Cenk Ağcabay, Slider, Umut Yazıları, YAZARLAR

Emperyalizm İran’a neden saldırdı – Cenk Ağcabay

Amerikan emperyalizminin İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırısının boyutları, verdiği zarar ve hedefleri hakkındaki tartışmalar yoğunlaştı. İran’ın bu saldırıya nasıl bir yanıt vereceği ve bu yanıtın çatışmanın boyutlarını hangi noktaya taşıyabileceği üzerine farklı öngörüler var. ABD Başkanı Trump saldırının gerçekleştirildiğini duyurduğu açıklamasında, “İran’daki üç nükleer tesise yönelik çok başarılı saldırımızı tamamladık. Dünyada bunu yapabilecek başka bir ordu yoktur.” diyerek saldırının temel hedeflerinden birine dair ipucu verdi. Amerikan emperyalizmi bu saldırıyla askeri kapasitesinin üstünlüğünü tüm dünyaya göstermişti. Herkes bu gösteriden gerekli dersleri çıkarmalıydı.

Trump’ın açıklamasında, “Şimdi barış zamanı” ifadesini kullanmasıysa, genel olarak bir havuç sopa taktiğinin devrede olduğuna dair yorumlara yoğunluk kazandırdı. Seçim kampanyasında “manasız savaşları bitirmek” söylemini ön plana çıkaran Trump’ın, koltuğa oturduktan kısa bir süre sonra yeni bir Ortadoğu savaşının ateşini yakma potansiyeli taşıyan bu saldırı emrini vermesinin seçmen tabanında ciddi bir tepki yarattığı belirginleşiyor. “Şimdi barış zamanı” ifadesinin gerisinde bu tepkileri yumuşatma arayışının olması kuvvetle muhtemel. Başkan Yardımcısı J. D. Vance’ın İran’a yönelik saldırıyla ilgili açıklamalarında, “Ortadoğu’da 25 yıldır süren karışıklıklardan yorgun düşen Amerikalılarla kesinlikle empati kuruyorum. Endişelerini anlıyorum ama aradaki fark şu ki o zamanlar aptal başkanlarımız vardı. Uzun süreli bir çatışma ile ilgilenmiyoruz. Sahada botlarla işimiz yok.” ifadelerini kullanması da büyük ölçüde seçim kampanyasında kullanılan temel motiflerle gerçeklik arasındaki derin karşıtlığa dayanıyordu. Vance tabanın hoşnutsuzluğunu yatıştırmaya çalışıyordu.

Amerikan Başkan Yardımcısı ABD’nin Ortadoğu savaşlarının başarısızlığını “aptal başkanlara” bağlıyor, şimdiki “akıllı başkan” nedeniyle halka büyük başarılar vaat ediyor. Amerikan yönetiminde seviye bu ancak sıradan seçmenlerin değil oldukça önemli Trump destekçilerinin İran saldırısına karşı seslerini yükseltmeye başladığı da görülüyor. Trump’ın önemli destekçilerinden Temsilciler Meclisi üyesi Marjorie Taylor Greene, “Amerika ne zaman büyüklüğün eşiğine gelse, başka bir dış savaşa dahil oluyoruz. Amerika’da İran’ın öldürdüğü kimseyi bilmiyorum. Eğer Netanyahu önce İran halkına bomba yağdırmasaydı İsrail halkının üzerine bomba yağmayacaktı.” diyerek hoşnutsuzluğunu açıkça ve yüksek perdeden ifade etti. İran’a yönelik saldırı, Trump’ın başını politik olarak ağrıtacak gibi görünüyor çünkü bu tanınmış Trump destekçisinin söyledikleri, ABD yönetiminin ve başkanının bütünüyle yalanlarla iş gördüğünü ortaya koyuyor.

İsrail’in İran’a saldırısıyla başlayan yeni çatışma sürecinin en fazla etkileyeceği alanlardan birinin Ukrayna olacağı biliniyordu. Manşetlere yeni çatışmanın taşınmasının ardından dün bir açıklama yapan Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, askeri istihbarat yetkilileriyle bir toplantı gerçekleştirdiği bilgisini paylaştı. Zelenskiy, Kiev’in Rusya’nın “ana sorunlu noktalarını” takip ettiğini, Moskova’nın askeri potansiyelini “önemli ölçüde azaltmak için uygun darbeler” vuracaklarını söyledi. Zelenskiy, Batılı müttefikleriyle “ortak savunma için yoğun mesai” yaptıklarını belirtti. Ukrayna Genel Kurmay Başkanı Aleksandr Syrskiy de dün yaptığı açıklamada, benzer şekilde Kiev’in Rusya’nın derinliklerindeki Rus askeri tesislerine yönelik saldırılarının “ölçeğini ve derinliğini arttıracağını” söyledi. Bu açıklamalar doğal olarak akıllara 1 Haziran’da Rusya içlerinde gerçekleşen askeri hava sahalarına yönelik saldırıları getirdi. Gerçekleştirilmesi, Rusya içinde geniş bir istihbarat birikimi, ağı ve teknolojik olanakları gerektiren bu saldırılarda Rusya’nın savaş uçağı filosu ciddi kayıplar vermişti.

İran’a yönelik İsrail saldırısı da Ukrayna’nın Rusya içlerindeki bu saldırılarıyla önemli benzerliklere sahipti. NATO’nun sahip olduğu istihbari ve askeri kabiliyetler, özellikle de büyük teknoloji şirketlerinin NATO birimleriyle bütünleşik yapısı bu tip operasyonlar için ciddi bir zemin oluşturdu. Zamanımızın savaşlarının melez karakterinin kavranmasında bu vakalar önem kazanıyor. Gelgelelim, ABD’nin İsrail için İran’a düzenlediği saldırıyı ele alırken, zamanlamaya da dikkat çekmek gerekiyor. İsrail’in Haaretz gazetesi yayınladığı bir editorya yazısında, “İsraillilerin Ben-Gurion Uluslararası Havaalanı’ndan ülkeyi terk etmelerinin yasaklanmasının -Ulaştırma Bakanı Miri Regev tarafından getirilen bir yasak- yasal bir dayanağı olduğu şüphelidir zira seyahat özgürlüğü İnsan Onuru ve Özgürlüğü Temel Yasası’nda yer almaktadır.” denildi. İsrail vatandaşlarının ülkeden ayrılmasını neden yasakladı? Sanırız neden açıktır…

Ülkeyi terk etme yasaklandı çünkü İsrail bugüne dek hiç karşılaşmadığı yeni bir durumla yüz yüzedir. İsrail 1948’den beri Filistin halkını ezmekte, öldürmekte, topraklarına el koymaktadır. Arap devletleriyle yaptığı savaşlarda, sahip olduğu teknolojik ve ateş gücü üstünlüğü nedeniyle bu savaş makinasının sokakları, binaları ciddi bir hasar görmemiştir. İlk kez İsrail şehirleri saldırı altındadır. Ülkeyi terk etme yasağı, İsrail halkının gidebileceği çok sayıda ülke bulunduğu ve gitme olanakları olduğu için alınmıştır. İlk kez savaş koşullarının gerçekliklerini yaşayan nüfusun ülkeyi terk etme tercihi bu kararla engellenmiştir. Amerika’nın İran’a nükleer silah üretimini engelleme gerekçesiyle düzenlediği saldırının, İran’ın İsrail içlerine füze saldırılarını yoğunlaştırdığı günlerin ardından gelmesinin nedeni İsrail’i rahatlatma arzusudur. Uzayacak bir savaş, insan kaynakları sınırlı olan İsrail’in iç dengelerini derinden sarsacaktır. İsrail basınında okuduğumuz bazı haberler bu yönde emarelerin varlığını açık biçimde göstermektedir. İsrail halkı Gazze’de savunmasız kadın ve çocukları gelişkin silahlarla öldürmekle, gerçek bir savaşın koşullarının farkını kendi deneyimleriyle görmeye başlamıştır. Amerikan saldırısı bu nedenle gerçekleşti.

Haaretz gazetesine konuşan ama isminin açıklanmasını istemeyen İsrailli yetkililer, “İsrail’in Amerikan saldırısının İran nükleer programına verdiği zararı henüz kesin olarak değerlendiremediğini” söylüyor. Bu yetkililerden birine göre, “İsrail dün gece olan saldırıyı boşa harcamak istemiyor. Şu anda hissedilen duygu, böyle bir olay olur olmaz diplomasiye doğru gidileceği, çünkü askeri olarak elde edilecek başka bir şey olmadığı yönünde.” Bir başka yetkiliyse, “ABD’nin hafta sonu gerçekleştirdiği saldırının İran’daki savaşın sona erdiğine işaret etmek için tasarlandığını ve uluslararası toplumun ateşkes için baskıyı arttırabileceğini” söylüyor. Bu sözlerine, “Ancak İsrail’in hedef bankasını henüz tüketmediğini ve İran semalarında engelsiz operasyon yapmak için fırsat penceresinden yararlanma olasılığını incelediğini” ekliyor.

Trump zaferi ilan ettikten sonra, “şimdi barış zamanı” dedi. Varılacak bir anlaşmayla savaşın büyümesini ve uzamasını engellemeye çalışacağı görülüyor. Saldırı kararı nedeniyle kendi tabanıyla sıkıntı yaşamaya başlayan Trump, düşmanı olan Demokrat Parti yanlısı liberallerin de övgüleriyle karşılaştı. Trump’ın en büyük düşmanı liberal ikon New York Times gazetesinin önemli yazarları, İran’ı vurma kararı nedeniyle Trump’ı alkışladı. New York Times’ın liberal yıldızı Thomas Friedman nefret ettiği Trump’ı ilk kez övmekle kalmadı. Friedman Tahran’da bir rejim değişikliği operasyonu için Trump’ı cesaretlendirmeye de çalışıyor. Ona göre, “Tahran’da rejim değişikliğine karşı uyarıda bulunanlar genellikle ibretlik bir hikaye olarak Irak’a işaret ediyorlar. Ancak bu benzetme hatalı. Amerika’nın Irak’taki ulus inşası çabaları İran’a rağmen değil, büyük ölçüde (ama sadece değil) İran yüzünden yıllarca başarısız oldu.” ABD Irak’ı çok ulvi amaçlar için işgal etti ama İran bu amaçlara ulaşılmasına engel oldu diyor Friedman. İran’ın bölgesel istikrarsızlığı yaymak için partneri Esad’ı da kullandığını belirten Friedman’a göre, “On yıllardır ilk kez bir Suriye devleti ve bir Lübnan devleti düzgün liderler tarafından yeniden inşa ediliyor.” Evet, Ahmed El-Şara’dan söz ediyor ve yeni Suriye hükümetinin “zayıf ama demokratik” olduğunu vurguluyor.

Friedman bu geniş kapsamlı yazısında, “Ortadoğu’daki tüm sorunların kaynağı İran’a” karşı, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Selman’ın, “Suudi Arabistan’ı bölgesel ticaret, yatırım ve İslam reformu için en büyük motor olarak yeniden tanımlaması”nın önemine vurgu yapıyor. Tabii Friedman liberal bir yıldız olduğu için, Selman’ı övgüye boğduktan sonra, “Muhammed, başta gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi olmak üzere bazı ciddi hatalar yapmış kusurlu bir lider ama” demeyi de ihmal etmiyor. Şu İran belası ortadan kaldırıldıktan sonra, Ortadoğu bir nefes alacakmış ve Selman’la, Şara’yla yeni bir Ortadoğu inşa edilecekmiş. Friedman, İsrail’in İran’a direnmesine sağladığı katkıyı, Ukrayna’nın Rusya’ya direnmesine de çekinmeden sağlarsa, Trump’ın Avrupa ve Ortadoğu’da barış, demokrasiye büyük katkı yapan bir lider olarak anılacağını yazıyor. Amerikan liberalizmi böyle… Bir başka liberal yıldız Bret Stephens sürekli diktatoryal yaklaşımları nedeniyle eleştirdiği Trump’ı, bu kez “doğru ve cesur kararı” nedeniyle kutluyor yazısında. Karar, İran’a saldırı kararıydı. Stephens 4 yıl önce bir yazısında, Yahudilerin zeka bakımından özel bir üstünlüğe sahip olduklarına inandığını yazdığı için gelen tepkiler üzerine köşesinde özür dilemek zorunda kalmıştı. İngiltere’nin Guardian gazetesinin yazarı Patrick Wintour, Trump’ın İran’a saldırı kararıyla “büyük bir kumar oynadığını” düşünüyor. Neden mi? Wintour açıklamaya çalışıyor, şöyle yazıyor: Bu saldırı, “ABD’yi, İsrail’in Filistinlilere yönelik muamelesi ve Gazze’ye yönelik saldırıları nedeniyle dünyanın büyük bir bölümünde derin bir nefretle karşılanan Benjamin Netanyahu ile her zamankinden daha yakın bir müttefik haline getirmiş olacak. Böyle bir senaryo altında Amerika sevilmeyecek, ancak korkulacak ve bu korkudan hürmet doğacaktır.”

Korkudan hürmet doğabilirmiş ancak başka senaryolar da gündeme gelebilirmiş. İran’la ciddi enerji alış verişi olan Çin, bu saldırıyı tek kutuplu bir dünya yaratma girişimi olarak kabul edip harekete geçebilirmiş. Rusya bu saldırıdan rahatsız olup İran’ın nükleer kapasitesini geliştirmek için yardım edebilirmiş. ABD İran’da kendini uzun bir savaşın içinde bulabilirmiş. Wintour’un kaygıları gerçek temellere dayanıyor. Dünya halklarının İsrail devletine duyduğu nefret konusunda çok haklı ancak ABD ve AB egemen sınıflarının ve devletlerinin İsrail devleti konusundaki hassasiyetinde ne yeni bir taraf var ne de şaşırtıcı bir yan var.

Batı basını, İran’a yönelik emperyalist saldırıyı kendi halklarına satabilmek için yeni bir yalan bombardımanını hızla devreye soktu. Batı’da halka saldırmak için bekleyen “uyuyan İran yanlısı milis hücrelerinden”, “İran tarafından saklanan ve desteklenen El-Kaide liderlerine” ne ararsan var. Tabii hemen yanı başında iyi çocuk demokrat Şara ve reformcu Prens Selman. Amerikan başkanı ve yardımcısının seviyeleri her konuşmalarında biraz daha görünür hale geliyor ama bu yalan bombardımanı altındaki ortalama Amerikalının kim kendisine neden saldıracak, yeni Ortadoğu kimler tarafından nasıl kurulacak ne tür bir fikri olabilir?

Liberal Friedman Trump’tan Çin’e karşı da net tutum almasını istiyor. Friedman’a göre, Çin uzun yıllar yıllık gelirinin yüzde altısını enerji ticaretiyle İran’a sağlayarak Hamas’ın, Hizbullah’ın, Husilerin, Haşdi Şabi’nin finanse edilmesine katkı sağlamış ve Ortadoğu’nun istikrarsızlaştırılmasına neden olmuş. Friedman ABD’nin bu sorunlara kesin bir çözüm bulmasını istiyor. Kesin çözümler bulmak kolay olsaydı zaten ABD yönetimleri zaman kaybetmeden bulurdu. Gelinen noktada, artık nükleer bir savaşın fitilini ateşleyecek koşullar oluşmuş durumda. Muhtemel ki bir yerlerde görüşmeler devam ediyor, pazarlıklar yapılıyor. Sonuçları çok zaman geçmeden görülecektir. NATO Ukrayna’nın Rusya içlerine beklenmeyen saldırısı ve İsrail’in İran’a yönelik saldırısında elde ettiği operasyonel başarılarla yol almaya çalışıyor ancak savaşın her iki cephesinde de esas belirleyici unsur, uzun yıpratma savaşlarının gerektirdiği kaynaklar. Bu kaynaklara sahip olanların sahada daha sağlam, kalıcı adımlar atabildiği, Ukrayna’nın etkili ve sansasyonel saldırısının sahada hiçbir sonuç yaratmamasıyla görüldü. Ukrayna’nın daha geniş kapsamlı olan ve geçtiğimiz yaz başlayan Kursk saldırısı da 70 bin civarında kayba rağmen sahada hiçbir değişiklik yaratmadı. Rusya’yı yıpratmak için başlatılan Ukrayna savaşı yeni silahların denendiği, yeni savaş yöntemlerinin test edildiği bir saha. İran’a yönelik emperyalist saldırının Ukrayna ölçeğinde uzun bir savaş dönüşme olasılığı küçük çünkü İsrail’in böyle bir savaşı yürütme şansı yok. Amerikan liberalizminin yeni Ortadoğu’nun kurucuları arasına yerleştirmeye başladığı El-Şara üzerinden Suriye uzun bir savaşın içine çekilebilir mi sorusu üzerine düşünmek gerekiyor. Elini sıcak sudan soğuk suya vurmayacak Körfez ülkeleri düşünüldüğünde, yeni Çaldıran hayalleri kuran AKP-MHP faşist ittifakının bu seçenek üzerine hesaplar kurması hiç şaşırtıcı olmayacaktır. Her durumda, emperyalist saldırganlığa karşı tek çıkış yolunun Halkların Kardeşliği-İşçilerin Birliği çizgisinde oluşacağını yüksek sesle ve bıkmadan yinelemek gerekiyor.

Paylaşın