Sakın ola Venezüela nere, Yemen nere demeyin!
Amerikan emperyalizminin dünya çapında yürüttüğü azgın saldırganlık dünyanın birbirinden çok uzak bu iki coğrafyasındaki halk üzerinde aynı ölümcül etkileri yaratıyor ve aynı zamanda benzer direniş dinamiklerini de harekete geçiriyor.
Yemen halkı dört senedir ABD, İngiltere ve Fransa’nın gelişmiş silahları ve aktif desteğiyle saldıran gerici Suudi Arabistan-Birleşik Arap Emirlikleri koalisyonuna karşı direniyor.
Bu azgın saldırıların sonucunda, milyonlarca Yemenli sadece bombalarla değil açlık ve salgın hastalıklarla da baş etmeye çalışıyor. Yemenli çocuklar ölüyor, sakat kalıyor. Yemen’e uygulanan blokaj nedeniyle gıda maddeleri ve ilaçlar ülkeye giremiyor. Amerika’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın bombaları yerleşim birimlerini yıkıyor, çocuklara, yaşlılara, kadınlara ölüm kusuyor.
Tıbbın bugün gelmiş olduğu nokta itibariyle kolayca önlenmesi mümkün olan salgın hastalıklar binlerce Yemenlinin canını alıyor. Bu büyük katliamların nedeninin bir takım “yetersizlikler” değil emperyalizmin kandan beslenen doğası olduğunun en çarpıcı görüntüleri Yemen sahnesinden dünyaya her gün apaçık yansıyor.
Yemen’deki büyük saldırganlık hakkında konuşan ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, “Suudilere bu tehlikeli füzelere karşı savunmaları için verdiğimiz destek, Amerika’nın çıkarları için en uygun olanıdır.” sözleriyle Yemen’deki sorumluluklarını geçtiğimiz günlerde hiçbir rahatsızlık duymadan birinci elden ilan etti.
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin oluşturduğu askeri koalisyonun Yemen’de ağırlıklı olarak paralı askerler kullandığı, özellikle ABD’nin tanınmış Blackwater adlı paralı asker şirketiyle birlikte çalıştığı biliniyor. Amerikan Ordusu’nun emekli Özel Operasyonlar Birimi şeflerinin koalisyonun Yemen saldırılarını yönettiği bugüne kadar pek çok haber ve söyleşiyle gözler önüne serildi.
İşte bu yüzden “sakın ola Venezüela nere Yemen nere” demeyin diyorum…
Blackwater adlı Amerikan paralı asker şirketinin varlığını ve marifetlerini ilk olarak Afganistan ve Irak’ta gerçekleştirdikleri büyük katliamlardan öğrendik. Şirketin paralı askerleri, bu ülkelerde ABD Ordusunun yanında savaşıyordu. Daha sonra ortaya çıkan bilgilerden bu şirketin çok daha geniş bir coğrafyada faaliyet yürüttüğünü öğrendik.
Şirketin sahibi Amerika’daki Evanjelist hareketin önde gelen isimlerinden Eric Prince adlı bir Amerikalı kapitalistti. Pentagon’la yaptığı sözleşmeler aracılığıyla savaşı “özelleştirme” yolunda güçlü hamleler yapmış ve milyarlarca dolar kazanmıştı. Prince savaş alanlarına sürdüğü paralı askerlerle milyarlarca dolar kazanmakla kalmamış, ABD politikasında güçlü bir nüfuz alanı da elde etmişti.
Trump’ın seçim kampanyasına en yüklü bağışlardan birini yapan ve iktidarıyla birlikte Trump’ın arkasında en güçlü duran unsurlardan biri de Prince idi. Bu tabii ki karşılıklı bir ilişkiydi. Prince’in kız kardeşi Bettsy De Vos’ta Trump kabinesinde eğitim bakanı olarak görev almıştı. ABD yönetimi ile ailenin oldukça gelişkin ilişkileri vardı.
Reuters’in dün yaptığı bir haberde, Prince’in Venezüela’daki Bolivarcı yönetimi yıkmak ve Amerikancı Guaido’ya iktidarı kazandırmak için yoğun bir faaliyet içinde olduğu bildiriliyordu. Latin Amerika ülkelerinden derlenecek 5000 paralı askerle Venezüela’ya müdahale etmek isteyen Prince, ABD yönetimindeki etkili unsurlar ve Amerika’da sürgünde yaşayan Venezüelalı zenginlerden Venezüela planı için destek sağlamaya çalışıyordu.
Reuters’e konuşan Prince’in yakın çevresinden isimler, onun Venezüela’da Ocak ayından beri oluşan durumu değiştirecek bir “dinamik olay” beklentisi içinde olduğunu belirtiyorlardı.
Bu haberin üzerinden çok uzun bir zaman geçmeden dünya basınının manşetlerine “Venezüela’da Darbe Girişimi” başlıkları yerleşti. Yanına aldığı bir grup Venezüela askerinin önünde konuşan Amerikan kuklası Guaido, Venezüela halkına “zamanın geldiğini” müjdeliyor ve ayaklanma çağrısı yapıyordu.
“Gelen zaman”, Price’in beklediği “dinamik olay” mıydı? Eldeki verilere bakıldığında askeri darbe girişiminin büyük ölçüde beklenen “dinamik olay” olduğu yönündeki işaretler artıyor. Venezüela’daki Amerikancı muhalefetin kitle desteğinin arttırılamadığı ve Venezüela Ordusu’ndan büyük kopuşların gerçekleşmediği son birkaç ayda emperyalizminin yayın organlarında sıkça dile getirildi. Brezilya Devlet Başkanı Faşist Bolsonaro’da yakında yaptığı açıklamada, Venezüela’ya yönelik askeri bir müdahalenin ordunun güçlü olması ve halk milislerinin varlığı nedeniyle tereddütler yarattığını dile getiriyordu.
Emperyalizm için Venezüela’da kesin sonuç alıcı bir hamlenin mümkün olmadığı genel olarak kabul görüyordu ama muhtemel ki düşünülen ülkeyi büyük bir istikrarsızlık içine yuvarlanmış gösterecek böylesi bir “dinamik olay”ın imal edilmesiydi.
“Dinamik olay” Venezüela’da çok ciddi kan dökülmesine neden olabilir. “Dinamik olay” yüksek olasılıkla, Amerikan emperyalizminin hegemonyasını kabul etmeyen Latin Amerika ülkelerinin Suriyelileştirilmesi hamlesinin başlangıç noktasıdır. Amerikan emperyalizmi Venezüela’da Suriye benzeri bir “istikrarsızlaştırma” operasyonunun en ölümcül adımını atmıştır.
İşte bu yüzden Yemen nere, Suriye nere, Venezüela nere demeyin…
Venezüela’ya yönelik emperyalist saldırının en kritik adımı sözü edilen “askeri darbe girişimiyle” atıldı. Emperyalizmin ilk hedefi ülkenin bir kan deryasına döndürülmesidir. Venezüela’nın halk ve emek örgütleri emperyalist saldırıya karşı devrimci bir halk seferberliği çağrıları yapıyor ve sokağı işaret ediyorlar. Alınacak en doğru tutumu alıyorlar; emperyalizm ve faşizm ancak sokakta örgütlü emek seferberliği ile örgütlü, bilinçli ve silahlı emekçi kitlelerle yenilebilir. Enternasyonal İşçi Sınıfının Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü’nden bir gün önce gerçekleşen bu saldırı, yarın alanları dolduracak işçi ve emekçilere bayraklarının üzerine Venezüela emekçilerinin mücadelesiyle dayanışmayı yazmayı emrediyor. Emperyalizmin paralı askerlerine karşı devrimci halk savaşı Venezüela’da Venezüela emekçilerinin gelişen direnişinde ete kemiğe bürünüyor ve tüm dünyaya yayılıyor. İşte bu yüzden enternasyonal İşçi Sınıfı yarın dünyanın her köşesinde Venezüela emekçileriyle yazgı birliğini dile getirecek ve bunun gereklerini yerine getirecektir.
