Gündem

Erdoğan; “Başkaları gibi alın terini sömürmeyi, tabiatı tahrip etmeyi de hoş göremeyiz”

Erdoğan, Ankara 2. Organize Sanayi Bölgesi’nde 26 yeni fabrika ve altyapıların açılış töreninde açıklamalarda bulundu. Erdoğan konuşmasında, “Ekosistemi tahrip eden her adımın sonu felakettir. Bunun için vahşi büyüme yerine her alanda merhametli büyüme prensibini gözetmemiz gerektiğine inanıyorum. “Başkaları gibi” alın terini sömürmeyi, tabiatı tahrip etmeyi de hoş göremeyiz” ifadeleri kullandı.

19 yılda doğa kıyıma uğradı

Türkiye’de Erdoğan’ın tek karar verici olarak başında olduğu AKP iktidarı yaşamın her alanında sermaye yararını gözeterek dünya da olup biteni çok aşan biçimde doğayı tamamen yağmaya açtı. 19 yıllık iktidarları süresince enerji, maden, inşaat vb. sermaye guruplarını kanatları atına alan AKP, doğa kıyımının önündeki yasal engelleri kaldırdı. Türkiye coğrafyasının tamamına yayılan yağmayla su havzaları susuz bırakılırken, tarım arazileri işgal edildi. Ormanlar ya yakılarak ya da kesilerek maden, enerji ve turizm alanları haline getirildi.

Enerjiye destek sürüyor

HES’lerle başlayan ve enerji ihtiyacımız var yalanıyla süslenen süreçte Karadeniz başta olmak üzere yüzlerce HES inşa edildi. Yine Türkiye coğrafyasının tamamında büyük barajlar inşa edilerek sular bentler ardından kontrol altına alınarak ekosistemin işleyişi darbelendi. Ardından termik santrallerle adeta işgal hareketi başlatan iktidar hem küresel ısınmaya hem de bölgesel ısınma, hava ve toprakların kirlenmesine neden oldu. Tüm dünyanın terk etmeye çalıştığı nükleer santraller için adım atan iktidar Mersin’de Rusya tarafından işletilecek olan santrale yol verdi. Sinop’ta 600 bin ağacın kesilmesine neden olan diğer nükleer santralde ısrarları ise halen sürüyor.

Denizler, tarım alanları tahrip edildi

Doğalgaz çevrim santralleri ile doğalgaz ithalatını giderek arttıran iktidar, yerli üretim adı altında yine uluslararası enerji tekellerinin eliyle Marmara Denizi ve Karadeniz’de doğalgaz aramaları gerçekleştirirken Diyarbakır ve Trakya’da ise kaya gazı sondajlarını başlattı. Marmara Denizi’ni yok oluşa sürükleyen sondajlar aynı zamanda İstanbul depreminin tetikçisi durumunda ilerlerken bir başka yağma kapısı Zonguldak Ereğlisi açıklarında sürdürülmeye başlandı. Diğer yandan JES’lerin önünü açan AKP Aydın, Denizli, Manisa ve Çanakkale coğrafyasını adeta yok oluşa mahkûm etti.

Yağma da sınır kalmadı

Biyokütle enerji santrallerine de yol veren iktidar bitkisel atıklardan enerji üretileceği iddiasını yaparken bu santrallerde dünyanın ve Türkiye’nin her türden zehirli-zehirsiz atıkların yakılmasının önünü açtı. Çimento fabrikalarına atık takma özgürlüğü veren iktidar yaşamın her noktasını zehirlemekten geri durmayacağını gösterdi. RES’lerle dağlık, ormanlık ve meralık alanların işgali sağlanırken ‘temiz enerji’ yalanına da sarılmaktan geri durmadı. Tarım alanları üzerindeki tarlalar işgale açılıp ‘güneş tarlaları’ oluşturularak tarım üretimini bir avuç sermaye çıkarına tercih etti.

Doğa sermaye yararına bağlandı

Kamu bütçesini ve deprem vergileriyle toplanan paraları yol-köprü vb. inşaatlarla sermaye kesimleri beslendi. 3. Havalimanı’na ihtiyaç olmamasına karşın İstanbul’un akciğerleri olan Kuzey Ormanları katledilip, su havzaları yok edilerek çalıştırılamayan bir havalimanı inşa edildi. Bu da yetmedi büyük bir ekolojik yıkım getirecek olan Kanal İstanbul adı altında Marmara ile Karadeniz’i birbirine bağlayan kanalı açarak kanal çevresine yeni bir kent projelendirilerek inşaat sermayesi için yeni bir yağma alanı açmaya girişti.

Tarihi yapılar yağmaya uğradı

Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki binlerce yıllık yaşam biçimi ve buna imkan veren mimari özellik yerle bir edilerek bir avuç yağmacıya tarih peşkeş çekildi. 12 yıllık Hasankeyf ‘enerji ihtiyacı’ yalanı ile yıkılıp suya gömüldü. İnşa edilen barajla elektrik üretim sulama yapılacağını söyleyen iktidarın doğru söylediği uygulamalar üzerinden net olarak görüldü. Enerji ihtiyacının yalan olduğu üretilen ve tüketilen enerjiye bakınca anlaşılabilirken, sulama yapılacağı iddiası da boş bir iddiaydı.

Türkiye’nin dört bir yanı maden alanı

Türkiye coğrafyasının yüzde 55’lik kısmını maden sahası olarak işaretleyen iktidar binlerce maden saha ihaleleri açtı. Altın, gümüş, bakır vb. metalik madenlerle doğal yaşam siyanüre bulanırken ormanlar ise katledildi. Şirketlerin zaten güdük olan doğa koruma kanunlarına dahi tahammülsüzlüğünü emir telakki eden iktidar maden yağmasının önündeki tüm yasal engelleri kaldırdı. Teşvik sistemiyle araziler, altyapılar (enerji-yol vb.) ücretsiz kamu eliyle maden şirketleri için inşa edilmeye başlandı. Bu bağlamda en büyük alt yapı Karadeniz yaylalarını birbirine bağlama adı altında maden şirketlerine yollar açılarak şirketlerden talep toplanmaya başlandı.

Kaynak: Yeni Yaşam Gazetesi

Paylaşın