Hollanda’nın Hague şehrinde gerçekleşen NATO zirvesi, NATO’nun büyük savaş hazırlıklarının somut bir göstergesi olarak kabul edilebilecek bir anlaşmayla sonuçlandı. NATO üyesi ülkeler, ABD’nin baskıları sonucunda savunma harcamalarını GSYH’nin yüzde beşine yükseltme kararı aldı. NATO üyesi ülkelerdeki yüzde iki olan silahlanma harcamalarının yüzde beşe yükseltilmesi militarist yükselişe devasa bir kaynak aktarımı anlamını taşıyor.
Trump’ın ilk iktidar döneminde sürekli eleştirdiği, köhne, işe yaramaz dediği NATO’nun bu kararı alması en fazla Trump’ı mutlu etti. Trump NATO zirvesindeki konuşmasında, NATO hakkındaki düşüncelerinin bu kararla birlikte değiştiğini, NATO ortaklarının çok uyumlu olduklarını belirtti. Trump keyiflenmekte haklı çünkü Stokholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün verilerine göre, son on yılda ABD’nin NATO üyesi ülkelere silah satışında % 30’luk bir büyüme yaşanmış.
NATO’nun Avrupalı üyeleri 2016’dan bu yana askeri harcamalarını iki kat arttırmış. Bir araştırmaya göre, on yılın sonuna kadar savunma teçhizatı ve ilgili altyapı için 800 milyar ila bir trilyon avro arası harcama yapacaklar. ABD’nin bu harcamalardan aslan payını alacak olması kuşkusuz Trump’ı en çok mutlu eden noktaydı ancak aynı zamanda NATO’nun büyük bir savaş hazırlığını karara bağlayarak Amerika’nın dünya hegemonyası hedefinde vassallarını rotaya sokmuş olması da önemli bir adımdı.
NATO’nun Avrupalı üyeleri savaş uçaklarının %46’sını, füze sistemlerinin % 42’sini, zırhlı araçların %24’ünü, topçu bataryalarının % 23’ünü Amerikan silah tekellerinden satın alıyor. Guardian gazetesinin güvenlik editörü Alex Clark’a göre, Trump’ın mart ayında Ukrayna’ya askeri yardımı ve istihbarat paylaşımını sınırlandırmasıyla birlikte, doğan boşluğu dolduramayan Avrupa ülkeleri Amerika’ya olan askeri bağımlılıklarını açık bir biçimde gördüler. NATO Zirvesinde alınan karar büyük ölçüde bu bağımlılığın ürünü olarak şekillendi. Avrupa Birliği üyesi ülkeler, Norveç, İngiltere ve İsviçre son beş yılda Amerika’dan 15.000 füze sistemi, 2400 zırhlı araç ve 340 savaş uçağı satın almış. Bu ülkelerin ABD dışında en fazla askeri araç satın aldıkları ülkeler Güney Kore ve İsrail.
Avrupa ülkelerinin üretimi gelişmiş savaş uçakları Eurofighter ve Rafale’nin Avrupa’da çok sınırlı bir satış kapasitesine sahip olduğunun altını çizen güvenlik uzmanları Avrupa semalarının Amerika’nın F serisi uçaklarıyla kaplandığını belirtiyorlar. ABD sadece 2024 yılında, Belçika’ya 7, İtalya’ya 7, Danimarka’ya 7, Norveç’e 6, İngiltere’ye 4, Hollanda’ya 4 F35 satmış. Amerikan silah sistemlerinin satın alınması Avrupa ülkelerinin “stratejik etkinleştirici” olarak adlandırılan, uydu tabanlı istihbarat, güvenli iletişim kanalları ve erken uyarı sistemlerine erişimine olanak verdiği için tercih ediliyormuş.
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte eski Hollanda başbakanı. NATO Zirvesi öncesi ABD Başkanı Trump’a gönderdiği mesaj, Trump tarafından sosyal medya hesabında paylaşıldı. Mesajıyla Trump’a yalakalıkta benzersiz bir performans sergileyen Rutte, NATO üst düzey kadrosunun hangi ülkeden olursa olsun esas olarak bir Amerikan devlet memuru ya da Amerikan silah tekellerinin çalışanı olarak kabul edilmesi gerektiğini açık biçimde gösterdi. Savaş harcamalarındaki bu astronomik yükselişin karara bağlanmasından hemen önce Trump’a anlaşmanın hazır olduğunu bildirmek için yazan Rutte, “On yıllardır hiçbir Amerikan başkanının yapamadığı bir şeyi başaracaksınız” sözleriyle patronunun kim olduğuna işaret ediyordu. NATO Genel Sekreteri ABD ve onun başkanına, Avrupalı NATO üyelerini savaş harcamalarında büyük yükselişe ikna ettiğini rapor etmişti.
Trump düşmanı Amerikan gazetesi New York Times’ta büyük savaş kararından son derece mutlu olmuştu. Konuyla ilgili haberinde, “Avrupa’nın askeri harcamalarında çok büyük bir artış olacaktır. Umut edilen, bu paranın etkin bir şekilde ve Amerikalıların şu anda vazgeçilmez olduğu hava savunma ve uydu istihbaratı gibi kritik alanlara harcanmasıdır.” demişti. NYT Batı Avrupa ülkeleri hükümetlerinin “kendi vatandaşlarını tehlikenin büyüklüğü ve paranın caydırma için kullanılacağı yolunda ikna etmekte politik sorunlar yaşayabileceklerine” dikkat çekti.
NATO Zirvesinden hemen önce bir açıklama yapan İngiltere, ABD’den 12 adet nükleer başlık taşıyabilen F 35 savaş uçağı satın alacağını bildirdi. Bu haber İngiltere’nin savaş hazırlıklarını nükleer saldırı kapasitesini büyütme noktasına taşıdığına işaret ediyor. İngiliz hükümetinin konuyla ilgili açıklamasında bu girişim, “Birleşik Krallık’ın nükleer duruşunun bir nesil içindeki en büyük güçlendirilmesi” olarak ifade edildi. Aralarında Almanya ve İtalya’nın da bulunduğu yedi NATO üyesinin Avrupa topraklarında Amerikan B61 nükleer başlıklarını taşıyabilen çift yetenekli uçaklarının varlığı biliniyor. Batı basınında yapılan yorumlarda, İngiltere’nin bu hamleyle “Avrupa’nın savunması” noktasında inisiyatif almak istediği belirtildi ancak bunun tercümesinin büyük savaş için nükleer saldırı kapasitesinin güçlendirilmesi olduğu aşikar. Bazı güvenlik uzmanları bu hamleyi, NATO’nun nükleer saldırı kapasitesinin güçlendirilmesi olarak karakterize etti.
NATO Zirvesinin son yıllarda yapılan zirvelerden farklılığına dikkat çeken New York Times, farklılıkları şöyle vurguladı: “Bu Ukrayna için bir başka acımasız işaretti. Son NATO zirvelerinin ana konusu olan Rusya’nın ülkeyi işgali, çarşamba günü sona eren bu yılki yıllık toplantıda öncelikler listesinin alt sıralarına kaymış görünüyordu. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy geçmiş yıllarda olduğu gibi ağırlanmadı. Hatta ilgi odağı bile olmadı.” ABD’nin Ukrayna konusundaki tutum değişikliğinin bir yansıması olan bu durum, zirvenin sonuç bildirgesinde Ukrayna’nın NATO’ya girmesi hakkında herhangi bir ifadenin bulunmamasıyla da belirginleşti. Zelenskiy Trump’la kısa bir görüşme yaptı; Trump Ukrayna’ya Patriot hava savunma sistemi verilebileceğini ancak bu sisteme kısıtlı sayıda sahip olduklarını söyledi.
Amerikan yönetiminin beş aydan beri Ukrayna için yeni bir silah yardım paketi açıklaması yapmadığını vurgulayan New York Times, bu durumun Ukrayna yönetimi ve Avrupalı ortaklarını tedirgin ettiğini belirtti. NATO’nun büyük savaş hazırlığının temel hedefinin Çin olduğu artık kimse için sır değil. Çin yönetiminin görüşlerini yansıtan Global Times gazetesinin NATO Zirvesi hakkındaki editorya yazısında, şunlar ifade edildi: “Washington’un sadık kışkırtıcısı olarak hareket eden NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Avrupa ülkelerini kandırmak için her fırsatı kullandı. ‘Rus tehdidi’ yeterli olmayınca, ‘Çin tehdidine’ geçti, Tayvan sorunu hakkında sorumsuz yorumlarda bulundu ve hatta Ukrayna sorununu kullanarak Çin’i karaladı. Bu, yalnızca Avrupa ülkelerine bir çukur açmakla kalmıyor, aynı zamanda dünya çapında sorunlara ve kaosa neden oluyor.”
Yazıda, başkalarını tehdit olarak tanımlayıp devasa savaş bütçeleri oluşturmanın “aptalca ve kötü niyetli” olduğu vurgulanırken, Mark Rutte’nin Avrupa’yı ABD askeri arabasına bağlamak istediği belirtiliyor. NATO için “çoktan kapatılmış olması gereken bir savaş makinası” ifadesinin kullanıldığı yazıda NATO’nun, “hayatta kalmak için ABD’ye tutunmaya ve Washington’un ‘kirli işlerini’ yapmaya bel bağladığı” ifade ediliyor. Global Times Avrupa ülkelerini, ABD’nin yüzde beşlik artışla yetinmeyeceği, daha fazlasını isteyeceği konusunda uyarıyor.
NATO Zirvesinden son derece keyifli ayrılan Trump, NATO üyesi ülkelerin liderlerin yaklaşımları hakkında şunları söyledi: “Neredeyse her biri ‘ABD için Tanrı’ya şükürler olsun’ dedi.” Yani NATO liderlerinin tutumları : “Allah Seni Başımızdan Eksik Etmesin” tarzındaymış. Trump çok haklı ve bu durum onun daha fazla haraç isteme arzusunu besleyecektir. Amerikan emperyalizmi Çin’e yönelik savaş hazırlıklarında NATO üyesi ülkelere yüklediği yeni mali sorumluluklarla önemli bir kazanım elde etti. Bu nedenle dünya artık daha tehlikeli bir yer ve içinden geçilen büyük savaş konjonktürünün gereklilikleri doğrultusunda hareket eden egemen sınıflar halkın temel ihtiyaçlarından yapılacak kesintileri militarist yönelişe yönlendirmekte kararlı.
Emperyalist egemen sınıfların savaş yönelişi emekçi halk sınıflarının daha fazla soyulması ile beslenmek zorunda ve bunun anlamı sınıf mücadelesinin keskinleşmesidir. Büyük savaşı engelleme mücadelesi bu nedenle sınıfsal bir içeriğe sahiptir. Savaşı engellemek için yürütülecek barış mücadelesi sınıfsal netlik ve politik sağlamlığı gerektirmektedir. Büyük savaşı engelleme potansiyeline sahip tek güç enternasyonal proletaryadır ve onun birleşik eylemi savaşın önündeki en büyük barikat olacaktır.