Cenk Ağcabay, Slider, Umut Yazıları, YAZARLAR

Direnme kapasitesinin imhası hedefli yeni Ortadoğu – Cenk Ağcabay

Haaretz gazetesi yazarı Zvi Barel Gazze’deki durumu tartıştığı yazısında, geçen iki yılın ardından, İsrail’in Gazze’de tam hakimiyet kurma arzusunun artık daha net görünmeye başladığını belirtiyor. İsrail’in Gazze’yi silahsızlandırma hedefinin ancak Gazze’de tam hakimiyet kurarak gerçekleşebileceğini belirten Barel’e göre, bunun açık anlamı “bitmek bilmeyen bir savaş”.

Gazze’de soykırım saldırıları kesintisiz sürerken, İsrail basınına bir açıklama yapan bir İsrail üst düzey yetkilisi Netanyahu’nun, Gazze’de tam kontrolü hedefleyen yeni bir operasyon hazırlığında olduğunu bildirdi. Times Of Israel gazetesi, Netanyahu’nun beş ay sürecek aşamalı bir operasyon planı için düğmeye bastığını yazdı. İsrail basınına açıklama yapan yetkili, “Bu plan Eyal Zamir’e uymuyorsa, istifa edebilir.” dedi.

Eyal Zamir İsrail Genel Kurmay Başkanı. Eyal Zamir’in Netanyahu’nun Gazze’de tam kontrol planına karşı çıktığı İsrail basınına yansımıştı ancak bu açıklamayla yaşanan gerilim ilk elden kabul edilmiş oldu. Eyal Zamir’in yeni büyük operasyon planına muharip birliklerin yaşadığı savaş yorgunluğu ve İsrail kamuoyunun operasyona yönelik çekinceleri nedeniyle karşı çıktığı bildiriliyor.

İsrail Genel Kurmay Başkanı’nın operasyona karşı çıktığı haberlerinin İsrail basınında yer almasının hemen ardından Haaretz gazetesi, İsrail Genel Kurmayında yaşanan bir tartışmayı sayfalarına taşıdı. Haaretz’in bildirdiğine göre, “İsrail Silahlı Kuvvetleri üst düzey yetkilileri arasında hararetli bir tartışma yaşandı.” Haaretz, İsrail Hava Kuvvetleri Komutanı Tomer Bar’ın, Güney komutanlığı şefi Yaniv Asor’u aşırı sivil ölümlerine yol açan profesyonellik eksikliği ile suçladı ve “Siz Tel Aviv’de savaş cephesinden habersizsiniz.” dedi.

Haaretz gazetesine göre, Tomer Bar emri altındaki pilotların çoğunun yaşadığı hoşnutsuzluk nedeniyle bu tutumu aldı. Hava bombardımanlarını gerçekleştiren pilotlar, ağır sivil kayıplar nedeniyle derin bir huzursuzluk yaşıyordu. Haaretz’e göre, gıda yardım noktalarına düzenlenen bombardımanlar pilotları patlama noktasına getirmişti. Haaretz’e konuşan bir başka İsrail askeri yetkilisine göre, “Yaniv Asor, daha fazla saldırır, daha fazla yıkıma uğratır ve daha fazla insan öldürürsek Hamas’ın teslim olacağına inanıyordu. Bu gerçekleşmiyor ve bu onu hayal kırıklığına uğratıyor.” dedi.

İsrail askeri yetkilileri arasındaki anlaşmazlıkların temelinde, iki yıllık soykırım saldırılarının, büyük katliamların ardından istedikleri sonuçlara ulaşamamaları bulunuyor. Faşist Netanyahu dün İsrail muhalefet lideri Yair Lapid’le özel bir “güvenlik danışma” toplantısı gerçekleştirdi. Muhtemelen yeni operasyon planına destek istedi. Toplantının ardından basına konuşan Lapid, “Gazze’nin toptan işgali kötü bir fikir. İsrail halkı bu savaşla ilgilenmiyor. Tüm Gazze’yi işgal daha fazla askerin ölümüne ve rehinelerin açlıktan ölmesine neden olacak.” dedi.

İsrail’in politik ve askeri seçkinleri arasında yaşanan derin bölünmenin dış kaynakları da var. Pazartesi günü geniş bir heyetle İsrail’i ziyaret eden ABD Meclis Başkanı Mike Johnson, İsrail basınına yaptığı açıklamada, Batı Şeria için “Yahudiye ve Samariye” sözcüklerini kullandı. Bu sözcüklerin kullanılması, burada Filistin varlığının tanınmaması anlamına geliyor ve Johnson, burada “Yahudiye ve Samariye’de Yahudi halkının hak sahibi olduğunu” söyledi. Batı Şeria’nın ilhak edilmesi için ABD’den yeşil ışık anlamını taşıyan bu ziyaret ve sözler, İsrail’in işgal ve ilhak operasyonlarına tam destek olarak algılanabilir. İsrail’in Gazze’de tam kontrol harekatı hakkında bir soruyu yanıtlayan Trump’ın, İsrail’in doğru bildiğini yapabileceğini söylemesi de, İsrail’de operasyonu savunan kesimin elini güçlendirdi.

İsrail’in Gazze’nin tam kontrolü için planladığı operasyona daha geniş bir çerçeveden, Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesi perspektifinden bakmak gerekiyor. Bu bağlamda Zvi Barel’in Haaretz’deki yazısında tartıştığı “silahsızlanma” unsuru önem taşıyor. Barel yazısında, Lübnan’da Hizbullah’ın, Irak’ta Haşdi Şabi’nin, Suriye’de SDG’nin silahsızlandırılması ya da ordu içinde eritilmesinin yol ve yöntemleriyle Hamas’ın silahsızlandırılmasının farklılıklarını tartışıyor. Arap Birliği’nin geçen hafta Hamas’a yaptığı “silahsızlanma” çağrısına gönderme yapan Barel, İsrail’in sevinçle karşıladığı bu önerinin, aynı zamanda, Hamas’ın silahlarını İsrail’e değil Filistin yönetimine teslim etmesi gerekliliğini kapsadığının altını çiziyor.

Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam Salı günü yaptığı açıklamada, kabinenin orduya bu yıl sonuna kadar devlet dışı grupların silahlarının devlet kontrolü altında toplanması için bir plan hazırlama yetkisi verdiğini söyledi. Bu toplantıya ABD’nin onayıyla devlet başkanı olan Joseph Avn başkanlık etmiş. Bu açıklamada, “devlet dışı gruplar” olarak ifade edilen esas olarak Hizbullah. Lübnan ordusu bugüne dek İsrail saldırılarına herhangi bir karşılık vermiş değil. İsrail’e karşı ülkeyi savunan Hizbullah ve müttefikleri. Lübnan’da başka “devlet dışı” silahlı gruplar da var ancak onlar ABD ve İsrail dostu. Lübnan’daki ABD, İsrail ve Körfez krallıkları uşakları, özellikle de Suudi Arabistan Hizbullah’ın yaşadığı zayıflamadan yararlanarak ülkenin direniş dinamiklerini silahsızlandırmak için harekete geçmiş durumda. Hizbullah’ın önde gelen kadroları silahsızlanmayı kabul etmeyeceklerini açıkladı. ABD ve İsrail Lübnan’da kanlı bir iç savaşın başlaması için hamlelerini geliştiriyor.

Irak’ta Haşdi Şabi birimleri daha önce Irak Silahlı Kuvvetleri’ne entegre edildi ancak bağlı oldukları politik gruplarla bağları devam ediyor. Irak’ta hazırlanan yeni bir yasa tasarısı Haşdi Şabi birimlerinin orduyla entegrasyonunu güçlendirmeyi hedefliyor. ABD yetkilileri bu tasarının “devlet dışındaki grupları meşrulaştıracağını ve onlara bütçeden daha geniş bir pay ayıracağını” savunuyor ve karşı çıkıyor. Bu yasa tasarısının zamanlaması, Haşdi Şabi birimleri ve bağlı oldukları politik grupların yaklaşmakta olan tehlikeye karşı konumlarını güçlendirmek istedikleri anlamına geliyor.

Haşdi Şabi’nin bağlı olduğu politik gruplardan birinin üyesi olan bir Irak milletvekili Fazlı El-Hazali yaptığı açıklamada, “Özellikle güvenlik kurumlarımızı koruyan yasaların çıkarılması konusunda Amerikan müdahalelerini reddediyoruz. Haşdi Şabi yasasının çıkarılmasının, bu gücün kurumsal çalışmalara aktarılması anlamına geldiğine inanıyoruz. Bu yasa tasarısının geçirilmesinde ısrar ediyor ve tüm siyasi güçleri şehitlerin kanına sadakat göstergesi olarak iş birliği yapmaya çağırıyoruz.” dedi.

Tüm bu gelişmeler ABD ve İsrail’in Irak ve Lübnan’da suları ısıtmaya yönelik hamleleri hızlandırdığına işaret ediyor. Kendi istediklerinin gerçekleşmemesi durumunda, işbirlikçileri aracılığıyla iç savaş ateşini yakmak ABD ve İsrail’in daha önce de defalarca başvurduğu bir yöntem. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun Irak Başbakanı Sudani’yi bu yasa tasarısı hakkında ciddi bir biçimde uyardığı ve baskı yaptığı ajanslara düşen haberler arasında. ABD Irak’taki işbirlikçilerini vakit geçirmeksizin harekete geçirecektir, Sudani’ye bu ifade edilmiştir.

İsrail’in Channel 13 adlı televizyonu, kendisine sızdırılan 1 Mart tarihli bir İsrail Kabine toplantısı tutanaklarını yayınladı. Yayınlanan tutanaklara göre, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, üst düzey bakanların ateşkes müzakerelerini ilerletme çağrılarını reddetmiş ve Hamas’ı teslim olmaya zorlamak amacıyla Gazze’ye tüm yardımları kasıtlı olarak kısıtlama kararı almış. Bu sızıntı, İsrail yönetici seçkinleri arasındaki çatışmanın sertliğini göstermesi ve Gazze’de yaşanan açlıktan ölümlerin sorumlusuna doğrudan işaret etmesi bakımından önem taşıyor. Biriken tüm bu bilgi ve belgeler, Netanyahu’nun iktidarını kaybettiği anda bir savaş suçlusu olarak yargılanmasının zeminini hazırlıyor.

İsrail’de Netanyahu karşıtlarıyla Netanyahu arasındaki çatışma, esas olarak yeni Ortadoğu’ya nasıl ulaşılacağı konusundaki farklı yönelişlerle ilgili. AB ülkeleri ve İngiltere’nin Filistin’i tanıma yönündeki açıklamaları, Filistin’deki işbirlikçi yönetimin uluslararası kabulünü genişletme ve direniş dinamiklerinin yerine bu işbirlikçiliği ikame etme arzusunun, yani bölge çapında bir “silahsızlandırma” yönelişinin ürünüdür. AB ülkeleri ve İngiltere’de halk kitlelerinin hükümetlerinin tersine artan oranda Filistin yanlısı bir tutum benimsemesi de bu hükümetler üzerinde ciddi bir baskı yaratmıştır.

Son birkaç yılda yaşanan önemli gelişmelerle sıkça ifade edilmeye başlayan “Yeni Ortadoğu” ABD emperyalizmi ve Siyonizm’in öncelikleri doğrultusunda şekillendirilmeye çalışılıyor. Dünya proletaryasının ve ezilen halklarının devrimci düşünürü Samir Amin yıllar önce, “Sovyetler sonrası dünyada emperyalizmin temel Ortadoğu stratejisi, direnme kapasitesinin imhasıdır.” demişti. Amerikan emperyalizmi ve Siyonizm Suriye, Lübnan ve Filistin’de yaşanan gelişmeleri bu hedefin gerçekleşmesi için bir fırsata dönüştürmeye çalışıyor. Ortadoğu halklarının direnme potansiyeliyse tüm ağır darbelere rağmen varlığını hep korudu ve korumaya devam edecektir.

Paylaşın