Seçtiklerimiz

Amed’den Hesekê’ye bir Partizan

ABD’nin başını çektiği uluslararası bir komplo ile 15 Şubat 1999 yılında Türkiye’ye teslim edilen Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın esareti Kürt halkında büyük bir tepkiye dönüştü. Başta Kürdistan olmak üzeri Türkiye ve Avrupa’da peş peşe fedai eylemlerle Kürt Halk Önderi’ne yapılan komploya tepki yağdı. Birçok insan bedenini ateşe vererek uluslararası komploya tepki gösterdi. Onlardan biri de Hakan Yılmaz’dı.

 Bedenini ateşe verdi

Yılmaz, 15 yaşında Amed’de polis aracına molotof attığı iddiasıyla tutuklandı. Çocuk yaşta olduğu için 13 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 15 Şubat komplosunu protesto etmek için 2011 tarihinde tutuklu bulunduğu Diyarbakır D Tipi Özel Güvenlikli Cezaevi’nde bedenini ateşe verdi. Arkadaşları tarafından ağır yaralı halde kurtarıldı. 2 ay Amed’de, 2 ay da Ankara’da tedavi gördü. Vücudunda oluşan ağır yanıklardan dolayı 6 kez ameliyat oldu. 2013 yılında 8 yıllık tutsaklığı ardından tahliye edildi. 

Ömrünü özgürlük mücadelesine adadı

Yılmaz, tahliyesinden 4 ay sonra, DAİŞ, Ahrar Uş Şam, Cey’ş El-Hur ve El Nusra gibi çetelerin Rojava’ya saldırması üzerine onlara karşı savaşmak için YPG saflarına katıldı. Minbîç, Serêkanîyê, Kobanê, Girê Spî ve Hesekê’de çetelere karşı savaştı. 3 kez yaralandı. Tedavisinden sonra tekrar halk savunma güçleri arasında yer aldı. DAİŞ’in 20 Ocak 2022 tarihinde Hesekê’deki Sinaa cezaevine yaptığı baskını sonrasında, kendi timiyle birlikte onlara karşı savaştı.

 Çocuk yaşta cezaevine konulur

25 Ocak tarihinde Hesekê’nin Guveyran mahallesinde terk edilmiş binalarda saklanan DAİŞ çetelerini ararken çıkan çatışmada yaşamını yitirdi. Cenazesi 9 yıldır onlar için savaştığı Rojava’da kitlesel törenle toprağa verildi. Ailesi ve şehadetine tanık olan arkadaşı Hakan Yılmaz’ı (Partizan Amed) gazetemize anlattı. Partizan Amed, 1991 doğar. Aslen Çewliklidir ancak çocukluğu Amed’de geçer. Çocuk yaşlarda polis şiddetiyle tanışır. Baskılara karşı yapılan protesto gösterilerinde yer alır. 15 yaşında iken ‘polis aracına molotof kokteyli attığı’ iddiasıyla gözaltına alınır. ‘Gizli tanık’ ifadeleriyle yargılanır ve 18 yaşından küçük olduğu için 13 yıl hapis cezasına çarptırılır.

Saadet Yılmaz

Ziyaret günlerinde bize moral veriyordu

Çocuğu Yılmaz’ı anlatan anne Saadet Yılmaz, “Daha o yaşlarda iken haksızlığa tahammülü yoktu. Gençlik yapılanması içinde yer alıyordu. Arkadaşları dövülüyor, işkence görüyor, gözaltına alınıyordu. Hepsine tanık oluyordu” diyor. Anne Yılmaz, çocuğunun zulmü kabul etmediğini belirtiyor. Bir süre sürgüne gönderildiği Elazığ cezaevi dışında, Amed’de kaldığında her hafta ziyaretine gittiğini ifade eden anne Yılmaz, “Üzülüyordum. Daha çocuk yaşta zindanla tanışmıştı. Ziyaret günlerinde biz ona moral vermeyi düşünürken, o bizleri neşelendiriyor, moral veriyordu” diyerek o günlerin duygusunu paylaşıyor.

Slogan atarak bedenini ateşe verdi

Partizan Amed, 15 Şubat uluslararası komplosunu, 2011 yılında tutuklu bulunduğu Amed Özel Tip Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bedenini ateşe vererek protesto eder. Ara malta dedikleri koridora çıkarak resim yapmak için dışarıdan gelen tinerleri toplayarak koridorda üzerine dökerek slogan atarak bedenini ateşe verir. “15 Şubat komplosunu protesto için bedenimi ateşe veriyorum” diyerek, “Biji Serok Apo” sloganını haykırır. Arkadaşları tarafından kurtarılır ve Selahaddin Eyyubi Devlet Hastanesi’ne kaldırılır. Mahkumlar Koğuşu’nda tedavi edilirken bir uzman çavuş, bir gardiyan ve iki asker, elleri kelepçeli yatağa bağlı iken başında nöbet tutar. Ailesi hastanede onu ziyaret etmek ister ancak askerler izin vermez. Sağlık durumunu merak eden ailesi savcılığa başvurarak onu görmek ister. Savcılık da sadece annesinin onu görebileceği söyler ve yalnızca ona izin verir. Ancak görüş süresi sadece 20 dakika ile sınırlıdır.

 Türkçe konuşma şartı!

Aldıkları yazılı izinle hastaneye annesiyle birlikte gittiklerini ve kağıdı kapıdaki uzman çavuşa gösterdiklerini kaydeden ağabey Zeki Yılmaz, o gün yaşananları şöyle anlatıyor: “Görüş izni sadece anneme verilmişti. Uzman çavuş, ‘Konuşma dili Türkçe olacak. Yakın temas olmayacak, sadece uzaktan konuşabilir. Görüş süresi 15 dakikadır’ dedi. Söylediklerinin yasal bir karşılığının olmadığını, Annemin tek kelime Türkçe bilmediğini, bildiği dil ile kardeşimle görüşeceğini ve savcılığın verdiği iznin 20 dakika olduğunu söyledim. Bu kez, ‘O zaman tercüman getirirsiniz’ dedi. 75 yaşındaki annem onları dinlemedi, içeriye girdi.”

Zeki Yılmaz

Tedavisi bitmeden cezaevine götürüldü

Kardeşinin her tarafının sargı içinde ve yatağa kelepçeli halde gördüklerini söyleyen ağabey Zeki Yılmaz, “Annem ancak kapı önünden seslenerek onunla konuşabildi. Beni içeriye almadılar. İyi olduğunu, kendisini merak etmememizi istedi. 2 ay burada tedavi edildi. Sadece bir kez görüşebildik. Yaraları ağırdı. Doktorlar onu Ankara’ya sevk edilmesi gerektiğini söylediler. Cezaevi idaresi onu ring aracı ile sevk etmek istedi. Ancak doktorlar bunu kabul etmeyince mecburen ambulans ile sevkine izin verdiler. İki ay da Ankara’da tedavi edildi. Ankara’da da görüşmek istedik, o zaman da izin vermediler. Tedavisi tamamen bitmeden yeniden getirip cezaevine koydular” diye belirtiyor.

 Çetelerle savaşmaya gider

Partizan Amed, 8 yıllık cezaevi sürecinden sonra, 2013 yılında tahliye edilir. İki yıl geçmesine rağmen halen yanık izleri geçmemiş. Evde kremlerle bireysel tedavisine devam eder. O tarihte DAİŞ, Ahrar uş Şam, Cey’ş El-Hur ve El Nusra gibi çeteler dört bir yandan Rojava topraklarına saldırıp katliam yapmaktadır. Katliamların görüntüleri, uluslararası basın tarafından ya da DAİŞ medyası tarafından dünyaya servis edilir. Amed’de ancak 4 ay dayanabilir ve ailesine yerinin Rojava olduğunu, bu yapılanlara sessiz kalamayacağını söyler.

Gideceğini biliyordum

Çocuğunun Rojava’da yaşananlara kayıtsız kalamadığına dikkat çeken anne Saadet Yılmaz, “Eli kolu bağlı şekilde, yaşananlara sessiz kalmak istemiyordu. Çıkalı henüz aylar olmuştu. Çocukluğunu bile yaşayamadan içeri girmişti. Ama haksızlığa dayanamıyordu. Konuşmalarından, tepkilerinden biliyordum gideceğini. En son gelip benimle vedalaştı ve Rojava’ya gitti” diye anlatıyor.

 Artık bir savaşçıdır

Rojava’ya geçen Partizan Amed, kısa bir eğitimin ardından YPG saflarında yer alır. Minbîç, Serêkanîyê, Kobanê, Girê Spî ve Hesekê’de kimi zaman savaşçı, kimi zaman komutan düzeyinde çetelere karşı verilen savaşta yer alır. Sınıra yakın bölgelerde olduğunda zaman zaman ailesini telefonla arar, onlara moral verir. Aile, savaş ortamında bulunmasından tedirgindir ancak kendisi onlara moral verir. Yoldaşlarının arasında olduğunu ve mutlu olduğunu, özgür olduğunu anlatır. Yaklaşık 9 yıl Rojava’da bir çok bölgede görev alır. Suriye Demokratik Güçleri (QSD) bünyesinde, 2018 yılında Devrimci Komünarlar Partisi/Birleşik Özgürlük Güçleri içinde yer alır.

 Dêrik’te toprağa verildi

Bir yıldır bulunduğu Hesekê’de, 20 Ocak 2022 tarihinde DAİŞ çetelerinin Sinaa cezaevine saldırması sonrasında çatışmalar yoğunlaşır. Türkiye destekli çetelerinde desteğiyle Hesekê’nin mahallelerine de saldırlar düzenlenir. Partizan Amed, saklanan DAİŞ çetelerini bulmak için, 25 Ocak günü timiyle birlikte Guveyran mahallesindeki boş binaları kontrol eder. Binalar tek tek kontrol edilip temizlenirken, boş binada saklanan çetelerin açtığı ilk ateşte şehadete ulaşır. İki arkadaşı da yaralanır. Olay yerine yetişen QSD güçleri, saklanan ve teslim olmayan çetelerle çatışmaya girer ve tümünü imha eder. Partizan Amed, çatışmalarda şehit düşen yoldaşlarıyla birlikte Rojava’nın Dêrik ilçesinde toprağa verilir.

Yoldaşı Umut, Partizan Amed’i anlattı

 Guveyran mahallesindeki çatışmada yanında olan yoldaşı Umut, o günü ve Partizan Amed ile yaşadıklarını anlattı. Partizan ile birçok bölgede çatışmalarda yer aldıklarını ve ağır süreçler yaşadıklarını, buna rağmen hepsinin üstesinden geldiklerini vurgulayan Umut, “Minbîç, Kobanê, Serêkanîyê’de beraberdik. Burada çetelerle yaşanan çatışmalarda 3 kez yaralandı. Tedavisi tamamlandıktan sonra tekrar ön saflarda yer aldı. Verilen her görevi seve seve kabul etti” diyor.

 Neşesiyle moral oluyordu

20 Ocak tarihinde DAİŞ çetelerinin Sinaa cezaevine yönelik saldırısında büyük direniş gösterdiklerini ifade eden Umut, o gün yaşananlarını şu sözlerle anlatıyor: “Çetelerin kaçmaması ve katliam gerçekleşmemesi için yoğun operasyonlar yaptık. 25 Ocak itibariyle da kontrol elimize geçmişti. Çeteleri teslim aldık. kutlamalar yaptık. Çatışma sürerken arada kaçanlarla ilgili operasyon hazırlıkları konuşuldu. 25 Ocak sabahı Partizan yoldaş geldi. Keşif ekibimiz vardı. Görevimiz mahallerde boş binalarda olabilecek çeteleri tespit etmek ve ortaya çıkarmak idi. Operasyon başlatıldı. Zırhlı araçlarla çıktık. O gün Partizan yoldaşın sabahki neşesi, operesyonel isteği çok farklı bir atmosferdi. Neşesi bize moral veriyor motivasyon sağlıyordu.”

O bizim için onurdur, şereftir

Mahalle mahalle keşif yaptıklarını dile getiren Umut, “3 katlı binada çetelerin olabileceğini ve burayı kontrol etmemiz gerektiğini söyledi. ‘Yoldaş önce güvenlik aldıralım sonra içeri girelim’ dedim. Kendisi çok rahattı, kendinden emindi. Belki de Sinaa operasyonunun başarıya ulaşmasından sonra oluşan rehavetin sevinci vardı. ‘Binayı kontrol edelim’ dedi. Kendi timiyle binaya girdi. Biz de dış güvenliği sağladık. Birinci kata girdiler. Temiz dediler. Birinci katın temiz demesiyle bizde girdik içeri. O da ikinci kata timiyle çıktı. Önde Partizan, arkada 3 yoldaşı. Merdivenlerden yukarı çıkmasıyla birlikte silah sesleri gelmeye başladı. Hepimiz mevzi aldık. 2 yoldaşımız yaralı halde kedilerini alt kata attılar. Benim aklımda Partizan yoldaş vardı. Ona ulaşmam gerekti. Müdahale noktasına geçtik. İkinci kata çıktık Partizan yoldaş şahadete ulaşmıştı. İlk taramada hedef olmuştu. Kısa süreli bir çatışmada çeteleri imha ettik. Ama bu kadar badirelerden geçen, çatışmalarda yaralanan Partizan’ı orada şehit vermek bizi çok üzdü. O bizim için onurdur, şereftir” diye vurguluyor.

video link: https://vimeo.com/677223482

Özgür Politka YILMAZ KAYA/AMED

Paylaşın