‘Nasıl atılım yapacağını bulmakta zorlanan herkes ölümsüz Kasım Atılımcıları’nın mücadele pratiklerine odaklanarak bakmalıdır.’
Ekim devrimi bir asır zamanı geride bırakırken her yeni devrim anına daha dün gerçekleşmiş gibi bir mücadele diriliği ve umudunu, ideolojik kavrayış ve devrimci atılımını, ayaklanmacı ruhunu iletmektedir. Ekim devrimi ile bugünkü devrimci mücadele arasındaki iletkenliğin güçlü olması kuşkusuz birbirinden kopmaz bir tarihsel mücadele bilinci ve haklılığından ileri gelmektedir. Nasıl ki Ekim Devrimi kendini 1905 Ayaklanması’nın küllerinden yarattıysa, Moskova barikatlarını Paris Komün’ünden aldığı derslerle güçlendirdiyse ve Paris Komün’ü de 1848 Ayaklanmaları’ndan yola çıkıp burjuvaziyi silahsızlandırarak ilk işçi sınıfı iktidarını kurduysa bugün de devrimci siyaset tüm sınıf savaşımı tarihinden öğrenerek gelişmektedir.
İşçi sınıfının zaferi ile sonuçlanmış olan Ekim Devrimi, tüm öğretileriyle gelecek devrimci süreçlerin prototip bir yansımasını taşımaktadır. Sovyet örgütlenmesi ve silahlı mücadele, emperyalizme karşı tutum ve enternasyonalizm, işçi sınıfı partisi ve Lenin önderliği başlıklarında şekillenen Ekim Devrimi en zorlu yolların, en sert tartışmaların, en çetin kararların sonucu olarak dünya işçi sınıfı ve ezilen halklarının buzu kıran, yolu açan güzergâhı olmaktadır.
Elbette ki bu güzergâhı bugün için Ekim Devrimi’nden farklı kılan asırlık bir zaman farkı bulunmaktadır. Daha da önemlisi esas farkı III. Enternasyonal toplantılarında “Bizim devrimimiz Rusya özgününde bir devrimdir” diyerek dünya devrimcilerine seslenen Lenin ortaya koymaktadır. Lenin’in, Ekim Devrimi’nin dünya işçi sınıfı ve ezilen halklarına kazandırdığı en önemli çıkarsamalardan biri olarak sunduğu bu tespit bir mücadele kavrayışını ifade etmektedir. Lenin, marksizmi bir dogma değil, bir eylem kılavuzu olarak Bolşevikler’in parolası haline getirdiğinde, Ekim Devrimi’ni de tüm dünya devrimcileri için kendi ülke özgünlüklerinde uygulayacakları bir mücadele yöntemi olarak sunmaktadır.
Bu mücadele yöntemi; Hedefe kilitlenmiş bir parti önderliğinde stratejik netlik taşırken taktik esneklikleri ile devrimci mücadelenin tüm zenginliğini ortaya koymaktadır. Parlamentoyu boykottan parlamentoda yer almaya, gerici sendikalarda çalışmaktan silahlı mücadele organları kurmaya, yasal mücadele örgütlerinden gerilla müfrezeleri hazırlamaya kadar çeşitlilik ve derinlik taşıyan bu taktik yaratıcılık Ekim Devrimi’nin zaferini muştulayan inişli-çıkışlı, kopuş ve sıçrama dolu yolu olmaktadır.
Türkiye’li devrimciler açısından da dar, statükocu, ezberci siyasi anlayışlara sahne olan Ekim Devrimi öğretileri, kalıplar yıkılmaya başladığı anda Türkiye işçi sınıfı ve ezilen halklarının özgürlük yürüyüşünü birleştiren ve aydınlatan bir meşale görevini görmektedir. Türkiye devrim tarihinde bu anlamıyla ‘71 Devrimci Çıkışı’, Ekim Devrimi’nin yaktığı ateşi kendi meşalesi ile buluşturan bir atılımı ifade etmektedir. O günün güncel gelişmelerine cevap olabilecek taktik, tarz ve duruş bu çıkış momentiyle silahlı mücadele pratiği ile buluşmaktadır. Dönemin devrimci görevlerinin gereğini uygulayan bu atılım çizgisi bugün; Kasım Atılımı çizgisine miras olmakta ve onunla birleşmektedir. Ekim Devrimi’nin köklerini oluşturan Paris Komün’ü ve 1905 Devrimi gibi Ekim Devrimi de, 71 devrimciliğinin ve komünarların ayaklanmacı kökünü oluşturmaktadır. Bu tarihsel bilinç ile Ekim Devrimi’nin şafağında yola çıkan Komutan Ulaş Bayraktaroğlu ve özgürlük savaşçıları Türkiye devrim mücadelesine yeni bir atılım döneminin başladığını duyurdu.
Kasım Atılımı, 8 yıl önce çıkış yaptığı dönemde, burjuvazinin gelişen siyasal sürece faşist parti ile iş birliği kurarak kendi tahkimatını yenilemesi üzerine konumlanmasını planladı. Hazırlıklarının bir kısmını devrimci savaş alanlarına çekerek faşizme anladığı dilden bir cevap vermenin çalışmalarına koyuldu. Kasım Atılımı önderi Ulaş Bayraktaroğlu komutanlığında, ideolojik ve askeri hazırlıkların yapıldığı bu süreç ilk atılımını bu anlamıyla sadece düşünsel boyutta değil aynı zamanda DAİŞ çetelerinin saldırdığı Kobane’de de yer alarak, aktif savaşın içinde mevzi kurarak gerçekleştirdi.
Kasım Atılımı öncesi Gezi Ayaklanması ile açığa çıkan devrimci önderlik eksikliğinin tespiti yapılarak Özgürlük Güçleri’nin örgütlenmesiyle başlayan devrimci süreç, zafere doğru yürüyüş ile kendisini yasal mücadelenin sınırlarına hapsetmiş, kapitalizme karşı sınıf mücadelesini hak aramaya indirgemiş, faşizmin yıkılması yerine onun değiştirilmesi hülyasına kapılmış tüm güçlerden somut-pratik ve ideolojik bir kopuş olarak gelişti.
Kasım Atılımı, fiili meşru mücadele yöntemlerini terk etmeden silahlı mücadelenin de faşist iktidar aygıtını parçalamanın önemli ayaklarından biri olduğu savıyla, Türkiye kentlerinde gerilla savaş tarzı ile yürütülecek devrimci savaşımın gerekliliğinin pratik adımı oldu.
Kasım Atılımı; İspanya’da faşizme, Filistin’de siyonizme karşı enternasyonalizm silahını kaldıran devrim tarihine Kobane’de de proletarya enternasyonalizminin silahını kuşanan Türkiye’li devrimcileri ekledi.
6 Kasım 2019 tarihinde ölümsüzleşen özgürlük savaşçıları Aynur Ada ve İmran Fırtına, Kasım Atılımı’nın andaki mücadele ihtiyaçlarına cevaplar üreten, her türden iç ve dış düşmanla savaş cephesinde çarpışan, seslendikleri küçük bir kasaba olan Tıl Temir’den Ankara’da, İstanbul’da devrim coşkusu yaratan tarihsel tamamlayıcılar oldu.
Kasım Atılımı, başta önderi Ulaş Bayraktaroğlu ve özgürlük savaşçılarını yeni atılımların kozasını yaparak gelişecek yeni atılımlara öncü oldu. Dünya devrim tarihinde belki bir güne dahi tekabül etmeyecek olan bu 8 yıl, başta ölümsüzleri olmak üzere, hazırlıkları ve ideolojik derinliği ile yüzyıllara yön verecek bir devrimci atılım, kökleşme sürecinin sadece başlangıcıdır. Her yeni devrimci atılım öncü bir atılımla gelişecektir. Bu Kasım, Ekim Devrimi’nin şafağında özgürlüğe yol alanların izinden yeni atılımları emperyalizme, kapitalizme, faşizme karşı savaşa çağırmaktadır.
Bu çağrının yankılandığı tüm kentlerde mutlaka Özgürlük Güçleri ile buluşmak, faşizmden hesap sormak isteyen kitleler olacaktır. Bu çağrı her devrimci-militan eylemin olduğu yerde Özgürlük Güçleri ile buluşacaktır. Bu çağrı; Faşizme karşı yürütülen her faaliyet alanında hissedilecek, özgürlük arayışında olan tüm devrimcileri komünarlar ile buluşturacaktır.
Kasım Atılımı, bir yerde ya da bir zaman diliminde sınırlı kalmış bir geçmiş değil her an, durmadan, hiçbir yerdeyken her yerde devam eden kesintisiz devrimci taarruz sürecidir. Nasıl atılım yapacağını bulmakta zorlanan herkes ölümsüz Kasım Atılımcıları’nın mücadele pratiklerine odaklanarak bakmalıdır. Ekim Devriminin şafağı sökmekte, yeni devrimci atılımların yolu açılmaktadır.
