Umut Yazıları

Faşizme Karşı Mücadele ve İşçi Sınıfı – Devrim Güven

“devrimini gerçekleştirememiş proletaryanın çekmeye mahkum olduğu cezadır faşizm” Clara Zetkin

Sınıf cephesinden bakıldığında henüz işçi sınıfının komünist partisinin olmadığı,(somut önderlik edebilen) dağınıklık ve örgütsüzlüğün belirgin olarak görüldüğü bir ortamda her geçen gün yükselen, kurumsallaşan faşizm tehlikesini alt etmek besbelli ki çok zordur, ama imkânsızda değildir. Eğer faşizmin kurumsallaşması tehlikesi tespiti doğru ise bu zorluğun üstesinden gelmek ve işçi sınıfına, kadına, doğaya düşman olan faşizme karşı olanlarla birlikte geniş kitleleri mücadelenin içine çekmek, bugün sınıfı örgütlerken ayni zamanda yapmamız gereken zorunlu görevlerimizden biridir.

Her şeyden önce belirtmek gerekir ki, evet doğrudur, faşizme karşı mücadele, işçi sınıfı temel güç olmakla birlikte tek başına işçi sınıfının mücadelesine indirgenemez. Faşizme karşı mücadele, faşizmden zarar gören, görecek olan bütün sınıf ve tabakaların, çeşitli kesimlerin, siyasi grupların, kitlelerin mücadele birliği ile olmalıdır. Bu yönüyle parti olarak görevimiz geniş kitleleri faşizme karşı birlik olmaya, örgütlemeye, mücadeleye çekmektir. 

“Parti mutlaka yığınların hoşnutsuzluğuna ve savaşım iradesine dayanmak ve kararlı olmak zorundadır. Elinden geleni esirgemeyerek yığınların her gün her fabrikada, her işyerinde ortaya çıkan en sınırlı istekler uğrundaki savaşımını bile teşvik edip desteklemeye çalışmalıdır” 

Partimizin işçi sınıfının önder partisi olmadığı (şimdilik) bugünkü koşullarda; faşizme karşı mücadeleyi verirken ve örgütlerken, mümkün olan gücümüzle, işçi sınıfı içinde proletarya hareketiyle çakışmak ve kitleselleşmemiz için çalışmalarımıza devam etmemiz gerekir.  Aynı zamanda, bu çalışmanın bir parçası olarak da faşizme karşı, işçi kitlelerini ve işçiler içerisindeki yükselteceğimiz siyasi faaliyetimizin aracılığıyla da diğer toplumsal kitleleri mücadeleye katmamız gerekir.

“Deneylerimiz bize, işçi sınıfı ve bağlaşıklarının geniş ve militan yığın hareketinin nasıl demokrasiyi savunabilecek ve genişletebilecek bir halk gücü geliştirebileceğini ve geniş demokratik bağlaşmanın halkı sosyalizm yönünde ileri doğru götürebileceğini de göstermiştir. Hatta uzun süreden beri yerleşmiş faşist rejimlerin bile yenilenebileceğini gördük.”

Dünyadaki faşizme karşı mücadele tarihi de göstermiştir ki (Almanya, İtalya, İspanya, Bulgaristan vd.) faşist işgale, faşist iktidara, faşist yükselişe karşı dur diyebilecek tutarlı ve kitlesel tek gerçek güç işçi sınıfıdır. Diğer sınıf ve tabakalardan da anti-faşist mücadeleye katılanlar olacak mutlaka ama bu işçi sınıfının katılımı yoğunluğunda (olmamıştır) olmayacaktır.  Anti-faşist mücadeleye daha kitlesel katılacak olan işçi sınıfı da bunu ancak içinde bulunduğu kendi örgütüyle, partisiyle gerçekleştirebilir.

Yine anti-faşist mücadele tarihi göstermiştir ki hazırlık olmadan, önderlik olmadan yığınların bir gün faşizmi devirmek için ayaklanacakları ya da günün birinde kendiliğinden faşizmden uzaklaşacakları ve bize katılacakları düşüncesi tamamen hayaldir. Faşizme karşı olan kitlelerin, hatta faşizmden etkilenmiş kitlelerinde bizim tarafımıza geçmelerinin yollarını bulmalı, bu yolları kullanarak, uygulayarak kitleleri bizzat kendimiz örgütlemeliyiz ki kitleler faşizme karşı mücadelede aktif rol alabilsinler. Bu aktif mücadele döneminde parti tüm güçlere rehberlik etme konusun da kendini dizayn etmektedir.

Parti ile sınıf ve diğer en geniş kitleler antifaşist mücadeleye kazanılmalı ve aktif olarak mücadele eder hale getirilmelidir. Aktif anti-faşist kitle mücadelesi faşist kurumsallaşmaya, saldırganlığa dur diyebilecek onu durdurabilecek olan tek güçtür. Ayni zamanda aktif anti-faşist mücadele içinde pişen işçiler ve faşist-gerici düzenden rahatsız olan kitleler, kurtuluşlarının kendi ellerinde olduğunu göreceklerdir ve bu mücadele, işçi sınıfının iktidar mücadelesini de güçlendirecek, devrim sürecini hızlandıracaktır.

“Sorun bir sınıf savaşı sorunudur. Burjuvazi ile işçi sınıfı arasında öyle bir savaş ki burjuvazinin amacı en açık biçimi ile diktatörlüğünü kurmak, proletaryanın amacı ise ancak bütün demokratik haklarını savunma uğrunda savaşarak ulaşabileceği kendi diktatörlüğünü kurmaktır”

Bütün bu görevlerin başarılması için öncelikli birinci adım ise hiç şüphesiz partimizin bu görevleri yerine getirebilecek şekilde örgütlenmesine, disiplinine ve kitle faaliyetine bağlıdır. İkincisi ise fabrikalar, işyerleri kapanana kadar, açıktan sokak savaşları başlayana kadar işçiler arasında örgütlenme faaliyetlerine ara vermemektir. Eğer AKP-MHP gericiliği ve pazarladığı egemen ideoloji alıcı bulabiliyorsa, işçileri ve geniş kitleleri etkileyebiliyorsa, bunun nedeni bizim bu kitlelerle ilişkimizin zayıflığından, hatta ilişkimizin olmayışındandır.

“faşizm, bizi her şeyin bitmiş olduğuna, kendimizi ona uydurmaktan başka çare olmayan yeni bir döneme girmiş olduğumuza inandırmaya çalışır”

İşçi sınıfının tarihsel zaferinin kaçınılmazlığı halen geçerliliğini korumaktadır. Ama bununla birlikte, hangi koşullarda olursa olsun, işçi sınıfının iktidar mücadelesini sürdürebileceği, geliştirebileceği ve zafere ulaştırabileceği öznel ve siyasal koşulları yaratmanın da bizim özel çalışmalarımızla olacağını ve bunun esas olduğunu unutmamız lazım.

Burjuvazi şimdilik seçeneksizlikten olsun veya içerideki, dışarıdaki politikalarına en uygunu olduğundan olsun mevcut hükümetle ittifakını halen devam ettirmektedir (artık Ergenekoncularda dahil bu ittifaka). AKP bundan yararlanarak ömrünü uzatmak istiyor ve her geçen gün bu yöndeki önlemlerini artırıyor. Tabiî ki tekelci sermayeden bağımsız olmayan bu önlemler de zora dayalı olduğundan, ekonomik-politik krizinde yükselmesi ile faşizmin taşları tek tek döşeniyor.

“Burjuvazi kendi yarattığı şeylere cephe almak zorunda kalır, çünkü bir zamanlar onun gelişmesine etken olmuş olan şey bugün kapitalist toplumun korunması yolunda bir engel haline gelmiştir. Burjuvazinin gerici bir niteliğe dönüşmek ve faşizme başvurmak zorunda kalışının nedeni budur”

Bugün yaşanan süreç bu şekli ile devam ettiğinde sonunda belli ki ülkede gerginlikler artacak, faşizmden nemalananların dışında kalanlar faşizmin baskısı altında zulme uğrayıp ezileceklerdir. İşçilerin, emekçilerin ve bir bütün olarak halkların faşizm altında ezilmesini engellemek, faşizmin kurumsallaşmasını durdurmak, yaşanan bu kaos ortamında partimizin omuzlarına yüklenen ağır bir tarihsel görevdir. Tüm meşru savunma karşı saldırı hakkı bu tarihsel görevde var olmalıdır.

Süreç ‘işçilerin birliği halkların eşitliği’ sloganı ile egemen sermayenin ve uşağı AKP-MHP ittifakının tüm saldırılarına karşı birleşik devrimci mücadeleyi ve faşizme karşı direnişi örmemiz, yükseltmemiz gereken bir süreçtir.

Tırnak içindeki alıntılar: TOGLİATTİ  (Faşizm Üzerine Dersler)                                                                                                                                

Paylaşın