Kadınlar olarak emeğimize, bedenimize, kimliğimize süregelen saldırılara karşı yeni bir çıkış içerisindeyiz. Mücadelemizin bu noktası çok önemli. Çünkü savunmasızlığın reddi, aynı zamanda erkek-devleti derinden sarsacak bir pratiğe işaret ediyor. Öz-savunma pratikleri ile tartışmamızın yer yer merkezine oturan bu mücadele anlayışını kadın hareketi olarak nasıl bir noktaya evrilteceğimiz çok önemli. Tartışmayı bu noktada geliştirmeye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Bugün, geçmişte görünmeyen ya da görünmez kılınan kadına yönelik saldırılar (katliam, taciz, tecavüz, şiddet vb.) kadınların mücadelesi ile görünmeye ve hatta sarsıcı bir şekilde ülke gündemine oturmaya başladı. Kadınlar, kendilerine yönelen erkek şiddetineve tüm kadınlara topyekûn saldıran erkek-devlete karşı ortak ses, ortak tepki, ortak hareket, ortak basınç ilepatriyarkanın sessizlik örtüsünü kaldırdı, münferit, tekil gibi gösterilen erkek şiddetini teşhir ederek bir sistem sorunu olduğunu açığa çıkardı. Kadınlar yalnızlaşmanın karşısına dayanışmayı koyarak birlikte güçlü olduklarının artık farkındalar, hem de çok daha güçlü ve bilinçli. Bu farkındalık güçlü bir çıkışın öncülü oldu. Bu çıkış Nevin’le simgeleşti,kadın mücadelesine kazandırdı. Çilem’le büyüdü, Namelerle devam ediyor. Daha çok yakınımızda Karadeniz’de bir kadın pazarda kendisini taciz eden erkeği tabancasıyla vurmuştu, Gaziantep’te kadınlar bir çocuğu istismar eden erkeği terlikleriyle dövmüşlerdi. Örnekleri çokça bulunuyor.
Peki bu çıkışlar ne ifade ediyor, nereye evrilecek?
Bizim buna dair yapacağımız/ yapmamız gereken çok şey var. Her birimiz, birbirinden farklı da olsa erkek sirdetini yaşamış, özsavunmanın farklı biçimlerini uygulamışızdır. Ama sadece erkeği etkisizleştirmek, saldırıyı püskürtmek ve ya var olan özsavunma pratiğini sahiplenerek dayanışma oluşturmak topyekûn erkek-devleti yıkmaya yetmez. Tersinden kadınların öz-savunmalarının karşısında daha büyük hasar almamalarını sağlamamız lazım. Örneğin ağır cezalar, erkeğin yakınları tarafından oluşabilecek saldırılar, “mahalle baskısı” vs vs… Bu yüzden bütün yaklaşımı ve pratikleri örgütlü hale getirmek zorundayız. Yani öz-savunmayı örgütlemek, örgütlü savunma ağları geliştirmek… Bundan kastım bir erkeği hep birlikte dövelim vs. değil kesinlikle. Bu da bazen bunun bir parçası olacak, lakin esas tartışmamız gereken nokta örgütlü savunma derken ne kastettiğimiz. Bundan kastettiğim erkek-devleti yerle bir edecek savunmanın inşası… Yasaların da erkek yargının da, bize adalet, eşitlik, özgürlük olarak sunulan iki yüzlülüğün tamamen reddi ve kadınların kendi yasalarını kendi yargılarını oluşturdukları bir örgütlenme. Evet; yer yer şikayet başvurularında bulunabilir, erkeği mahkemeye verebilir, erkek-devletin yasalarında açtığımız gediklerden faydalanabiliriz. Ama çok iyi biliyoruzki erkek egemenlik devletin tüm mekanizmalarıyla inşa ediliyor, üretiliyor. Bu yüzden onları tanımayarak, patriyarkayı yıkarak; kendi yaşam alanlarımızı, kendi kurumlarımızı oluşturmamız lazım. Nasıl oluşturacağımız, ne oluşturacağımız ayrıca tartışma konusu. Önce bir karar vermemiz lazım
Eşitliğin ve özgürlüğün sınırı var mıdır?
Kararımızı çoktan vermiş görünüyoruz!
Kadınlar sınırları aşarak özgürleşecek. Örgütlü savunma için mücadeleye!
