Çeviriler, Gündem

Bir Karantinada Hayatta Kalmak İçin Filistinli Kılavuzu – Ramzy Baroud (Çeviri: Şen Süer)

Adına ister “karantina, “ister “bir yere hapsolma”, ister tecrit”, isterseniz de “sokağa çıkma yasağı” deyin, biz Filistinliler bunların hepsini yaşadık, gerçi hiç de gönül rızasıyla değil.

Kişisel olarak ömrümün 23 yılı tam bir “tecrit”te geçti. Babam “karantina”sını çok daha önce yaşamıştı, tıpkı kendi babasının “bir yere hapsolma”yı yaşadığı gibi. Ikisi de Gazze’deki mülteci kamplarının dışında gerçek özgürlüğü hiç tadamadan öldü ve Gazze mezarlıklarına gömüldü.

Şimdi Gazze’de karantinanın başka bir adı var. biz ona “kuşatma” diyoruz, “abluka” olarak da bilinir.

1940’ların sonunda İsrail’in devlet olmasından ve siyonist sömürgeciler Batılı hayırseverlerin yardımıyla Filistin anayurdunu haritadan sildiğinden beri tüm Filistinliler bir “tecrit” halinde yaşıyor aslında.

1967’de artık büyük  ordusu ve güçlü müttefikleriyle kudretli bir devlet olan  İsrail Filistin’in geri kalan parçalarını da -Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze Şeridi- işgal ettiği zaman bu tecrit daha da yoğunlaştı.

Bu tecrit altında Filistinlilerin hareket özgürlükleri öyle  kısıtlandı ki, Filistinliler İşgal Altındaki Toprakları terk etmek, evlerine dönmek, bir kasabadan ötekine taşınmak ve bazen de tek bir İsrail askeri kontrol noktasını veya tahkim edilmiş bir duvarı geçmek için İsrail ordusundan izin almak zorunda kaldılar.

Biz Filistin’de mahpusluğumuza tecrit demiyoruz, “askeri işgal” ya da “apartheid” diyoruz.

Filistin’de “bir yere hapsolma”nın karşılığı da başka. Biz buna “askeri sokağa çıkma yasağı” diyoruz.

Çocukluğumdan beri İsrailli askerlerin Gazze’deki mülteci kampımızı devriye gezip askeri sokağa çıkma yasaklarını ilan eder ya da kaldırırken verdiği emirleri dikkatle dinlemeyi öğrendim. Bu ritüel çoğunlukla gece geç vakit yapılırdı.

“Nusret halkı, İsrail ordusunun emirleri gereği sokağa çıkma yasağına tâbisiniz. Bu emirleri ihlal eden olursa hemen vurulacaktır, hep kırık bir Arapçayla hoparlörlerden söylenen bu dehşet kelimeler 1987’deki Birinci Filistin Ayaklanması (İntifada) sırasında ana karakterdi.

1987 ile 1993 arasındaki dönem tam bir “tecrit”ti. Çoğu çocuk olmak üzere binlerce insan toplu hapis kurallarına saygı göstermediği için öldürüldü.

Gazze’de, tam askeri sokağa çıkma yasağı yokken bile, bırakın mülteci kampımızdan çıkmayı, küçük ve kalabalık alanlarımızdan nadiren çıkardık. Israil ordusunun hepimizin eve dönmesi için belirlediği saat 20’de eve dönemeyebiliriz korkusu hiçbirimizin peşini bırakmazdı.

Her gün, gece sokağa çıkma yasağı başladıktan on ya da on beş dakika sonra, çeşitli mesafelerden havada ıslık çalarak geçen mermilerin tırnak sürtmesi gibi cıvlamasını duyardık.  Bir garibanın -bir işçi, öğretmen ya da külhani bir ergen- şansını birkaç dakikayla kaçırdığı ve bunun bedelini ödediği sonucuna varırdık otomatik olarak.

Şimdi dünya denen gezegende yaşayan nüfusun neredeyse yarısı “sokağa çıkma yasağı”nın bir şeklini yaşıyor. Uzun süre kapalı kalınca hayatta kalmak üzerine birkaç öneri paylaşmak istiyorum, Filistin tarzını yani.

İleriyi Düşünün

Tam bir tecrit ya da askeri sokağa çıkma yasağının her an ilan edilebileceğini bildiğimizden bunun yoğunluğunu ve süresini tahmin etmeye ve ona uygun hareket etmeye çalışırdık.

Örneğin, İsrail ordusu bir ya da daha çok mülteciyi öldürmüşse, bunun arkasından kitlesel protestoların, dolayısıyla başka ölümlerin de geleceğini önceden bilirdik. Bu tür durumlarda sokağa çıkma yasağının eli kulağında olurdu.

Bir numaralı öncelik, tüm aile üyelerinin evde bir arada olmasını ya da İsrail ordusuna ait cipler ve tanklar karavan halinde gök görültüsü gibi sesler çıkararak gelip gördükleri herkese ve her şeye ateş ettiği zaman olabilecek en hızlı şekilde koşabilecekleri bir yakınlıkta kalmalarını sağlamaktı.

Ders 1: Hep ileriyi düşünün ve belediyenizin ya da devletinizin ilan ettiği ilk tecritten daha uzununa kendinizi hazırlayın.

Sakinliğinizi Koruyun

Babam, yumuşak bir yüreği olmasına rağmen huysuz bir adamdı. Sokağa çıkma yasakları başlayacağı zaman neredeyse panik havasına girerdi. Akılcı bir korku olsa da beş oğlundan birinin eninde sonunda öldürüleceğinden takıntılı bir şekilde korkan, bir biri ardına sigara içen babam evin içinde gereksiz bir telaşla dolaşıp dururken ne yapması gerektiğini bilemezdi.

Her zamanki gibi annem akılcı ve işbilir şekilde devreye girerdi. Un, şeker ve zeytinyağıyla başlayarak hangi temel malzemelerin eksik olduğunu anlamak için yıldırım hızıyla mutfağa giderdi.

İsraillilerin ilk saldıracağı yerin su deposu ve elektrik olduğunu bildiğinden birkaç plastik su bidonu doldurur, bazılarını çay, kahve ve yemek için, ötekilerini bulaşık ve çamaşıra ayıırırdı.

Onun talimatlarıyla en yakın dükkânlara koşar. küçük ama gerekli alışverişleri yapardık -el feneri ve transistörlü radyo için pil, babam için sigara, sokağa çıkma yasağı birkaç gün de birkaç hafta da sürse defalarca seyredeceğimiz birkaç VHS film.

Ders 2: Durumun kontrolünü elinize alın -paniklemeyin- ve aile mensuplarının her birine somut yükümlülükler verin. Bu, aile duygusunu pekiştirir ve bu koşullarda son derece gerekli olan kolektif dayanışmaya zemin hazırlar.

Suyunuzu Saklayın

Bunu ne kadar vurgulasam az. Su krizi yakında kapınızı çalmayacak diye düşünüyorsanız bile, işinizi şansa bırakmayın.

Karantinanın -ya da askeri sokağa çıkma yasağının- ilk gününde insanın kendini yenilmez ve tam hazırlıklı hissetmesi kolaydır. Çok fazla çay içip bulaşık için ayrılan suyu çok hızlı tüketince, bu sahte hazırlıklılık duygusunu pişman olacak kadar çok yaşadık.

Böyle bir durumda ciddi bir sorununuz var demektir, özellikle de yerini doldurabilecek yağmur suyuna bel bağlayamayacağınız yaz aylarında.

İntifada’nın bitmesinden yıllar sonra babam bize bir itirafta bulundu; akan çatı da dahil olmak üzere evin dört bir yanında annemle birlikte kovalara topladıkları yağmur sularını içecek su ihtiyacımız için kullanmışlardı, suyu kaynatmak için zaten elektrik ya da gaz olmadığı zaman bile.

Geriye dönüp düşününce, babamın biriktirdikleri sudan tüm kuş pisliklerini itinayla topladıklarına dair teminat vermesine karşın, demek defalarca ishal olmamızın sebebi buymuş.

Ders 3: Karantina sırasında su tedariğinizi dikkatli kullanın ve asla, hiçbir koşulda yağmur suyu içmeyin ya da hiç değilse elinizin altında ishal ilacı olsun.

Yiyeceklerinizi Sınıflandırın

Su için geçerli olan aynı mantık yiyecek için de geçerlidir. Edinilmiş tüm yiyeceklerin önce temel ihtiyaçları gidermesi gerektiğini söylemeye gerek yok. Örneğin ekmek yapmak için kullandığımız un muzdan ve çayla bol bol kullandığımız şeker Hollanda şekerlemesinden önce gelir.

Ben bu hatayı birçok kez yaptım ve Ebu Sedad’ın kampın ortasındaki dükkanından aldığımız ithal Hollanda şekerlemesine duyduğum aşktan da değil. Doğrusu şu ki, kardeşlerimle birlikte bizi saatler boyu eğlendiren tuhaf bir şekerleme pokeri oynardık. Sokağa çıkma yasağı bitmeden değerli şekerlemelerimin bitmesinden, dolayısıyla oyunda kalabilmek içtin sahip olduğum başka her şeyi -küçük radyom dahil olmak üzere- açık artırmaya çıkarmak zorunda kalmanın potansiyel utancına maruz kalmaktan ödüm kopardı

Zavallı annem “temel malzemeler”i almaya koştuğumuzda yaptığımız korkunç seçimler sonucu defalarca mahvolmuştu.

Ders 4: “Olmazsa olmaz yiyecek” sınıfına nelerin girdiğini  önceden kararlaştırın ve yiyeceğinizi akılcı bir şekilde tüketin. Ayrıca, Ebu Sedad’ın dükkanına benzer bir yerde Hollanda şekerlemesi bulacak kadar şanslıysanız, hepsini bir günde kumara yatırmayın.

Sizi Eğlendirecek Şeyler Bulun

Elektriğiniz halen varsa, demek ki televizyon izleme şansınız da var. Hint filmleri, özellikle de Amitabh Bachchan’ın baş rolde oynadığı filmler bizim bir numaralı tercihimizdi. Gazze’de sayısız askeri sokağa çıkma yasağı sırasında bize yardımcı olan o sevgili film yıldızı 2018’de Hindistan’ı ziyaret eden sağcı Başbakan Benjamin Netanyahu’nun yanında sırıtarak resim çektirdiği zaman yaşadığım hayal kırıklığını hesap edin.

Elektrik kesilmişse alternatif seçenekleriniz olsun: kitaplar, serbest güreş, oturma odasında futbol (tüm aile mensuplarının katkısıyla içine çorap doldurularak yapılmış toplar tercihen) ve elbette şekerleme pokeri.

Ders 5: Anahtar nokta birden fazla eğlence biçiminizin olması ve kolektif ceza biçimi olarak elektrik kesintisi de dahil olmak üzere her tür duruma hazırlıklı olmaktır.

Ağır Durumların Mizahi Yanını Bulun

Olumsuzluklara yoğunlaşmayın, bunun ne yararı ne de anlamı vardır. Bir durumun ağırlığını vurgulamak ancak tecritin zaten yaratmış olduğu yenilgi ve çaresizlik duygusuna katkıda bulunur ancak. Geriye dönüp düşünecek, hatta makus duruma yanıp yakılacak bol bol zamanınız olacaktır.

Ama sokağa çıkma yasağı sırasında en çok mizah duygusuna ihtiyacınız olur esasen. Durumu hafife alın -kendi acınası halinize gülün gerekirse. Mükemmel olmadığınız için, sakin olacağınız yerde paniğe kapıldığınız için ya da küçük kardeşinizin Hollanda şekeri bitince iç çamaşırlarıyla kumar oynamaya zorladığınız için kendinizi affedin.

Zor durumlar iki aşırı şekilde yorumlanacak türde senaryolar sunabilir: ya aşırı trajik ya da aşırı komik; mümkünse ikincisini seçin, çünkü güldüğünüz sürece, içinizde bir şeyler kırılmadığı sürece insanlığınıza halel gelmez.

Ders 6: Komik olun, hayatı fazla ciddiye almayın, kahkahanızı başkalarıyla paylaşın ve bırakın mizah duygusu karantinanızın her saatine ve her gününe sızsın.

İnancınıza Daha Sıkı Sarılın

İster müslüman, Hristiyan, yahudi, isterse başka herhangi bir inançtan olun, ister ateist, agnostik olun isterseniz herhangi bir ruhanilik, felsefe ya da inanç sistemini uygulayın, inancınızda ve inandıklarınız da huzur bulun.

Askeri sokağa çıkma yasağı sırasında mülteci kampımızda ki tüm camiler basılmamışlarsa bile kapalı olduklarından, her gün beş defa duyduğumuz ezan sesi hepten susturulmuştu.

Ezanı duyurabilmek için gizlice evlerimizin çatılarına çıkar, çevreyi İsrailli askerler var mı diye dikkatle kolaçan eder ve saati gelince toplu halde ezan okurduk. Gönüllüler arasında komünist olan ve allaha inanmadığını iddia eden İngilizce öğretmenim, bendeniz, kocaman kafası ve bet bir sesi olan komşu oğlan Nebil vardı.

Sokağa çıkma yasaklarında allah ile farklı bir ilişki geliştirmiştik: çoğunlukla zifiri karanlıkta dua eder, kıl askerler bizi duymasın diye dikkatli bir şekilde sureleri fısıltıyla okurken allah kişisel ve daha yakın bir yoldaş haline gelirdi. Sokağa çıkma yasağından önce pek namaz kılmayanlar bile tecrit sırasında beş vakit namazı kaçırmazdı.

Ders 7: Yalnızlık saatlerinizde değerleriniz size kılavuzluk etsin. Ezan okumak (ya da ilahiler okumak) için gönüllü olmuşsanız lütfen kendinize karşı dürüst olun: Ritim duygunuz yoksa ya da sesinizde kızışmış bir sokak kedisi tınısı varsa, allah aşkına, bırakın bu işi başkası yapsın.

Sonuç Olarak

Umarım ki hiçbir koşulda şu meşum kelimeleri asla duymazsınız: “Sokağa çıkma yasağına tâbisiniz. Bu emirleri ihlal eden olursa hemen vurulacaktır” Ayrıca umarım ki bu COVİD-19 karantinası birbirimize daha iyi davranmamıza, evlerimizden daha iyi insanlar olarak çıkmamıza, ortak inancımızda, kolektif acımızda birleşmiş olarak ve çevremize karşı yenilenmiş bir sevgiyle küresel zorlukların üstesinden gelmeye  hazır olmamıza yol açar.

Bütün bunlar bitince de Filistin’i düşünün, çünkü Filistin halkı 71 yıldır “karantina altında” ve daha da devam ediyor.

*Counterpunch sitesinde yayınlanan bu yazı Şen Süer tarafından Umut gazetesi için çevrilmiştir :
https://www.counterpunch.org/2020/04/13/a-palestinian-guide-to-surviving-a-quarantine/

Ramzy Baroud gazeteci, yazar ve Palestina Chronicle‘ın editörüdür. Son kitabı  The Last Earth: A Palestinian Story (Pluto Press, Londra 2018) Exeter Üniversitesi’de Filistin Araştırmaları dalında doktora yapmıştır ve Orfalea Center for Global and International Studies, UCSB’de misafir öğretim üyesidir.

Paylaşın