Cenk Ağcabay, Slider, Umut Yazıları, YAZARLAR

Avrupa egemenlerinin yeni savaş ve silahlanma politikaları üzerine – Cenk Ağcabay

Avrupa egemen sınıflarının silahlanma ve savaşı büyütme yönündeki hamleleri, Trump’ın Avrupa’yı Ukrayna masasından kovmasıyla yeni boyutlar kazandı. Alman Savunma Bakanı’nın Ukrayna’daki savaşın beş yıl daha devam etmesi gerekliliği üzerine sözlerine her gün başka bir Avrupalı yetkilinin savaş ve mutlaka savaşa dair yeni sözleri ekleniyor. Avrupa’da ekonomik ve siyasi kriz süreci derinleşirken, Avrupa Finans-kapitalinin gerçek eğilimleri apaçık gözler önüne seriliyor, uzun zamandır yüzünü gizleyen liberal örtü hızla kayıp gidiyor. Öyle ki, Avrupa Finans-kapitalinin basındaki en rafine sözcüsü Financial Times okuyucularına artık bir açık savaş aparatı olarak sesleniyor.

Financial Times yazarı janen Ganesh geçen hafta yazısına “Avrupa bir savaş devleti kurmak için refah devletini budamak zorunda” başlığını attı. Yazısında, Avrupa’da bir “savaş devleti” kurmanın zorunlu olduğunu savunan Ganesh, bunun ancak refah devleti budanarak gerçekleştirilebileceğini iddia etti. Ganesh eski Alman Şansölyesi Angela Merkel’in 13 önceki bir konuşmasında verdiği bazı bilgileri aktardı ve yazısını bu bilgilere dayanarak geliştirdi. Merkel 13 yıl önce şunları söylemiş: “Avrupa dünya nüfusunun yüzde 7’sini, ekonomik çıktısının dörtte birini ve sosyal harcamalarının yarısını oluşturuyor.” Merkel bu rakamları sosyal harcamaların azaltılmasının zorunluluğunu vurguladığı bir konuşmada vermişti. Merkel Sovyetler Birliğinin çözülüşü sonrası sürekli budanan sosyal harcamaları daha da küçültmenin yollarını arıyordu.

Ganesh’e göre, sosyal harcamaların bu derece yüksek olduğu Avrupa’nın “Askeri açıdan en savunmasız olması kabul edilebilir değildir.” Avrupa Finans-kapitalinin silahlanma ve savaşı büyütme hamleleri işte bu temel çarpıtma üzerine inşa edilmeye çalışılıyor: “Askeri açıdan en savunmasız.” Avrupa gerçekten de “Askeri açıdan en savunmasız” mıdır? Dünyanın en büyük askeri saldırı gücü NATO üyesi Avrupa ülkelerinin varlığı ortada dururken bu nasıl iddia edilebilir? NATO’nun askeri kapasitelerinin büyüklüğü ve üstünlüğü hemen herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Peki nasıl oluyor da, NATO “güvenlik şemsiyesi” altındaki Avrupa “Askeri açıdan en savunmasız” ilan edilebiliyor? Bu apaçık çarpıtma, Avrupa Finans-kapitalinin yeni silahlanma ve militarizasyon hamlelerinin zeminini oluşturmak için yeniden üretiliyor. Sosyal harcamaların budanması ve kaynakların silahlanmaya ayrılması gerektiğini belirten Ganesh, karşı karşıya oldukları asıl sorunu da yazısının son kısmında ortaya koyuyor.

Ganesh’e göre, “Asıl soru halkın aynı fikirde olup olmadığıdır.” Avrupa egemenleri ve onların sözcüleri silahlanma ve savaş konusunda kararı vermiştir ancak bunu halklarına nasıl kabul ettirecekler? Finans-kapital ve sözcüleri için asıl mesele budur. Ganesh bu konuyla ilgili olarak, “Zengin demokratik toplumların zorlu reformlar yapmakta” sıkıntı çektiklerini belirtiyor. Bu yuvarlak sözlerin anlamı, Avrupa egemenlerinin askeri harcamaları arttırıp, sosyal harcamaları kısmanın yaratacağı sosyal ve siyasi tepkilerden duydukları korkudur. Ganesh bu konuda Avrupa Finans-kapitaline ABD örneğinden ilham almasını önermektedir. ABD’de silah sanayi tesislerine ve ordu üslerine ev sahipliği yapan Kansas ve Kentucky gibi eyaletlerde mesleki eğitim ve üniversite diploması sayılarının diğer eyaletlerden çok daha iyi durumda olduğu bilgisini veren Ganesh, bu eyaletlerdeki işveren oranının bazı eyaletlerden iki kat daha fazla olduğunu söylüyor. Ganesh Amerika’da olduğu gibi, Avrupa’da da silahlanmanın sermayeye önemli kazanımlar getireceğini büyük keyifle anlatıyor.

Ganesh Avrupa egemenlerinin kendi halklarından duydukları korkunun aşılması için çeşitli önermeler geliştirirken, bir noktaya vurgu yapıyor. Ganesh “Zengin demokratik toplumların” zorlu reformları uygularken yaşadıkları sıkıntıları ortaya koyduktan sonra, “Şimdi olduğu gibi gerçek bir korku unsurunun devreye girmesinin” reformların uygulanması için uygun bir zemin oluşturduğunu belirtiyor. Avrupa egemenlerinin silahlanma ve savaş politikalarını “korku unsuru” aracılığıyla kendi halklarına kabul ettirebileceklerini dile getiriyor. Ganesh yıllardır durmaksızın yinelenen “Avrupa üzerinde Rus tehdidi”, “kendini savunmaktan aciz Avrupa” söylemlerinin temel kaynağını ve işlevini bu sözleriyle ortaya koyuyor. Ganesh doğru bir noktaya işaret ediyor, silahlanma ve savaş politikaları ancak yüksek düzeyli korku yayarak hayata geçirilebilir.

Financial Times gazetesinin bir başka ağır topu Martin Wolf’ta Ganesh’le aynı kanıdadır. Ona göre de, “Eğer ABD artık liberal demokrasinin savunucusu ve destekçisi değilse, potansiyel olarak bu boşluğu doldurabilecek tek güç Avrupa’dır. Avrupalılar bu ağır görevde başarılı olmak istiyorlarsa, işe kendi evlerini güvence altına almakla başlamalıdırlar. Avrupa kendini savunmak için hızla harekete geçmezse, liberal demokrasi tümüyle yok olabilir.” Bu yok oluşun önüne geçmek için ne yapmak gerekir sorusunu da şöyle yanıtlıyor Wolf: “Kuşkusuz Avrupa savunma harcamalarını önemli ölçüde arttırabilir.” Önermenin özü açıktır, Avrupa emekçilerinin artık sadece küçük bir kısmına ulaşabildikleri de ellerinden alınıp silah tekellerine yönlendirilmelidir. Liberal demokrasi dedikleri yeni savaş uçakları, yeni savaş gemileri ve yeni füzelerle korunmalıdır. Avrupa’nın gelip dayandığı nokta, savaş ve silahlanma politikalarının demokrasi ve özgürlükler örtüsü altında hayata geçirilmesidir.

Financial Times yazarlarının ifade ettiği görüşler, geçen hafta Avrupa’nın en büyük silah tekellerinden Almanya merkezli Rheinmetall’in CEO’su Armin Papperger tarafından bir basın toplantısında daha açık ifadelere kavuşturuldu. Papperger, “Yeniden silahlanma dönemi başladı. Bu bize önümüzdeki yıllar için daha önce hiç deneyimlemediğimiz büyüme beklentileri getiriyor.” diyor. Geçtiğimiz yıl yüzde 30 büyüdüklerini söyleyen Papperger’e göre, bu yıl yüzde 40 büyüyecekler. Papperger’in açıklamalarına göre, Rheinmetall’in hisseleri 2022’de Ukrayna savaşının başlamasından bu yana yüzde 1.000’den fazla yükselmiş. Şirketin hissedarlarının yarısı Amerikalı ve İngiltereli. Rheinmetall artan talep nedeniyle son iki yılda Litvanya, Macaristan ve Romanya’da yeni fabrikalar inşa etmeye başlamış. Ukrayna savaşından sonra Almanya’da kurduğu yeni fabrikasını 13 ayda tamamlamış. Yeni bir tesisin yapılmasının kabulü için ortalama iki yıl beklenen Almanya’da, Rheinmetall’in yeni tesis kurmadaki hızına ve ona sağlanan devlet desteğine dikkat çekiliyor. Rheinmetall’in Almanya’da artık kullanılmayan otomobil fabrikası tesislerini silah üretimi için harekete geçirme yolunda girişimleri de son aylarda gündeme gelmeye başladı. Rheinmetall’in Osnabrück yakınlarında Volkswagen tarafından işletilen ve geçen yıl kapanma tehlikesini kıl payı atlatan bir fabrikayı devralması gündeme gelen seçeneklerden biri. Papperger büyüme planlarının büyük ölçüde Alman hükümetinden alacakları yeni siparişlere bağlı olarak şekilleneceğini söylüyor.

Rheinmetall Almanya’nın eski silah üreticisi şirketlerinden. 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı yıllarında Nazi hükümeti tarafından devlet şirketine dönüştürülmüş ve Nazi savaş aygıtı için üretim yapmış. Toplama kamplarında zulüm altında tutulan Yahudiler Rheinmetall’in fabrikalarında köle işgücü olarak çalıştırılmış. Savaşın sonuna doğru fabrikaları bombardımanlar nedeniyle üretim yapamaz hale gelmiş. Bu kirli geçmişin sahibi şirket savaş sonrasında faaliyetlerine yeniden başlamış.

Trump’ın Ukrayna savaşını durdurma ve bir ateşkesin yapılmasını sağlama yönündeki hamleleri Avrupa egemenlerinin yeni silahlanma adımlarını hızlandırdı. Trump’ın NATO hakkında kullandığı olumsuz ifadeler Avrupa egemenleri arasında büyük bir huzursuzluk yarattı. Transatlantik ittifakı üzerine tartışmalar hız kazanırken, Avrupa “güvenliği” etrafında birleşme gerekliliği üzerine yaklaşımlar güç kazandı. Almanya’nın yeni Şansölyesi olacak Merz’in savunma harcamalarını arttırma yönündeki açıklamalarına, bu kez Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Avrupa’nın yeniden silahlanması planı kapsamında 800 milyar euroluk savunma harcamasını harekete geçirme projesi gündeme geldi. Fransa’dan Macron, İngiltere’den Starmer benzer ifadelerle yeni silahlanma projeleri için çağrı yaptı. Avrupa silahlanacak ama bu en fazla ABD’nin işine yarayacak.

ABD politikaları nedeniyle gündeme gelmiş gibi görünen ve sunulan yeniden silahlanma projelerinden en fazla yararlanacak olanın ABD olması bir çelişki gibi görünüyor ancak mesela Rheinmetall CEO’su Papperger’e göre durum böyle değil. Kısa bir süre önce Pentagon yetkilileri ve Ukrayna Devlet Başkanı ile bir araya gelen Papperger basının sorunlarını yanıtlarken, Avrupa’da savunma harcamalarının artmasına rağmen ABD’nin kilit Pazar olmaya devam ettiğini belirtti. Ona göre, “ABD savunma sanayi için bir istikrar sütunu” idi. Avrupa’yı ABD’den kopma eğilimine karşı uyaran Papperger, ABD’de bulunan sekiz fabrikalarının son zamanlarda yaşanan siyasi çalkantılara rağmen sorunsuz çalışmaya devam ettiğini söyledi. ABD ve AB arasında yaşanan yeni gümrük ve tarife sorunlarından etkilenmediklerini, ilişkilerinin dostane ve güçlü bir şekilde sürdüğünü vurguladı. Papperger olayların tam merkezinde konumlanıyor ve bu nedenle olan biteni somut olarak kavrayabiliyor. Avrupa’nın yeni silahlanma ve savaş politikalarından en fazla ABD silah tekelleri yararlanacak; Avrupa’da eğitimden, sağlıktan, emekçi halkın en temel ihtiyaçlarından kesilecek fonlar silah tekellerine akarken ABD silah tekelleri de bundan önemli bir pay alacak.

ABD hükümetlerinin Avrupalı müttefiklerinden savunma bütçelerini arttırma yönündeki talepleri yeni değil. ABD hükümetleri bu talepleri uzunca bir zamandır sürekli gündeme getirdi. Müttefikleri ABD eliyle Ukrayna savaşı içine çekilen Avrupa egemenleri, ABD’nin kendilerini Ukrayna masasının dışına itip Moskova’yla masaya oturmasının etkisiyle yeni hamleler geliştirmeye çalışıyor. ABD’nin güçlü temellere sahip silah sanayisi karşısında bu hamlelerin karşılık bulması hem epeyce zaman hem de epeyce kaynak gerektiriyor. Avrupa’nın en büyük silah tekelinin ABD bağlantısı hakkındaki sözleri bu konuya ışık tutuyor. Avrupa’nın NATO kapsamında elde ettiği güvenlik şemsiyesi, aslında Amerikan emperyalizmine bağımlılığın kurumsal yapılarının tesisi anlamına geliyordu. Avrupa egemenleri şimdi bu bağımlılığın kriz anlarında yarattığı sarsıntılarla karşı karşıya. Trump yönetimindeki Amerikan emperyalizmi Avrupalılara öyle ya da böyle haracınızı arttıracaksınız diyor. Amerikan basınına yansıyan kimi kulis bilgilerine göre, bu siyasi sarsıntılar ortasında sürekli esip gürleyen İngiliz hükümet yetkilileri, Avrupa ile ABD arasındaki sorunların çözümü için bir köprü işlevi görmeye çalışıyor ve iki tarafla da yoğun temas halinde.
Trump’ın uygulamaya başladığı yeni gümrük tarifeleri Avrupa Birliği ile olan ticaret ürünlerini de etkilemeye başladı. AB Trump’a yanıt niteliğinde yeni gümrük tarifelerini açıkladı. ABD ve AB arasında sorunlar çözülmeye çalışılırken, yeni sorunlar ve gerilimler gümrük tarifeleri üzerinden yaşanmaya başladı. Genel olarak ticaret savaşları olarak adlandırılan bu süreç, esas olarak kriz koşullarında kapitalistler arası rekabetin sertleşmesinin ürünüdür. Yaratacağı en önemli sonuçlardan biri, sermayenin ve metaların dolaşım alanını daraltması ve kapitalist ekonomilerde krizi daha sert bir noktaya ilerletmesidir. Avrupa’nın yeni savaş ve silahlanma politikaları, Avrupa’da sınıf mücadelesinin keskinleşmesini getirecek ve emekçi halk muhalefetinin yükselmesine olanak sağlayacak koşullar yaratacaktır. Avrupa’nın sosyalist güçlerinin temel görevi, savaş ve silahlanma karşıtı bir politikayı geliştirme ve emekçi halk sınıfları içinde yaymadır.

Paylaşın