Kalabalığın suskunluğu “Bekle, yoldaş. Gitme.”
Onlar işaret parmağı uçlarında ölümü taşıyorlar, sırtlarında öldürdüklerinin hayaletleri.
Her gülümsemeyi ezmek istiyorlar, aşağılıyorlar aşklarımızı, zekice her nükteden nefret ediyorlar, hayat en büyük düşmanları.
Onlar öldürdükleriyle ölen ölüler.
Biz, hayatı savunanlarız.
Yaşayanlarız biz.
Gitme ki; Hayatı durduralım.
Marks bütün tarihsel büyük olaylar ve kişilerin, hemen hemen iki kez yinelendiğini söyler: “İlkinde trajedi , ikincisinde komedi olarak.”
Yaşanmışlıklar üzerinden soytarılık yapanlara sözümüz yok.
Yaşanmışlıkların ağırlığını taşıyanlarla bizim işimiz…
Açlıkla imtihan bize tek sundukları;
“Oğluna okul pantolonu alamayan işçi intihar etti”
“Çocuklarıma bakamıyorsam, çocuğuma bir pantolon alamıyorsam niye yaşıyorum ki!” (İsmail Devrim)
“Ailesine parası olmadığını söyleyemeyen işçi hayatına son verdi, cebinden 1,5 TL çıktı!”
“Evine yiyecek alamayan işçi Ali Kabasakal, av tüfeği ile kendisini vurarak yaşamına son verdi.” (Ali Kabasakal)
“Adana’da 26 yaşındaki Emine Akçay, çocuklarının üşüdüğünü görünce cebindeki son parayla odun almaya gitti. O kadar az parası vardı ki oduncu ‘Bu paraya odun mu olur?’ dedi. Ama Emine Akçay ısrar etti, bir çuval odunu alıp eve geldi. Odunlar ıslandığı için yanmadı. Lastik parçalarını tutuşturmaya çalıştı; olmadı. Emine Akçay, çocuklarının ısınması için çalıştırdığı saç kurutma makinesini küçük oğluna verdi. Daha sonra diğer odaya gidip, tavandaki salıncak demirine ip bağlayarak, kendi yaşamına son verdi.” (Emine Akçay)
Görmüş olduklarınız bizim yaşamımız, ‘gazete küpürü’ olmaktan ibaret olmayan..
Biz unutmayız!
Olur da başımıza bir şeyler gelmez ise unutturmaya da niyetimiz yok açıkçası…
Küresel anlamda tüm dünyayı sarmış ve yüzbinlerce insanın yaşamını yitirmesine sebep olan Covid19 salgını değil. Kapitalizmin bizden aldıkları…
Bir avuç zengini daha çok zengin eden, onları kendi menfaat ve çıkarları doğrultusunda daha çok yanyana getiren, kol kola gezdiren, bizleri yoksullaştıran, ötekileştiren, yetmezmiş gibi birbirimize yabancılaştıran, kırdıran kendilerine yaşamı, bizlere ölümü reva görenler!
Aç kalmasına kalırız, kalıyoruz da. Ama açlığı yeryüzünden sileceğimiz bir dünya için mücadele ediyoruz.
Doğdun, üç gün aç tuttuk
Üç gün meme vermedik sana
Töremiz, töremiz bu diye..
Açlık ile adab olunmaz biz de iyi biliriz ama…
KILLETÜ TAAM, KILLETÜ MENAM VE KILLETÜ KELAM… Yâni az yemek, az uyumak ve az konuşmak..
Karnı toprak ile dolu olanlarla değil,
İçi boşalınca hoş sesler çıkaranlarla bizim işimiz.
Sokak ortasında kadınları katleden, fabrikada, inşaatta, birçok üretim alanlarında işçi cinayetlerini işleyen, haksız yere düzmece delillerle halk ve hak savunucularını siyasi soykırım operasyonları ile tutuklayan kendisi gibi olmayan herkesi ideolojik ve zoraki aygıtları ile imha edenlere cevabımız nettir.
Bize sesleniyor Lenin yoldaş;
“Emekçiler, son saldırı için hazır olun.”
Herkes bilir ki insanlar eşit doğar ama eşit yaşamaz. Güneş herkese doğar ama her eve güneş girmez mesela. Deniz herkes için vardır ama denizi görmeyenlerimiz de bir o kadar fazla biliyoruz.
Hazırız!
Bizim güneşimiz her eve girer. Denizi taşıyacağız, denizi görmeyenlere.
Evine aş girmeyenler var biliyoruz, aş götüreceğiz…
Ölüm kadar, yaşam da herkesin hakkıdır.
Bizde yoksulun payına hep ölüm düşmez!
Adaletli olacağız çünkü tartıldığımız teraziyi biz iyi biliriz.
“Umutsuzluk ve karamsarlık yıkımın nedenlerini kavrayamayan çıkış yolu göremeyen mücadele yeteneğini kaybetmiş olanlara ait bir sorundur.” der
Lenin.
Her gün patronlar için ölüm önünlerine atıştırmalık gibi ikram edilen emekçiler, yoksullar, ezilenler, ötekileştirilenler…
Umutsuz ve karamsar değiliz.
HayatEveSığar diyerek saraydan seslenlere, boğaza sıfır lüks yalılarında bizim olanı bizden alarak bizlere akıl verenlere, Grup Yorum üyelerinin açlığından beslenen, Antalya Baro Başkanı’nı (Polat Balkan’ı) hedef gösteren, hedef alan TBB başkanı da olsa pek FEYZ almadıklarımıza karşı.
Hapishanelerde ölümle başbaşa bırakılan devrimciler, 45.20 kuruş bedel biçilen naaşı PTT kargosu ile gönderilen canlarımız, tahrip edilen mezar taşlarımız, yakılıp yıkılan kentler ve doğamız için…
Mücadele edenlerin çağrısına kulak verelim.
Bedreddin
Baktı kemerlerden dışarı.
Dışarda güneş var.
Yeşermiş avluda bir ağacın dalları,
Ve bir akar suyla oyulmaktadır taşlar.
Bedreddin gülümsedi.
Aydınlandı içi gözlerinin,
Dedi: Madem ki bu kerre mağlubuz
Netsek, neylesek zaid.
Gayri uzatman sözü.
Madem ki fetva bize aid
Verin ki başak bağrına mührümüzü..
Kaynak:
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ogluna-pantolon-alamadi-canina-kiydi-1090174
Çocuklarının Üşümemesi İçin Saç Kurutma Makinesini Açtı, Yan Odada İntihar Etti | Storia
