Türkiye sınıf mücadelesinde şanlı başkaldırı ve direniş diye anılan 15-16 Haziran işçi eyleminin üzerinden 48 yıl geçti. Ama hem işçi sınıfının hem de egemenlerin hafızasında hala yaşıyor. Egemenler o günleri unutmaya ve unutturmaya çalışıyorlar. Bu ülkede sanki 15-16 Haziran işçi eylemleri hiç olmamış, onlarca fabrika şalter indirmemiş, yollar, sokaklar, caddeler işçiler onbinlerce işçi tarafından işgal edilmemiş, polisin gücü yetmediğinde askeri birlikler kullanılmamış ve işçiler katledilmemiş gibi hiç o günlerden bahsetmiyorlar. Egemenler tabi ki böyle davranacak, çünkü gerçek anlamda ilk kez o gün gördüler kendi mezar kazıcılarının bizzat kendilerini. Tabi işçi sınıfından bi haber “sosyalistler” de o günlerde gördüler işçi sınıfını ve gücünü.
Kaybedecek çok şeyleri olan egemenlerin 15-16 Haziran günlerini unutmasını ve unutturmaya çalışmasını anlarız. Anlayamayacağımız ise, bu şanlı direnişin yaratıcısı DİSK’in 15-16 Haziranın şanını, anlamını unutmuş gibi böylesine önemli günleri sadece basın açıklamaları ile geçiştirmesidir.
İstanbul ve Ankara’da temsilci düzeyinde katılımlarla yapılan basın açıklamaları ne 15-16 Haziran başkaldırısının şanına, ruhuna nede sınıf sendikası olduğunu iddia eden DİSK’e uygundur. İstanbul ve Ankara’da ki basın açıklamalarında sadece yöneticilerin, temsilcilerin olması ama neredeyse hiç işçinin olmaması bilinçli bir tercih gibi görünüyor. İzmir’ de ise nispeten daha olumlu olarak DİSK/Genel-iş KHK ile getirilen kamuda taşeron uygulamasında, işsiz kalan ve direnişe geçen Ege Üniversitesi işçileri için yarım günlük iş bırakma ve direniş yerini ziyaret ile anlamlandırdı 15-16 Haziranı.
DİSK önceden iyi planlayarak, imkanlarını kullanarak zaten üyesi olan işçilerle olabildiğince kitlesel bir işçi eylemi örgütleyebilirdi. DİSK içinde yaşanan az-çok bizimde bildiğimiz sorunlara rağmen bunu yapabilirdi. Disk’in böyle bir eylemliğine KESK’in, sosyalist, devrimci siyasi partilerin ve demokratik kitle örgütlerinin de katılacağını biliyoruz. İşçi sınıfının yaşadığı sorunlar ve kötü çalışma koşulları da onların harekete geçirilmesi için çok elverişli. Buna rağmen binlerle yapılabilecek bir 15- 16 Haziran yıldönümü anması 30-40 temsili kişinin katıldığı basın açıklamalarıyla geçiştiriliyor. 15- 16 Haziran başkaldırısının unutturulmasından başka ne işe yarar ki.
Evet bu yılda DİSK, son yıllarda olduğu gibi, yine sendika yöneticilerinin olduğu ama işçilerin olmadığı basın açıklamaları ile 15-16 Haziran yıldönümünü geçiştirdi. DİSK, üye işçilerini bir araya getirerek 15-16 Haziranın şanına, ruhuna yakışır kitlesel bir anmayı uzun yıllardır gerçekleştirmiyor. İşin kötüsü bunun için çaba da harcamıyor. Biliyoruz ki DİSK kurulduğu yıllarda ki DİSK değil ama barındırdığı potansiyelde küçümsenecek gibi de değil. DİSK’in 15-16 Haziran ruhuna uygun davranamamasının sebeplerini uzun uzun sıralayabiliriz doğrudur ve DİSK’in bu durumu sadece şu an yönetimlerde olanlarla mı ilgili tabii ki hayır. Her zaman ki gibi çuvaldızı yine kendimize batırmamız gerekiyor bu ufak iğnemelerden sonra.
İşçi sınıfının gündelik mücadelesi ve birliği, sınıf çalışmamızın temeli olmalıdır. Ücretli kölelik düzeni kapitalizme karşı, üretenlerin söz sahibi olduğu, sömürüsüz bir ülke ve dünya için fabrikalarda, madenlerde, inşaatlarda işçinin, emeğin, sömürünün olduğu her yerde başka hiçbir çıkar düşünmeden işçileri sendikalaşmaya, mücadeleye etmeye, örgütlenmeye çağırmalıyız.
Proletarya sosyalistleri olarak bulunduğumuz sendikalarda sınıf sendikacılığının ilkelerini gerçekleştirmeye çalışmalıyız. İşçilerin, işyerlerinde ve fabrikalardaki taban örgütlerinin kolektif denetleyiciliğinden uzak kalarak sendika yönetimlerinde görev almak kaçınılmaz olarak bir bürokratlaşmayı getirmektedir. Ancak tabandaki örgütlülüklerin yeterince güçlü ve sürekliliğinin sağlanmış olması durumunda, sendika yönetimlerine gelen proletarya sosyalistlerinin, sınıf ve kitle sendikacılığının ilkeleri doğrultusunda çalışmaları, bu çizgiye bağlı kalmaları sağlanabilir. Sendika yönetimlerinde görev alınan durumlarda, her düzeyde taban örgütlülüklerinin güçlendirilmesi amacıyla hareket edilmeli, sendikal olanaklar bu amaçla kullanılmalıdır.
DİSK’in (ve diğer sendikaların) bugünkü içinde bulunduğu olumsuz durumdan kurtulması, proletarya sosyalistlerinin, devrimcilerin, sendikalarda taban çalışması yaparak örgütlenmesinden ve DİSK’i tekrar sınıf sendikacılığı yapar hale getirmesinden geçmektedir.
