Çeviriler, Slider, Umut Yazıları

Dünya Kupası’nın Siyasi Tarafı: Filistin Arapları Nasıl Birleştirdi – Ramzy Baroud (Çeviri: Şen Süer)

Filistin’in tüm Araplar için merkezi bir konuyu temsil ettiğini sanarak yanıldık. Böyle bir dil, Filistin’in, her yerde çoğu Arabı etkisi altına alan öteki kolektif mücadelelerle kıyaslanabilecek harici bir özne olduğunu varsayar. Katar Dünya Kupası 2022’de milyonlarca Arap taraftarın Filistin ve Filistin bayrağını sürekli kutlaması bizi Arap halklarının Filistin ile ilişkisiyle alakalı daha önceki varsayımlarımızı yeniden düşünmeye itiyor.

Yaklaşımımın başlangıç noktası Doha, Katar değil, Roma, İtalya. Ağustos 2021’de Fas’ın Raja Casablanca ile İtalya’nın AS Roma takımları arasındaki bir dostluk maçına gittim. Binlerce Fas taraftarı takımlarına eşlik etmişti. Sayıca az olsalar da tribündeki birbirine eş giysileri, şarkıları, sloganları ve grup dansları onları diğerlerinden daha görünür kılıyordu.

Maçın ortamının siyasi bağlamla çok az ilgisi olsa da ya da hiç olmasa da, Faslılar Filistin için şarkı söylediler ve Filistin bayrağının renklerinde Filistin kefiyeleri taktılar. İnsanın kabini ısıtan bir jestti, futbol maçlarındaki Arap taraftarlarının tipik tavrıydı. Taraftarlar büyük gruplar halinde stadyumdan ayrılmaya başlarken, Raja Casablanca’nın taraftar kültürünün tamamen Filistin etrafında şekillendiğini fark ettim. Ana sloganları, spor formalarına işlenmiş kelimeler olan Rajawi Filistini – Filistinli Rajaviler.

Bu maçta siyasal bir bağlamın olmayışını göz önüne alırsak, belli ki Faslılar Filistin’i sporu bir platform olarak kullanıp iletilecek bir mesaj olarak değil de, gündelik hayatlarının bütünsel bir parçası olacak şekilde içselleştirmişlerdi. Bir grup Faslıya neden Filistin sembollerini ve sloganlarını benimsediklerini sorunca şaşırdılar. Duygulanan yaşlı bir adam, “Filistin bizim kanımız. Filistin sevgisi damarlarımızda akıyor,” diye cevap verdi.

Son yıllarda Filistin’in önemiyle ilgili Arap kamuoyunun bakışını ölçmek için çok sayıda araştırma yapıldı, bunların en önemlilerinden biri 2020’de Arap Araştırma ve Politika Çalışmaları Merkezi’nin yürüttüğü bir Arap Görüşleri İndeksi araştırmasıydı. Bu anket, yanıt verenlerin %85’inin İsrail ile normalleşmeye karşı olduğunu ortaya koydu. Gerçekten de Arap halkı Filistin’in özgürlük mücadelesine bağlılıklarında kararlılıklarını hiç bozmadı. Arap Yarımadasından Kuzey Afrika’ya kadar tek bir Arap ülkesi bu kuraldan şaşmadı.

Fakat Katar Dünya Kupası, Filistin’in Arap siyasal bilincindeki merkezi yeriyle ilgili değil de, Filistin’in temsilinin sadece siyasi olup olmadığı ve Filistin’in öteki acil Arap konuları ve davalarıyla yan yana konulabilecek “konu”lardan sadece biri olup olmadığıyla ilgili yeni sorular akla getiriyor.

Pek övülen istihbarat kurumlarıyla ve anıldığı adıyla “Arap sokağı”nın havasını iyi kokladığı düşünülen İsrail bile, Dünya Kupası’nı aktarmak için ama aynı zamanda bu uluslararası spor etkinliğini diplomatik tanınmaya ve siyasi normalleşmeyi geniş kabule çevirtmek için koşarken kafası karışmış, hatta kızmış görünüyordu.

Fakat iki İsrailli muhabir, Raz Shechnik ve Oz Mualem İsrail’e hayal kırıklığıyla döndüler. İsrail’in apartheid’ı ile Filistin’deki işgal arasındaki noktaları birleştiremeyen Yedioth Ahronot gazetecileri şu usturuplu sonuca vardılar: “Açık görüşlü liberaller olarak Arap dünyasıyla yaşanan çatışmanın halklarla değil hükümetler arasında olduğuna inanmamıza rağmen Katar bize sokaktaki adamın zihninde öncelikle nefretin var olduğunu öğretti.”

Bu “açık görüşlü liberaller” bir özfarkındalık duygusundan yoksun olmakla kalmıyorlar, çoğu İsrailli gibi kendi kolektif önceliklerine göre düşünebilen ve davranabilen siyasi aktörler olarak Arap halkını ellerinden tersiyle itiverdiler de. Ayrıca Arapların İsrail’in Filistinlilere yaptığı korkunç adaletsizlikler karşısındaki haklı öfkelerini de Arapların doğasında olduğu varsayılan nefreti yansıtır görünen rastgele bir “nefret”le karıştırdılar.

Bu iki muhabir kendi haberlerini gerçekten -kendinden menkul değil- “açık görüş”le gözden geçirselerdi bazı ipuçları bulurlardı. “Biz nerede bir haber geçsek sürekli Filistinliler, İranlılar, Katarlılar, Faslılar, Ürdünlüler, Suriyeliler, Mısırlılar ve Lübnanlıar tarafından takip ediliyoruz … hepsi de bize nefret dolu bakıyor,” diye yazdılar.

Arap ülkeleri arasında şu anda var olan derin siyasi ayrımlar göz önüne alınırsa, birbirinden çok farklı Arap ve Ortadoğu ülkelerinden sıradan insanların neden İsrail’den “nefret” etmekte ve Filistin’i sevmekte birleştiğini merak ediyor insan. Bunun yanıtı “antisemitizm” kelimesinde değil, temsillerde yatıyor.

Araplar için İsrail Batı emperyalizmi ve sömürgeciliği tarihi, askeri işgal, ırkçılık, şiddet, siyasete karışma, askeri müdahaleler, savaşlar ve yeni savaşlar, her gün İsrail askerlerinin öldürdüğü Filistinli güzel kız ve oğlanların resimleri, Filistinlileri evlerinden ve çiftliklerden zorla atan zorba İsrailli Yahudi yerleşimciler, kibir ve çok daha fazlasını temsil eder.

Öte yandan Filistinliler tamamen bambaşka bir şeyi temsil eder. Arapların iyileşmemiş yaralarının cisimleşmiş halidir. Cesaret ve fedakârlıktır. Teslim olmayı reddetmektir. Direniştir. Umuttur.

Çoğu İsrailli, sırf ülkelerinin bu tür olumsuz duyguları çağırdığını kabul etmeyi reddettiği için Araplarla Filistin arasındaki organik ilişkiyi kavrayamaz. Bu gerçeklikle uğraşmak derin ve rahatsızlık verici iç hesaplaşmalar demek olurdu. Shechnik ve Mualem gibiler böyle karmaşık bir görevi, Arapların İsrail’e karşı açıklanamaz ve yersiz “nefret”ine bazı elverişli göndermeler yaparak açıklamayı tercih eder.

Arapların Filistin’i kucaklaması sadece İsrail ile ilgili değil, Arapların bizzat kendileriyle de ilgilidir. Filistin bayrağı 1916’nın pan-Arap bayrağından esinlenmiş olsa da, birleştirici Arap sembolü olarak hizmet vermek üzere yıllar içinde köklü değişikliklere uğramıştır.

Hiçbir resmi talimat ya da hükümet müdahalesi olmaksızın Arap futbol taraftarlarının Katar’da Filistin bayrağını birliklerinin sembolü olarak kullanmayı kendiliğinden seçmiş olması, Filistin’in kolektif Arap bilincindeki konumuyla ilgili ciltler yazar. Filistin sevgisinin İsrail’den nefret etmenin dolaysız bir sonucu olmadığını, Arapların Filistin’i bir yenilgi ya da küçük düşme sembolü olarak görmediklerini de anlatır.

Faslı oyuncu Cevat Al Yemik ülkesinin milli takımının 1 Aralık’ta Kanada karşısındaki zaferini ve böylece Dünya Kupası’nın eleme aşamalarında Fas’ın öne çıkmasını garantilemesini kutlarken bir Filistin bayrağı açtı. Faslı taraftarlar arka planda Filistin ve Fas için slogan atıyorlardı. Onlara göre Filistin harici bir dava değildir, sevinçleri de sadece bir dayanışma eylemi değildir. Onlara göre Filistin ve Fas aynı şeydir, aynı kolektif yenilgi, mücadele ve nihai olarak zafer deneyimini betimler.

Ramzy Baroud gazeteci, yazar ve Palestina Chronicle‘ın editörüdür. Son kitabı  The Last Earth: A Palestinian Story(Pluto Press, Londra 2018) Exeter Üniversitesi’de Filistin Araştırmaları dalında doktora yapmıştır ve Orfalea Center for Global and International Studies, UCSB’de misafir öğretim üyesidir.

http://www.ramzybaroud.net/the-political-side-of-the-world-cup-how-palestine-united-the-arabs/ internet adresinden alınmıştır. 7 Aralık 2022.

Paylaşın