Tam 2 yıl oldu bizleri bırakıp, halkları kucaklayarak ölümsüzleşeli. Tam 2 koca yıl, gün olarak ya da saat olarak söylesek değişen hiçbir şey olmayacak çünkü zaman durdu 27 Haziran 2016’da. Eylem, Cemre olup düştü toprağa. Toprağa düştüğünde henüz 24 yaşında bile değildi, henüz hiçbir ağırlığı yoktu yer küremizin üstünde. Ama derler ya insan kütlesi kadar değil yüreği kadar yer kaplarmış diye o zaman her yer Eylem, Aziz, Bedo, Görkem yani bizimkilermiş. Eylem, Cemre olmuş Menbiç’te. Kendisinden büyük silahlar taşıyormuş, kendisinden büyük adamlarla savaşıyormuş, kendisinden büyük davaların peşinde koşuyormuş, dağları aşıyormuş, ovalarda cenk ediyormuş. Ve bize anlatıyormuş gül cemali ile aslında düşmanın o kadar büyük olmadığını. Özgürlük için, sosyalizm ve halkların kardeşliği için aldı eline silahı. Omuz vereyim dedi, kavgaya. Çünkü o yeminliydi halkların kurtuluşu uğruna, can kalkan etmeye kurşuna. Halklara nefes olayım dedi. Ve o nefesi vermek için Menbiç’te son nefesini verdi.
Eylem bir kardelen misali düşer toprağa, ateş olur düşmanın yüreğinde, korku salar o küçücük cansız bedeni.101 gündüz 101 gece esir alınır cansız bedeni bu sefer. 101 Gün işkence ettiler bizlere biz yaşadıkça unutmayacağız bu acıyı, bu işkenceyi ve mutlaka hesabını soracağız. Ömrünün baharında, omuzda silah ve en önemlisi inandığın değerlerle yürüdüğünde zulmün üstüne, bize bir kez daha anlattın kitaplarda yazılan bir dünyanın bedelinin nasıl olması gerektiğini. Eminim kararlılığın kadar gülüşün de korkuttu düşmanlarımızı. Hani kitapta yazıyor ya “Bozjanov’un sözlerini ansıyordum : «Cephede gülmek, en ciddi şeydir.» Savaş alanının ön cephelerinde gülme başlayınca korku kaçar.” diye, sen de gülünce karanlık aydınlığa dönüyordur. Eminim tüm yoldaşların daha sıkı sarılıyordur kavgamıza. Ve sakallı, eli kanlı faşistler korkuyordur kahkahanızdan. Gülüşünüz kulaklarımızda. Yeğeni aynı o gibi gülüyor şimdi. Gülüncü coşuyor nehirler, ışık doğuyor karabasan geceye.
Ve yoldaşlar, kardeşler anımsayalım her zaman: yaşıyor olmak yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çabayı gerektirir. Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına. Eylem yani Cemrem bu sabrın ateşiydi. Şimdi sabretmeli ve sarılmayız değerlerimize. Bir umudum sende diyor ya şair, bir umudu bizlerde insanlığın. Zor acı dolu günler geçirdik ve geçiriyoruz. Acılarımız pişiriyor bizleri ama bizler başladığımız noktadan bir adım bile geri düşmeden, onlarla birlikte nefes alıp, onlarla birlikte nefes verirsek onlara yakışır bir ömür yaşarız. Hani dedik ya daha büyük bir çaba gerektirir diye hep birlikte başladığımız, bizi var eden kardeşliğimize zeval vermeden, omuz omuza yürüyeceğiz zorlu yolları.
Adına Cemre demiş Eylem.
Eylem “cemre” olup düştü şimdi göğe, suya, ve toprağa. Artık gün doğacaktır öyleyse.