En Çok Okunanlar, Umut Yazıları

Zafere Giden Yol: Yüzeysellik tehlikesine bakış – Şafak Kılagöz

Devrimci birey amacı doğrultusunda etkin militan bir faaliyet yürütmek istiyorsa kendini sürekli geliştirmeli, yetkinleştirmeli ve bulunduğu tüm alanlarda pratik devrimci görevlerin içinde yerini almalıdır. Burada esas olan devrimci bireyin “kaba Marksist, şabloncu, ezberci, batı merkezci ve aydınlanma” ideoloji ve politikadan kopuş gerçekleştirmesidir. Çünkü; devrimci mücadelenin topluma, sınıfa yabancılaşmasının özü bilişsel sosyalizmi yüzeysel kavrayışıdır. Daima yenilenip gelişen pratik atmosfere karşı devrimci pratiğin; yeni insan yeni durum yaratması için yüzeysellikten kopuş gerçekleştirilmesi ve Marksist-Leninist ideolojiye hakimiyet göstermesi önemlidir. Nitelikli devrimci kadronun mücadele yürütebilmesinin yolu buradan geçer.

Peki, nedir bu kavrayış? bakalım:

Bilindiği gibi, Marksizm üç temel mekanizmadan oluşmaktadır; politika, bilim ve felsefe. Felsefesi diyalektik materyalizm, bilimi ise tarihsel materyalizmdir. Burada önemli olan ideoloji ile teoriyi ayrı şeyler olarak birbirinden ayırmaktadır. Buna göre teori genellemelere dayanır; kavram ve kategorilerden hareket ederek determinist açıklamalar getirir. Nesnesi soyut gerçekliktir; ürettiği kavramlar arasında kurduğu nedensellik ilişkileri ve iç bağlantılarını bir sistem olarak kurar. Nesnesi somut gerçekliktir. Zaman ve mekana duyarlı bir işlevselliğe sahiptir. Kendisine verili tarihsel dönemin siyasal ihtiyaçlarına göre kendi coğrafyasının tarihsel, kültürel birikim ve çelişkilerini göz önünde bulundurur. Zaten geçmişten bugüne sol hareketlerin sorunu kendilerini “batıcıl-aydınlanma” ideolojiden kopuş gerçekleştirememiş olmaktır. Bir örnek vermek gerekirse: Komünist Manifesto da teorik belirlemeler haricinde esasında 1840’larda daha doğrusu 19. yüzyılın Avrupası’nda mücadele edilen proletarya ve komünistlerin belli ilkeler doğrultusunda örgütlenme kılavuzudur. Bu dönem kapsayıcı ve ideolojik politik bir metindir. Bolşevik lider Lenin’de bu alanda bir dönemi kapsayan ideolojik politik özgünlüğü dikkate alan “Ne Yapmalıyı” kaleme almıştır. Hangi ilkeler doğrultusunda örgütlenmeli ve nasıl bir politik hat çizmeleri konusunda programatik bir çerçeveye ulaşmak anlamında kaleme almıştır. İşte bu sebepten Lenin “Komünist Manifesto’nun” ortaya koyduklarını kabul etmeyerek kendi konjonktürel toplum ve sınıf gerçeklerine göre hareket etmiştir. Ve bu ilkeler doğrultusunda devrim gerçekleşmiştir. Bu doğrultuda her devrimci özne, devrimci mücadeleyi yükseltip öne çıkartmak için, öncelikle yaşamla olan bağını politikayla güçlendirmeli, günlük devrimci görevlerini -bir nefer gibi- büyük bir ciddiyetle ele almalıdır. Aksi olursa toplum ve sınıfla olan bağımız zayıflar; ezilen tüm halkların mücadelesinde öncü olabilme pratiğimiz geri planda kalır. Bu sebepten Marksist-Leninist kavrayış dar ve yüzeysel ele alınmamalıdır. Marksizm-Leninizm ilkelerini, parti programını ve çizgisi devrimci ödev olmalıdır.

Derinliği olmayan teorik kavrayış devrimci özneyi somut durumlar karşısında ne yapacağını bilemem ve kendini eksik görmeyle karşı karşıya bırakır. Aşılamayan bu eksiklik devrimci özneyi ideolojik olarak gerilemeye, saflarda çözülmeye yani tükeniş, düzene doğru saflaşmaya götürür Bu sebepten mücadeleyi önemsemeli yaptığı işi herkes ciddiye almalıdır. Bilimsel sosyalizme hakim olmalı onun ilkelerini diyalektik materyalist yöntemle kendi coğrafyamızın koşullarıyla buluşturmalı, onu örgütlemeli ve bir eylem kılavuzu olarak görmeliyiz.

Bugün her eksik ve yüzeysel kavrayış çalışmalarımızı ve kolektifin kendisine nitelik ve nicelik bakımdan engel olmaktadır. Sorunların sebebi ise budur. Bu sorunları beş temel şekilde özetlemek gerekirse:

*Kadro sayısının azlığı

*Mevcut kadro niteliğinin yetersizliği

*Sorumluluk duygusu *Planlama ve Yönetme

*Bir yol oluşturamama çabası

Bahsettiğimiz bu beş temel hususa dair: Her devrimci kadronun ve kolektifin kendi kadrosunu geliştirmesi ve düzenden kopuş gerçekleştirmesini sağlama, zaaf ve geri olan yanlarıyla mücadele edebilme görevini “komün gücü” esasıyla kendisine şiar edinmelidir. Bugün “devrim için ne yaptım” sorusuna cevabımız net olmalıdır. Yüzeysellik kavrayışı ve hatalı davranışlardan vazgeçme eğilimi göstermeli, devrim için her gün düşünmeliyiz. O sebepten -bir Lenin olabilmenin yolu- kadronun önce kendisini sonra devrimi örgütlemesinden geçer. Öğrenmeyi iş edinmek lazım. Yaşamın örgütlenmesi ve üretiminde hedefimizi yabancılaşmayı, statükoyu ve yüzeyselliği reddetmek; bunun yerine dayanışmayı, birbirini tamamlamayı, ortaklaşmayı savunan “komün gücü” ilkelerini, ilişkilerini, karakterini ve kişiliğini geliştirmek amacı olmalıdır. Kendini bu teoriyle üreten, örgütleyen, sistemin dayatmalarına karşı -insanın insan olma macerasında- mücadele veren her kadro toplumun ve sınıfın sorunlarına karşı -nasıl, ne şekilde, nerede- konumlanacağını, yöneteceğini ve planlayacağını daha net görebilir ve örgütleyebilir. Kadro yapısı gücün sistem tarafından etkisizleştirilmesinin panzehridir. Bu sebepten söylenebilir ki “komün gücü” yaşamsal belirleyenimiz, yön ve yöntem gösteren pusulamızdır. Devrimci bir kadronun kendisini yaşamın içinde var edeceği ve sistemin zoruna karşı komün gücünü oradan almak; düşünsel, örgütsel ve pratik ilerlemesini bu gücün birikimiyle sağlaması, sorunun hepsi değilse de çok büyük kısmını oluşturan kadronun kendisine ve güce yaklaşımındaki eksikliğin aşılmasını mümkün kılar. Sorunun hepsi değil, lakin çok büyük kısmı kadronun kendisine ve güce yaklaşımındaki eksikliğidir. Kendisinden başka engeli bulunmayan kadro, kendini ortaya koymanın cüretiyle; üretmeye ve gelişmeye yöneldiğinde kazanımın büyüklüğünü görecektir. İdeolojik derinleşme sistemin anlayışını, karakterini parçalayıp; yerine komün gücü esasıyla nasıl bir yol oluşturma sorusuna cevap olacaktır.

Yaşadığımız coğrafyanın tarihini inceleyen, araştıran, bilgi edinen kadro bu pratiği daha net ortaya koyabilir. Siyasal pratiğin oluşması ve sürekli üretimin ve planlamanın sağlaması kadronun politik gelişimiyle bağlantılıdır. Mevcut haliyle politik yetersizliği aşamayan, bunu kendine dert etmeyen kadro en basit haliyle güce ve kolektife haksızlık ve kötülük etmektedir. Kendindi gelişimiyle kolektifle ortaklaşan güce bu temelde destek veren kadro pratik içinde yerini alır. Ortaya koyduğumuz beş temel soruna ve genel yaklaşıma dair çözüm yolumuz yüzeysellikten kopuş; ideo-politik güçlülük, Marksist-Leninist hakimiyet elde etmek ve devrimci pratikte buluşturup enerjiye dönüştürmek. Zaten yaşamın kendisi gösterecektir.

Teorinin pratikle, pratiğin teoriyle buluşmadığı hayatta kopuk faaliyetler ve birikimler akademik bilgiden öteye geçmez. Bizim için yaşama katkısı da olmaz. Bu yaşamın örgütlü bir parçası olan herkes Marksist-Leninist ideolojiye kesin şekilde hakim olduğunu zannediyor. Lakin önüne çıkan topyekûn toplumsal ve sınıfsal sorunlar karşısınca bilmediğini anlıyoruz. Yaşamın pratik gerçekliği her seferinde bu eksikliğimizi yüzümüze sürekli vurmaktadır. Aynada kendimizi görmemize ön ayak olmaktadır.

Sonuç olarak: Ya Marksizm-Leninizm’in içini boşaltan burjuva sol sapma görüşlerin girdabına kapılır savruluruz; Ya da Lenin’in Marksizmle ilişkileniş tarzında öğreniriz… Karar Sizin !

Paylaşın