27 Nisan 2017 tarihinde Dar Azza’da 4 BÖG savaşçısı cihatçı çetelere karşı savaşta ölümsüzleşmişti. Ölümsüzleşenlerin arasında 26 Temmuz 1995 doğumlu Birleşik Özgürlük Güçleri Meryem Güler Müfrezesi komutanı ÖZGE BALİ (İDİL GÜLER) için bir yoldaşının yazdığı ve elimize mail yoluyla ulaşan mektubu doğum günü vesilesiyle sizlerle paylaşıyoruz.
“İyi ki doğdun İdil!
Kaç zamandır düşünüp de yazamadığım bir yazı bu. Başucuna gelip de yazmasını düzeltmek, onunla konuşmak, resmine dokunmak bir yere kadar yetiyor. Ama O’nu anlatmak bir görev, bir zorunluluk, engellenemez bir ihtiyaçtır bugün.
Az kadındık. Çok olmayı bekliyor, çok olmayı istiyorduk. Geride bıraktığımız kız kardeşlerimizi özlerken bir yandan da hiçbir ayrım yapmaksızın yanımızda bir kadın sesi, bir kat daha ince düşünce, bir çift daha sessizce anlaşabileceğimiz göz istiyorduk. Bir yaz akşamüstü çıkageldiler. Yürüyüp yorulmuşlar, tatile çıkmış gibi de güneşten yanmışlardı. Biri İdil’di aralarındakilerin. Önceden kararlaştırmış olsa gerek direk söyledi yeni ismini. Kendine yakışanı almışsın demiştim. İsmi de kendi gibi inceydi. Şimdi düşününce üstelik şehirden de tanıştığımız halde adına Özge demek yahut başka bir isimle düşünmek zor geliyor.
Biz İdil’le hatrı sayılır bir süre beraber kaldık alanlarda. Beraber eğitim yaptık, aynı mangayı paylaşırdık. Beraber aldık Eylem’i ölümsüzleştiği gün, beraber dokunduk Cemremize son kez, beraber uğurladık. Acımız tatlımız, sevincimiz öfkemiz yanyana geçti.
Kafası tıkır tıkır çalışan, sözünü esirgemeyen, çelik gibi, bıçak gibi bir kadındı İdil. Diline düşene yazık derdik. Pek kaçılamazdı ondan yanlış bir şey gördüğünde. Sonuna kadar eleştirir ve ince ince işlerdi. Pek çok erkek yoldaşı hatasından bezdiren, rahatsız eden, daha doğrusu sahip oldukları “erkek” rahatlıklarından eden bir tarzı vardı. Başarıyı sever fakat hırs yapmazdı. İki adım önceden tahmin ederdi insanların davranışlarını. Neyin nereye gideceği konusunda çok konuşur, çok kafa yorardık. Tahmin ettiğimiz gibi çıkınca sevinir, hele de önlem alabildiysek ve başardıysak kutlardık. İçinde İdil varsa bir manganın o manga başka mangalara bağlanır, karargahı dolaşır, Rojava’yı aşar, Türkiye’yi gezerdi. O mangada Heval de yaşardı. Biz Şehit Heval’den sonra da Heval’le yaşadık. Tanıma fırsatımız olmayan yoldaşımızı uzun uzun anlattı bize, zekasını, karakterini tanıdık, esprilerine güldük, bir nebze de olsa İdil’deki Heval’in yokluğunu hissettirmediysek ne mutlu bize. “Tehlikeli” kadınmış Heval, “tehlikeli” kadındı “İdil”. Azıcık tanıyorsam kesinlikle diyebilirim ki İdil’i karşısına almaya cesaret edemezdi insan.
İdil’i en son gördüğümde üstü başı is içindeydi. Zaten ya elleri kimyasallardan yanmış ya da boyanmış olurdu bu sefer de mazot sobasının temizlemek için harıl harıl ve biraz da sinirli bir şekilde artık elini, kolunu sokarak çalışıyordu. İdil için normal bir görüntüydü bu. Ayrı yerlerde kalmaya başlamıştık o zaman, O’ndan sonra da hiç ısınmadı mangamız. Geriye kocaman bir ayna önünde sabunumuz, kremimiz ve tarağımız, askeri çalışmalarımız, hatta şarjörlerimiz ve İdil’e ait teknik malzemelerin olduğu kadınlığın ve savaşçılığın ve devrimci üretimin yorgunluğu ve güzelliğini anlatan bize ait bir tablo kaldı. Ondan geriye kalanlar, karanlığı moleküllerine ayırma görevini üstlenmiş, dünyayı güzelleştirmeye çalışan, durmadan çalışan, çalıştıkça güçlenen, büyüyen bir kadına ait bir mütevazi kefiye bohçasıdır.
Söylenecek söz bitmez fakat, bir silah kadar kadının; düşünceleriyle, konuşmalarıyla, yaşamdaki duruşuyla, çalışkanlığı ve durmazlığıyla başlı başına devrimci bir silaha, bir nefere, bir komutana ve bir kahramana dönüşmesinin hikayesi muhakkak bir yerinden başlayarak anlatılmalı.
Yaşatılmalı “tehlikeli” kadınlar. Bıçak gibi keskin, sonuna kadar vicdanlı ve adaletli fakat affı olmayan, sevgisi yoldaşlarına ve halkına olan toprağın altındaki kız kardeşlerimiz. Bugün bir İdil’in düştüğü bir İdil’in doğduğu günmüş meğer. Ne anlamlı, ne büyük gün! Belli ki fedakarlığın günü bugün.
Son söz olarak,
En küçüğümüz, en güçlümüz, en “tehlikelimiz”, en fedakarımız İdil, hala mangaya ayağımızı bastığımızda seninle karşılaşıyoruz. Daha iki gün önce kesinlikle sana ait olan küçücük bir gömleği sahiplendirmeyi başardık. Bil ki çoğalıyoruz. Yerin dolmaz elbet, ama çok çok ihtiyacımız var sizi bir kez daha hatırlamaya, mangalarımızı tekrar ısıtmaya. Birbirinize emanettiniz sen, Heval ve Eylem. Sizi yitirmek kolay olmadı. Ama söz olsun ki bir gün binlerce, milyonlarca “tehlikeli” kadın sonsuz yataklarınızın başucuna gelip o çok sevdiğiniz türküleri her dilden söyleyeceğiz, “o gün bir gül koyacağız koynuna.”
Doğum günün kutlu olsun sevgili kız kardeşim, yoldaşım.
Son mermimizsin!
Bir KÖG savaşçısı ”
