En Çok Okunanlar, Umut Keçer, Umut Yazıları, YAZARLAR

12. yılında Gezi Direnişi’nin hatırlattıkları – Umut Keçer

Gezi Direnişi bundan 12 yıl önce, İstanbul/Taksim Gezi Parkı’nda başladı. Türkiye tarihinin en büyük halk hareketlerinden biri olarak, AKP iktidarını bütün olarak sarstı ve onda büyük bir korku yarattı. O günden bugüne Tayyip Erdoğan her fırsatta Gezi Direnişi’ne atıflarda bulunarak o sürece ve o süreçte yaşananlara dair kendi çizgisinden değerlendirmelerde bulunuyor.

Bu değerlendirmeler esasen Gezi Direnişi’ni yürütenleri “yerli” ve “milli” olanın düşmanı olmakla suçlamaya dayanmaktadır. Aynı zamanda Gezi eylemlerine katılan milyonlarca insan bu değerlendirmelerle hedef gösterilmektedir. Yine Gezi Direnişi sırasında yaralanıp sonrasında ölümsüzleşen Berkin Elvan üzerinden Tayyip Erdoğan bütün nefret söylemini ve kinini ifade etti bugünde her fırsatta ifade etmeye devam ediyor.

Bütün bu yaşananlar Gezi Direnişi’nin Türkiye toplumsal hafızasında ne kadar büyük bir iz bıraktığının ispatıdır adeta. Geride kalan 12 yıla rağmen, iktidarda halen var olan Gezi korkusu, aslında ezilenlerin devrimci eyleminin egemen sınıflar cephesinde yarattığı korkunun ispatıdır.

Türkiye kapitalizmi, işçi sınıfının ve emekçilerin emeklerinin maksimum sömürüsü üzerine kurulmuştur. Bu yönüyle Gezi Direnişi ezilenlerin devrimci eyleminin izlemesi gereken yola işaret etmektedir.
Bu yol en başta devrimcilerin kitlelerle birlikte onlara öncülük ederek direnişi örgütledikleri meydanları zapt edip iktidara geri adım attırdıkları yoldur. Her şeyden önce mesele işçilerin, emekçilerin, yoksulların, kadınların, LGBT’lerin, bütün ezilenlerin iktidarın baskıları karşısında  sokaklara çıkıp hesap sorması meselesidir.

Yıllardır iktidarın temsili demokrasi seçim sitemi üzerinden kurduğu hakimiyet karşısında Gezi Direnişi güçlü bir itiraz ve karşı duruş olmuştu. İktidarın belirli bir oranda seçmen desteğine ulaşıp her şeyi yapabileceği masalına güçlü bir itiraz içermekteydi.

Yine Gezi Direnişi kapitalizmin ranta açtığı kent yaşam alanlarına sahip çıkarak her şeyin para ile satılamayacağını ifade etmiş oldu. Bu yönüyle kentleşme içerisinde gelişen kapitalist ilişkilere itiraz ederek emekçilerin yaşam alanlarının ranta açılamayacağı itirazını net bir şekilde ifade etti. Elbette ezenler kendi tarihlerini yazarken her zaman ezilenlerin temsilcilerini lanetlerler ve onları mahkum etmeye çalışırlar. AKP iktidarının Gezi düşmanlığı birazda bu çabanın ifadesi olmuştur.

Faşizmin sözcülerin  bütün saldırılarına ve karalama kampanyalarına rağmen Gezi Direnişi ve bu direnişi yaratan devrimciler, Türkiye işçi sınıfının ve ezilen halkların bilincinde her daim en kıymetli değerleri olarak yaşamaya devam etmişlerdir.

Ezilenlerin mücadele tarihine yön veren onların devrimci direnişi olmuştur. Gezi Direnişi için böylesi bir tarih yazılırken, Ulaş Bayraktaroğlu’nu hatırlamadan geçmek doğru olmayacaktır. Taksim Meydanı’nda ve Gezi Parkı’nda direnişin en önünde barikatlar kuran meydanı zapt eden devrimci irade olarak Ulaş Bayraktaroğlu kitlelerle birlikte onlara önderlik yapan bir devrimci önderdir.

Bugün, Gezi Direnişi’nin yıl dönümünde, Gezi üzerine değerlendirme yaparken Ulaş Bayraktaroğlu önderliğinde Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP), militan bir mücadele hattıyla bu süreçte ön plana çıkmış, önemli bir devrimci enerjiyi açığa çıkarmıştır.

Sosyalist Demokrasi Partisi, içinden geldiğin Kurtuluş geleneğinin militan mücadele hattını Gezi Direnişi sırasında daha ileriye taşıyarak Türkiye işçi sınıfının ve ezilen halklarının bilincinde önemli bir yer etmiştir.
Gezi Direnişi sonrasında Türkiye açısından hiç bir şey eskisi gibi olmadı. İşçi sınıfı başta olmak üzere, ezilen halklar açısından Gezi Direnişi’nden önemli dersler ve tecrübeler çıkarıldı. Bugün bu tecrübeler bu mücadelemizde işçi sınıfına ve özel olarak devrimci siyasete yol göstermeye devam ediyor. Devrimci siyaset bu mücadeleden önemli dersler çıkartarak Kasım Atılımı’na giden süreci Gezi Direnişi’nde kazandığı tecrübeler üzerine şekillendirdi.

Kürt halkının özgürlük mücadelesi Gezi Direnişi’nden bugüne yaşanan tarihte faşizme karşı en önemli direniş dinamiği olmuştur. Gezi Direnişi esnasında Lice’de Karakol inşaatı protestolarında devlet tarafından katledilen Medeni Yıldırım Gezi Direnişi’ni sahiplenen kitle tarafından sahiplenilmiş halkların ortak mücadelesi için önemli bir sembol haline gelmiştir.

Bugün de Türkiye siyaseti yeni bir sürecin eşiğinde bulunuyor.  Bir tarafta Faşist iktidarın anti demokratik uygulamaları devam ederken öte yandan işçi sınıfını ve ezilenlerin bunların karşısında direnişi ve özgürlük mücadelesi devam ediyor.

19 Mart tarihinde İstanbul’da gerçekleşen protestolarda İstanbul halkı yeniden Gezi Direnişi’nin tarihsel izlerini mücadele alanlarında pratikleştirdi. Faşist iktidarın bütün tutuklama terörü ve sindirme politikaları karşısında sokağa çıkan kitleler faşizm karşısında güçlü bir anti-faşist mücadele dinamiği yarattı.

Bugün Gezi Direnişi’nin açtığı yoldan faşizme karşı mücadeleyi büyütme ve kitleleri mücadeleye katma zamanıdır. İşçi sınıfı, gençler, kadınlar ve bütün ezilenler faşizme karşı sokaklarda direniş mücadelesinde yan yana bir arada mücadeleyi yükseltmesi ve sokağı terk etmemesi faşist iktidarın en önemli korkusudur.

12. yılında Gezi Direnişi’nin açtığı yoldan yürüyen genç devrimciler, faşist iktidardan hesap soruyor onun yasaklarını tanımıyor. Bugün bu tarihsel mücadele mirasının önemi çok büyüktür. Faşizmin her türlü yasakları ve teslim alma pratiği karşısında kararlı bir şekilde mücadele etmek kitle hareketiyle buluşmak Gezi Direnişi’ne en doğru şekilde sahip çıkmak olacaktır.

Ezilenler mücadelesi önemli bir tarihsel dönem içerisindedir. Bu dönemde örgütlü mücadeleyi yükseltmek ne olursa olsun sokakları terk etmeden mücadeleyi büyütmek gelecek için önemli bir sıçrama olanağı yaratacaktır.

Bu politik bilinçle, Gezi Direnişi’nde başlayan ama çeşitli gerekçeler yarım kalan mücadeleyi zafere taşımak bizlerin görevidir. Faşizmin en büyük korkusu da bu görevi yerine getirmek için kararlı olan devrimcilerin diz çökmeyen devrimci ısrarıdır. Bu tarihsel politik bilinci büyütmek ve yaşamı bu ısrarla örgütlemek için canla başla çalışmak tarihsel görevimizdir.

Paylaşın