Uzun zamandır beklenen Ukrayna karşı saldırısı 3. Haftasını doldurmuştu. Zelensky bir söyleşisinde, karşı saldırının beklenenden daha yavaş gittiğini söylemiş; onun başdanışmanı yavaşlığın nedeninin müttefiklerinin ihtiyaç duydukları silahları yeterli hızla aktaramaması olduğunu dile getirmişti. Batı basınında karşı saldırının beklenildiği gibi gitmediği yönünde haber ve yorumlar yer almaya başlamıştı. CNN’in, New York Times’ın görüşlerine başvurduğu Batılı askeri uzmanlar karşı saldırıya gereğinden fazla anlam atfedildiğini söylüyordu. Önemli bir NATO Zirvesi yaklaşıyordu…
Tam bu sırada dünyanın gözü Rus paralı asker ordusu Wagner’in şefine çevrildi. Wagner şefi bir süredir Rusya askeri yetkililerine yönelttiği eleştirilerini yeni bir düzeye sıçratmış, bir isyan başlattıklarını açıklamıştı. Wagner güçleri Rostow’a doğu harekete geçti. Kısa bir süre için ciddi bir çatışma yaşanmadan şehrin merkezini kontrol altına aldı. Putin yönetimi daha önce hiç karşılaşmadığı düzeyde bir meydan okumayla karşı karşıyaydı. Putin sert bir konuşmayla yanıt verdi. Wagner güçleri Moskova’ya doğru ilerlemeye başladı. Büyük bir çatışmanın başlaması an meselesiydi. Uzmanlar ekranlarda, gazete sayfalarında aynı şeyleri yineliyordu. Bu kez durum başkaydı. Sert adamın karşısında bir başka sert adam vardı. Rusya iç çatışmaya sürükleniyordu.
O sırada bir başka sert adam herkesi şaşkınlığa uğratan bir açıklama yaptı. Belarus devlet başkanı Lukaşenko Rus hükümetiyle Wagner lideri Prigojin arasında arabuluculuk yaptığını, Prigojin’in Belarus’a geleceğini, çatışma yaşanmayacağını söyledi. Wagner güçleri kendi sabit üslenme alanlarına döndü. Prigojin Belarus yolunu tuttu. Gerçekte ne olmuştu? Savaş ağası Prigojin bir şansımı deneyeyim, ya tutarsa mı demişti? Rusya’da kardeş kanı dökülmesini istemediği için geri çekildiklerini, uğradıkları haksızlıkları gündeme taşımak istediklerini söylüyordu. Batılıları Putin’e atacağı tokat nedeniyle çok heyecanlandıran Prigojin şimdi Belarus’ta. Birkaç gün içinde olan bitenlere ve değişen pozisyonlara bakıldığında ortada oldukça garip bir durum var.
Prigojin Belarus’ta ve birkaç gün önce Putin’e atacağı tokat heyecanla beklenen sert adam hakkında şimdi söylenenlere bakalım. Litvanya Dışişleri Bakanı Gabrielius Landsbergis: “Wagner birliklerinin hareket hızı, Baltık devletlerinin savunmasının güçlendirilmesi gerektiğini gösteriyor. Ülkelerimizin sınırları bölgeden sadece yüzlerce kilometre uzakta, bu nedenle Litvanya yakınlarında bir yerde 8-10 saat içinde aniden ortaya çıkabilirler. Bu da bölgemizde daha da istikrarsız, öngörülemez bir durum yaratıyor. Baltık bölgesinin savunmasını çok ciddiye almalıyız.” diyor.
NATO şefi Jens Stoltenberg 8 NATO üyesi devletin başkanlarıyla yaptığı toplantının ardından, ittifakın “Moskova ya da Minsk’ten” gelebilecek herhangi bir tehdide karşı kendisini savunmaya hazır olduğunu ve Belarus’un Wagner isyancı lideri Yevgeny Prigozhin’i karşılamasının ardından son günlerde doğu kanadındaki askeri varlığını arttırdığını söyledi.Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda Wagner’in Belarus’ta konuşlanması hakkında: “Bu gerçekten çok ciddi ve endişe verici bir durum ve çok güçlü kararlar almamız gerekiyor. NATO’nun çok ama çok sert bir cevap vermesini gerektiriyor.” dedi. Litvanya Cumhurbaşkanı Gitanas Nauseda’ya göre, Wagner savaşçılarının Belarus’ta üslenme riski tüm komşu ülkeleri daha da büyük bir istikrarsızlık tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor ve bu nedenle ittifak bu bölgede askeri varlığını güçlendirmek zorunda.
İngiliz istihbaratı, Ukrayna’yı uyarıyor: “Wagner güçleri Belarus’ta birkaç ay içinde otuz bin kişilik bir güç oluşturup Ukrayna’nın sıkıntılar yaşadığı bir dönemde güney cephesinden Kiev’i tehdit eder hale gelebilir.” Birkaç gün önce Moskova’ya 200 km uzaklıkta bulunan Wagner güçleri şimdi Kiev’e 100 km uzaklıkta. Wagner güçleri için Belarus’ta eski kışlaların hazırlanmakta oldukları gelen haberler arasında. Lukaşenko da yaptığı açıklamada, Wagner güçlerine her türlü desteği sunacaklarını ifade etti. Polonya Dışişleri Bakanı, “Sekiz bir Wagner askeri Belarus’ta. Sınırımızı güçlendirmek zorundayız. Avrupa Birliği bize yardım etmeli. Avrupa Birliği istikrarsızlık tehlikesi altında olan üyeleriyle dayanışmalı. Yardım için fonlar yaratmalı.” diyor.
Baltık ülkeleri ve Polonya AB’nin liderlerine Wagner tehlikesi nedeniyle “pamuk eller cebe” diyor. Görüldüğü gibi, Wagner kalkışması ve sonuçları durumu daha da karmaşık hale getirdi. Wagner kalkışmasının cephe hatlarındaki Rus ordu birliklerinde bir moral bozukluğu yaratacağı ve bunun gerilemelere yol açabileceği öngörüleri sahada karşılık bulmuş görünmüyor. Kalkışmayla birlikte Ukrayna ordusunda hareketliliğin arttığı bir hakikat ancak herhangi bir kalıcı kazanım görünmüyor. Rus birliklerinin saldırılara karşılık verdiği ve tuttuğu alanı korumaya devam ettiği görülüyor.
Paralı askerlik ve özel orduların tarihi oldukça eski olmakla birlikte; günümüzdeki biçimi neo-liberalizmin her şeyi olduğu gibi askerliği ve savaşı da özelleştirme, bir kar kaynağına dönüştürme eğiliminin ürünü olarak şekillendi. Wagner kalkışmasının en belirleyici nedeni, Rusya ordusunun Wagner de dahil tüm özel askeri oluşumları kendi kurumsal kapsamına alma girişimiydi. Prigojin’i harekete geçiren ana neden çok önemli bir kar kaynağını kaybetme olasılığı ve bunu engelleme arzusuydu. Bakmut’ta elde edilen başarıyla artan popülarite ve Ukrayna karşı saldırısının başlaması gibi unsurlar kalkışmanın zamanlaması hakkında açıklayıcıdır. Çok muhtemel ki, Prigojin bu zorlu zamanda Rusya yönetiminin daha tavizkar bir tutum geliştireceğini düşündü. Yapılan açıklamalara göre, Prigojin’in Wagner dışındaki şirketlerine yolsuzluk ve vergi kaçırma soruşturmaları açılmış. Bunun anlamı, Prigojin’in Belarus’a sürgüne giderken sadece Wagner’i değil diğer yatırımlarını dakaybetmesi olasılığının yükselmesidir.
Kalkışmayla birlikte Batı’da heyecan yükseldi. Sert adamın güçsüzlüğü ana gündem. Haliyle gerçek gündemler kapsama alanlarının dışında. Polonya Sınır Muhafızları yaptığı açıklamada, Ukrayna’dan Polonya’ya giren Ukraynalı sayısının 13 milyona ulaştığını söyledi. Ukrayna’nın savaş öncesi nüfusunun 43.79 milyon olduğu ifade ediliyor. Polonya’da bulunan Ukraynalı sayısı iki milyon. 11 milyon Ukraynalı Avrupa’nın çeşitli ülkelerine dağılmış durumda. Avrupa’ya gelen Ukraynalıların ağırlıklı olarak eğitimli ve kalifiye işgücü kategorisinde olduğu biliniyor. Ukrayna savaşında ABD ve AB politikalarına karşı çıktığı için ağır saldırılara uğrayan Macaristan devlet başkanı Victor Orban Almanya’nın Bild gazetesine verdiği söyleşide yalın gerçekleri bir kez daha yineledi, ona göre, “Ukrayna’nın savaş alanında zafer kazanması olanaksız. Eğer hemen ateşkes yapılmazsa, Ukrayna büyük miktarda servet ve çok sayıda can kaybedecek ve hayal edilemeyecek bir yıkım yaşanacak. Asıl önemli olan Amerikalıların ne yapmak istediğidir. Ukrayna artık egemen bir ülke değil. Hiç paraları yok. Silahları yok. Sadece biz Batı’da onları desteklediğimiz için savaşabiliyorlar.”
Orban bunları söylüyor ve şimşekleri üzerine çekiyor çünkü Batılı emperyalistler Rusya’yı zayıflatmak için son Ukraynalı ölene dek yaşanacak bir savaş istiyor. İtalya büyüklüğünde verimli tarım arazisine sahip olan Ukrayna Batılı gıda tekellerinin iştahını kabartıyor. Ukrayna’nın kaynaklarını yağmalamak için düzenlenen toplantılar art arda gerçekleşiyor. En son 21-22 Haziran’da Londra’da düzenlenen bir toplantıya Batılı hükümet yetkilileri ve tekelci şirketlerin temsilcileri katıldı. Toplantı Ukrayna’yı ekonomik olarak yeniden yapılandırmak amacıyla gerçekleştirilmiş. Marksist iktisatçı Michael Roberts toplantıyı ve Ukrayna’yı ekonomik yeniden yapılandırma çalışmalarını değerlendiren bir yazı yazdı. Roberts’in verdiği bilgilere göre “meşhur sermaye yönetim şirketi Blackrock ve ABD Bankası JP Morgan Ukrayna’nın yeniden inşası için özel sermaye kaynağı oluşturmak üzere” görevlendirilmiş. Blackrock dünyanın en büyük sermaye yönetim şirketi ve Ukrayna’yı yeniden yapılandıracak. Ukrayna ülke olarak özelleştiriliyor ve dünyanın en büyük şirketlerinin hissedarlarının yönetimi altına giriyor. Roberts yürütülen faaliyetler hakkında şunları yazdı: “Ukrayna hükümeti, AB, ABD hükümeti, uluslararası kuruluşlar ve artık fon oluşturmak ve bu fonu yeniden inşa için dağıtmakla sorumlu ABD’li finans kuruluşları Ukrayna ekonomisini bir özel ekonomik bölge olarak restore etmeyi amaçlıyorlar. Bu süreçte halkın parası özel sermayenin olası zararlarını gidermek için kullanılacak. Bununla birlikte Ukrayna’da sendikalar ve yüksek vergiler gibi eski Ukraynalı oligarklarla ittifak halindeki Batı sermayesinin kârlı yatırımlarının önündeki bütün büyük engeller ortadan kaldırılacak.”
Batının silah, enerji ve gıda tekelleri Ukrayna savaşının gerçek kazananlarıdır ve bir ülke olarak Ukrayna’yı özelleştirerek daha büyük kazanımlar elde etme yolundadır. Konuyu zengin verilerle ele alan Roberts, Ukrayna’da ne yapılmak istendiğini isabetle tespit ediyor: “Ukrayna hükümeti, NATO cephaneliğiyle desteklenen ve AB içerisinde yer alan kapitalist bir serbest piyasa ekonomisi yaratmak istiyor. Bunun yapılabilmesi için kamu yatırımlarına ‘zararına satış’ dışında bir rol verilmeyecek ve kapitalist şirketlerin özgür olacağı bir saltanat kurulacak. Emekçilerin çıkarları ve kamusal hizmetler ise arka plana itilecek.”
Ukrayna ekonomisinin yeniden yapılandırılması adı altında sunulanlar sadece bunlarla sınırlı değil, dahası var, okuyalım: “Ukraynalıların yeniden inşa sürecinde karşı karşıya kaldığı bir diğer sorun da Batı’dan gelen yardımların çoğunun hibelerden değil kredilerden oluşması ve bu nedenle Ukrayna’nın uzun yıllar boyunca Batı’ya çok yüksek miktarlarda borçu olacak olması.” Ukrayna’ya kredi sağlıyorlar lakin koşulları da var: “2023’te AB’nin 18 milyar avroluk yeni kredisinin koşullarına bir madde daha eklendi: Faiz sübvansiyonu yalnızca ‘siyasi ön koşullara uyum sağlanması’ durumunda uygulanacak. Dolayısıyla eğer Ukrayna işçi haklarını geliştirmek, sosyal harcamaları artırmak veya kamusal varlıklarını özelleştirmeyi reddetmek gibi çizgileri aşarsa bu faizsiz kredi hakkını kaybedecek. Anlaşmaya göre böylesi bir durumda AB’nin “faiz sübvansiyonu”nu durdurması gerekecek.”
Ukrayna’nın varlıkları Batılı tekellerin varlıklarına dönüşürken “siyasi ön koşullara uyum” sopası da eksik edilmemiş. Ukraynalıların kanı Batılı tekeller için bu koşullarda akıtılıyor. Forbes dergisi Ukrayna’nın karşı saldırısıyla ilgili yeni haberinin başlığını “Ukrayna karşı saldırıda ‘feci’ kayıplar verdi” koymuş. Haber okunduğunda görülüyor ki, “feci kayıplar” Batının sağladığı ağır silahların kaybı anlamına geliyor. O araçlarda taşınan, o araçları kullanan askerler mi dediniz, o zaman alacağınız yanıt Nazi işbirlikçisi Ukraynalı faşistlerin yükselttiği ve zamanımızda çok revaçta olan slogan “Slava Ukraine”…
11-12 Temmuz tarihlerinde Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta yapılacak NATO liderler zirvesi Ukrayna savaşının geleceği açısından büyük önem kazanmış durumda. Ukrayna karşı saldırısının herhangi bir ciddi sonuç üretememesi ve Wagner kalkışmasının sonucu NATO’yu savaşı daha geniş bir alana yayma konusunda hareketlendirebilir. Belarus’u savaşın içine çekme ve cepheyi genişletme yönündeki bir adım çok daha büyük bir savaşın yolunu açacaktır. Bu noktada vurgulanması gereken esas öge, “Emekçilerin Birliği ve Halkların Kardeşliği” anlayışının büyük önem kazanmış olmasıdır. Tekellerin kumandasında büyük bir savaşa doğru açılan yolu ancak bu anlayışın hakim olması kapatacaktır.