Erdoğan 2013 yılında ”Bizim değerlerimizde yol engel tanımaz. Önünde cami bile olsa eğer yol oradan geçecekse, biz o camiyi yıkarız” diyordu. Erdoğan açıklamasına uyumlu olarak siyasi yolunu faşizmin taşlarını döşeye döşeye kurdu. Erdoğan’ın yürüdüğü bu yolda, meclisden, seçimlere, vakıflardan, okullara, diyanetten camiye herşey paranın ve iktidarın araçlarına döndü, dönüştürüldü. Erdoğan iktidarını aklama yolunda her türlü fetvayla zaten siyasal olan camilerin kutsallığı, bugün “Çav Bella” marşı ile gündem oldu.
Basit bir tarih okuması yapan herkes bilir ki kurulduğu ilk günden bugüne mescitler, camiler, kiliseler ezcümle tüm ibadet buevleri varlığına neden olan inanış biçimine göre yönetmek ve yönetilmek arzusu ile siyasal sohbetlerin yapıldığı, hükümlerin açıklandığı yerlerdir. İddia edildiği üzere camilerde siyaset yapılmaz cümlesi afaki boş, hayalci bir söylemdir. Camilerde her dönem siyaset yapılmıştır/yapılmaktadır. Bunu camiye giden, gitmeyen herkes bilir. Bugün iktidarı rahatsız edici olan ve fırtınalar koparılan şey camilerde siyasetin yapılıyor olması değil, kimin siyasetinin yapıldığıdır.
İktidarın bugün “kutsallık” histerisi ile muhalifler üzerinde hegomonya aracına dönüştürdüğü, bu baskıdan ürken bazı muhaliflerinde “provakasyon” korosuna katılarak faşizmin kışkırtılacağı telaşı ile kraldan daha çok kralcılık siyaseti ile hareket ettiği görülmektedir.
Bakın halkın değerlerine aykırı gelecek “kutsal” mekanlarda AKP ne yapmış, camileri para karşılığında kimlere satmış ?
-Malatya’da AVM kurmak isteyen Hollanda’lı bir şirket, içinde cami olan alanı 2013 yılında AKP iktidarından 52 milyon 500 bin TL’ye satın aldı. Şirket, alandaki inşaat çalışmaları kapsamında Hal Camii’ni yıktı.
-2013 yılında İstanbul’da AKPli Üsküdar,Güngören belediyeleri, Nevşehir beledi buyesi, Düzce belediyesi, Hayay-Reyhanlı belediyesi, Afyon-Çay belediyesi , MHP’li Afyon-Bolvadin ve Sandıklı belediyeleri borçlarına karşılık camileri sattı. 2019 yılında Balıkesir’in AKPli Dursunbey belediyeside vergi borçlarına karşılık camileri satışa çıkarttı.
-1956’da yıkılın İstanbul Fındıklı’daki Süheyl Bey Camii 2013 yılında AKP iktidarı tarafından restorasyon projesi olarak gösterilerek cam cepheli dükkan-cami yapıldı.
-Kutsalı para olmuş tüccar AKP iktidarının yönettiği 18 yılda camiler sadece satılmadı, camilerde aynı zamanda Erdoğan’a biat etmenin “ibadet” olduğu öğütlendi.2014 yılında AKP Küçükçekmece Belediye Başkan Adayı Temel Karadeniz seçim kampanyaları kapsamında Sefaköy Sultan Murat Cami’nde parti toplantıları yaptı.
-2015 yılında AKP Kocaeli Milletvekili Adayı Radiye Sezer Katırcıoğlu, Kocaeli’nin Başiskele ilçesinde seçim çalışması kapsamında Hayrat Camii’nde kadın cemaatle bir araya geldi. Seccadelerin üzerine masa ve sandalye koyan, kıbleyi arkasına alarak kadınlara seslenen Katırcıoğlu, AKP’ye oy istedi.
-2017 yılında Gaziantep’de bir imam camide Erdoğan mitingine çağrı yaptı. 2018 yılında Giresun’da bir caminin duvarına Erdoğan posterleri asıldı.
-2019 yılında Yalova Kadıköy Beldesi’nin belediye başkan adayı AKPli başkan Mehmet Şahin, Özden Mahallesi’ndeki Yeşil Camii’nde kahvaltı organizasyonu yaparak cemaati dinledi, oy istedi.
Kutsalı para, kıblesi sömürü üzerine kurulan faşist AKP iktidarı 18 yılda inanç kurumlarında ne bulduysa, ne kadar istismar edebildiyse aldı ve sermayesine kattı. AKP faşist iktidarı camileri rant alanına, ihale aracına dönüştürdü. Kamusal olarak nitelendirilen camiler, İmamların özel mülküne, AKP iktidarınının parti binalarına dönüştürüldü. Kutsallığını “Çav Bella” marşını duyunca hatırladıkları camilerde; imamlar tarafından gerçekleşen tecavüz olayları gazetelere, mahkemelere yansıdı. Bu iktidarın hiçbir parçası AKP’nin memurları olarak atanan “imamların” cami kubbesi altında gerçekleştirdiği suçlara karşı ayaklanmadı, camide tecavüz vakalarını “kırmızı çizgisi yapmadı. Çünkü iktidarın siyasi propaganda merkezleri haline getirdikleri camilerde, ezilenlerin siyaseti yapılmadığı sürece “kutsallık” siyasi bir amaç taşımamaktadır. “Kutsallığın” dahi siyasal bir içerik olarak iktidar tarafından ötekilerin üzerinde sopaya dönüştürüldüğü faşist zihniyette, ezan dinletme cezai yaptırım görülmektedir. Bakara makaracıların bakanlık yaptığı iktidarda, İçişleri Bakanı İstiklal Marşı’nı işkenceye fon müziği, ezanı zorbalıkla dinlettirilecek bir ceza uygulaması saymaktadır. Diyanet’in verdiği fetvalarla, yazdığı hutbelerle kutsal olan ne varsa içi boşatılarak, toplumun bir birine düşmanlığı örgütlendi. Gezi Direnişi’nde camiye ayakkabı ile girdikleri yalanını ortaya atanlar, Taksim Meydanı’n da namaz kılanların üzerine biber gazı ile saldırdı. Camide namaz kılan Kürt olunca bombaladı, Alevi’nin kutsalını postallarla çiğnedi. Bu gerçekleri bugün bir kez daha konuşuyor olmamız kuşkusuz “Çav Bella” marşının anlamında yüklüdür. Çünkü “Çav Bella” marşı biat karşısında direnişin, faşizme karşı başkaldırının adıdır. İtalyan partizanlarının faşist Mussolini’ye karşı zafer sloganıdır.
Bugün camiden ilk defa duyulan “Çav Bella” marşı belkide iddia edildiği gibi iktidar tarafından organize edilen bir provakasyon değil, zalimin zulmü karşısında bir mazlumun çağrısıdır. Belki namaza çağırmıyor fakat birlikte toplanmaya ve kendini firavun gören faşist Erdoğan iktidarına karşı mücadeleye çağırıyor olabilir, gerçekleştirenler dışında bunu kim bilebilir?
Bir kaç gün önce TRT yayınlanan Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması’na faşist Erdoğan’ın telekonferansla bağlandığı sırada porgramın konukları Erdoğan’ın görüntüsünün önünde “el pençe divan” durdular. Emin olabiliriz ki Erdoğan’ı televizyon karşısında izleyenlerden de aynı şeyi bekliyorlar. Erdoğan’a biatı peygambere, Allah’a biat olarak görüyorlar.
Gelinen son nokta itibariyle toplumun kırmızı çizgileri çoktan aşılmıştır, iktidarın ve muhalefetin provakasyon tartışmasında ki kırmızı çizgileri, kaybetme korkusu duyduğu koltuklarıdır. Ve bu sebepten kutsal olarak nitelendirdikleri camiler değildir. Korktukları, hopörlörlerden duyulan “Çav Bella” marşının ve ertesi gün “Yuh Yuh” türküsü saltanatlarına karşı bir direniş çağrısına dönüşmesidir.
Bugün bir kereliğine de olsa camiler saray iktidarının esaretinden çıkarılarak, her şeyde olduğu gibi camileri de inşa eden emekçilerin, ezilenlerin özgürlük çağrılarına ses olmuştur.