Umut Yazıları

“ALTIN SEMER DE VURSAN, EŞŞEK YİNE EŞŞEKTİR” – XWE Metin Ayçiçek



Hep merak etmişimdir, “Sultan Tayyip içişleri bakanlarını zekâ seviyelerinin düşüklüğüne göre mi yoksa sahtekârlık ve yolsuzluktaki yeteneklerine göre mi seçiyor” diye. Sorumu kendim çözdüm nihayet: İki ölçüyü de zıt yönde birlikte kullanıyor kesinlikle. Zekâ da ölçü sıfıra yaklaştıkça, yolsuzlukta ölçü ters yönde yükseldikçe tercih olasılığı yükseliyor. Ahlaki ölçüleri, böyle bir şeye sahip olmadıkları için tartışmaya sokmuyorum. Olmayan bir şeyin ölçümü de olamaz. Zulümde ise, her gelen bir öncekini aratıyor maşallah!   

Akılda kalanlar: Hiç anlaşılmayan saçma sapan konuşmaları ve kendini seven vatandaşa önünde takla attırmak gibi akıl ve ahlak dışı saçmalıklarıyla ünlenen İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’i, 1 Trilyon lira’yı “evde kalan üç beş kuruş” diye tanımlayan oğlu ve aile boyu hırsızlığıyla ünlenen Muammer Güler izledi. Güler, yanına dindarlığıyla ünlü “Bakara – makara” komedyeni bakan Egemen Bağış’la birlikte suçüstü yakalandı. Belli ki şeytan kovan bu sure evden ve yürekten çıkarılınca, eve ve yüreğe şeytan girmişti. Hırsız Başı Tayyip’i kurtarmak için dört hırsız bakan görevden ayrılınca, bir başka din tüccarı, kendini Peygamberle kıyaslayan Efkan Ala İçişleri bakanı olarak sahne aldı.  

“Peygamber’in, Mekke’nin fethinden kendine pay çıkarıp, gururlanıp övünmesini” Allaha karşı yapılan bir hata olarak yorumlayan Ala, “biz böyle bir hata yapmadık” , Başörtüsü yasağının kaldırılmasını da Kuranı Kerim’in her yere sokulmasını da “biz yapmadık, Allah’ın kendisi yaptı” diyecek kadar bilgili.

Efkan Ala ile, cehaletiyle ünlü ama özellikle vaazlarında aktardığı bel altına ilişkin anekdotlarını sanki o anı yaşıyormuş gibi anlatımıyla beğeni toplayan bir din adamı çarpıştı. İslami cemaat liderleri içerisinde Cahillerin Efendisi olan Cüppeli Ahmet vaazında Ala için şöyle diyordu: “Kimsin sen ya… Cüşş. Yuh senin ham ervahına…. Bir de terbiyesizliğin daniskası ‘biz öyle olmayacağız, biz o duruma düşmeyeceğiz’  (diyor.)  Peygamberin düştüğü duruma düşmeyecekmiş. Sen peygamber gibi olmayacaksın, daha büyük adamsın yani… Yaa sen ne kadar cahil, echelü men fil arz (yeryüzünün en cahili) sin ya?” Cübbeli Ahmet karşısında gıkını çıkaramadı Ala.

***

Ebû Bevvâl bin Soysuz

Aceleye getirip “yuh bee, bu ne biçim ülke” demeyin. Gelen gideni aratır sözü tam da burada belirir: “Ebû Bevvâl bin Soysuz” (Bevval’in oğlu Soysuz).

Hani bakan olduğunu bilmesek, cehaletiyle, tavrıyla, söylemiyle ve temel karakteri olan edepsizliğiyle “aile eğitim görmemiş bir sokak serserisi” der geçeriz. Ama bu tanım onu tarif için kifayetsizdir. Türkçede “Zemzem Kuyusu’na İşeyen”, Farsça’da “Bevvâl-i çeh-i Zemzem” dedikleri zavallı ve yeteneksiz Ebû Bevvâl, kutsala saldırarak ün yapmak isteyince Zemzem Kuyusu’na işer. Ama yine de sadece “çiş” sözcüğüyle anılır tarihte, ismi kalmaz geriye.

Soysuzların en soysuzu adını yükseltmek için “Ebu Bevval” (“İşeyenlerin babası”) olmaya büyük çaba gösteriyor. Hakkını yememek gerekir: Başarıyor da! O, atası Ebu Bevval’den daha yükseğe işeyebiliyor. Ama hırsı onu köreltiyor ve bilmiyor ki ne kadar dik işerse, üstüne dökülme olasılığı o kadar artıyor.

Ve Bevvál-i çeh-i Zemzem, ses tonunu yükselterek, sağa sola tehdit savurarak, bir serseri edasıyla kükredikçe korkutabileceğini sanıyor herkesi. Oysa o korkuyor… Ödü kopuyor, kâbuslara giriyor, çıkamıyor bir türlü. Tehditlerin dozu da, ağzının lağım benzeri kokusunun ağırlığı da korktukça artıyor. Öncelikle Reis’ine güvenmiyor. O da biliyor ki Osmanlı sultanlarının hükümetlerinde de azınlıkların sayısı  çoğunluktaydı. Çünkü azınlıkların örgütlü toplumsal gücü olmadığı için, Sultan istediğinde hepsini kulağından çekip, bir it eniği gibi bir kenara atıverebiliyordu. O da biliyor ki, kendisi geçmişte Tayyip’e çok küfretmiş bir politik devşirmedir. Ertuğrul Günay’ların bir zamanlar AKP’de olduğunu hatırlayan bile yoktur. Ve Tayyip’in A takımının şimdi bulundukları yerleri hatırladıkça başına geleceklerin korkusuyla karabasanlar yaşıyor. O da biliyor ki, Tayyip’in emriyle artık “bir ticari şirket gibi yönetilen devlet” ilişkilerinde “çıkar ortaklığının çatıştığı hallerde” Fethullahların tasfiyesi gerekir. O da biliyor ki Tayyip Hükümetlerinde kalıcı olan Bakan yoktur ve kendisinin son kullanım tarihi de büyük olasılıkla yerel seçimlerin hemen sonrasındadır.

Kürt halkını tehdit etmiş çapsız gerzek: “HDP’nin Kürtlerini ya Türkleştireceğiz ya bitireceğiz” demiş! Tek kelime katmamış kırk yıllık tekerlemeye, anlamını bilmeden okuduğu ayetler gibi, ezberden okumuş. HDP’nin yasal bir siyasal parti olduğunu unutmuş bir İçişleri Bakanı. Soytarılık olur da bu kadarını sirkler bile kaldıramaz. Çaylakların Efendisi, dinle: PKK, 15 Ağustos 84’ü tarihe armağan ettiğinde TC’nin 47. İçişleri Bakanı’nı görevdeydi. Sen 77. İçişleri bakanısın, unutma. Ya Ebu Bevval bin Soysuz, ünlü olmak istiyorsan değişik bir şey söyle, senden önceki 30 içişleri bakanın söylediklerini kötü bir Türkçe ile tekrarlayarak ünlenemezsin.

“Avrupa’da oturup Türkiye’ye tatile falan gelemeyecekler. Gelsinler de göreyim bakayım” diye tehdit etmiş Ebu Bevval bin soysuz Avrupa’daki muhalifleri. Aha da sana yanıtım olsun hadsiz: Senin özgür dolaşabildiğin her toprak kirletilmiş topraktır. Sen kafanı yorma politik devşirme, özgür gelme şansım yoksa bile, ben senin tapındığın marşı sana karşı söyleyerek dalgamı geçerek, sınırları aşar yine gelirim: “Ben hür doğdum, hür yaşarım… Ebu Bevval bana zincir vuracakmış, şaşarım… “ Çünkü biliyorum ki biz geldiğimizde o topraklara, sen bütün çetenle birlikte terk edip kaçmış olacaksın mağarana.

Ey Ebu Bevval bin Soysuz! Eğer gücün yetiyorsa partili kardeşin eski Adalet Bakanı arkadaşın, hani şu profesör ünvanlı hukuk katiliniz Burhan Kuzu’nun, eroin mafyası lideri İranlı Naci Şerifi Zindaşti ile ilişkisini; o malum resimde aynı masada birlikte oturdukları Aliye Uzun’un erkeklere kadın bulma işine ait ruhsatı olup olmadığını bir araştırsana sana zahmet. İranlı Zarab’dan ve Zindaşti’den başka hangi mafya liderleri ile aynı yatağa girdiğinizi anlatsana sana zahmet olmazsa. Senin de 750 bin dolarlık mütevazı bir saatin oldu mu bu erkeklere kadın pazarlama işinden? AKP Beşiktaş Teşkilatı Kadın çalışmalarında görevli olduğunu söyleyen ve Tayyip ile, Tayyip’in karısı ile, Tayyip’in bakanlarıyla birlikte fotoğraf çektirip aynı masada oturabilecek kadar önemli olan bu kişi ne zamandan beri İranlı iş adamlarına “alem yapmak için kadın bulma” görevini üstlenmiştir, araştırsana bir zahmet. Zindaşti’nin kaçmasına nasıl yardımcı oldun pabucumun iç işleri bakanı açıklayabilir misin? Bütün bu iğrençlik ülkeyi baştan uca sarmışken, sen Tayyip’e yaranabilmek için, kendini cansiperane ortaya atıp onun mabad-ı muhteşem’ini korumaya çalışırken, onurunu böylesine ucuza satmak için hangi şantaj altındasın, açıklar mısın?

Lanet olsun sana da, temsil ettiğin partiye de, savunduğun sisteme de, böylesine yorumladığın dine de imana da! Ve sakın bizi tehdit etmeye kalkma. Biz Mehmet Faruk Sükan’ı tanırız, hani “komünistlerin nefeslerini bile kontrol altında tutuyoruz” dediği yıllarda Deniz Gezmiş’in tükürüğünü yüzünde bulan TC’nin 27. içişleri bakanını. Sen 77. İçişleri bakanısın Ebu Bevval bin Soysuz. Yaşadığın o ülkede meslektaşın Muammer Güler de İranlı öteki mafyacıya kadın buluyordu. Bu bir rastlantı mı, yoksa sizde Bakanların bir görevi de bu mudur?

“Şecaat arzederken merd-i kıpti sirkatin söylermiş.” (Çingenenin merdi övünürken hırsızlığını anlatırmış.) Sömürgeci bir devletin İçişleri Bakanı’nın da insanlığa ilişkin yapabileceği yararlı bir şey olamayacağı için zavallı bakan katliamlarıyla övünerek atalarını yâd etmiş güya. Ama nasıl bir cinayet örgütünün mensubu olduğunu ilan etmiş aslında dünyaya. Ya Ebu Bevval bin Soysuz, senin de övüneceğin tek şey soykırımlar, katliamlar olabilir ancak.

Reis’inden alıyor yeteneklerini belli ki, yalanda sınırı yok! 2018 yılında PKK’ya yönelik 104 bin 534 operasyon gerçekleştirildiğini söylüyor bu zavallı, beyin yoksunu mahlûkat. Bölelim 365 güne, 285,6 operasyon yapar gün başına, saatte 12 eylem, dakikada 5 eylem, 12 saniyede 1 eylem.

Pinokyo’ya inanmıyorum. “Yalandan uzasaydı eğer yalancının burnu / her soysuzun burnu kırk kez dolanırdı Ekvatoru.”

Bed-asla necabet mi verir hiç üniforma  / Zerduz palan ursan eşşek yine eşşektir.” (Ziya Paşa)

(Aslı kötü olanı asil yapar mı hiç üniforma  / Altın semer vursan eşşek yine eşşektir. – Metince çeviri-) 

Üstelik Türkçesi berbat; kullandığı cümleler ülkeyi soktukları hâl gibi, bir virane sanki, yıkık, bozuk, çoğu zaman anlamsız, gergin, korku dolu.

Ve sözün dediği gibi olmuş: İt ürürken mahallesinin damından ayrılmadan, özgürlük kervanı yürümüş, menzilini aşmış, tüm Ortadoğu’yu geçerek dünyaya ulaşmış.

***

Bir komutan varmış, yaverince tutuklanmış 

Bir ucube ülkenin Milli Savunma Bakanı, yeni asker ‘şehitlerin’ lokmasını yemek için ordu komutanlarıyla birlikte gittiği bir Orduevinde ‘Milletimizin başına musallat olan bu terör belasını ülkemizde bitireceğiz, yurt dışında bitireceğiz’ açıklamasını yapmış.

Sahte bir darbe oyununda yaverine esir düşmüş bir başkomutan olan eski general yeni bakan, 17 yıldır içinde yer aldığı iktidarın bitiremediği “terör belasını” bitirmeye pek niyetli görünüyor. Bir Genel Kurmay Başkanı bir darbe girişiminde esir tutsak edilip isyancıların karargahına götürülüp, çatışma çıktığında ise henüz aydınlanmamış bir yöntemle serbest kalabiliyorsa; ve daha önemlisi, böylesi bir çapsız asker, terfi ettirilerek Savunma Bakanı olabiliyorsa, orada kesinlikle hileli, şaibeli, tehlikeli bir durum var demektir. Arınç, Gül, Davutoğlu örneklerinden de bildiğimiz gibi yanında güçlü bir kişiyi tutmayacak olan Tayyip, “bin ali in ali” prensibine aykırı bir bakan almaz, mümkün değil. Peki, karnını ancak “şehit” asker taziyelerinde helva ile doyurabilen prestijsjz bir komutan nasıl olur da Tayyip’in Bakanı olabilir? Onun da politik bir devşirme olduğunu biliyoruz, ama sanırım iş daha derin.

Adam eski taş plaklardaki “Sahibinin Sesi” reklamını süsleyen eğitilmiş köpek resmi gibi. Kürt’ün, Alevi’nin, Ermeni ya da Rum’un varlığını kabul etmediği için hâlâ  “Türkiye’ye yönelik içeride ve dışarıda terör tehdidinin oluştuğunu” söyleyecek kadar sahtekâr.

Sahtekâr! Çünkü bu iddianın gerçek olmadığını en iyi o biliyor.  Ortada bir terör sorunu da, bir Kürt sorunu da yok. Sadece milliyetçiliğin zehriyle kirletilmiş Türk kimliğinin faşizm formatlı beyinlerde ürettiği sapkın, sorunlu kaygılar var.

Günümüzde bile savaş politikalarıyla varlığını devam ettirmeye çalışan harami bir sömürgeci devlet sorunu var.

Atak yapan vahşi bir sermaye sınıfının sınır ve kural tanımaz ihtirasının üzerinde çalkalanan kapitalist yapının yarattığı ekonomik sosyal politik kriz var. Halktan kopmuş ceberut bir devletin, üretimden kopmuş kapitalist bir yapıda ve sömürgecilikte ısrar ederek, başta işçi sınıfı olmak üzere kendileri dışında bütün halklar ve hatta ülkeler üzerinde sürekli bir tehdit olma sorunu var.

Bu topraklarda Alevi sorunu yok! Tek mezhepte ısrarlı olan fanatik bir İslam anlayışının, Alevi, Süryani ve Ezidiler ve diğer farklı din ve inançlara yönelik yüz yıllardır sürdürdüğü katliamcı inkâr ve imhaya yönelme sorunu var. Yani baskı üzerinden egemenliklerini sürdüren sınıfların ezilenlere yönelik yüz yıldır sürdürdükleri imha ve inkâr eylemleri var.

Ve bu sömürgeciliği yıkmadan, ırkçı-milliyetçilik silinip atılmadan, sadece Kürt halkı değil, bölgede yaşayan hiçbir halkın huzur içinde birlikte yaşayabilmesi mümkün değildir. Türk milliyetçiliğini besleyen bu zulüm sistemi yıkılmadan Türk halkının bütün olarak onurunu taşıyabilme olanağı yoktur. Ve er ya da güç, çağımızda artık “tarih öncesi ilkel kalıntılar” olarak tanımlanması gereken bu sistem yıkılmadan komşu ülkelerin de, dünyanın da barışla buluşması olanaksızdır.

Paylaşın