Cenk Ağcabay, Gündem, Slider, Umut Yazıları

Almanya bir muz cumhuriyetine mi dönüştü? – Cenk Ağcabay

Alman Der Spiegel dergisi tarafından yayınlanan bir araştırma dosyasını okuduğunuzda, aklınıza ilk bu soru geliyor. Araştırma Alman soruşturma makamlarının Kuzey Akım Boru Hattı sabotajına dair ulaştığı kimi verileri bir araya getiriyor, kimi uzman ve yetkililerin analizlerine yer veriyor. 

Araştırma dosyasının başlığı: “Tüm Kanıtlar Kiev’i İşaret ediyor”. 

Alman soruşturma makamlarının ulaştığı sonuç araştırma dosyasında şöyle özetlenmiş: “Soruşturmanın şu ana kadarki bulgularına göre, dalgıç ve patlayıcı uzmanlarından oluşan bir komando grubu neredeyse tam bir yıl önce Andromeda’yı kiraladı ve 26 Eylül 2022’de Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2 doğalgaz boru hatlarına ait üç boruyu patlatmazdan önce Almanya’nın kuzeyindeki Warnemünde’den Baltık Denizi boyunca fark edilmeden yelken açtı. Bu, enerji kaynaklarına yönelik feci bir saldırı, tekil bir sabotaj eylemiydi – Almanya’ya yönelik bir saldırıydı.”

Alman soruşturma makamları bu sabotajın “Almanya’ya yönelik bir saldırı” olduğunu saptamışlar. 

Soruşturma makamlarının ulaştığı bulgulara göre, Andromedaadlı teknemim kiralama bedeli Varşova’daki Feeria Lwowaadlı turizm şirketi tarafından ödenmiş. Araştırıldığında görülmüş ki, bu şirketin ne bir web sitesi ne de bir telefonu varmış. Polonya ticaret siciline göre, şirketin başında Kiev’de yaşayan Nataliia A. adında 54 yaşında bir kadın bulunuyormuş. Turizmle herhangi bir ilişkisi olmayan bu kadın bir eğitimciymiş. 

Der Spiegel ve ZDF’den gazeteciler Kiev’de yaşayan bu kadını cep telefonundan aramış. Gazeteci olduklarını ve soru sormak istediklerini söylemişler. Kadın telefonu kapatmış. Bundan birkaç gün sonra Kiev’den bir polis gazetecileri aramış ve tehdit etmiş. Takip suçu işlediklerini bildirmiş. Araştırma derinleştirildiğinde, Feeria Lwowa’nın ne bir ofisi ne de bir çalışanının olmadığı görülmüş. Yani yüksek bir olasılıkla bu paravan şirket sabotaj operasyonu için kurulmuş.

Kiralanan tekneyi kiralayan şirketten teslim akan kişinin sahte bir Romanya pasaportu kullandığı ve bu kişinin Ukrayna’nın Dnipro kentinden Valeri K. Olduğu fotoğrafından anlaşılmış. Valeri K, Ukrayna ordusunun 93. Mekanize Tugayı’nda görev yapıyormuş. Valeri K.’nın savaştan önce göçmenleri Akdeniz’den Avrupa’ya taşıyan bir kaçakçılık çetesinin içinde yer aldığı ve bir süre Türkiye’de bir tersanede çalıştığı bilgilerine ailesi üzerinden ulaşılmış. Bu kişi Ukrayna’da etkin olan faşist Svoboda partisinin para-militer biriminde faaliyet yürütmüş. 

Ulaşılan bulguları sergileyen bu araştırma dosyasında yer alan şu ibareler kilit öneme sahip: “Aslında bu davada parlamento üyelerinin elindeki bilgiler de son derece zayıf. Bir yandan federal savcı doğal olarak devam eden soruşturmalar hakkında çok az bilgi veriyor. Daha da önemlisi, federal hükümet tüm bulguları gizli tutuyor. Scholz’un kabinesinin çoğu üyesi ve istihbarat servislerinin çalışmalarını denetlemekle görevli Parlamento Kontrol Komitesi’ndeki milletvekilleri bile saldırı hakkında kamuoyuna yansıyanlardan çok daha fazlasını bilmiyor.”

Ama sadece bu kadar değil, araştırmacılar, “Berlin’in, Almanya’nın enerji tedarikinin bel kemiğine yönelik bu eşi benzeri görülmemiş saldırının mümkün olan en kısa sürede aydınlatılmasını ne kadar az önemsediğini” saptamışlar. Araştırmacılar Alman hükümetinin kayıtsızlığının nedenine dair de şunu yazıyor: “Bir yandan Almanya böylesine ciddi bir suçu görmezden gelemez. Ancak Rusya’ya karşı savaşında Ukrayna’ya desteği askıya almak da bir seçenek olmayacaktır.”

“Berlin’in, Almanya’nın enerji tedarikinin bel kemiğine yönelik bu eşi benzeri görülmemiş saldırının” Alman hükümeti tarafından böylesine kayıtsızlıkla karşılanmasının başat nedeni bu operasyonun arkasındaki Amerikan damgasıdır. Muhtemelen Ukrayna ve Polonya gizli servisleri ve ordusundan unsurlar bu operasyonda yer almıştır ancak tüm bu unsurları bir araya getiren ve sabotaj için düğmeye basan onların gerçek sahipleridir.

Guardian gazetesinin savunma ve güvenlik editörü Dan Sabbagh Kiev’den özel bir haber yaptı. (‘That’s our guy’: how UK military chief became key Nato liaison in Ukraine) Sabbagh’ın aldığı bilgilere göre, 11 gün önce üst düzey NATO generalleri ile Ukrayna Genel Kurmay Başkanı Zalunskiy Polonya Ukrayna sınırında gizli bir üste buluşmuş. Bu ilk buluşma değilmiş. Bu buluşma “savaş konseyi” toplantısı olarak adlandırılıyormuş. Ukrayna komuta kademesinin tümü toplantıda hazır bulunmuş. NATO’nun askeri şefi Amerikalı General Christopher Cavoli ve İngiliz Genel Kurmay Başkanı Amiral Sör Tony Radakin’de toplantıya katılmış. Toplantıda Ukrayna’nın duran karşı taarruzu ve askeri stratejisinin yeniden düzenlenmesi başlıkları ele alınmış. Bu “savaş konseyinin” ilk toplantısı değilmiş ama Batı ittifakıyla Ukrayna arasındaki askeri köprüyü esas olarak İngiliz Genel Kurmay Başkanı Radakin oluşturuyormuş, öyle ki Zalunskiy onun için “Bu bizim adamımız” diyormuş. O kadar yakınlarmış ki, birbirlerine en çok sevdikleri viskileri hediye ediyorlarmış. 

“Savaş konseyi” NATO Generalleri, İngiliz Genel Kurmay Başkanı ve Ukrayna Genel Kurmayını kapsıyor yani bu Ukrayna Rusya savaşı değil, adlı adınca NATO Rusya savaşı. Ukrayna’nın savaş stratejisini konsey belirliyor. Nicedir aşikar olan ilk elden ifade ediliyor. Bu durum akla Amerikalı oligark George Soros’un otuz yıl önce yazdıklarını getiriyor. Soros 30 yıl önce şöyle yazmıştı:

​“Bu arada, Doğu Avrupa’dan gelecek insan gücünün NATO’nun teknik yetenekleriyle birleşmesi ortaklığın askeri potansiyelini büyük ölçüde arttıracaktır çünkü NATO ülkelerinin harekete geçme isteklerinin önündeki başlıca kısıtlama olan ceset torbası riskini azaltacaktır. Bu, yaklaşmakta olan dünya kargaşasına karşı uygulanabilir bir alternatiftir.”

Ukrayna ve NATO generalleri birbirine sevdikleri viskileri hediye ediyorlar. Ukrayna Soros’un sözünü ettiği “ceset torbalarıyla” dolu. NATO ülkeleri Rusya’ya karşı savaşı kendi ülkelerine resmi “ceset torbası” gelmeden yürütüyor. “Gönüllü” adı altında savaşan NATO askerleri “ceset torbasına” dönüşse dahi bu onların kendi tercihleri olarak kabul ediliyor. Ortaya çıkan manzara artık Soros’un hayalinin gerçekleşmesi midir, yoksa zaman içinde adım adım hayata geçirilmiş bir stratejinin sonucu mudur objektif veriler ışığında bunu her okuyucu kendisi değerlendirebilir. 

Son “savaş konseyi” toplantısının nedeni NATO Rusya savaşının gidişatının yarattığı huzursuzluktur. Ukrayna’nın ağır kayıpları ve Ukrayna halkında artan hoşnutsuzluk haftalardır Batı basınının gündemindedir. Alman hükümetinin sıkı sansürüne rağmen Der Spiegel’e aktarılan bilgiler muhtemelen Alman yönetici seçkinleri arasında derinleşen bölünmelerin ürünüdür. Bu ifşaatın, Alman egemen sınıfı içinde bir tür muz cumhuriyetine dönüşmekten rahatsızlık duyanların bir hamlesi olması olasılığı yüksektir. Savaşın uzaması bu türden bölünmeleri daha da derinleştirecektir.

Son haftalarda Rusya içine yönelik drone saldırılarında bir artış görüldü. New York Times gazetesine konuşan bazı Amerikan savunma yetkilerine göre bu saldırıların nedeni Ukrayna’nın “Savaş alanındaki cansız ilerlemesi karşısında halkını ve ordusunu cesaretlendirmek” istemesi. NATO’nun savaşı için “ceset torbası” olmak istemeyenlerin artışta olduğunu art arda gelen bu haberlerden çıkarmak zor değil. Ukrayna’da hoşnutsuzluk artmaktadır ancak bu hoşnutsuzluğun kış aylarında Avrupa’nın dört köşesine yayılması yüksek bir olasılıktır. Enerji ve gıda maddeleri fiyatlarındaki artışın halk sınıflarının yaşam koşulları üzerinde yarattığı ağır etkiler kış aylarında çok daha görünür hale gelecektir. 

Paylaşın