Gündem

‘Binlerce ölüm ve tecavüz tehditi’

“Bize, ‘geldik 10 dakikaya ordayız’, ‘kapının önündeyiz, kapıyı açın’ diyerek Twitter üzerinden mesajlar atıldı. Hemen sonrasında ise evimiz basıldı, bizleri hedef gösteren zihniyet ile evimizi basan polis aynı zihniyet, bu bir istisna olamazdı.”

Linç ve teşhir kampanyasına maruz kalan ve şafak operasyonu ile gözaltına alınan LGBTİ+ aktivisti ve Kadınların Kurtuluşu üyesi Yıldız İdil Şen ile Boğaziçi Üniversitesi’ndeki kayyuma karşı eyleme katıldıktan hemen sonra gözaltında yaşadığı süreci konuştuk.

‘Şafak baskını, uzun namlulu silahlar, Milletvekilleri tarafından hedef gösterilme…

Yeni Şafak’ın hedef göstermesi, linç ve teşhir kampanyasından hemen sonra gözaltına alındıklarını belirtiyor Yıldız İdil Şen, AKP Milletvekili Şamil Tayyar’ın, pek çok mavi tık’lı hesabın ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından ise hem siyasi hem de cinsel kimliklerinden dolayı hedef gösterildiklerini söyleyen Şen, “Özel harekât polisleri tarafından uzun namlulu silahlarla sabaha karşı saat 5’te kapımız kırılarak işkence ile gözaltına alındık. Bize, ‘geldik 10 dakika’ya ordayız’, ‘kapının önündeyiz, kapıyı açın’ diyerek Twitter üzerinden mesajlar atıldı. Hemen sonrasında ise evimiz basıldı, bizleri hedef gösteren zihniyet ile evimizi basan polis aynı zihniyet, bu bir istisna olamazdı” diyor.

‘Binlerce ölüm ve tecavüz tehditi’

Hastaneye götürüldüklerinde ise ters kelepçeli olarak muayene edilmek istendiği bu durumu reddettiklerinde ise zorla içeri sokulduklarını söyleyen Şen, “Hastaneden sonra da süreç aynı şekilde devam etti. Güvenlik şube bizi ölüm ve tecavüzle tehdit etti. Gözaltında özel olarak ben ve Havin’e psikolojik ve fiziksel şiddet uygulandı. Trans kimliğimden dolayı ise beni tek bir hücreye koydular” diye ekliyor.

Hastaneye giderken ve gelirken kendisinin ve LGBTİ+ aktivisti Havin Özcan’ın tecavüz ve ölüm ile tehdit eden polislerle aynı ortamda bulunduklarını ve sürekli travmatize olan bu durumun tekrarlayarak yaşatıldığını dile getiriyor. Bu süreç içerisinde pek çok avukatın ve derneğin yalnız bırakmadığını, yaşanan işkencenin raporlaştırıldığını belirten Şen, “Bize gelen binlerce ölüm tehditi var. Bunlar hakkında da suç duyurusunda bulunacağız” dedi.

‘Cinsel ve siyasi kimliğimden dolayı hedef gösterildim’

Kadınların Kurtuluşu üyesi Yıldız İdil Şen, o gün ve gecesinde gözaltına alınan herkesin serbest bırakıldığını fakat Azad Aksoy ve kendisinin Sulh Ceza Hakimliğince tutuklanmaya sevk edildiğine dikkat çekiyor. “Sadece bizim tutuklanmaya sevk edilmemizin elbette ki sebepleri var. Azad arkadaşımızın savcılık ifadesinde yaşadığı tatsız olaydan cezalandırılmak istendiği, benim ise siyasi ve cinsel kimliğimden dolayı hedef gösterildiğim ve linç edildiğim için cezalandırılmak istenildiğim açıkça ortaydı” diyor. Dosya kapsamında 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa Muhalefet Suçu ve Polise Mukavemet suçundan yargılandıklarını fakat dosya kapsamında telefonlarının, sosyal medya hesaplarının incelendiği ve dosya kapsamının genişletildiğini aktarırken “durumun terörize edildiğini” belirtiyor.

“3 tane plastik mermi genital bölgeme isabet etti”

“Bizler anayasal ve demokratik hakkımızı kullanarak oradaydık. Aslında bizi yargıladıkları polise mukavemet burada yok tam tersi polis görevini kötüye kullandı. Plastik mermi, biber gazı ve tazyikli suyla oradaki binlerce öğrenciye saldırdı. O sırada 3 tane plastik mermi genital bölgeme isabet etti. Gözaltı süreci boyunca sağlık problemleri yaşadım, buna rağmen rutin sağlık raporu sırasında bunu belirttiğimde ise, doktor bana ilaç verdi fakat ilaca erişimim engellendi” diyor. Gözaltında iken açlık grevinde olduklarını ve almaları gereken şeker ve suyun da engellendiğini belirtiyor Şen, “bu bizi cezalandırma yöntemleriydi” diye ekliyor.

“Nefret politikalarının cisimleşmiş halini gözaltında iken çok net bir şekilde yaşadık”

Şen, LGBTİ+ bireylerin Türkiye’de çok fazla ayrımcılığa maruz kaldığını belirtirken bu politikanın toplumun her kesimini etkilediğini fakat LGBTİ+ bireylerin özel olarak tecrit edildiğini de söylüyor. “Evde, işte, okulda yani yaşamın her alanında yaşamdan soyutlaştırılmaya çalışılıyoruz. Biz protestoların ilk günü Boğaziçi Üniversitesi’nde de aynı şeyi söyledik. LGBTİ+’lar için hiçbir alanın güvenli olmadığını, üniversitelerin dahi güvenli olmadığını söyledik. Hali hazırda durum bu iken, atanan kayyumunda bu durumu körükleyeceğini söyledik. Maşası olduğu iktidarın nefret politikaları ile ne kadar LGBTİ+ düşmanı olduğunu ve hedef gösterildiği bir kez daha gördük. Biz somut olarak bu politikaların cisimleşmiş halini ise gözaltında iken yaşadık” diye söylüyor.

“Sizin de aracılığınızla özellikle bu süreçte bizi yalnız bırakmayan LGBTİ+ aktivistlerine, öğrenci arkadaşlara, gazeteci ve avukatlara, gönlü bizimle olan herkese teşekkür ediyorum” diyerek konuşmasında son olarak yaşadıkları durumun hukuki sürecini sonuna dek devam ettireceklerini belirtiyor.

Umut Gazetesi/ Billur Aslan

Paylaşın