Cenk Ağcabay, Slider, Umut Yazıları

Finans-Kapitalin petrol boruları ülkesi olarak Filistin ve Dr. Hikmet Kıvılcımlı – Cenk Ağcabay

Hamas ve diğer Filistin direniş güçlerinin İsrail’e yönelik askeri operasyonun ardından beklendiği gibi İsrail tüm gücüyle Gazze’ye saldırıyor. ABD Deniz Kuvvetlerine ait savaş gemileri bölgeye doğru ilerlemeyi sürdürüyor. Gazze karadan, havadan ve denizden bombardıman altında. Abluka ve bombardıman Gazze halkı için yeni bir durum değil. Gazze halkı yıllardır abluka ve bombardıman altında yaşıyor. İşgalci İsrail’in bu operasyonla bozulan imajını düzeltmek için hep olduğu gibi daha büyük katliamlara imza atması, ne büyük bir askeri güç olduğunu göstermesi gerekiyor. Bu eşyanın tabiatı gereğidir. İsrail’in güç gösterisi yapması, öldürmesi daha çok öldürmesi gerekiyor. Öldürmeyen İsrail ayakta kalamaz, bunu en iyi kendisi ve sahipleri biliyor.

İsrail ve onun emperyalist sahipleri sadece ağır bir bombardıman gerçekleştirmiyor hep olduğu gibi bu bombardımanlara ideolojik bombardımanlarda eşlik ediyor. Bir hırsız ve soyguncu olduğu İsrail yargı kayıtlarıyla teslim edilmiş Başbakan Binyamin Netanyahu, bu süreçte bir kez daha en kullanışlı karta oynuyor. Yaptığı açıklamada, “Onlar vahşidir. Hamas IŞİD’dir.” diyor. “Uluslararası toplumu” bu küresel tehdide karşı İsrail ile yan yana durmaya çağırıyor.

Yaşadığımız dünya böyle bir yer. IŞİD’in ABD’yle beraber en büyük destekçisi şimdi Filistin halkını katletmek için Hamas eşittir IŞİD söylemini yükseltiyor. Tek amacı daha fazla Filistinli çocuk öldürmek içim meşruiyet kazanmak. Netanyahu bunun için “tüm medeni dünyayı barbarlığa karşı mücadeleye” çağırıyor. İngiltere mesajı hemen aldı ve İngiliz İçişleri Bakanı Suella Braverman, İngiliz polisinin Filistin bayrakları, sloganları ve belirli bağlamlarda sergilenen diğer sembolleri nefret söylemi olarak ele alması gerektiğini söyledi. Ona göre, “Nehirden denize, Filistin özgür olacak” gibi sloganlar İsrail’in dünyadan silinmesine yönelik şiddetli bir arzunun ifadesi olmaktadır ve yargılanmalıdır.

İngiltere hükümeti harekete geçti. Başbakan Rishi Sunak Londra’nın kuzeyindeki Finchley United Sinagogu’nda bir dua ayinine katıldı. Burada bir konuşma yapan Sunak,  “Hamas’ı destekleyen herkesin ‘hesap vereceği’ sözünü verdi.” Sunak Filistin halkının tarihsel haklılığını savunan herkesin hapishaneye gideceğini ifade etmiş oldu. İngiltere’de Filistin halkının tarihsel haklarından ya da onun mücadelesinin tarihsel ve toplumsal dayanak noktalarından söz etmek yasak. Neden? İngiliz hükümetine göre, bunlardan söz etmek terörizme destek vermek anlamına geliyor.

İngiltere böyle tutum alıyor çünkü Filistin meselesi söz konusu olduğunda İngiltere’ye dikkatle bakmak gerekiyor. İngiliz emperyalizminin Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrası Ortadoğu’yu yeniden şekillendirirken kullandığı araçlardan biri Filistin’di. Bir İngiliz sömürgesi olarak şekillendirilen Filistin, esas olarak bölgenin petrol kaynakları açısından önem taşıyordu. 11 Ekim 1971’de 12 Mart faşizmi tarafından ölüm cezasıyla aranırken yurt dışında yaşamını yitiren devrimci önder Hikmet Kıvılcımlı ölümünden bir süre önce yazdığı yazılarda Filistin meselesine dair kristal netliğinde bir dizi saptama yapmıştı.

Kıvılcımlı Filistin devriminin bölgenin devrimci gelişmesi açısından taşıdığı büyük önemi sürekli dile getirirken, Filistin ve bölge tarihine bakışına yön veren Tarih Teorisinin zengin birikimini kullanarak güçlü bir zemin oluşturuyordu. Kıvılcımlı’ya göre, Filistin meselesi esas olarak bir petrol meselesiydi. Bunu şöyle ifade etmişti: “Niçin Filistin? Yedi bin yıllık Irak-Mısır uygarlıkları bir yana. O uygarlıkların hemen bütün Bezirgân yollarının düğümlendiği Kudüs kutsal kenti uğruna derebeyleşmiş barbarların bin yıllık Haçlı Seferleri de bir yana. Filistin, 19’uncu yüzyılda Avrupa kapitalizminin büyük sömürge geçitleri üstünde sataşma üssü olarak da eski görevini gölgede bıraktı. 20’nci yüzyılda Filistin’in bir petrol kumkuması olduğunu anlamak için, Yakındoğu haritasına bir bakıvermek yeter.

Filistin’de petrol mü var? Hayır. Olsa ne çıkar? Filistin: Finans-Kapitalin petrol Kuyuları ülkesi değil, petrol Boruları ülkesidir. Yakındoğu’nun en büyük petrol kaynaklarında üretilen cevher akaryakıt, düne dek başlıca 4 uzun petrol borusu ile Akdeniz’e akardı. O Pipeline’lardan 3’ü doğrudan doğruya Filistin topraklarına emanet edilmiştir.”

İsrail emperyalizmin petrol bekçisi olarak böyle ortaya çıkmıştı. Son zamanlarda çokça dile getirilen “vekalet savaşı” kavramı en somut biçimini İsrail ile almıştı. İsrail sadece vekalet savaşları kavramına sığmayacak denli önemliydi. İsrail esas olarak bir petrol bekçisi olan bir “vekalet” devletti.

Kıvılcımlı’nın ifadesiyle, “İsrail Filistin’i, Uluslararası Finans-Kapital petrol can damarını, kendi şahdamarı gibi, tepesinden tırnağına dek kuşanır. İsrail’in hangi bölgesinde olursa olsun. Kızıldeniz’den Lübnan sınırına dek neresinde kılına dokunulsa, mutlak petrol borusuna dokunulmuş olur. O boruya değen, Finans-Kapitalin Şahmerdanı Dünya Petrol Şirketlerinin bamteline basmış olur. O bamtelin harekete getirdiği başta İngiliz-Amerikan Emperyalizmleri gelmek üzere, birbiri ile domuz topu olmuş irili ufaklı tüm emperyalizmi ayağa kaldırır.”

İsrail’in Ortadoğu’nun ortasına bir kama olarak saplanmasının gerisinde emperyalizmin petrol akışını güvence altına alama arayışı yatıyordu. İsrail bu arayış doğrultusunda yoktan var edildi. Siyonist propagandanın aksine Yahudi halkının Filistin’e yerleşmek gibi özel bir arzusu bulunmuyordu. İsrailli tarihçi İlan Pappe’nin verdiği bilgilere göre, 1904-1914 yılları arasını kapsayan zaman diliminde Filistin’e 20.000 ile 40.000 arası yerleşimcinin ulaştığı, yerleşimcilerin ezici çoğunluğunun Rusya’dan geldiği biliniyor. Rusya’da o dönem yaygın olan Yahudi katliamlarıydı göçün nedeni. Rusya’dan gelen yerleşimcilerin büyük çoğunluğunun Siyonist propaganda da anlatıldığı gibi buraların boş alanlar olmadığını, burada Filistin Arap halkının yerleşik olduğunu gördüklerinde büyük bir şaşkınlık yaşadıkları ifade ediliyor. Bu şaşkınlığı yaşayan yerleşimciler o dönem Rusya’dan ayrılan Yahudilerin sadece yüzde 4’üne denk düşüyor ve Filistin’e ulaşan ve bu şaşkınlığı yaşayanların yüzde 90’ı kısa süre içinde Filistin’i terk edip ABD’nin, Kanada’nın yolunu tutuyor.

İkinci Emperyalist savaş sırasında Nazilerin düzenlediği büyük Yahudi katliamları olmasa Yahudi halkının Filistin’de yeni bir ülke kurma yönünde herhangi bir girişimi yoktur. Nazi katliamları bu girişimin önünü açmıştır. Siyonizm kuşkusuz yeni değildir ama Siyonizm’i etkin bir güç haline getiren esas olarak Nazi’lerin Yahudi kıyımıdır. Almanya’da iktidara gelen faşizmin Yahudi halkına dönük katliamlarının bedelini ödemek emperyalizmin petrol çıkarları nedeniyle Filistin’in Arap halkına düşmüştür. Kıvılcımlı bu olguya şöyle işaret ediyor: “New York milyonlarca Yahudi dolu. Bunların hepsi zengin milyoner. Yerlerinden kıpırdamazlar.” Yeni yerlerinden kıpırdamamaktadırlar ancak bilindiği gibi bunların büyük çoğunluğu göçmen Yahudilerdir ve Filistin’e gitmemişlerdir.

Kıvılcımlı’nın 1971 yılında yazdıkları Filistin meselesinin temellerinin kavranmasında oldukça güçlü araçlar sunmaktadır. Bu durum Kıvılcımlı’nın Marksist-Leninist teoriyle kurduğu güçlü ve yaratıcı ilişkinin bir ürünüdür. Kıvılcımlı 11 Ekim 1971’de aramızdan fiziksel olarak ayrıldı ancak onun devrimci kavgası, devrimci teorisi mücadelenin sürdüğü her yerde yaşamaya devam ediyor. Ölüm yıldönümünde yayınlanan yeni bir kitap, “Dine ve Politikaya Dair Yazılar” Kıvılcımlı’nın bugüne dek yayınlanmamış çeşitli yazılarını içeriyor. Bu kitaptaki yazılar Kıvılcımlı’nın özgün Tarih Teorisi ışığında çeşitli konulara dair yaklaşımlarını ortaya seriyor.

Kıvılcımlı bir yandan Marksist teorinin ana meselelerine eğilip, bu konuda önemli açılımlar yaparken bir yandan da o günkü politikanın güncel meselelerine somut yanıtlar üretmişti. Her iki alanın görevlerini birlikte kavrayan ve çözmeye çalışan bir devrimciydi Kıvılcımlı. Filistin meselesine dair yazdıkları bu görev anlayışının sonucuydu. Ölüm yıldönümünde bu büyük devrimcinin teorik ve pratik birikimi önünde saygıyla eğiliyor ve onun yükselttiği Kızıl Bayrağı dik tutmaya devam edeceğimizi yineliyoruz.   

Paylaşın