Gündem

‘Birleşik mücadele ile Gökhan yoldaşı sağ bulacağız’

Sosyalist işçi Gökhan Güneş’in kaçırılmasının üzerinden dört gün geçti. Gökhan Güneş’in bulunabilmesi için ailesi ve yoldaşları kadar çok sayıda siyasi parti ve demokratik kitle örgütü de eylem ve etkinliklerle “nerede” diye soruyor.

Devletin 90’lı yıllarda uyguladığı zorla kaçırma ve gözaltında kaybetme politikasını yeniden gündeme getirdiği bu günlerde konuştuğumuz siyasi parti temsilcileri, devletin muhaliflere yönelik topyekün saldırılarına karşı birleşik mücadele ile sokağı örgütlemek gerektiğini vurguladı.

Çubuk: Birleşik mücadele irademiz örnek oluyor
Devrimci Parti MYK Üyesi Burcu Gül Çubuk, Gökhan’ın daha önce de kaçırılarak ajanlık dayatıldığını ve ölümle tehdit edildiğini hatırlattı. Devletin, devrimcilere net bir mesaj verdiğini söyleyen Çubuk, “Daha önce de bu saldırılar karşısında mücadele ettik, kaçırılan yoldaşlarımızı birleşik mücadele ile bulduk. Aslında bu irade, bundan sonrası için mücadele pratiğimizi ortaya koyuyor” dedi.

‘Gökhan’ı elinizden sağ alacağız’
Bugün faşizmin karşısında tüm bu pratikleri aşan bir mücadele ortaya koymak gerektiğinin altını çizen Çubuk, şöyle devam etti: “Devrimcilerin iradesinin net olduğunu devlet de dost da düşman da biliyor. Yapmamız gerekeni tüm sokak pratiklerinden görüyoruz. Gökhan için birçok siyasi parti ve demokratik kitle örgütü sokakta eylem ve etkinlik düzenliyor. Bu bir iradenin ortaklaşması, mücadelenin ortaklaşması anlamına geliyor. Sokakta ne yapacağımıza dair buradan ortaya çıkan bir pratik var. Devrimci güçlerin hayatın her alanını yan yana omuz omuza örgütlemesi gerektiğini, faşizmin bütün saldırılarına karşı halkların bütün kazanımları için birleşik mücadeleyi örgütlemesi gerektiğini şu an ki pratik ortaya koyuyor. Buradan bir kez daha yetkililere sesleniyoruz; Gökhan’ı elinizden sağ alacağız!”

Merttürk: Gökhan için herkesin bulunduğu yerden sesini yükseltmesi gerek
Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk ise 90’lı yıllarda “Beyaz Toroslar”la simgeleşen kaçırma ve kaybetme politikalarının bugün yeniden devreye sokulmaya çalışıldığına dikkat çekti. “90’lı yıllarda bir kontrgerilla işbirliği ile gizli ve faili meçhul olarak işlenen suçların bugün sümenaltı edilmesi zordur” diyen Merttürk, Gökhan Güneş için herkesin bulunduğu yerden sesini yükseltmesi ve kaçırılan devrimcilerin sesi olması gerektiğini kaydetti.

‘Hep birlikte faşizmi sokaklardan söküp atmalıyız’
Merttürk, “Tıpkı ailesi ve arkadaşlarının yaptığı gibi, sorumluları işaret etmeye, teşhir etmeye ve kaçırmaların normalleştirilmesine izin vermemeye ihtiyaç var. Devletin sokak ortasında insanları kaçırması, günlerce o insandan haber alınamaması, akıbetini soran yakınlarının gözaltına alınması kabul edilemez. Devletin ve faşizmin kirli yüzünü her seferinde daha net teşhir edebilmeliyiz. Bu saldırı sadece Gökhan Güneş’e değil; tüm sosyalistlere/devrimcilere saldırıdır, gözdağı verme niyetidir. Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyuma karşı direnen üniversitelilere yapılan operasyonlar, evlerin kapılarının kırılması, arkadaşlarının, yakınlarının darp edilmesiyle sosyalistlerin kaçırılması arasında bir bağ var. Faşizmin kendisine direnenlere yönelik sistematik şiddetinin dozunu arttırması açısından bu bağı görmemiz önemli. Faşizm başka bir faza geçiyor, saldırı biçimleri çeşitleniyor. Dolayısıyla bizlerin de bu ciddiyetle mücadeleyi büyütmeye ihtiyacımız var. Hep birlikte faşizmi sokaklardan söküp atmaya yönelik çeşitli mücadele yöntemlerini tartışmalıyız. Gökhan Güneş’i sağ istiyoruz. Gökhan Güneş bir an önce serbest bırakılsın” dedi.

Yüce: Gçkhan Güneş’i sağ bulmak politik sorumluluğumuzdur
90’lı yılların karanlık ruhunu yeniden hortlatma çabaları ve son zamanlarda sıklıkla tekrar etmeye başlayan bu korku rejimini şiddetle reddettiklerinin altını çizen SYKP Eş Genel Başkanı Canan Yüce, “AKP-MHP faşist rejimi, içine girmiş olduğu krizin yarattığı tahribata karşı açığa çıkacak ortak mücadele ruhuna saldırıyor ve saldırmaya devam edecek. Yurttaşları gün ortasında ilkel yöntemlerle, eşkıyaca kaçıranlardan hesap soracağız. Gökhan Güneş ortaya çıkana kadar bu işin peşini bırakmayacağız. Tüm kamuoyunu Gökhan Güneş’in akıbetini sormaya çağırıyoruz. Bu bizim insani ve politik sorumluluğumuzdur. Gökhan Güneş’i bırakın” ifadelerini kullandı.

Koca: Gökhan yoldaşı sağ bulmak, tüm sosyalistlerin akıbetiyle ilgilidir
TÖP Dönem Sözcüsü Perihan Koca ise halkın biriken öfkesinin yıkıcı potansiyelinin farkında olan devletin biçimsel bir dönüşüm içerisinde olduğunu, bu dönüşümün yasal alanı git gide daraltırken, halkın olası bir isyanı karşısında da çeşitli önlemler içerdiğini söyledi.

“Bu önlemlerin bir kısmı yeni keşfettikleri şeyler değil ve 90’lı yıllarda sosyalistlere ve Kürtlere yönelik uygulamış oldukları politikaların yeniden denenmesini içeriyor” diyen Koca, kısa vadeli görevin Gökhan Güneş’i kılına bile zarar gelmemiş bir şekilde geri almak için herkesin seferberliği olduğunun altını çizdi. Koca, şöyle devam etti: “Bu konuda herkesin tereddütsüz bir şekilde ses çıkarması zorunludur. Bu, Gökhan Güneş yoldaşımızın akıbetiyle ilgili olduğu gibi, tüm sosyalistlerin de akıbetiyle ilgilidir. Eğer bu konsepte izin verirsek, buradan aldıkları güçle saldırmaya devam etmelerinin de önü açılır. Bir süre sonra kaçırma normalleşir. Zaten faşizmin kurumsallaşması sürecine tempo verilmiş durumda, atılan adımlarla olağanüstü hali kalıcılaştırmaya çalışıyorlar. Bu normalleştirme ahvaline izin vermemeliyiz. Sosyalist, sol, halkçı, devrimci, demokratik güçler olarak birlikte eylem yapmalıyız.”

Akdağ: Devlet her bir vatandaşının yaşam güvencesinden sorumludur
SODAP Eş Sözcüsü Sevtap Akdağ ise 90’lı yıllarda sistematik olarak uygulanan ve korku iklimini egemen kılarak tüm toplumsal muhalefeti esir alma amacı güden bu politikaların bugün yeniden gündelik hayatın bir parçası haline gelmeye başladığını söyledi.

Bu politikanın hedeflediği amaca ulaşamamasını sağlamanın herkesin ortak sorumluluğu olduğuna işaret eden Akdağ, “Öncelikle kaçırma ve gözaltında kaybetme uygulamalarına karşı toplumsal muhalefet güçlerinin bir arada, dayanışma içinde bütün demokratik meşru mücadele yöntemlerini kullanarak seslerini yükseltmesi, konunun takibini sonuç alıncaya kadar sistematik olarak sürdürmesi çok önemi. Sorumluluğu olan bütün devlet kurumlarını topluma yanıt vermeye zorlamak önemli. Devlet her bir vatandaşının yaşam güvencesinden sorumludur çünkü” diye konuştu.

‘Direnişi yükseltmeliyiz’
Akdağ, şöyle devam etti: “Bununla birlikte bu politikanın boşa çıkarılması aslolarak yaratılmak istenen korku iklimine teslim olmamakla, bütün demokratik taleplerimiz için ısrarlı mücadeleyi sürdürmekle, faşizmin kurumsallaşması sürecinin yansımaları olan bütün baskı ve zor uygulamalarına karşı bütün toplumsal muhalefet güçleri olarak birbirine güç veren dayanışma ve direnişi yükseltmekle mümkün olacaktır.”

Kaynak: ETHA

Paylaşın