İsmail Güldere, Umut Yazıları

İktidarın anahtarı birleşik devrim mücadelesinde – İsmail Güldere


Faşist iktidarın kaybettiği kan durmuyor. Yaşanan her toplumsal gelişmede yangın-sel fark etmeksizin oklar tek yönü gösteriyor; SARAY!


Faşist iktidar, çöküş günlerinin en zor dönemini yaşıyor. İktidar pastasındaki paylar daralırken, payını alamayanlar da isyan bayrağını çekiyor. Devlet içinden kopan ya da görece yön değiştiren çetelerden biri olan Sedat Peker, ifşaları ile derinleşen krizin boyutunu düzenli olarak yükseltiyor. Faşist Erdoğan’ın merkezinde yer aldığı bu ifşaatlarının AKP-MHP çevresindeki gelişmeleri iktidarı doğrudan etkilerken, muhalefet de yeni dönem seçimlerde kendisine bu krizden doğacak iktidar koltuğuna hazırlıyor. Ancak iktidarın verili krizine müdahale etmeden sadece beklemek, burjuva muhalefeti için sadece birkaç yüzde ile oy yükseltmesinden öteye gitmeyebilir.


Faşist iktidar iç çelişkileri sonucu güç kaybederken, bu gelişime sadece seyirci kalarak daha fazla bu çelişkilerin boyutlanması üzerinden iktidar bekleyen CHP-İYİP bu noktada büyük bir yanılgı yaşıyor. İktidarı almaları için her türlü finansal ve diplomatik desteği arkasına almış gibi gözüken, açıklamalarında netlik ve iktidara adaylık vurgusu güçlenen Millet İttifakı için durum sadece kullandıkları kürsü kadar. Ötesine gidecek bir toplumsal örgütlenmenin, iktidarı topyekûn kuşatmanın anahtarı bu ittifakta bulunmuyor. Çünkü; korktukları şey aynı zamanda yapıştıkları küçük koltuklarıdır. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak istemiyorlar. Bu sebeple faşist iktidar büyüyen yangınlara müdahale etmek için askeri çağırmaktan ne kadar korkuyorsa, CHP’de faşist iktidarla mücadele için kitlesini sokağa çağırmaktan korkuyor.


Burjuva muhalefeti kendi siyaseti çerçevesinde iktidar için bir “yumuşak geçiş” iyi niyetli bir devir-teslim törenini umut ediyor. Seçimler olur ve iktidar el değişir. Bunun imkânı AKP iktidarının 20 yıllık dönemecinde bir kere oldu. 7 Haziran seçim sonuçları itibariyle CHP, HDP ile bir yol yürümede rota belirleyebilseydi, bir seçim sonucu iktidar değişimi Erdoğan’a da sürpriz olurdu. Nitekim bu durumu hızlı kavrayan faşist iktidar 1 Kasım sürecini işleterek yeniden iktidarı eline aldı.


İçinde bulunduğumuz dönem devrim güçleri ve karşı devrim güçleri arasında gel-git olasılığının yükseldiği, faşist iktidarın en küçük olayda dahi savunma refleksini ortaya koyduğu, fiyasko niteliğindeki açıklamaların ise iktidarın doğalı haline geldiğini gösteriyor. İkizdere’de ağacı, taşı için mücadele eden köylüden, Akbelen’de jandarmanın önüne duranlara; Muğla’dan Antalya’ya, Mersin’e ormanları, evleri için feryat-figan uçak, helikopter isteyenlere kadar ülkenin doğusu da batısı da, güneyi de kuzeyi de iktidarın yönetemediği, bu iktidarın değişmesi noktasında buluşuyor. Değişim arzı hiç olmadığı kadar yüksek ve meşru bir talep olarak memleketin her yanında yükseliyor. Karşı devrim güçleri bu değişimin kaçınılmaz olduğunu görüyor ve elinde kalan tek şey olan şiddete dayalı rızayı ortaya koyuyor. Öyle ki yangınları söndürmede yer vermedikleri jandarmayı halkın önüne barikat olarak dikiyor.


Halk için direniş, devrim güçleri için ise bu direnişi örgütlemek artık kaçınılmaz hale geliyor. Ancak bu noktada da “sol” ve “devrimcilik” adı altında CHP’nin durduğu yere yakın bir zemin kendine dayanışmacı ve sivil toplumcu bir tarzla yer buluyor. İktidara bilenen kitleler, yanan ormanları söndürmek için yardım toplamaya, yangın söndürmeye kanalize edilerek iktidarın yapması gereken işi hem iktidarı rahatlatacak düzeyde yapıyorlar hem de kitleleri hedeften uzaklaştırıp, pasifize edip felaketin yarattığı acı durumlarına direnmeye, üstesinden gelmeye örgütlüyorlar. Yangınları söndürmek için bulunmayan gerekli envanterin sorgulanması, iktidara olan öfke; zaten kül olmuş evin, ormanın üzüntüsüne kendini bırakıyor. Kimse de demiyor; bu kürekle, bu kazmayla yangın sönmez. Sürekli devrimci dayanışma, yardımlaşma adı altında kürek, yanmaz eldiven, yanık kremi… vb. çağrılar yapılıyor. Bu tarz devrimcilik adına trajikomik, bir o kadar da iktidarı yıkma üzerine bir perspektifin, devrimci mücadelede içinde ne kadar silikleştiğini yerine ise reformizmin ve liberalizmin güçlendiğini gösteriyor. Bu sebepten faşist iktidarı yıkma hedefinden yoksun bu akılda iktidar kilitini açamaz.


Halbuki daha yangınlar başlamadan, yangınlar başlar başlamaz daha günü geçmeden hazırlanmış TOKİ planları olan, madenlere peşkeş çekilen, turizme ranta açılan alanların savunulması için kazmanı, küreğini al gel, Saray’a yürüyoruz, hesap soracağız ajitasyonu örgütlense bu kadar daralan ve yönetemeyen iktidara karşı alternatif yönetim ve mücadele anlayışı açığa çıkabilirdi.


İki cümle de özü-sözü iktidarı yıkma üzerine kurulu, yukarıda anlattığımız mücadele anlayışını açığa çıkartmayan devrimci güçler için etmek gerekiyor. Çünkü kendi gücünün farkında olmayan, kendi somut koşullarının üstüne çıkma potansiyelini yakalamayan ve yaratmayan bir tıkanıklık hali var.


İktidarı yıkma anahtarını ideolojik-pratik planlarıyla elinde tutan ve birleşik mücadele güçleri olarak bir enerji açığa çıkaran bu devrimci anlayış kendinden beklenen reaksiyonu göstermede atıl kalıyor. Birleşenleri itibari ile en güçlü toplumsal değişim tepkimesini açığa çıkartacak potansiyel var fakat, açığa çıkan enerji yok.


Faşist iktidarın durumu için, arife tarif gerekmez, desek yeridir. Her yerden hata veren bir iktidarın karşımızda nasıl da güçten düştüğünü, çapını kaybettiğini, çöktüğünü görüyoruz. O zaman buna devrimci müdahale artık şart haline geliyor.


En kısa yoldan, hiç vakit kaybetmeden kitle ajitasyonunu güçlendiren ve örgütleyen bir ataklık içinde olarak başta halkları en çok etkileyen gelişmelerden başlanarak adım atmak gerekiyor. Örn; Yangınlardan rant sağlayan, yangınların evleri yaktığına sevineceksiniz diyen her faşist iktidar ortağından hesap sorarak bu işe başlamak, en geniş kitle ajitasyonu ve eylemiyle hızlıca savunma durumundan çıkılması, atağa geçilmesi gerekiyor.


Devrim güçleri açısından bir devrim fırsatı olarak gelişen bugünleri, devrim yıllarının neşeli sohbetlerinde hatırlamak istiyorsak, şimdi tam zamanı. Faşist iktidarı yıkacak güç, kilidi açacak anahtar birleşik mücadele güçlerinin elindedir.

Paylaşın