapılanın nasıl bir faşist bir onursuzluk olduğunu herkese gösteriyor, böylece maskeleri düşürüyor. Özgür toplum gerçeğini, özgür yaşam gerçeğini ortaya çıkartıyor. Bu çok çok önemli. Genel planda böyle.

Örgütlülük anlamında da kadın örgütlenmeleri ve mücadeleleri 2020 yılında önemli bir gelişme kaydettiler. Genel demokrasi hareketi anlamında demokratik siyasete, demokratik kitle mücadelesine en çok katılan ve öncülük eden kadınlar oldu. Bunu net görüyoruz. Demokratik siyasi mücadelenin de öncüsüdürler, demokrasi kitle hareketinin de öncüsüdürler. Kadınlar, analar, barış annelerinden tutuklu ve şehit annelerine kadar örgütlenmiş bir mücadeleci kadın gücü var.  Yiğitçe ve öncü düzeyinde mücadele ediyorlar.

Kadınlar Bütün Mücadelelere Öncülük Etti

Kürdistan ve Türkiye açısından gittikçe daha çok birleşen bir durum var. Bunu devrimci öncülük açısından da gördük. Kadınların Birleşik Devrim Hareketi KBDH, tıpkı HBDH gibi her düzeyde öncü mücadelesini 2020 yılında yiğitçe yürüttü. Dağdan şehre antifaşist kadın özgürlüğünü esas alan silahlı direnişten en genel kitle eylemliliğine kadar her yerde kadın mücadelesi oldu. Kadınların birleşik devrim mücadelesi belirgin hale geldi, öne çıktı, öncülük kazandı. Bütün mücadelelere öncülük etti. Bu anlamda hem bilinç hem örgütlülük hem de yaygın yaratıcı eylemlilik bakımından 2020 yılında Türkiye ve Kürdistan’da kadın özgürlük mücadelesi büyük bir gelişme kaydetti. AKP-MHP faşizminin çökertilmesinde gerçekten de belirleyici, öncü rol oynadı. Bu rolü oynamaya da devam ediyor.

Şimdi gençlik hareketi de benzer bir gelişme yaşıyor. Dünyadakine benzer bir biçimde Türkiye’de de gençlik bir düzeyde ezilmiş. Bunu yetmişli yılların başında devrimci gençlik hareketine yöneltilen 12 Mart darbe saldırısında gördük. 12 Eylül darbesi bunu daha fazla geliştirdi. Açığa çıktı ki, devrimci gençlik hareketleri öncülüğünde gelişen demokratik Türkiye devrimini boğma saldırısı, gençlik öncülüğünü ezmeyi, gençlik hareketlerini dağıtmayı esas alarak geliştirilmiş. Faşist darbeler bunu hedeflemişler ve gerçekten de Türkiye’de gençliği ezmişler, örgütlülüklerini dağıtmışlar.

Özellikle üniversitelerden liselere kadar bunu gerçekleştirmişler. Bir yandan ağır baskıyla, zulümle, diğer yandan her türlü oyun ve hileyle bunu geliştirdiler. İşte fuhuştan esrara kadar gençliği yozlaştırıcı, toplumsal sorunlardan uzaklaştırıcı, bireycileştirici her türlü oyunu, yöntemi geliştirerek gençliği neredeyse bir toplumsal kesim olmaktan çıkarmışlar.

Çünkü bilinç ve örgütlülükten yoksun kılmışlar. Bu gerçekliği 2020 yılında daha çok gördük. Öncesinden de görüyorduk. Bunu aştırmak için HBDH’nin yoğun bir çabası vardı. 2020 yılında bu çabayı daha çok geliştirdi ve sonuçları ortaya çıktı, çıkartılıyor. Kadın devriminin birleşik özgürlük mücadelesi gibi gençlik devrimci öncülüğü de her bakımdan kendisini birleşik devrim hareketi olarak örgütlüyor, pratiğe geçiriyor. Bu devrimci mücadelenin her alanında böyledir. Yine demokratik siyasi mücadelede için böyledir.

2020 Yılı Gençliğin Çıkış Yılı Oldu

2020 yılında birçok birleşik gençlik toplantısı oldu, meclisler kuruldu, direnme örgütleri kuruldu. Yani gençlik önemli bir hareketlenme yaşadı. Bilinçlenme ve örgütlenme bakımından ciddi bir atak yaptı. Yıllardır oynanmış oyunları önemli ölçüde bozdu. 2020 yılı bir yerde gençliğin çıkış yılı oldu diyebiliriz. Gençliğin kendine geldiği yıl oldu. Bilinç ve örgütlülüğe adım attığı yıl oldu. Kendi rengini, örgütlenmesi ve eylemiyle gösteren bir konumu ifade etti. Belki henüz öyle tam istenildiği gibi pratiğe geçmedi ama büyük bir başlangıç olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu başlangıcın pratik sonuçları 2021’de ortaya çıkacak. Bu ideolojik, bilinç ve örgüt hareketi meyvesini 2021 yılında verecek.

Bir yandan birleşik kadın devrimi Kürdistan ve Türkiye’nin her alanında çok daha yaygın ve etkili hale gelecek. Bu kesin. Diğer yandan onu çok güçlü bir biçimde tamamlayacak olan Birleşik Gençlik Devrimi gelişecek. Gençliğin birleşik devrimci mücadelesi Kürdistan’da ve Türkiye’nin her alanında her türlü mücadele yöntemini kullanma temelinde etkili bir biçimde gelişecek. Üniversitelerden liselere, sokaklara kadar, işçi ve işsiz gençlik, öğrenci gençlik daha fazla bilinçlenecek, daha çok mücadeleye katılacak, daha fazla örgütlenecek, her türlü mücadele yöntemini uygular hale gelecek.

Gençlik 2021 Yılında Dağa Çıkıp Gerilla Olacak

Demokratik mücadele yürütecek, kitle mücadelesi yürütecek, silahlı direniş yürütecek, öz savunmayı geliştirecek, dağa çıkıp gerilla olacak. Sokakta faşist saldırganlığa adım attırmayan bir demokratik öz savunma gücü olacak. Halkın, toplumun demokratik savunma gücü olduğunu net biçimde ortaya koyacak. Biz buna inanıyoruz, hedef bu. 2021 yılına da bu temelde giriyoruz. İfade ettik 2021 yılı özgürlük zamanı hamlesinin zafer kazandığı yıl olacak.

Kukusuz bu zaferi de kadın ve gençlik mücadelesi yaratacak. Kadın ve gençlik öncülüğünde yürütülen mücadele sağlayacak. Kadınların ve gençlerin birleşik devrim mücadeleleri AKP-MHP faşizmini yıkarak Özgür Kürdistan ve Demokratik Türkiye’yi yaratacak, büyük tarihi gelişmenin öncüsü ve yaratıcısı olacak. Bu kesin. Böyle bir hazırlık kadın hareketinde çok güçlü bir biçimde var, zaten vardı. Gençlik hareketi de 2020 yılındaki bilinçlenme ve örgütlenme adımlarıyla önemli bir hazırlık yaptı, pratikleşme yılı 2021 yılı olacak, bu kesin.

Bu bakımdan bir bütün devrimci-demokratik güçler, halklar, kadın ve gençlik kitleleri, örgütlülüğü olarak 2021 yılına çok daha umutlu, iddialı giriyoruz. Bunu net ifade edebiliriz. Bu temelde de gerçekten kadın direnişçiliğini her zaman kutlamak, selamlamak lazım. Erkek egemen zihniyet ve siyaseti şaşkına çeviren tarihi bir gelişmeyi ortaya çıkardı. Bu süreç hala derinleşerek devam ediyor. Kadın, en zor koşullarda çok zengin ve yaratıcı eylem biçimleriyle mücadele yürütüyor. Bunu görmemiz lazım.

Yine gençliğin 2020 yılında Birleşik Gençlik Hareketini ve Mücadelesini yaratmak için attığı adımları kutlamak, selamlamak gerekli. Biraz geç de olsa tarihi adımlar atıldı. Bunlar büyük adımlardı. Anlamlıydılar. Dolayısıyla da 2021 yılında büyük sonuçları olacak. Gençlik her alandaki mücadeleyi besleyecek. Gençlik mücadelelerin öncüsüdür, temel gücüdür, her şeyidir. Ruhudur, iradesidir, bilincidir, cesaretidir, fedakârlığıdır. Dağdaki gerilla da gençlik mücadelesidir, şehirdeki öz savunma da gençlik mücadelesidir. Bu kitle direnişinde de öyledir. Demokratik siyasi mücadelenin öncü ruhu da gençlik ruhu, gençlik direnişçiliğidir.

Bir toplumun gençliği böyle oldu mu, o topum yenilmez. Gençlik toplumsal sorunlara bu biçimde yaklaşır, toplum öncülüğüne böyle katılırsa bir toplumsal kesim, gençlik kesimi olur. Gençliğin anlamı bu. Bütün her şeyimizle o anlama ulaşmamız gerekli. Bu bakımdan faşist demagojiye karşı gençlik çok daha etkili durabilmeli. Bin bir türlü hile ve oyunla, özel savaş yöntemleri uygulayarak gençliği etkisiz kılmaya çalışıyorlar. Buna kesinlikle fırsat vermemeli.

Diğer yandan, görülüyor uyduruk bir muhalefet var. Güya AKP-MHP faşizmine karşı muhalefet ediyorlar. Aslında muhalif falan değiller. Birbirlerinden çok fazla farkları yok. Bu anlamda CHP ve diğer partiler gibi; sözde muhalefet özde iktidarın koltuk değneği olan güçlere de aldanmamalılar. Gençler oyunlara gelmesinler. Kendi geleceklerinin nerde olduğunu doğru görsünler. Toplumsal sorunlara daha çok ilgili olsunlar. Bunu da radikal devrimci çizgide yapsınlar. Başka türlüsü kendilerini de kurtarmaz. Kendilerini toplum öncüsü de yapmaz.

Bu süreçte bu gerçeklerin daha iyi görüleceğini umut ediyoruz, inanıyoruz ve tüm gençleri bu çerçevede daha çok bilinçlenmeye örgütlenmeye, gerçekten de faşizmi yıkacak demokratik devrimi zafere götürecek büyük hamlenin başaran öncüsü haline gelmeye çağırıyoruz.

– Yeni yılda gelişen özgürlük hamlesi de düşünüldüğünde HBDH için nasıl bir mücadele yılı olacak, hedefleri nelerdir?

Duran Kalkan: Evet, bunlara önemli ölçüde değindik. Tekrardan, özet olarak şunlar ifade edilebilir: 2020 yılı, 2021 yılına büyük bir hamle devrediyor. Çözülen ve çöken faşizmi hamlesel mücadeleyle zafere yürüyen özgürlük ve demokrasi devrimini devrediyor. 2021 yılı da devredilen bu miras üzerinden şekillenecek. Bu mirasın gerektirdiği mücadeleye sahne olacak. Bunu net ifade edebiliriz. Bu bakımdan 2021 yılı AKP-MHP faşizminin çözülüş ve çöküş yılı olacak. Tarihin çöp sepetine atıldığı yıl olacak. Bunun ötesinde bir sonuç kesinlikle olamaz.

Durumları ortadadır. MHP, Devlet Bahçeli Tayyip Erdoğan’ı esir almış. Bahçeli’nin çeteleri bu gerçeğin hepsini ortaya çıkardı. En son yanında Bülent Arınç kalmıştı, Bahçeli’nin hiddetiyle onu da atmak durumunda kaldı. Öyle ki, geçmişte yaptıklarının hiçbirisini artık yapamıyor. Dolayısıyla aslında bir AKP yok, bir faşist MHP diktatörlüğü var. Tayyip Erdoğan’ı esir almış kullanıyor.

O da kaprisli, pragmatist, sonradan görme, dolayısıyla başta olayım da ne adına olursa olayım diyor. Şimdiye kadar böyle bir uzlaşmayla gelindi. Bunun da artık sonu geldi, deniz bitti. Devam etme durumu yoktur. O bakımdan 2021 yılında AKP-MHP faşizmi çözülecek, çökecek.

Ama bu kendiliğinden olmayacak, mücadeleyle olacak, direnilerek olacak. Bu sonuç çok yönlü ve yaratıcı bir anti-faşist demokrasi mücadelesiyle elde edilecek. Bunu da görmemiz lazım.

O halde 2021 yılı faşizmi çözüp çökertme hedefi temelinde son derece yaratıcı yöntemleri kullanan hamlesel bir devrimci demokratik mücadeleye sahne olacak. Her şeyden önce biz, yılı böyle büyük mücadele yılı olarak ilan ediyoruz. Mücadele topyekûndur, herkesi içine alıyor. 4 parça Kürdistan’da, yurt dışında, Türkiye’nin her tarafından herkesin bu mücadeleye katılması gerekiyor. Herkesi böyle bir mücadeleye çağırıyoruz. Herkes görevine sahip çıkmalı. Yaşamı kendi mücadelesiyle yaratmalı. Hiç kimse ucuz yaşam elde edeceğini sanmamalı.

AKP-MHP’den bilmem reformmuş, yenilenmeymiş, ekmekmiş, hakmış, hukukmuş beklememeli. Devlet Bahçelinin mayasında bu yok. O süper gladionun bir ajanıdır. Yaşamı boyunca bunu yaptı, o güçlere hizmet etti. Şimdi de son nefesine kadar aynı hizmeti yürütmeye çalışıyor. Türkiye toplumunu felaketlerin içine soktu. Böldü, parçaladı, birbiriyle tüketir hale getirdi. Bunu yapan Devlet Bahçelidir. Hesap sormak gerekir.

Türkiye’nin en tehlikeli düşüncesi ve örgütlenmesiydi. Bunu Türkiye’nin devrimci-demokratik güçleri iyi biliyorlar. Mahirlere, Denizlere, İbrahimlere soralım, 1970 devrimciliğine soralım. Herkes İyi tanır. Kim, ve ne olduğunu, o zihniyetin ve siyasetin Türkiye toplumu için iç ve dış alanda ne büyük tehlikeler içerdiğini herkes biliyor.

O halde bu faşizmi yıkmadan Türkiye’de hiçbir şey olmaz. Varlık olmaz, özgürlük olmaz, demokrasi olmaz, insanlık olmaz, kardeşlik olmaz. Baskı, sömürü, zulüm, hakaret, taciz tecavüz, katliam, yokluk, yoksulluk olur. Bunu iyi bilmek gerekli. O yüzden şimdi böyle bir faşizmi yıkmak için büyük bir mücadele gerekli. Mücadele görevine herkes sahip çıkmalı.

2021 Yılı Faşizmin Yıkıldığı, Özgürlüğün Kazanıldığı Yıl Olacak

Diğer yandan tabi mücadeleyi zafer hedefiyle yürütmek önemli. Onu belirttik. Hedeflerimiz soruluyor, kesinlikle var olan durum için sadece ‘mücadele’ demiyoruz. şimdiye kadar ettik o mücadeleyi. Artık bunu planlı bir hamle biçiminde yürütüyoruz. Bu ne demek oluyor; zafere ulaşacağız demek oluyor. Yani faşizmi yıkacağız, özgürlüğü kazanacağız. 2021 yılı bunun gerçekleştiği yıl olacak. Faşizmin yıkıldığı, özgürlüğün kazanıldığı yıl olacak. Halklarımızın kazandığı yıl olacak. Demokrasinin kazandığı yıl olacak. Mahir, Deniz, İbrahim’den bu yana şehitlerimizin ruhu böyle bir amacın başarısında şad olacak. Onlar bizden bunu istiyorlar. Onların özlemlerinin gerçekleşmesi bu sonucu elde etmekle olacak.

O halde 2021 yılının mücadelesi sadece bir mücadele değil. Her zaman mücadele ediliyor, şimdi de edelim düzeyinde bir mücadele değil. Peki, nasıl bir mücadele; zafer hedefi temelinde bir mücadele, faşizmi yıkmayı, özgürlüğü ve demokrasiyi kazanmayı hedefleyen bir mücadele, zafer ve başarı çizgisinde süren bir mücadele. Artık sonuç almayı ifade eden bir mücadele, faşizmi yıkacak, zaferi kazanacak bir mücadele.

AKP-MHP faşizmi yıkılacak, İmralı işkence ve tecrit sistemi paramparça edilecek, her türlü işgalciliğe son verilecek, özgürlük ve demokrasi kazanılacak. Özgür Kürdistan, Demokratik Türkiye yaratılacak, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü sağlanacak. Tüm bunların gerçekleşmesinin odak noktası da Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüdür. Çünkü tüm faşist gericiliğin odaklandığı nokta İmralı işkence ve tecrit sistemidir. Dolayısıyla anti-faşist devrimci demokratik mücadelenin odak hedefi İmralı işkence ve tecrit sistemini yıkmak, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlamayı hedeflemektir. Bu gerçekleştiğinde AKP-MHP faşizmi yıkılmış olacak. Özgür Kürdistan, Demokratik Türkiye hedefi gerçekleşmiş olacak.

Gerçekten de Türkiye’de kardeşçe, kadın özgürlüğünü öngören demokratik bir sistem ve özgür yaşam gerçekleşecek. Hedef bu, bunu gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Başka türlü bir hedef söz konusu olamaz. İfade ettim; bu da tabi son derece örgütlü ve bilinçli olmayı, yine yaratıcı ve çok yönlü mücadele yöntemlerine başvurmayı gerektiriyor. Öyle sıradan mücadeleyle olmaz. Dar, yüzeysel yaklaşımlarla olmaz. Başkasından beklemeci, bananeci tutumlarla, davranışlarla böyle bir hedefe ulaşılamaz. O halde herkes duyarlı ve dikkatli olacak. Görev ve sorumluluğuna sahip çıkacak. İnsan olmanın, özgür eşit yaşam arayışının gereklerine uygun davranacak. Ona göre görev ve sorumluluğuna sahip çıkacak, mücadeleye atılacak, daha çok bilinçlenip örgütlenerek daha etkili anti-faşist eylemler geliştirecek ve zaferin kazanılmasında katkısı olacaktır, zafere imza atacak. Herkes bir biçimde bu zaferde, anti-faşist demokratik devrim zaferinde pay sahibi olacak, sonuç elde edecek.

Böyle bir mücadeleye herkes kendi imkanları ve fırsatları oranında katılmalıdır. Yeni yıla bu temelde kendini yenilemiş olarak girmeli. Faşist zulmün, baskının, zihniyet ve siyasetin nasıl büyük bir tehdit ve tehlike olduğunu görerek bundan kurtuluş için ne gerekiyorsa onu yapma bilinci ve cesaretini, fedakarlığını herkes gösterebilmeli. Bu son derece gerekli bir durum. Biz bütün bunların gerçekleşeceğine de inanıyoruz. PKK olarak, HBDH olarak, yeni yıla böyle bir bilinçle, kararla, iddia ve iradeyle giriyoruz.

Geçmişin derslerini güçlü bir biçimde çıkartarak 2021 yılının zaferi için, mücadelesi için kullanılır hale getiriyoruz. Yeni yıl mücadelesine güçlü bir biçimde taşıyoruz. Hatalarda özeleştiriyle ders çıkartarak, başarıların ortaya çıkarıldığı, gelişmeleri esas alarak 2021 yılında devrimci öncülük mücadelemizi her alanda çok daha etkili yaratıcı ve sonuç alıcı bir üslup, tarz, tempoyla yerine getireceğimizi ifade ediyoruz. Yani öncülük görevlerine her zamankinden daha fazla sahip çıkacağız.

HBDH öncülüğü görev ve sorumluluklarının gereğini daha güçlü yapacak, rolünü daha etkili oynayacak. Misyonunun gereklerini daha güçlü yerine getirecek. Daha büyük savaşacak, daha etkili yürüyecek, zafer yolunda daha emin, ısrarlı, iddialı ve kararlı bir yürüyüşün sahibi olacak. Bunu herkes görmeli, anlamalı, buna inanmalı, güvenmeli. Böyle bir öncülüğün zafer kazanacağına güven duyarak AKP-MHP faşizmini yıkmak üzere 2021 yılına kendisini daha güçlü yenileyip zafer çizgisinde mücadele ederek girmeli.

Çağrımız bu temeldedir. İnancımız da odur. Bu gerçekleşecek. Başta kadınlar, gençler, işçiler, emekçiler olmak üzere demokrasiden yana olan herkes 2020’nin derslerini güçlü çıkararak, kazanımlarını esas alarak 2021 yılına taşıyacak ve faşizm yıkılacak, özgürlük kazanacak, birleşik devrimci hamlemizin zaferi için 2021 yılında özgürlük ve demokrasi mücadelesine çok daha güçlü katılacak. İnancımız bu temeldedir, çağrımız bunadır. Herkesin inançlı, kendine güvenli olmasını istiyoruz. Umudumuz, irademiz her zamankinden daha güçlü olsun ve mutlaka başaralım da diyoruz.

Böyle bir başarıyı elde edeceğimize kesinlikle inanıyor, her türlü umutsuzluğa, karamsarlığa, zayıflığa, parçalılığa son vererek 2021 yılını tarihin en büyük devrimci mücadelelerinin gerçekleştiği ve en büyük devriminin zafer kazandığı bir yıl haline getirelim istiyoruz. Kürdistan’ın ve Türkiye’nin tüm ezilenlerini, kadın ve gençlerini böyle sonuç alıcı bir mücadeleye tüm güçleriyle katılmaya ve tarihin tekerleğini çeviren büyük zaferler yaratanlar olmaya çağırıyoruz. Bu temelde kadınların, gençlerin, işçi ve emekçilerin, Türkiye ve Kürdistan halklarının miladi yeni yıllarını kutluyor, 2021 yılında özgürlük ve demokrasi için mücadele eden herkese üstün başarılar ve tarihi büyük zaferler diliyoruz.

Paylaşın