Cenk Ağcabay

Venezüela’ya emperyalist saldırı: “Anlatılan senin hikayendir” – Cenk Ağcabay

Onlar Venezüela’da bir karşı-devrim organize etmek için senelerdir açık, örtülü faaliyet yürütmüyorlarmış; Venezüela’daki  “sosyalist zulümden” kurtulmak isteyen bir “demokrasi hareketi” ortaya çıkmış ve kendileri de dünyanın her yerinde olduğu gibi Venezüela’da da “demokrasi, sivil toplum, insan hakları, serbest ticaret” talebiyle harekete geçen halka patenti kendilerine ait olan bu kutsal değerler adına yardım eli uzatıyorlarmış…

Her zaman olduğu gibi yine bu bayatlamış hikayeleri anlatıyorlar. Ellerindeki küresel ölçekli devasa propaganda aygıtları hiç durmadan bunları anlatıyor. Tetikçileri olan yayın organları bu aralar sürekli şu tip “önemli” manşet haberler yapıyor: “Venezüela halkı muhtaç, öfkeli ve sosyalizmden bıkmış”. “Venezüela güvenlik güçleri geçen hafta en az 35 muhalifi öldürdü”.

Bir taraftan propaganda makinesi tam gaz çalışıyor, diğer taraftan da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı faşist Bolton habercilerin karşısına geçip konuşuyor: “Büyük Amerikan şirketleriyle görüşmelerimiz, fikir alış verişlerimiz devam ediyor. Eğer Venezüela petrol üretimini bu şirketler gerçekleştirirse çok önemli değişimler yaşanacak.”

Henüz üzerinden çok uzun zaman geçmedi, Küba hükümeti de konuyla ilgili resmi açıklamasında bir kez daha anımsatma ihtiyacı duyuyor ve belirtiyordu “daha öncekiler kesinlikle unutulmamalıdır, bu darbe girişimi 2002’deki darbe girişiminin, 2003’teki petrol lokavtının ve geçtiğimiz ağustos ayında Başkan Maduro’ya yönelik suikast girişiminin bir devamıdır.”

ABD emperyalizminin Venezüela’daki darbe girişimi karşısında Küba’nın bu net ve açık tutumu, majestelerini hemen harekete geçirdi. New York Times gazetesine manşet yaptırdıkları bir haberde, Maduro’yu dayanıklı kılan asıl unsurun Küba gizli servisi ajanları, Venezüela Ordusu’nu yöneten Kübalı askeri danışmanlar, muhalefeti ezmek amacıyla Venezüela’da bulunan Küba askeri ve politik yetkilileri olduğunu Amerikalı “uzmanlar”, diplomatlar ve haberde görüşlerine yer verilen bazı Venezüela’lıların sözleriyle “ortaya serdiler”.

Amerikan emperyalizmin Küba’ya yönelik haklı ve köklü düşmanlığı iyi bilinir. Bu nedenle, Amerikalı uzmanlar da sürekli olarak, Venezüela’da diktatörlük yıkılıp “demokrasiye” geçildiğinde en büyük kaybedenin Küba olacağını keyifle anlatıyorlar. Küba hükümeti yaptığı resmi açıklamada, “Venezüela’da gerçekleştirilmek istenen rejim değişikliği operasyonunda görev alan bölge ülkelerinin tutumunu “utanç verici” olarak niteledi. Faşist Bolsanoro’dan diğerlerine Amerikan emperyalizmine uşaklık yapmanın “utanç verici” değil, tersine bir şeref madalyası olarak kabul edildiğini de iyi biliyoruz.

Max Blumenthal, Dan Cohen, Eric Draitser konuyla ilgili kapsamlı araştırmalarının sonucunda, Venezüela’nın “yeni lideri” Guaido’nun Amerikan emperyalizmi tarafından nasıl imal edildiği hakkında ciddi bilgiler sundular. Guaido hakkındaki bu bilgiler, emperyalizmin çevre ülkelerde kendine hizmet edecek kadro ve hareketleri nasıl örgütlediğini daha berrak görmemizi sağlayan veriler sunuyor. Karakas’taki Andres Bello Katolik Üniversitesi’nden 2007 yılında mezun olan Guaido, aynı yıl Amerika’daki George Washington Üniversitesi’nde Politika Yönetimi Programı’na kabul edilmiş. Onu Amerika’ya getiren ve “elinden tutan” kişi, Latin Amerika’nın en tanınmış Neo-Liberal iktisatçılarından Venezüela’lı Luis Enrique Berrizbeitia’ymış. Berrizbeitia, IMF’de üst düzey yöneticilik yapmış. IMF’den önce, Chavez’in iktidarıyla ayrıcalıklarına son verilen Venezüela petrol oligarşisinin hizmetinde on yıldan fazla Venezüela Petrol Şirketini yönetmiş. Berrizbeitia, Guaido’nun “elinden tutmuş” ve onun sadece ABD’de eğitim görmesine değil, orada önemli, etkili, isim ve kurumlarla ilişki kurmasına da olanak yaratmış.

Amerika’da ilişkilerini gelişen Guaido’nun eli, Amerikan finans-kapitalinin en büyüklerinden olan ve sağcı hareketlere dünya çapında sundukları mali destekle tanınan Koch kardeşlerin yüklü mali fonlarına kadar uzanmış. Chavez’in 21. Yüzyıl Sosyalizmi olarak adlandırdığı 2007 yılı politik açılımına karşı CİA’nın oluşturduğu “demokrasi programları” çerçevesinde örgütlenen grupların faydalandığı mali fonlardan genç bir muhalif olarak Guaido’da faydalanmış. Bir İspanyol Think Tank kuruluşu olan FRIDE Institute’nün araştırmasına göre, Amerikan kurumlarından her yıl 40 ile 50 milyon dolar arası yardım 2007 yılında alanını genişleten genç “muhalefet” liderlerine akıyormuş ve bu genç liderler Venezüela içinde değişik örgütler içinde faaliyetlerini sürdürüyormuş. Guaido’da “2007 Kuşağı” olarak adlandırılan bu muhalif genç liderlerin en ateşli olanlarından birisiymiş.  

2010 yılında Chavez’i devirmek amacıyla düzenlenen önemli bir toplantıda bir araya gelen “muhalif” liderler arasında Guaido’da varmış ve bu toplantı, George W Bush döneminde ABD Dışişleri Bakanlığı’nda üst düzey görev yapmış azılı bir rejim karşıtı Kübalı Otto Reich’ın yakın ilgisine mazhar olmuş.

Meksika’da bir otelde gerçekleştirilen bu toplantının tüm masraflarını Venezüela’nın Chavez öncesi dönemde petrol sektörünün tanınmış isimleri karşılamış. Bunlardan birisi, kendisini bir “insan hakları aktivisti” ve “entelektüel” olarak tanımlayan Gustava Torrar imiş; bir diğeri, Meksika Petrol ve Gaz Şirketinin Venezüela temsilcisi Reynaldo Tovar Arroyo. Bu Meksika petrol şirketinin Venezüela Petrol şirketi ile sözleşmeleri de bulunuyormuş.

Bu toplantıyı finanse eden isimlerden birisi Eligio Cedeño isimli bir başka Venezüela’lı eski petrol zenginiymiş. Cedeno’da Chavez öncesi petrol sektörünün önde gelen isimlerindenmiş ve 1998’de ABD’ye iltica etmiş, orada yaşıyormuş. Onun yakını olan bir diğer isim Pedro Burelli. O da geçmişte Venezüela Petrol Şirketinin başkanlığını yapmış, Chavez iktidarı alınca ABD’ye gitmiş. ABD finans tekeli JP Morgan’da yöneticilik yaptıktan sonra, Georgetown Üniversitesi’nin Latin Amerika Programı’na danışmanlık yapmaya başlamış. Burelli, Maduro’nun da, Kaddafi’nin olduğu gibi yollarda sürüklenerek öldürülmesini görme arzusunu sık sık dile getiriyormuş.

Trump yönetimi yeni bir kararla, ABD’nin Latin Amerika’da geçmişte yürüttüğü karşı-devrimci savaşlarda üst düzey görev almış Elliot Abrahams adlı faşisti Venezüela meselesinden sorumlu kıldı. Onun geçmişi, bu göreve ne için getirildiği hakkında yeterince fikir veriyor. Geçmiş deneyimlerinden hareketle Latin Amerika halklarına karşı yürütülecek yeni kirli savaşlara kumanda edecek. Elindeki ilk dosya: Venezüela. Blumenthal’in yayınladığı bir fotoğraf, Elliot Abrahams ile bir başka Venezüelalı genç “muhalefet lideri” Smolansky’nin samimiyetini gösteriyor. “Önce Adalet” adlı hareketin lideri olan bir başka genç muhalif Goicoecha, 2006 yılında arabasında ele geçirilen patlayıcı maddeler nedeniyle 1 yıl hapis yatmış, hapishane çıkışı ABD’ye gitmişti. Kasım 2017’de New York Times’a konuşan Goicoecha, suçsuz olduğunu, tek suçunun “komünizmden kurtulmuş özgür bir toplum hayal etmek” olduğunu söylemişti. Venezüela’ya yönelik yeni operasyonda o da öne çıkan isimlerdenmiş.  

Bu bilgiler, Venezüela’nın muhalefet liderlerinin genel portresini görmek açısından bir açıklık sağlıyor; öne çıkan bu figürler sanırız Venezüela’daki muhalefetin politik karakterine ışık tutuyor. Faşist Bolsonaro’yla aynı düşünce dünyasını paylaşıyorlar ve onların birleştirici zemini ABD emperyalizmine her düzeyde mutlak bağlılık.

Venezüela’lı gazeteci Diego Sequera anlaşıldığı kadarıyla, “Guaido Venezüela’dan çok dışarıda tanınıyor” diyor ve ekliyor “o Washinton çevrelerinde sağcılığıyla bilinen bir isim ve uygulanmak istenen program için uygun bulunmuş olmalı”. Venezüela’yı yakından takip eden ve Venezüela politik tarihi hakkında çalışmalar yapan Arjantinli sosyolog Marco Teruggi’ye göreyse, “Juan Guaido, bu durum için üretilmiş bir karakter.”

Tüm bu ilişki ağlarının ve ABD ve Avrupa emperyalist devletlerinin açık tutumlarının gösterdiği gibi, Venezüela, hazırlıkları uzun zamana yayılmış emperyalist bir saldırı dalgasıyla karşı karşıya. Kuşkusuz ki, saldırı yeni değil ama başlatılan operasyon yeni bir aşamaya geçildiğine işaret ediyor.

ABD emperyalizmi, Faşist Bolsonaro ve diğer uşak hükümetlerle bölgede yeni bir politik aks oluşturarak Latin Amerika’da anti-emperyalist birikimi, sosyalist ya da halkçı yönelimli politik hareketleri ezmek için Venezüela’da harekete geçti. Emperyalizmin son 30-40 yıldır uyguladığı halklar için sonuçları yıkıcı olan “ekonomik yaptırım” politikasını Venezüela’da sert hamlelerle harekete geçirmişti. Bu politikanın etkili sonuçlar doğurduğuna yönelik işaretleri aldığında operasyonu başlatmak için düğmeye bastı.

Blumenthal’in sözleriyle, kısa bir süre öncesine kadar, “Venezüela halkının ancak yüzde yirmisinin tanıdığı birisi” aniden ülkenin lideri, dünyanın “demokrasi” umutlarından biri haline geldi. Onu Venezüela halkının ancak yüzde yirmisi tanıyordu belki ama belli ki asıl tanıması gerekenler gayet yakından ve iyi tanımıştı.

Tanıması gerekenler öyle iyi tanımıştı ki, kendini Venezüela Başkanı ilan etmesinden hemen sonra New York Times editoryası bu “demokrasi” abidesini hemen selamlamış, Guaido’nun “Maduro’ya karşı, yeni bir stil ve ülkeyi ileriye götürecek vizyona sahip, güvenilir biri” olduğunu haber vermişti. Bloomberg, onun “demokrasiyi restore edeceğine” inandığı güvencesini vermişti. Wall Street Journal, Venezüela’nın “yeni demokratik lideri”ni coşkuyla okuyucularına tanıtmıştı.

Emperyalizmin sözcülerinin Guaido’ya güvenmesi ve onu coşkuyla selamlaması eşyanın tabiatına uygun, onlar Amerikan Finans-kapitalistlerinin, Venezüela oligarşisinin çıkarları için çalışıyorlar. Kendi imal ettikleri “liderin” önünü açmak için durmaksızın faaliyet yürütüyorlar.

Bu apaçık gerçeklik, tüm dünyada devrimci-sosyalist güçlere Venezüela halkıyla devrimci dayanışmayı yükseltme görevini yüklüyor. Saldırı dalgası tüm dünyada anti-emperyalist, sosyalist, halkçı güçlere yöneliktir. Venezüela şu anda sadece ön cephe ülkesidir.

Yani, “Anlatılan senin hikayendir”…

Paylaşın